Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ŞAHSENE CAMIZ’DAN ‘BİR AĞAÇ GİBİ’
‘Doğa, tarih, coğrafya, sanat
tarihi, mitoloji ve arkeolojiyle
iç içe, çok yönlü bir gençlik kitabı!
“Eğer yaşamımızın bir bölümünde ağaçlara, kuşlara, sincaplara, Cumhuriyet Kitapları tarafından
tavşanlara, çiçeklere, börtü böceğe dokunduysak mutlu azınlık yayımlanan Bir Ağaç Gibi adlı kitabında
içinde olduğumuzu” söylüyor Şahsene Camız. tam on ağacı tanıtıyor yazarımız. Verilen
bilgiler, salt bilgisayarımıza sorup hemen öğreneceğimiz cinsten
Bir meyveyi elle toplamanın, bir çiçeği koklamanın, bir ağacın serin
değil. Hepsinin bir öyküsünü içermektedir sayfalar.
gölgesinde nefes almanın güzelliği hep bizimle
yaşamaz mı? Asırlardır ağaçlarla iç içe sürüp giden yaşamımızda Önceki kitaplarında baldan tatlı masallar da anlatan Camız, bu kez
mutlu, uyumluymuşuz. Ama şimdilerde unutmuşuz bir gençlik kitabıyla sesleniyor okuyuculara. Onun, su gibi akan
onlarsız yaşayamayacağımızı. Oysa onlar hâlâ yağmurda yıkanan diliyle ağaçlar neler neler anlatırlar bize. Şaşırıp kalırız dinledikçe.
pırıl pırıl yapraklarıyla sessizce insanları izler, Şahsene Camız’ın sonraki kitabı Akide Şekeri de yine Cumhuriyet
yararlar sunar, iyileştirir, sırlarını saklarlar. Kitapları tarafından yayımlanacak.
natan ışık, içinizdedir artık. Görüvermiş-
İCLAL NUR
sinizdir onu. Pırıl pırıl bakmışsınızdır
boyuna bosuna. Bu, bir şaşkınlık ve hay-
‘ÇOCUKLUK YAZLARIM
ranlık anıdır.
TOROSLAR’DA YEMYEŞİL BİR
Bu, uzağında kalmakla ne çok şey yi-
YAYLADA GEÇTİ’
tirdiğimizi anladığımız doğaya, geç bir
Ağaçların fısıldadığı bu güzelim öyküleri
n
saygı duruşudur belki… Zamana yazıl-
yazma nedeninizi anlatır mısınız?
mış bir şiirdir, okumakta geç kaldığımız
Çocukluk yazlarımın bir bölümü Toroslar’da
için hayıflandığımız….”
yemyeşil bir yaylada geçerdi. Bu nedenle, yaşa-
“…Seni tanıdığım zaman, küçücük
mım boyunca ağaçlara hep hayranlık duydum.
bir kızdım. Yaşça çok büyüktün benden,
Araştırdıkça onlara ne denli gereksinimimiz ol-
boyca da elbet… Öyle alımlı çalımlı, öyle
duğunu öğreniyordum.
güzeldin ki! Küçük başımı kaldırıp her
Daha çok korunmasını, çoğaltılmasını bekler-
bakışımda artardı hayranlığım.
ken kıyımlar artıyordu. Hem de birilerinin çıkar-
Başında kavak yelleri esiyordu senin.
ları için. Akıl ve vicdan almıyordu. Her biri bir
Ve sana tutkun onca insan arasında, bu
candı. Üzerindeki ya da çevresindeki börtü bö-
küçük kızın farkında bile değildin, bili-
cek, kuş, bitki çeşitleriyle, bin can.
yorum…”
Çevreci örgütler ve köylüler geceli gündüz-
Ağaçların tanık olduğu insan öyküle-
lü nöbetlerle karşı çıkıyorlar, bazen başarıyorlar-
rinden sizi en çok etkileyen hangisidir
dı da. Ancak sürüyordu farklı yerlerde, kesimler
diye sorsam...
ve günlerce söndürülemeyen yangınlar. Gönlüm,
korumaya çalışanların yanlarındaysa da kendim İki tanesinden özellikle söz etmeliyim.
Birisi, Atatürk’ün elleriyle dikildiği düşü-
olamıyordum.
nülen “İğde ağacı”nın, ikincisi de “Koz
İşte bu suçluluk duygusuyla başladım araştırma-
ya. Ben de kalemimle yanlarında olmalıydım. On- ağacı” bölümündeki İbrahim’in öyküsüdür.
Yıllar sonra tanıdığım, insan ve ya-
larsız yaşanamayacağını bir de ben anlatmalıydım.
şam sevgisiyle saygı duyduğum birisiydi.
“KİTABIMDA DİLLE GELEN İLK AĞAÇ
Eşiyle birlikte mutlu dünyaları içinde din-
çekleştirme düşüncesindeydim. Yazacağım on ağacı araş-
‘HARNUP’LA 12 EYLÜL DÖNEMİNDE BİR
lemiştim onu.
tırırken ulaştığım bilgilerin zenginliği şaşırttı beni.
SÜRGÜN OLARAK GİTTİĞİM MARMARİS’İN
Denir ki: “ …Yük taşımaktan sırtının bile nasırlaştığını
Bu, bir inceleme olacaktı. Ancak öykü tadında olmalıydı.
SÖĞÜT KÖYÜNDE TANIŞTIM!”
duydular analarından, ağlaştılar.”
Her biri Anadolu’nun ayrı bir yerine dikilmeliydi. Gözlemle-
Dile gelen ilk ağaç neden “harnup”?
n
Besinsizlikten uzun süre yürüyemeyen, öleceği düşünü-
yerek yaşadıklarını düşündüğüm insanları da anlatmalıydı…
12 Eylül döneminde bir sürgün olarak gittiğim
lünce, kefen parası karşılığında bakkalın odunlarını bölen
Doğayla, tarihle, coğrafyayla, sanat tarihiyle, mitoloji,
Marmaris’in Söğüt köyünde tanışmıştım onunla. Gence-
bir babanın ve gurbet yolu gözleyen yoksul bir ananın oğlu.
hatta arkeolojiyle iç içe bir anlatımı oldu. Böylece bu çok
cik, idealist bir öğretmendim. Daracık, toprak bir yoldan
Sekiz yaşında komşu köye çoban verilen, on yaşında il-
gidilen, elektriği bile olmayan ama yakınlıklarını unuta- yönlü özellikleriyle bir gençlik kitabı oluştu.
kokula başlayan. Ancak yaşamı çok iyi okuyan, yüreklice
Zaten daha yaşanılası bir dünya için umudumuz, ço-
mayacağım insanların yaşadığı bir köydü.
dokuyan İbrahim...
cuklarımız ve gençlerimiz değil mi!
Bir dönem sonra -Danıştay kararıyla- geri dönerken
Büyük sanatçılarımız Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve Can
karşılıklı dökülen gözyaşlarıyla ayrılacaktım.
Yücel de dizeleriyle kitabın değerine değer katarlar. Sop-
ATATÜRK’ÜN ELLERİYLE DİKİLDİĞİ
Depodan bozma kerpiç evimin hemen önündeydi o gü-
rano Leyla Gencer, modacımız Cemil İpekçi, Zeus, tarihçi
DÜŞÜNÜLEN İĞDE AĞACININ ÖYKÜSÜ!
zelim harnup. Gölgesinde kitaplarımı okuduğum, dostla-
Daha önce yazdığınız ve yine doğayı içten, derin, Homeros ve Strabon da boy gösteriverirler.
n
rımla söyleştiğim, yağmurda pırıltılarla ışıldayan yaprak-
Hele Athena’ya onun insanlığa armağanı ağaca (zeytin)
şiirsel bir anlatımla incelediğiniz kitaplarda da hep do-
larını hayranlıkla seyrettiğim bir ağaç. Gönül dostum.
nasıl minnet duyulmaz.
ğa sevgisi, doğanın korunması düşüncesi var.
Önce onu ve hiç unutmadığım o güzel balıkçı köyünü,
Anlatımın büyüsüne kapılıp altını çizdiğim, notlar Eskisi kesildiği için üzülen iğde ağacının yenisini elle-
gönlü zengin, değerbilir köylülerimi anlatmalıydım.
riyle diken, gelişimini adım adım izleyen Ata’mıza min-
düştüğüm öyle çok tümce var ki…
net ve sevgi taşar satırlardan. Acı haber tez yayılır. Kim-
‘DAHA YAŞANILASI BİR DÜNYA İÇİN Örneğin: “…Heey ak köpüklü dalgalar! Yol verin de-
UMUDUMUZ, ÇOCUKLARIMIZ VE GENÇLERİMİZ’ nizci dostlarıma! Ege’ni parlak gözlü, mavi pullu ba- senin gözyaşlarını göremediği ağaçlar bile ağlar Onun ar-
dından…
Önceki kitaplarınızda, derlediğiniz masalları anla- lıkları! Ağlarda yan yana yatsanız da üzülmeyin! Böyle
n
tır, çocuklara öyküler ve şiirsel Nasreddin Hoca fıkrala- güzel insanların sofrasında olsun cümle balıkların so- Yazar, kendine özgü şiirsel anlatımıyla öylesine özeldir
rı yazarken şimdi neden bir gençlik kitabı? nu! Eey fırtınaların kralı, yeter gayrı esip gürlediğin!” ki nerede iki satırını okusanız, ona ait olduğunu anlarsı-
nız. Güneş gibidir satırları; hem ısıtır hem aydınlatır…
Yazmaya başlarken daha önce açıkladığım amacı ger- “…Aylardan haziran ya da temmuzdur. Dışınızı do-
n
22 17 Ekim 2024
VEDAT ARIK