25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

lı sonunda geri döner Ankara’ya… “Mezardan Gelen Mektup” öyküsü... Atatürk’ün takdirle- Ama, sonuç değişir mi? Hayır... Israrla “solist” kadrosu- ri, İnönü ile dönemin maarif vekilinin yüreklendirmesi ve İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ’ın çabalarıyla Berlin na alınmaz. 1949’da Viyana’ya gider. Geri çağrılır. Büyük umutlarla döner. Bu sefer de kadrosu “3. Sınıf Opera Artis- Yüksek Müzik Akademisi Şan Bölümü’nde eğitim alması... Muhsin Ertuğrul ile repertuvarda operetlere yer verilmesi ti” olarak belirlenmiştir! Asla vazgeçmez Berksoy. Asla… konusundaki fikir ayrılığı vb. ... İbret verici bir süreçtir Konservatuvar’da, Tatbikat Sah- Hepsi de Cumhuriyetle başlayan ve hızla gelişen değişim nesi ve sonrasındaki Devlet Opera’sında yaşadıkları... döneminde dünyaya gelen ve yetişen Semiha Berksoy’un Ne kadar ilginçtir ki onunla yolları Berlin ve Ankara’da yaşamının kitabınızda ortaya koyduğunuz belli başlı dö- kesişen yabancı ses otoriteleri, opera sanatçıları Berksoy’un nüm noktaları... Berksoy’un sizi en çok etkileyen o “yıldı- arkasında dururken, kendi ülkesinde, müzik camiasında zının parladığı anlara” ilişkin burada da neler söylersiniz? böylesi hakça bir davranış, Cemal ve Ekrem Reşit Rey gibi Kendisinin “Minyatür Opera Evi” olarak tanımladığı Ci- isimler dışında pek de sergilenmemiştir. hangir’deki evlerinde bana dinlettiği, 1938’de doldurulmuş Sonuçta, yıllar süren bir mücadelenin ardından, 1963’te Dev- taş plaktan yükselen “Tosca”, “Ariadne”, “Butterfly” ope- let Operası’nda “İl Travatore” ile jübilesi yapılır... 1972’de ralarından aryalar ve ardından Almanca bir anons: “Berlin “Birinci Sınıf Dramatik Soprano” olarak emeklilik hakkını Senfoni Orkestrası eşliğinde Semiha Berksoy’u dinlediniz..” kazanır. Ne inanılmaz bir mücadeledir bu! Ne şaşılası bir kav- Beni etkileyen bir olaydır bu. gadır bu! Ve sonunda 1985’te “İlk Türk Opera Sanatçısı” ola- 1939’da, Richard Strauss’un 75. doğum yılı kutlamalarında rak TBMM tarafından kendisine Atatürk Opera Ödülü verilir. yine Berlin’de “Ariadne auf Naxos” operasında başrol oyna- 1998’de Devlet Sanatçısı olarak ödüllendirilir. ması Semiha Berksoy’un sanat yaşamındaki köşe taşlarından Semiha Berksoy’un Atatürk, Nâzım ve Richard Wag- içinden yükselen, çevresini saran bu hüznü her zaman başı dik n bir diğeridir… Biraz gerilere gidersek; 1934’te, Atatürk’ün ner tutkusuna ilişkin neler söylersiniz? ve kendine güveni sonsuz bir sanat insanı olarak yaşamıştır. isteği üzerine İran Şahı Rıza Pehlevi onuruna sahnelenen ilk Atatürk hayranıdır Semiha Berksoy. Her zaman, opera bina- Pişmanlıklara yer olmamıştır onun yaşamında. Türk operası “Özsoy”da Semiha Berksoy, “Ayşim” rolünde larımızın önüne Atatürk’ün heykelinin dikilmesi gerektiğini başarı kazanmış ve bu başarı ona Avrupa kapılarını açmıştır. SEMİHA BERKSOY: ‘BENİ İDAM ETTİLER söylemiştir. Milli operamızın başlangıcı kabul edilen “Özsoy” 1933’te Cemal ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin “Lüküs Ha- AMA BAŞARAMADILAR. PARÇA PARÇA operasını hayata geçiren bir sanat ve sanatçı dostudur Atatürk, yat” operetindeki “Atıfet” rolüyle gelen alkışlar bir başka ba- OLDU CİĞERİM. YİNE DE AYAKTA KALDIM!’ Berksoy için. Çağdaş sanatın tohumlarını eken kişidir O… şarı işaretidir. Darülbedayi’de ve Süreyya Opereti, İstanbul Vurguladığınız gibi Atatürk’ün, Nâzım Hikmet’in, Ni- n Kitabımda Semiha Berksoy’un Nâzım Hikmet’e olan aş- Opereti gibi özel topluluklarda rol aldığı operetlerle ününü met Vahit Hanım’ın, Carl Ebert’in, ses uzmanı Prof.Dr. Paul kından söz ederken genç kadının zaman içinde nasıl hüzün- perçinlenmiştir. O yıllarda Muhsin Ertuğrul “Operet Darül- Lohmann’ın, Berlin Operası başrejisörlerinden Hanns Ni- le olgunlaştığına da değindim. Yaşamın, olayların akışı genç bedayi için arızi bir şeydir” derken Semiha Berksoy her za- edecken-Gebhard ve daha nicesinin iltifatlarına mazhar ol- kadının Nâzım Hikmet’e karşı içinde yeşeren benliğini saran man operetin ciddi bir çalışma olduğu görüşünü savunmuştur. muş, Türkiye Cumhuriyeti’nin “ilk kadın opera sanatçısı”, bu sevdayı, tutkuyu gerekli gördüğü noktada, daha sakin su- Biraz ileriye saracak olursak: 1997’de, 5. Uluslara- usta oyuncu, ressam… Zorlu bir yaşam, zorlu, çok yönlü bir larda seyreden bir dostluğa dönüştürmesi önemlidir... rası İstanbul Bienali’nde Kutluğ Ataman’ın “Semiha kariyer… Sizin yetkin deyişinizle “bu sularda karşısına çı- Semiha Berksoy’un ilk izlediği opera, 1932’de, Paris b.unplugged” filmi sanatçının yaşamından bir kesit sunu- karılan tüm engellere karşın” direnciyle zorlukların üstesin- Operası’nda Richard Wagner’in “Die Walküre” operasıdır. yordu. Bu başarılı çalışma yurtdışında, başta Berlin olmak den gelmesini bildi. Nasıl verdi bu mücadeleyi? Adeta büyülenir Berksoy ve “Brunhilde” rolü için “Bu rol üzere, pek çok sanat merkezinde gösterildi… Genç yaşında hükümet tarafından Berlin gibi bir sa- bir yüksek dramatik soprano sesiydi. Benim sesimdi” der. nat merkezine gönderilmiş. Berlin Devlet Yüksek Müzik 1938’de Berlin Radyosu’nda ikinci konserinde Richard ‘ONA HÜZNÜN DİVASI DİYEBİLİRİZ’ Akademisi’nden “dramatik soprano” olarak mezun olmuş. Wagner’in “Uçan Hollandalı” operasıdan Senta’nın baladı- Ünlü küratörler Harald Szeemann, Dieter Ronte Ro- 1939’da “Ariadne auf Naxos”da başrol oynamış. nı okumuştur. 1939’da Ankara’da Riyaseti Cumhur Filarmo- sa Martinez, Berksoy’un eserlerine hak ettiği yeri veren ve Orada kalması için yapılan teklifleri reddederek Ankara’ya ni Orkestrası eşliğinde yine Wagner’in “Tristan ve Isolde” onun tablolarıyla dünyayı buluşturan sanat insanlarıdır… dönmüş. Neden? Kurulma aşamasında olan Ankara Devlet operasından Isolde’nin aryasını söyler. Konser sonrası Carl Ve de Robert Wilson… İstanbul’da, Semiha Berksoy’u ta- Operası’nda çalışmak için. Hatta Ankara’da Carl Ebert gibi Ebert “Nihayet operaya başlayabilirim” diyerek ayağa kalka- nıdığı anda ona vurulan bir tiyatro dehası. Onun sayesinde 89 uluslararası üne sahip bir yönetmen Semiha Berksoy’un sesini cak ve aynı şekilde İsmet İnönü de ayakta karşılayacaktır Se- yaşında, İstanbul Tiyatro Festivali’nin yanı sıra, New York Lin- hayranlıkla dinlemiş ve onu “Tosca” ve “Madame Butterfly” miha Berksoy’u “Siz bu işin önünde olacaksınız” sözleriyle… coln Center, Madrid, Porto festivallerinde sahneye çıktı sanatçı. operalarında başrolde sahneye çıkarmış. Sahnede son söylediği arya da yine İsolde’nin “Liebestod”udur Hiç unutmuyorum Semiha Berksoy’un 1999 yılında New Ama Berksoy sürekli bastırılmak istenmiş. Karşısında olu- 1999 New York ve 2000’de İstanbul’da… York’a gitmeden önce söylediği şu sözleri: “Belki de ölü- şan kliklerle mücadele etmek zorunda kalmış. Zaten kendisi de Yeni tasarılarınızı sorarak bitirelim söyleşimizi? rüm, yakında 89 oluyorum.” Sonra da ona hiç yakışmayan n “Benim bulunduğum meslekte gruplaşıldı, klikler yapıldı, şahsi Uzun süredir üzerinde çalıştığım bir araştırmanın sonuna bu karamsarlığı üstünden atarak şöyle bitirmişti cümlesini: hırslar baskın çıktı” demiştir. Bu haksızlıkları zannımca ken- yaklaştım diyebilirim. Doktora tezimden ilham alarak giriş- “İşte hayat böyledir. Ölüme lüzum yok prensesim…” di doğrularından şaşmayan bir insan olduğu için yaşadı Berk- Yazmaya öyküyle başlayan Berksoy’un yazında ve re- tiğim uzun soluklu bir iş. 1950-1980 yılları arasında tiyatro- n soy. “Beni idam ettiler ama başaramadılar. Parça parça oldu muzu eleştiriler üzerinden okumaya odaklanıyorum. simde ana temaları neler olmuştur? Ve onu hüznün divası diye nitelesem ne der yazarı? ciğerim. Yine de ayakta kaldım” sözleri ne kadar anlamlıdır! Her anlamda ilginç bir dönem… Oyun eleştirileri değil 1942’de savaşın ortasında cebinde beş kuruş para yokken Semiha Berksoy’un yazında ve resimde ana temalarından bi- söz konusu olan. Sistemin işleyişine, çarkın nasıl döndüğü- ri çok erken yaşta kaybettiği annesi olmuştur. Ve tabii ki ope- trene atlayıp bir kez daha Berlin’e gitmesi de işte bundandır. ne dair eleştiriler, gözlemler. Biraz gerilerden başlayarak ra…Tablolarında, çarşaf resimlerinde fırça darbelerinden ope- Oraya gider ve de başta Prof. Paul Lohmann, Dr. Fritz Stein çok partili rejime geçiş üzerinden yol alarak 1980 darbesine ra aryaları yükselir. Hüzünlü bir çığlıktır sanki bu. O nedenle başta olmak üzere değerli müzik otoritelerinden sesinin gü- uzanan süreci incelemeye gayret ettim… Kapsamlı bir çalış- de evet, “hüznün divası” diyebiliriz Semiha Hanım’a. Ama, cünü ve üstün kariyerini onaylayan belgeleri alarak 1942 yı- ma. Tiyatromuz için gerekli olduğunu düşünüyorum… n ‘YÜZ YILIN TANIĞI CUMHURİYET GAZETESİ 100 YAŞINDA...’ dını halk önderimiz Atatürk’ün verdiği, Yunus Nadi’nin cumhuriyet ilkeleri ve aydınlanma devrimlerinin yılmaz savu- kurduğu Cumhuriyet gazetesi, 100. yaşını kutluyor. Bu nucusu ve kalesi olarak görevini sürdürüyor. 1992’de Cumhuriyet Vakfı’nın kurulmasından bu yana, pat- A asırlık çınarın başına gelenler ise dünya basın tarihinde başka örneğine rastlanılmayacak niteliktedir. ronsuz tek gazete olarak yaşamını ve çizgisini sürdüren Cumhuriyet; okurlarının, çalışanlarının, yazarlarının direnci ve Gün geldi sıkıyönetim yasaklarıyla kapatıldı, yazarları tutuk- çabasıyla, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti için söylediği gibi, landı, işkenceden geçirildi, kumpas davalarının hedefi hali- sonsuza değin var olma kararlılığındadır. ne getirildi, hatta öldürüldü. Cumhuriyet’i Cumhuriyet yapan Cumhuriyet gazetesi, bir gazeteden çok daha fazlasıdır. görüş ve düşünceler; zorbaca susturulmak istendi. Işık Kansu’nun yayına hazırladığı, Cumhuriyet Kitapları tara- Zor zamanlarda gazetenin sırtını dayadığı ve güvendiği tek fından yayımlanan, Mehmet Alev Coşkun, Işık Kansu, Ali Sir- güç odağı, ilkeleri ve okurları oldu. Okurunun duyarlılığıy- men, Şükran Soner, Miyase İlknur, Mustafa Balbay, Ümit As- la sahiplendiği Cumhuriyet, bir gazetecilik okulu işlevini de lanbay, Gülsev Toksöz, Arif Kızılyalın, Gamze Akdemir, Deniz gördü. Yazılı ve görsel basın alanı, yıllarca Cumhuriyet oku- Ülkütekin, Mehmet S. Aman’ın katkıda bulunduğu Yüz Yılın lundan yetişmiş gazetecilerden beslendi. Tanığı Cumhuriyet Gazetesi 100 Yaşında... adlı kitapta oku- Yunus Nadi, 7 Mayıs 1924 günü Cumhuriyet’in ilk sayısında yacağınız satırlar ise daha yüzlerce yıl yaşayacak bir kurumu yazdığı başmakalede Cumhuriyet’in “bir hükümet gazetesi” bugünlere getirenlere bir saygı duruşu niteliğindedir. n olmadığını, haberlerde ilkeli, siyasal iktidarı tutmayan, tarafsız bir gazete olduğunu, cumhuriyetin temel ilkeleri ve Atatürk’ün Yüz Yılın Tanığı Cumhuriyet Gazetesi 100 Yaşında... / aydınlanma devrimleri konusunda ise taraf olduğunu belirtmiş- Kolektif / Yayına Hazırlayan: Işık Kansu / Cumhuriyet tir. Bu temel politika 100 yıldır sürüyor. Cumhuriyet gazetesi, Kitapları / 258 s. / 2024. 14 30 Mayıs 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear