25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

FATOŞ GÜNEY’DEN ‘CAMLARI KIRIN KUŞLAR KURTULSUN’ ‘Siz niye buradasınız, Mösyö Güney? Sizin işiniz film yapmak değil mi?’ Fatoş Güney, Fransız Sosyalist Partisi yetkilisinin film yapmış olmak için film yapmadığını, yazmış olmak Paris’te Yılmaz Güney’e sorduğu “Siz neden için yazmadığını çok güzel anlatmış. buradasınız? Sizin işiniz film yapmak değil mi?” Fatoş Güney’in kitabını bir anı kitabı olarak okumaya sorusunun uzun yanıtını Yılmaz Güney’le başladım. Öyle ya, Fatoş Güney, kendi adıyla Yılmaz geçirdiği yılları anlattığı Camları Kırın Kuşlar Güney’i, onunla birlikte yaşadıklarını sırasıyla Kurtulsun (İthaki Yayınları) kitabıyla veriyor. anlatıyordu. Ayrıca o Yılmaz Güney, Özdemir İnce’nin Ama yalnızca o soruyu sorana verilmiş bir yanıt değil ilk gençlik yıllarından beri yakın arkadaşı olarak, benim bu, merak eden herkese veriliyor. Sosyalist Parti tanıdığım Yılmaz Güney’e çok benziyordu. yetkilisinin “Sizin işiniz film yapmak değil mi” sorusuna Birden fark ettim, kitabı anı kitabı gibi okumayı bırakıp da kocaman bir “Evet”le verilmiş yanıt var kitapta. roman gibi okumaya başlamışım. Kitaptaki anılar, Yılmaz Güney’in “Niçin bu kadar acı var, adaletsizlik önceden tasarlanmış bir bütünün parçaları gibiydi. var, yoksulluk var, haksızlık var, nedensiz kötülük var, Sıra dışı insanlar, sıra dışı işler. Merak uyandırıcı ama düşmanlık var” sorularına yanıt aradığını, aynı zamanda gerisinde yatan duygular, alışkanlıklar, insanları bu konuları düşünmeye zorlamak istediğini, tutkular ya da önyargılar karmakarışık. Bu ödülün kendisine verilmediğini, ÜLKER İNCE yazdıklarına verildiğini söylerken Fa- ulkner ne dediğini çok iyi biliyordu, bir BAŞYAPITLAR insan olarak kendisinin ölümlü olduğu- YARATICILARINDAN nu ama yazdığı şeylerin ölümsüz olma BAĞIMSIZLAŞIRLAR! şanslarının bulunduğunu biliyordu. Fatoş Güney’in Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun (İthaki Yayınları) adlı kitabın- FİLM YAPMIŞ OLMAK İÇİN dan öğrendiğime göre Paris’te bu soruyu FİLM YAPMADI, YAZMIŞ Fransız Sosyalist Partisi’nin bir yetkili- OLMAK İÇİN YAZMADI! si Yılmaz Güney’e sormuş. Fatoş Güney, Faulkner’ın dediği gi- Fatoş Güney de Yılmaz Güney’le geçir- bi Yılmaz Güney’in, “maddi kazanç diği yılları anlattığı kitabında o soruya ya- sağlamak amacı şöyle dursun, şan şöh- nıt veriyor. Yani Fransız Sosyalist Par- ret kazanmak amacı bile gütmeden nice tisi yetkilisinin Paris’te Yılmaz Güney’e yürek ağrıları çekerek, terler dökerek ruhundan damıttığı malzemeyle, da- sorduğu sorunun “uzun” yanıtını veriyor. Ama yalnızca o soruyu sorana veril- ha önce var olmayan bir şey” yaratma- ya çalışmış bir insan olduğunu, “Niçin miş bir yanıt değil bu, merak eden her- bu kadar acı var, adaletsizlik var, yok- kese veriliyor. Sosyalist Parti yetkilisi- sulluk var, haksızlık var, nedensiz kötü- nin “Sizin işiniz film yapmak değil mi” lük var, düşmanlık var” sorularına ya- sorusuna da kocaman bir “Evet”le ve- nıt aradığını, insanları bu konuları dü- rilmiş yanıt var kitapta. şünmeye zorlamak istediğini, film yap- Benim de saçma bulduğum bazı tartış- mış olmak için film yapmadığını, yaz- malarla ilgili olarak sormak istediğim bir mış olmak için yazmadığını çok güzel anlatmış. soru var hep kafamda, ben de onu sormak istiyorum, Yıl- lardan bağımsızlaşırlar. Don Kişot’u bilenler Cervantes’in Tele1 televizyonunda gösterilen Yılmaz Güney filmle- nasıl bir insan olduğunu ne kadar biliyor? Bilse ne olur? maz Güney’e değil elbette, nafile tartışmalar açmaya gay- rini (“Arkadaş” filmi bana biraz şematik ve aceleye geti- ret edenlere ya da açanlara: Bir yazarın hayatını okurlar merak etmemeli demiyo- rilmiş gibi gelse de öteki ikisi “Ağıt” ve “Umut”u) sey- Yılmaz Güney artık birinin oğlu, kocası, sevgilisi, kar- rum, ederler ama merak edip hayatıyla ilgili kitaplar oku- redince film yapmanın Yılmaz Güney için ne biçim bir deşi ya da arkadaşı olarak yaşamıyor, yalnızca sinema- dukları zaman öğrendikleri şeyler o yazarın başyapıtları- tutku olduğunu anlar gibi oldum. cı ve yazar olarak yaşıyor. Öyle değil mi? Öyleyse, onun na kendilerinin duyduğu hayranlığı hiçbir biçimde etki- “Yılmaz Güney yaşamak istiyorduysa galiba en baş- hayatını, kişiliğini tartışmanın ne anlamı vardır? O artık lemez. Hayatını ve kişiliğini hiç mi hiç bilmeden, merak ta film yapmak, insanlara duyurmak istediklerini söyle- yalnızca sinemacılığı ve yazarlığıyla tartışılabilir, başka da etmeden okuduğunuz ne çok yazar da vardır. mek, insanları daha doğrudan etkilemek istiyordu” de- hiçbir şeyiyle değil. dim kendi kendime. NOBEL’İN KENDİSİNE VERİLMEDİĞİNİ, Dostoyevski’yi düşünün, onun sarasını ya da kumar O “Ağıt” filminin sadeliği nedir öyle? Tek tek bütün BAŞYAPITLARINA VERİLDİĞİNİ hastalığını, son meteliğine kadar bütün parasını gözünü ayrıntıların bütünle ilişkisi, gereksiz hiçbir ayrıntının bu- SÖYLEYEN FAULKNER: ‘BEN, YALNIZCA kırpmadan kumarda kaybetmesini, ailesini düşünmeme- lunmaması nedir? Yılmaz Güney kim bilir kaç gün kaç O ÜRÜNLERİN EMANETÇİSİYİM!’ sini tartışmak kimin aklına gelir? Tartışana gülerler. gece o filmi kafasında gezdirmese, kim bilir kaç kez yeni 1949 yılında Nobel ödülünü kazanan Faulkner’ın Karamazov Kardeşler’den ya da Suç ve Ceza’dan kim baştan derip çatmasa, öyle bir film yapabilir miydi? 1950’de ödülü alırken yaptığı konuşma çok ünlüdür. Çok neyi eksiltebilir? William Faulkner’ın çok içkili olduğu için alıntılanır. O konuşmada Faulkner, bu ödülün bir insan attan düşerek çok kötü yaralanıp ölmesi Abşalom, Abşa- ‘EN UMUTSUZ DURUMLARDA BİLE DÜNYA olarak kendisine verilmediğini, başyapıtlarına verildiğini lom! ya da Ağustos Işığı gibi romanlarından neyi eksiltir? YAŞAMAYA DEĞER’ DUYGUSU... söyler ve şöyle devam eder: Mark Twain’in başlangıçta Amerika’nın Hawai Adala- Yılmaz Güney’in filmlerinde az konuşulduğunu biliyo- rı’ndaki çıkarlarından söz ederken daha sonra Anti-Em- “İnsanın maddi kazanç sağlamak amacı şöyle dur- ruz ama o filmlerde çok güçlü bir ses duyuyoruz. sun, şan şöhret kazanmak amacı bile gütmeden, nice yü- peryalist Amerikalılar Derneği’ne katılması, o tadına do- Örneğin beni çok etkilediğini söylediğim “Ağıt” fil- rek ağrıları çekerek, terler dökerek ruhundan damıttığı yulmaz Tom Sawyer ya da Huckleberry Finn adlı roman- minde ben, Yılmaz Güney’in sesini duyuyorum. Parma- malzemeyle, daha önce var olmayan bir şey yaratmaya larına ne katar ya da onlardan neyi eksiltir? ğıyla işaret ettiği şeyleri görüyorum: Filmdeki köye, ka- Büyük yazarların ve sanatçıların yarattıkları başyapıtlar adanmış hayatının ürünlerine yani. O yüzden ben, yal- dın bir doktor atanmış; doktor, köy kadınlarını çevresine kendi yaratıcılarına karşı bağımsızlıklarını ilan ederler, on- nızca o ürünlerin emanetçisiyim.” toplamış onlara suların temizliğinin önemini, bahçelere >> 4 30 Mayıs 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear