26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

>> Razıyız gölgesinde uyuduğumuz ağaçtan/ Ve zerre ipimizde değildir başkan.” En net politik duruşlardan birini yansıtan şiirlerinizden “Çimenlerin Efendisi.” Bu kafa tutuş sizi korkutmuyor mu? n Niye korkalım ki. Şiir de mi yazmayacağız. n Bir yerde şöyle bir dize var: “Bizim millet şiir sevmediği gibi el ele tutuşmayı da sevmiyor?” Neden birlik olamıyoruz, en azından kötülüğe karşı? n Jospi şiiri cevaplasın sizi bu kez: “İnsan dediğin ikiye ayrılır.” Hahhaahaaa. Sevgili Serap, biraz da gülümseyelim. n Bir yanda açlık bir yanda tıka basa doyan mideler. Dünyanın adaletsiz düzeni. “Hayat biraz da tok bir karındır” derken ben size “artık yeter” dedirten o noktayı merak ediyorum. n Eskiden gelir paylaşımı, makas ve makasın açıklığından filan dem vurulurdu. Bak bunların adını bile anmadığımız yerlere geldik. “Orman kanunu” filan diyor bazıları. Ormanın sakinleri bizden daha âdildir, ben bundan eminim. Twitter’da yazmıştım yıllar önce, “tabiata benzesek çoktan insan olmuştuk!” “MEMLEKETİM, FAZLA ERKEKSİN FAZLA!” n Duyumsayış, şiirlerinizde kişiselden toplumsala öyle bir evrilmiş ki hem kişisel hem de toplumsal vicdanımızı kanatıyor; “www.anitsayac. com” da onlardan biri. Ben baktığımda en son Duygu Şen’in adı vardı. Nasıl ortaya çıktı bu şiir? İşin üzücü yanı, bu şiirin hiç bitmeyecek gibi durması üstelik. n Bu şiiri Aslı Serin’le yazdık. Türkiye’de erkek şiddeti çok yaygın; onların eliyle her Allah’ın günü kadınlar ölüyor ve giderek yükselen bir istatistik var maalesef. Bunun için yapılmış bir internet sitesi ve sayacı var. Bu meseleye dikkat çekmek için hazırlanmış. Biz Aslı’yla karşılıklı olarak yazıyorduk bu şiiri. Şiir henüz bitmemişti ki Özgecan cinayetini okuduk gazetelerden. Korkunçtu. Daha fazla bu şiiri devam ettiremeyeceğimizi anladık, noktaladık. O günlerde bunu internet üstünden yayınladık ve evet, bu memleket bu kafayla giderse bu şiir daha çok devam eder. anitsayac.com gibi bir sitesi olan başka bir ülke var mıdır bilmiyorum. Aynaya bak memleketim, fazla erkeksin fazla! Sefil bir erkeklik algın var üstelik. n “Zehra Teyzem” şiiriyle ölümü, özellikle de babanızın ardından saygıyla karşıladığınız, kabullendiğiniz hissine kapıldım. n Bu benim kişisel yolculuğumun çok özel duraklarından biri. “Zehra Teyzem” bir metin veya hikâye aslında. Şiir diyebilir miyiz? Bence değil. Çok özel bir süreç ve çok özel bir hikâyesi var. Yazdım ama. Sesli okuyamıyorum. Üzerinden iki sene geçtikten sonra bir akşam bir arkadaşıma okuyayım dedim; yarısında boğazım düğümlendi. Yapamadım. Benim için çok kıymetli bir hayat dersidir “Zehra Teyzem.” n Şiirlerinizin kıvamı daha koyu bu kez. Sözcükleri esirgememişsiniz, biçimi altı yılda çok farklılaşmış. Şiirinizin gövdesi genişlemiş. “Firdevs Teyze” öy le mesela ve “Zehra Teyzem” de keza. n “Firdevs Teyze” de “Zehra Tey zem” de dediğim gibi hikâye aslında. Şiir olarak bakmamalı onlara. Poem/ prose tadı var ama aslında hikâye ve evet, bu kitaptakiler genel olarak gövdeli, fazla konuşmaya ihtiyacı olan şiirler. Masif parçalar, kitaplaştırırken biraz yaydık ki kolay okunsun, okurun gözü korkmasın. Araya nefes alanı sayılacak “küçük şeyler” de koyduk. Bu kitap böyle oldu. n Şiirinizin biçemindeki bu belirgin değişiklik sizi korkutmadı mı? n Ben, içeriğin biçimi zorladığını ve belirlediğini düşünürüm. Denemekten de korkmam. Nasıl yazılması gerekiyorsa şiir, öyle dayatır kendini. Bu kitapta gövdeli, masif şiirler çıktı. Bu hiç kuşku yok ki içeriğin ihtiyacıyla ilgili. “ŞİİR YAZIP PORTAKAL REÇELİ ALIYORUM” n Kitabınızda Jung’un izlerini daha fazla hissettim. Şefkatli, duygusal ve incinebilen bir kadın ile savaşmaya hazır, cesur, sağlam ve duygularını açığa vuran bir kadın; iki haliyle ortada duruyor. “Zehra Teyzem” şiirindeki rüyanız bu bilinçaltının izleriyle dolu. Var oluşunun farkına varan her kadının Jung’a yönelmesi çok ilginç geliyor mu size de? n Valla bu rüya konusunda Jung ya da Jungçu terapistler ne der, bilemem. Sizin yorumunuza katılırlar mı onu da kestiremem. Bu kısmını tartışamam, alanım değil rüya konusunda yorum yapmak. Bunu başkalarına sormak lâzım. n Suyun yüzeyine çıkmayı başaran siz ve animusunuz. Gerçekten başardınız mı, yüzeyde misiniz? n Bilmiyorum. n Always on The Move’dan yolculuğunuzun devam ettiğini anlıyoruz. Bu kitaptan sonra nereye doğru gideceksiniz belli mi? Bir rotanız var mı? n Şimdilik bundan sonrasının nereye doğru olacağını bilmiyorum. Sadece bu kitap bende çok uzun oyalandı, onu biliyorum. Altı yıldan sonra ancak elimden çıkardım. Biraz nefes alayım da sonrasını sonra düşünelim sevgili Serap. n Bir kargo yapmışsınız kitabın başında ve içindekileri gördük. Peki, size bir kargo var desem içinde ne olmasını isterdiniz? n Kargo dediniz de aklımdayken açıklayayım. Benim son derece özel bir okurum var. Bunu biliyorum ve bundan bahtiyarım. Zaman zaman böyle paketler gelir bana okurdan, çok hoş bir şey bu. Bu kitabı toparlarken ağır bir grip geçirdim, Instagram’a bir fotoğraf koyup “Keşke biri portakal reçeli yapsa bana” demiştim. Bir arkadaşımız yollamış. Çok güzeldi, afiyetle yedim. Şiir yazıp portakal reçeli alıyorum. Çok zarif bir ilişki bu. Benim kargom da okura. Bu kitapta ağır şeyler var ama önüne kargoyla güzel bir mektup ekledim. n Bana da bir kargo yapar mısınız? İçine ne koydunuz? n Şuraya bir sütlü kahve bırakıyorum. Ellerimle yaptım. Afiyet olsun. n Fakir Kene/ Birhan Keskin/ Metis Yayınları/ 80 s. KITAP 3 Mart 2016 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear