25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ŞAHSENE CAMIZ’DAN ‘BİR AĞAÇ GİBİ’ ‘Doğa, tarih, coğrafya, sanat tarihi, mitoloji ve arkeolojiyle iç içe, çok yönlü bir gençlik kitabı! “Eğer yaşamımızın bir bölümünde ağaçlara, kuşlara, sincaplara, Cumhuriyet Kitapları tarafından tavşanlara, çiçeklere, börtü böceğe dokunduysak mutlu azınlık yayımlanan Bir Ağaç Gibi adlı kitabında içinde olduğumuzu” söylüyor Şahsene Camız. tam on ağacı tanıtıyor yazarımız. Verilen bilgiler, salt bilgisayarımıza sorup hemen öğreneceğimiz cinsten Bir meyveyi elle toplamanın, bir çiçeği koklamanın, bir ağacın serin değil. Hepsinin bir öyküsünü içermektedir sayfalar. gölgesinde nefes almanın güzelliği hep bizimle yaşamaz mı? Asırlardır ağaçlarla iç içe sürüp giden yaşamımızda Önceki kitaplarında baldan tatlı masallar da anlatan Camız, bu kez mutlu, uyumluymuşuz. Ama şimdilerde unutmuşuz bir gençlik kitabıyla sesleniyor okuyuculara. Onun, su gibi akan onlarsız yaşayamayacağımızı. Oysa onlar hâlâ yağmurda yıkanan diliyle ağaçlar neler neler anlatırlar bize. Şaşırıp kalırız dinledikçe. pırıl pırıl yapraklarıyla sessizce insanları izler, Şahsene Camız’ın sonraki kitabı Akide Şekeri de yine Cumhuriyet yararlar sunar, iyileştirir, sırlarını saklarlar. Kitapları tarafından yayımlanacak. natan ışık, içinizdedir artık. Görüvermiş- İCLAL NUR sinizdir onu. Pırıl pırıl bakmışsınızdır boyuna bosuna. Bu, bir şaşkınlık ve hay- ‘ÇOCUKLUK YAZLARIM ranlık anıdır. TOROSLAR’DA YEMYEŞİL BİR Bu, uzağında kalmakla ne çok şey yi- YAYLADA GEÇTİ’ tirdiğimizi anladığımız doğaya, geç bir Ağaçların fısıldadığı bu güzelim öyküleri n saygı duruşudur belki… Zamana yazıl- yazma nedeninizi anlatır mısınız? mış bir şiirdir, okumakta geç kaldığımız Çocukluk yazlarımın bir bölümü Toroslar’da için hayıflandığımız….” yemyeşil bir yaylada geçerdi. Bu nedenle, yaşa- “…Seni tanıdığım zaman, küçücük mım boyunca ağaçlara hep hayranlık duydum. bir kızdım. Yaşça çok büyüktün benden, Araştırdıkça onlara ne denli gereksinimimiz ol- boyca da elbet… Öyle alımlı çalımlı, öyle duğunu öğreniyordum. güzeldin ki! Küçük başımı kaldırıp her Daha çok korunmasını, çoğaltılmasını bekler- bakışımda artardı hayranlığım. ken kıyımlar artıyordu. Hem de birilerinin çıkar- Başında kavak yelleri esiyordu senin. ları için. Akıl ve vicdan almıyordu. Her biri bir Ve sana tutkun onca insan arasında, bu candı. Üzerindeki ya da çevresindeki börtü bö- küçük kızın farkında bile değildin, bili- cek, kuş, bitki çeşitleriyle, bin can. yorum…” Çevreci örgütler ve köylüler geceli gündüz- Ağaçların tanık olduğu insan öyküle- lü nöbetlerle karşı çıkıyorlar, bazen başarıyorlar- rinden sizi en çok etkileyen hangisidir dı da. Ancak sürüyordu farklı yerlerde, kesimler diye sorsam... ve günlerce söndürülemeyen yangınlar. Gönlüm, korumaya çalışanların yanlarındaysa da kendim İki tanesinden özellikle söz etmeliyim. Birisi, Atatürk’ün elleriyle dikildiği düşü- olamıyordum. nülen “İğde ağacı”nın, ikincisi de “Koz İşte bu suçluluk duygusuyla başladım araştırma- ya. Ben de kalemimle yanlarında olmalıydım. On- ağacı” bölümündeki İbrahim’in öyküsüdür. Yıllar sonra tanıdığım, insan ve ya- larsız yaşanamayacağını bir de ben anlatmalıydım. şam sevgisiyle saygı duyduğum birisiydi. “KİTABIMDA DİLLE GELEN İLK AĞAÇ Eşiyle birlikte mutlu dünyaları içinde din- çekleştirme düşüncesindeydim. Yazacağım on ağacı araş- ‘HARNUP’LA 12 EYLÜL DÖNEMİNDE BİR lemiştim onu. tırırken ulaştığım bilgilerin zenginliği şaşırttı beni. SÜRGÜN OLARAK GİTTİĞİM MARMARİS’İN Denir ki: “ …Yük taşımaktan sırtının bile nasırlaştığını Bu, bir inceleme olacaktı. Ancak öykü tadında olmalıydı. SÖĞÜT KÖYÜNDE TANIŞTIM!” duydular analarından, ağlaştılar.” Her biri Anadolu’nun ayrı bir yerine dikilmeliydi. Gözlemle- Dile gelen ilk ağaç neden “harnup”? n Besinsizlikten uzun süre yürüyemeyen, öleceği düşünü- yerek yaşadıklarını düşündüğüm insanları da anlatmalıydı… 12 Eylül döneminde bir sürgün olarak gittiğim lünce, kefen parası karşılığında bakkalın odunlarını bölen Doğayla, tarihle, coğrafyayla, sanat tarihiyle, mitoloji, Marmaris’in Söğüt köyünde tanışmıştım onunla. Gence- bir babanın ve gurbet yolu gözleyen yoksul bir ananın oğlu. hatta arkeolojiyle iç içe bir anlatımı oldu. Böylece bu çok cik, idealist bir öğretmendim. Daracık, toprak bir yoldan Sekiz yaşında komşu köye çoban verilen, on yaşında il- gidilen, elektriği bile olmayan ama yakınlıklarını unuta- yönlü özellikleriyle bir gençlik kitabı oluştu. kokula başlayan. Ancak yaşamı çok iyi okuyan, yüreklice Zaten daha yaşanılası bir dünya için umudumuz, ço- mayacağım insanların yaşadığı bir köydü. dokuyan İbrahim... cuklarımız ve gençlerimiz değil mi! Bir dönem sonra -Danıştay kararıyla- geri dönerken Büyük sanatçılarımız Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve Can karşılıklı dökülen gözyaşlarıyla ayrılacaktım. Yücel de dizeleriyle kitabın değerine değer katarlar. Sop- ATATÜRK’ÜN ELLERİYLE DİKİLDİĞİ Depodan bozma kerpiç evimin hemen önündeydi o gü- rano Leyla Gencer, modacımız Cemil İpekçi, Zeus, tarihçi DÜŞÜNÜLEN İĞDE AĞACININ ÖYKÜSÜ! zelim harnup. Gölgesinde kitaplarımı okuduğum, dostla- Daha önce yazdığınız ve yine doğayı içten, derin, Homeros ve Strabon da boy gösteriverirler. n rımla söyleştiğim, yağmurda pırıltılarla ışıldayan yaprak- Hele Athena’ya onun insanlığa armağanı ağaca (zeytin) şiirsel bir anlatımla incelediğiniz kitaplarda da hep do- larını hayranlıkla seyrettiğim bir ağaç. Gönül dostum. nasıl minnet duyulmaz. ğa sevgisi, doğanın korunması düşüncesi var. Önce onu ve hiç unutmadığım o güzel balıkçı köyünü, Anlatımın büyüsüne kapılıp altını çizdiğim, notlar Eskisi kesildiği için üzülen iğde ağacının yenisini elle- gönlü zengin, değerbilir köylülerimi anlatmalıydım. riyle diken, gelişimini adım adım izleyen Ata’mıza min- düştüğüm öyle çok tümce var ki… net ve sevgi taşar satırlardan. Acı haber tez yayılır. Kim- ‘DAHA YAŞANILASI BİR DÜNYA İÇİN Örneğin: “…Heey ak köpüklü dalgalar! Yol verin de- UMUDUMUZ, ÇOCUKLARIMIZ VE GENÇLERİMİZ’ nizci dostlarıma! Ege’ni parlak gözlü, mavi pullu ba- senin gözyaşlarını göremediği ağaçlar bile ağlar Onun ar- dından… Önceki kitaplarınızda, derlediğiniz masalları anla- lıkları! Ağlarda yan yana yatsanız da üzülmeyin! Böyle n tır, çocuklara öyküler ve şiirsel Nasreddin Hoca fıkrala- güzel insanların sofrasında olsun cümle balıkların so- Yazar, kendine özgü şiirsel anlatımıyla öylesine özeldir rı yazarken şimdi neden bir gençlik kitabı? nu! Eey fırtınaların kralı, yeter gayrı esip gürlediğin!” ki nerede iki satırını okusanız, ona ait olduğunu anlarsı- nız. Güneş gibidir satırları; hem ısıtır hem aydınlatır… Yazmaya başlarken daha önce açıkladığım amacı ger- “…Aylardan haziran ya da temmuzdur. Dışınızı do- n 22 17 Ekim 2024 VEDAT ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear