05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜLFÜ LİVANELİ’DEN “HUZURSUZLUK” Lessing ve Hegel’den Livaneli’ye aydınlanma ülküsü Zülfü Livaneli’nin yeni romanı “Huzursuzluk”, Doris Lessing’in “Bilge Nathan” adlı önemli yapıtını anımsatıyor. “Huzursuzluk” ile “Bilge Nathan” arasında belirgin koşutluklar var. Hegel’in belirlemeleriyle Livaneli’nin yazınsallaştırdığı ‘harese’ kavramının benzerlikleri ise metne derinlik katıyor. onur bİlge kula L ivaneli, “Bu topraklarda niçin sürekli kan akıtılmaktadır? Neden insanlar birbirini yemektedir? Niçin sürekli azınlıklara, güçsüzlere saldırılmaktadır?” gibi soruları, Huzursuzluk adlı romanının ‘Kendi Kanıyla Sarhoş Olmak’ bölümünde estetik bir duyarlılıkla anlatılaştırır. Yazarın burada dışlama, boyun eğdirme, yok etme gibi güdülerin arka alanını yaşlı bir bilge olan Mardinli Fuat Amca ve Ezidi Şeyh Seyda’nın ağzından anlatımı, estetik niteliği ve çağırışım gücü çok yüksek bir etmendir ve okurun ilgisini artıran bir öğedir. Livaneli’nin anlatıya kattığı biri Müslüman, diğeri Ezidi olan iki yaşlı bilge, bana Lessing’in Bilge Nathan adlı önemli yapıtını anımsattı. Huzursuzluk ile Bilge Nathan arasındaki belirgin koşutluklar ya da izleksel benzerlikler var. Her iki yazar da anılan yapıtlarında değişik dönemlerde dinsel toleranstoleranssızlık sorunsalını bü yük bir yetkinlikle yazınsallaştırıyor. İNSAN NİÇİN KENDİ KANIYLA SARHOŞ OLMAYA EĞİLİMLİDİR? Huzursuzluk’ta Mardinli Müslüman bilge Fuat Amca’nın anlatımıyla, “Bu topraklar böyledir, kan hiç eksilmez, ölmeyince kan kesilmez. Neden mi? Buralarda âdet böyle,” onun için. Hele namus meselesi söz konusu olunca “kimsenin aklına silahtan başka bir şey gelmez.” Günaha, harama “uçkur çözenler” de bağışlanmaz. Ağabey kardeşini öldürür. Öldürmenin günah olduğunu düşünmez ama “yüzünü Kâbe’ye dönmüş adamı öldürmek günahtır” der. Livaneli’nin bu bölümde yaşlı ve insancıl bilgenin ağzından anlattığı şiddet, zulüm ve öldürme olayları, insanın nasıl, ne kadar kıyıcı olabileceği konusunda ibret vericidir. Bu topraklarda yaşanan kıyıcılık ve öldürümlerin bir nedeni sayılan “harese”, romandaki anlatımla Arapça eski bir kavramdır; “hırs, haris, ihtiras, muhteris” sözcükleri buradan türemiştir. Çölde develerin çok sevdiği bir diken vardır. Develer “gördükleri yerde o dikeni koparıp çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar; o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı, dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha da hoşuna vedat arık gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer; bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresidir... Bütün Ortadoğu âdeti budur; tarih boyunca birbirini öldürür; ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur” (s. 46). Peki, niçin Ortadoğu’da insanlar kendi kanına doymaz, kendi kanından sarhoş olur? Neden bu konuda yeterli bir eleştirel özsorgulama yapılmaz? Yoksa eleştirel özsorgulamayı engelleyenler, dış güçler veya üst akıl mıdır? Eğer böyleyse bu bölgenin insanları, dış güçlerin, üst aklın oyuncağı mıdır? Livaneli romanda bu soruları bazen açıkça dile getirir bazen duyumsatır; olası yanıtların ipuçlarını verir, gerisini ise okura bırakır. Ben bir edebiyatbilimci ve okur olarak söz konusu soruların olası yanıtlarının ipuçları için Hegel’e de başvurulabileceğini, böylece iç ve dış bakışı bir araya getirerek daha tutarlı çıkarımlar yapılabileceğini umuyorum. Livaneli’nin Huzursuzluk’ta dile getirdiği Ortadoğu insanına ilişkin bu nitelemelerle Hegel’in Doğu imgesi arasında benzerlik bulunduğu söylenebilir. Hegel, Batı’nın Doğu’ya bakışını belirleyen filozoftur. Bu nedenle Livaneli’nin Huzursuzluk’ta yazınsal laştırdığı “harese” kavramı, Hegel’in konuya ilişkin belirlemeleri kapsamında irdelenebilir. DOĞUDA İSTENÇ VE BİLİNÇ ÖZGÜR DEĞİLDİR Hegel, Felsefe Tarihine İlişkin Dersler adlı yapıtının ‘Doğuyu ve Doğu Felsefesini Ayırmak’ (1) ara başlığı altında Doğuluyu ve Doğu tinini şöyle değerlendirir: “İstencin bitimliliği, Doğulunun özyapısıdır, onda istenç bitimlidir; henüz genelleşmemiştir. Bu nedenle, (Doğu’da) sadece efendiuşak ilişkisi vardır. Bu da despotizmdir. Korku bir başına yönlendirici ulamdır (kategoridir). İstenç, bu bitimliden bağımsız değildir çünkü düşünme henüz kendisi için özgür değildir. Özgürlük, bitimlide olmamak, özerklikte olmaktır.” Görüleceği üzere, Hegel, Doğulu insanın istencini “bitimli, süreksiz” olarak niteler, bireyin özerkliğinin bir göstergesi ve dışavurumu olan bu istenç süreksizliğinin efendiuşak ilişkisi yarattığını düşünür. Hegel’in sözünü ettiği istenç bitimliliği, Doğulu insanın özgürlük bilincini de belirler. İstenci bitimli bireyin özgürlüğü de sınırlıdır. Ayrıca istencin genelleşmemesi ve korku, Doğulu insanın düşüncesinin özerkleşmesini engeller. Bu yüzden, Doğu’da düşünce özgürleşemez, insan bağımsızlaşarak bireye dönüşemez. Özgür ve özerk bireye dönüşemeyen insan da kıyıcılıktan kurtulamaz. Hegel’in belirlemeleriyle Livaneli’nin yazınsallaştırdığı “harese” kavramı benzerlikleri ortadadır. EZİDİLER, İNSANLIK AĞACININ KIRILMIŞ DALIDIR Romanda Fuat Amca’nın ağzından anlatımla insancılık ve tolerans simgesi olarak kurgulanan roman figürü Hüseyin’i vuran da “kanlı toprakların, kanlı teşkilatı” olan IŞİD adlı canavarlar örgütüdür. Dolayısıyla Hüseyin de “harese” kurbanı olmuştur. Öte yandan, Arap kökenli, Mardinli bu Müslüman bilge de önyargılardan uzak değildir. Ona göre, Ezidiler “şeytana tapanlardır”. Ezidiler, hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlarca şeytana tapanlar olarak nitelendirilir. Ezidiler, Süryani manastırı Deyrulzafaran’ın altında “dört bin yıl önce yapılmış bir Güneş Tapınağı vardır. Oraya dua etmeye giderler. Bunların inancına göre, Tanrı ve yedi melek vardır. Baş melek de Melek Tavus’tur, onların söyleyişiyle Tavuse Melek.” Bu baş melek, ‘ben ateşten yaratıldım, insan topraktan; ona secde etmem, o bana secde etsin’, dediği için cennetten kovulmuş. İşte şeytan lafı buradan” çıkmıştır (s. 47). Livaneli romanda geçmiş ile şimdiyi, insanlık ile insanlıkdışılığı, sevgi ile sevgisizliği, acımasızlık ile merhameti, kısacası, insanı bir olanaklar varlığı >>olarak tasarımlar ve insana özgü her türlü karşıtlığı, çoksesli bir 16 23 Şubat 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear