22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

RADİ DİKİCİ’DEN “MÜZEYYEN SENAR EFSANESİ” Müzeyyen Senar’ı okumak... Daha önce “Cumhuriyet’in Divası” adıyla Müzeyyen Senar’ın biyografisini kaleme alan Radi Dikici’nin yeni kitabı “Müzeyyen Senar Efsanesi” okurla buluştu. Vefat ettiği tarihe kadar Müzeyyen Senar’la otuz beş yıllık dostluğu bulunan Dikici, bu anılar toplamıyla Senar’ın vasiyetini yerine getirirken tarihe de not düşüyor. Sanatçı Müzeyyen Senar’ı aynı zamanda insani yönleriyle ele alan kitap, onun hüzünlü tarafından muzipliklerine kadar uzanıyor. reyyan bayar reyyanbayar@gmail.com R adi Dikici’yi Bizans üzerine kaleme aldığı kitaplarla tanıyoruz. Dikici’nin otuz beş yıllık dostu Müzeyyen Senar’ın 2005’te yayımlanan biyografisi ise 2011’de genişletilerek tekrar yayımlanmıştı. Yazar bu kez, Müzeyyen Senar Efsanesi ile o biyografi çalışmasında yer veremediği anıları bir araya getirmiş. Dikici, biyografi çalışmasına koyamadığı bu anıları kitaplaştırıp Müzeyyen Senar’ın ölümünün ikinci yıldönümünde okura sunarak yakın dostunun vasiyetini yerine getirdiğini belirtiyor. 20012004 arasında kitap çalışmasına başladıklarında, Senar’ın anlattıklarını bizzat onun sesinden kaydetmeyi de ihmal etmemiş Radi Dikici. Böylelikle sanatçının kendi sesinden tarihî bir arşivi olduğunu öğreniyoruz. Müzeyyen Senar’ın, sık sık “Ben keşke diğer hanımlar gibi Ayşe, Fatma ve sadece evimin kadını olsaydım” dediği Kitapta yer alan fotoğraf albümü, genç kuşağa Müzeyyen Senar’ı tanıtıyor... ni söylüyor Dikici. Buna karşın yazara göre, bir kere sahne tozu yutup o zehri ve tutkuyu kanına alan Senar’ın göğüs gerdiği tüm zorluklara rağmen sade bir insan olmayı seçemezdi... Dikici, bir dönemde yaşananları anlatırken zaman zaman geçmişe dönüp hatırlatmalarda bulunuyor ya da Radi Dikici doğrudan Senar’ın kendi izlenimleriyle o yıllara doğru bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Çalışmanın son kısmında yer alan renkli fotoğraf albümüyle de destekleniyor bu yolculuk... Özellikle Senar’ı sahnede görememiş genç kuşağa kelimenin tam anlamıyla bir “Müzeyyen Senar efsanesi”nden söz ediyor, çeyrek asrı aşkındır tanıdığı sanatçıyı anıları ve kişiliği bağlamında bir kez daha ölümsüzleştiriyor. Yazar, bazen tebessümle, bazen hüzünle geçen o yılları yazmaya başlamış. İkilinin yaşadığı veya tanık olduğu olayları okurken farklı bir Müzeyyen Senar ile karşılaşıyoruz bir anlamda. “Cumhuriyet’in Divası” olarak anılan Müzeyyen Senar’dan, yazarın deyimiyle hatalarıyla sevaplarıyla “insan” Müzeyyen Senar’ı tanı maya koyuluyoruz. Ayrıca Müzeyyen Senar’ı okurken, kitabın satır aralarına ülkenin yakın tarihine ilişkin anekdotlar da sızıyor. OsmanlıTürk musikisinin yetmiş beş yılında önemli izler bırakan sanatçının yaşanmışlıklarının imbiğinden bütünüyle bireysel öyküler süzülemesi beklenemezdi elbette... Sanatçının doğumuyla okura açılan ve ölümünden beş yıl öncesine kadar uzanan kitap, bu yönüyle yine Radi Dikici’nin kaleme aldığı Müzeyyen Senar biyografisine benzese de bir yaşamöyküsünden farklı olarak subjektif öğelerle sıyrılıyor. Ancak yine de bu iki kitabı, birbirinin bütünleyicisi olarak niteleyebiliriz; alt metninde bir vefa borcunu da barındırıp ilkiyle kaynaşan bir devam kitabı olarak Cumhuriyet’in Divası’nın yaşamına açılan geniş bir parantez olarak da... n Müzeyyen Senar Efsanesi / Radi Dikici / Remzi Kitabevi / 222 s. Atatürk ve Müzeyyen “B ana, Hadi hazırlan kızım saraya gidiyoruz,’ dedi. ‘Anlamadım hocam, nere orası?’ ‘Kızım Dolmabahçe Sarayı’na gidiyoruz. Mustafa Kemal Paşa seni dinlemek istiyormuş. Hemen hazırlan.’ Önce kavrayamadım. Sonra söylenenleri anlayınca yüzüm kül gibi olmuş ve oraya çökmüşüm. Annem, ‘Kızım bir şey mi oldu? diye koşuşturdu ve hemen su getirdi. Aklımdan, ‘Atatürk ve Müzeyyen,’ diyordum, ‘o büyük adam beni çağırıyor ve ben ona şarkı söyleyeceğim. Mümkün değil, onu gördüğüm andan itibaren herhade sesim bike çıkmaz rezil olurum diye düşündüm.’ Nubar, ‘Müzeyyen kızım, kendini topla. Bu senin için büyük bir şans’ dedi. ‘Peki ama, ben o kadar tanınan bir sanatçı değilim, beni niye çağırsın ki,’ dedim. ‘Bak kızım hemen hazırlan. Kocan da seninle birlikte gelecek, o da hazırlansın. Aşağıda Paşa’nın gönderdiği araba bekliyor.’ Doğum yapmıştım. Bir yıl önce sahnede giydiğim en son tuvaleti, zannedersem siyahtı annem çıkardı ve ütülemeye başladı. Acaba bana olacak mıydı? Giydim ve üzerime oturunca çok sevindim. Uzun saçlarımı da ensemde topladım. Ne olur ne olmaz diye şarkıları yazdığım defterimi de yanıma aldım. Âli de siyah bir elbise giymiş ve kravat takmıştı. Doğrusu bu hâliyle çok yakışıklıydı. Aşağıya indiğimde kocaman bir araba bekliyordu. Komşular meraktan pencereye çıkmıştı. Yaver çakı gibi, zannederim bir binbaşıydı. Bana kapıyı açtı. O şaşkınlık içinde teşekkür etmeyi akıl ettim, yaver de bütün ne zaketi ile eğildi ve ‘Buyrun efendim,’ dedi. Yol boyunca Âli sessizdi. Ben de öyle. ‘Aman Allahım, şimdi ben ne yapacağım,’ diye düşünmeye başlamıştım. Sanki bana bir asır gibi gelen yolculuktan sonra saraya vardık. Girdiğimde bu zamana kadar görmediğim ihtişam adetagözlerimi kör etti. Daha da şaşkın olmuştum. (Kitaptan...) n 4 23 Şubat 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear