22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

VİTRİNDEKİLER Aşk Olsun / Derleyen ve Çeviren: Celâl Üster / Can Yayınları / 144 s. Hiçbir çağ, hiçbir uygarlık yok ki, aşksız bir dönem yaşanmış olsun. Hiçbir çağ, hiçbir uygarlık yok ki, şiirsiz bir dönem yaşanmış olsun. Aşka ve şiire kimse yasa koyamamış, aşkın da şiirin de en yüce yasası kendisi olmuş... Aşk Olsun’da, İÖ 3000 dolaylarından İS 17. yüzyıla uzanan çok geniş bir zaman kesitinde yazılmış şiirler bir araya getiriliyor. Bambaşka çağlar, farklı ülkeler, apayrı uygarlıklardan ozanların kendi dillerinde söyledikleri, yazdıkları şiirler kendi yasalarıyla hüküm sürmeye devam ediyor. Bu kitaptaki şiirlerde, hangi dilde yazılmış olursa olsun, aşkın ortak dilini bulacaksınız. Gökyüzü Özlemi / S. E. Durrant / Çeviren: Göksun Bayraktar / Bilgi Yayınevi / 204 s. Ira’yla Zac hayatları boyunca koruyucu aileden koruyucu aileye sürüklenmiştir. Geçmişlerine dair sahip oldukları tek şey siyah bir köpeğin eski püskü bir fotoğrafıdır. Londra’da bir yetimhane olan Skilly Yurdu’na taşınırlar. Burada dostlar edinir, onları kaybeder ve hayatlarının başlamasını beklerler. Günün birinde... Başlarlar... Gökyüzü Özlemi S. E. Durrant’ın yetkin kaleminden, gri, soğuk bir dünyada yollarını bulmaya çalışan iki çocuğun ve gökyüzü mavileştiğinde neler olduğunun öyküsü. Sönmüş Hayaller / Honore de Balzac / Çeviren: Mehmet Emin Özcan / Notos Kitap / 752 s. Sönmüş Hayaller (18351843), Balzac’ın da belirttiği gibi İnsanlık Komedyası’nın (18301850) zirvesine yerleşir. Romanı oluşturan üç bölüm, yüzyıl başı Fransası’nın siyasal değişimleriyle toplumsal dönüşümlerini ve roman kahramanının düşüşünü anlatır. Napoléon döneminde İmparatorluk coşkusuyla özdeşleşen romantizmi, Restorasyon Dönemi’yle birlikte kapitalle eşleşen burjuva iktidarını, edebiyatta da gerçekçiliğin yükselişini üç tablo halinde resmeder. Böylece aşk, basın yayın ve sermaye dünyası gibi temalar Paris ile taşra arasında bir karşılaştırmanın öğeleri haline gelir. Ben Türk / Aynur Onur Çifci / Timaş Yayınları / 368 s. Resmi kaynaklara göre Kore Savaşı süresince Kuzey Kore ve Çin kuvvetlerince esir edilen 7190 Amerikan askerinin yaklaşık yüzde 38’i, 1148 İngiliz askerinin ise yüzde 15’i esir kamplarında öldü. Yine resmi kaynaklara göre, aynı esir kamplarında tutsak olan 234 Türk asker arasında kampta ölen ya da savaş sonunda Türkiye’ye dönmeyi reddeden olmadı. Kuzey Kore kamplarında esaret hayatı sürmüş 234 Türk askerin bu başarısı Batı dünyasında büyük yankı uyandırmış, Amerikan ordusunun muharip askerlerin esaretine dair bir iç tüzük oluşturmasında ve hayatı idame eğitimini şekillendirilmesinde örnek oluşturmuştur. Aynur Onur Çifci, Ben Türk’te; Türk, Amerikan ve İngiliz arşivlerinden elde ettiği askeri belgelere dayanarak Kore’deki 234 Türk esirin kimler oldukları ve esaret hayatları hakkındaki gerçekleri ele alıyor. Kamplarda nasıl hayata tutundukları ve düşman propagandasına nasıl direndiklerini gün yüzüne çıkarıyor. Hassas Mevzularda Matrak Muhabbetler / Toprak Işık, Seher Cesur Kılıçaslan / Altın Kitaplar / 192 s. Çoğu akademik uzantılara sahip konulara dair denemelerden oluşan kitapta; Işık ve Kılıçaslan, atomu parçalayan bir bomba ile on binlerce insanın diri diri yakılmasındaki akıl almaz zalimliğe isyan ediyorlar; sürekli kamçılanan tüketim çılgınlığı ile baş edemeyen dünyadaki kaynakların önlenemez yok oluşuyla dertleniyorlar; kültürlerin iç içe geçtiği günümüzde kültürler arası çatışmanın günlük yaşamdaki izlerini takip ediyorlar ve ülkemize özgü fay hatlarına yakından bakıyorlar. Eleştirel düşünmeyi, hem ayrı bir konu olarak ele alıyor hem de yöntem olarak kullanıyorlar. Kitapta yer yer ince mizahla da karşılaşan okuru; kuantum teorisinden antropolojinin derinliklerine uzanan bir serüven bekliyor. Kötü Kalp / Aslı Tohumcu / İletişim Yayınları / 236 s. Takım elbiseleriyle iyi halden yararlanıp serbest kalan tecavüzcüler, emekçi lerin haklarını gasp eden işverenler, ağaçları rahat bırakmayan rektörler, otobüslerde bacaklarını yayarak oturan yolcular, zorba adamlar ve nicesi. Neden hepsi o çatallı, boğuk sesi duyuyordu? Neden o ses ısrarla peşlerindeydi ve onlara akılalmaz şeyler yapıyordu? Aslı Tohumcu’nun okuru yüzleşmesi zor toplumsal gerçeklerle baş başa bıraktığı Kötü Kalp, adaleti hak edip de alamamışların, intikam isteyenlerin gizem yüklü romanı. Edebiyat Kavşağı ve Özgür’e Mektuplar – Makale, Deneme, Eleştiri, Konuşmalar / Âdil Gülvahapoğlu / Payda Yayıncılık / 624 s. Âdil Gülvahapoğlu bu kitabında, siyasetten sanata, tarihten coğrafyaya, spordan edebiyata, toplumsal yaşamdan eğitim öğretime uzanan değişik ve çok geniş bir alandaki yazılarıyla toplumsal ve kültürel hafızayı tazeliyor, katkıda bulunuyor. İnsanlık ve yurttaşlık duyarlılığıyla yazdığı kitaplarında aydın sorumluluğunu başa koyan yazar; savaşta ve barışta sözün gücünü de vurgulayor. Bağımsızlık savaşlarının yaratılmasında başlangıçta söz, düşünce eylemi sonra da kafa, kol eylemi etken olduğunun altını çizen Gülvahapoğlu; yakın tarihe tanıklık da sunduğu kitabında başta düşünce olmak üzere her alanda eylemsizliği eleştiriyor, çıkış yolları sunuyor. Angeliki ile Mehmet Eski Zamandan Bir Beyoğlu Aşkı / Yasemin Özek / Çınar Yayınları / 320 s. Yıl 1970, yer Beyoğlu… Bir yanda dünyalar güzeli Rum kızı Angeliki, öte yanda yağız Türk delikanlısı Mehmet. Aşkları, yıllarca dillere dolanacak, unutulmayacak cinsten. Angeliki, liseden yeni mezun olmuş; Balık Pazarı’ndaki dededen kalma meyhanelerinde babası Panayotis’le çalışıyor. Mehmet ise meyhanenin tam karşısındaki ciğercinin oğlu… Angeliki ile Mehmet’in aşklarının en büyük şahidi, Gümüşsuyu’ndaki Cennet Bahçesi ve tabii ki her köşesiyle, pasajlarıyla, hanlarıyla Beyoğlu. Gezi Parkı’na Taksim Bahçesi deniyor o vakit, Belediye Gazinosu bu aşka çayla eşlik ediyor. Sıraselviler’de Taksim Sineması’nın afişinden Filiz Akın iki sevgiliye göz kırpıyor. Gönül Yazar, Maksim Gazinosu’nun tabelasından şıkır şıkır el sallıyor. Yaz geldi mi Moda Plajı, Florya sahilleri, Kadıköy vapuru biraz rol çalıyor Beyoğlu’ndan. Yasemin Özek yeni romanı Angeliki ile Mehmet’te, eski zamandan bir Beyoğlu aşkı anlatıyor. Tarihsel gerçeklerin ortasında yaşanan bu aşka birbirinden güzel şarkılar eşlik ediyor. Olimpiyat Kitabı / Ahmet Çakır / Demir Ajans Yayıncılık / 304 s. Sahip olduğumuz büyük potansiyele karşın Olimpiyatlarda başarılı olduğumuz söylenemez. İstanbul’un Olimpiyat kenti olması yolundaki çabalarımız da sonuç vermedi, hep kaybettik. Bunun niye böyle olduğunu anlayabilmek ve değiştirebilmek için önce okumamız, öğrenmemiz gerekiyor. Buna karşılık ülkemizde Olimpiyatlarla ilgili yayınlar yok denilecek düzeyde. Ahmet Çakır bu eksiğin giderilmesi için küçük bir katkı olarak nitelendiriyor tüm oylumlarıyla Olimpiyatların işlendiği ve içinde sporun devlerinin de yer aldığı kitabını. Kentin MucidiMezopotamya / Gwendolyn Leick / Çeviren: Ekin Duru / Say Yayınları / 408 s. Su¨mer yaratılış mitolojisi ilginçtir: Başlangıçta tu¨m du¨nya sudan oluşmaktadır; sonra, toprak bile yaratılmadan, Eridu kurulur. (Biz onu bugu¨n Mezopotamya’nın en eski kenti olarak biliyoruz.) Sonra suyun içine ilk tapınağın temelleri atılır. Ardından tanrılar yaratılır. Tanrı Marduk sazdan bir çerçeve oluşturur ve içini toprakla doldurur. Böylece ilk kentin ve sakinlerinin egemen olacağı yeryu¨zu¨ de yaratılmış olur... Sadece antropoloji, tarih ve arkeoloji değil mitoloji çalışmaları da kentin Mezopotamya ku¨ltu¨ru¨nu¨n oluşumunda başköşeye yerleştiğini gösteriyor. Antropolog ve Asurbilimci Gwendolyn Leick bu benzersiz olgunun ardında yatan nedenleri ve Su¨mer, Akad, Asur, Babil gibi unsurlardan oluşan Mezopotamya uygarlığının biçimlenmesi u¨zerindeki etkisini inceliyor. Nietzsche Anti Felsefe Seminerleri / Alain Badiou / Sel Yayıncılık / Çeviren: İsmet Birkan / 302 s. Nietzsche bir filozof mudur, yoksa antifilozof mu? Nietzsche’nin, dünya tarihini kırıp ikiye bölmeyi amaçlayan antifelsefi ediminde sanatın işlevi nedir? Kendini bir sanat eseri olarak yaratmak nasıl mümkündür? Filozofu suçlular suçlusu olarak gören antifelsefenin gücü nedir? AntiFelsefe seminerini bu sorular çerçevesinde kurgulayan Alain Badiou, antifilozof olarak andığı Nietzsche’nin eşi benzeri görülmemiş bir girişimle felsefeyi yerle bir etme ve böylelikle yepyeni bir felsefe kurma tasarısını irdeliyor. Mücadele alanında, düşünsel güçlerin çarpışmasına müsaade eden bir filozofun hangi kapıları araladığını sorguluyor. 16 30 Ocak 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear