25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n n n Kitap Gölgesi Matbaacılık Oyuncağı “Matbaacılık Oyuncağı”nın kahramanları Fikret Otyam, Erhan Bener, Vüs’at O.Bener… Bir yazarın çocukluğundan yansıyanlar sesleniyor bize, alıp götürüyor kimlere, nerelere… Az kalsın dokunuvereceğiz o günlere. r Mavisel YENER Ç ocukluğum, Cemil Sena Ongun’un felsefesini büyüklerimden dinleyerek geçti. Erhan Bener’in onun yeğeni olduğunu öğrendiğimde, Bener yapıtlarının peşine düştüm. Yazının pek çok alanında ürün veren değerli yazar Erhan Bener’le Ankara Öykü Günleri’nde aynı oturumda konuşmacı olma onurunu yakaladığımda sevincim katlanmıştı. Hekim olduğumu öğrenince “oğlum gibi…” demişti. Sevgili Erhan Bener’in oğlu, çevirmen yazar Yiğit Bener’in kaleminden okuduğum ilk çocuk kitabı, 2011’de YKY’den çıkan Özgür Rosto, çocuk yazını için bir kazançtı. Ayşe Sarısayın’ın kaleme aldığı Kaplumbağamın Adı Meraklı’da, romanın kahramanı Deniz’in elinden düşürmediği bir kitap vardı ya işte Özgür Rosto’ydu o. Hani, Lal’in babasının yazdığı kitap! Özgür Rosto’yu Yaramaz Babamla Beter Amca’nın Maceraları izledi. Şimdi de yazarın üçüncü çocuk kitabı Matbaacılık Oyuncağı güzelledi yüreklerimizi. Erhan Bener gibi bir ustanın oğlu olmanın katmerlediği duygular, edebiyatımızın bilge sesi olan Vüs’at O. Bener’le ressam, gazeteci, yazar Fikret Otyam’ın yeğeni olmanın yarattığı sevinç, bu kitabın satırlarında ışıldıyor. Babamın can dostlarından Fikret Amca’yı (Otyam) sonsuzluğa uğurladığımızı yurtdışındayken öğrendim. “Keşke çocuk okurlar da tanısa Otyam’ın sanatının peşine düşse” diye düşündüm. Türkiye’ye dönüşümde, bununla ilgili ne yapabiliriz diye sevgili Filiz Otyam’a danışacaktım. Fikret Amca’nın, Matbaacılık Oyuncağı adlı yapıt aracılığıyla çocuklara gülümsediğini görmek mucize gibi oldu benim için. İşte Matbaacılık Oyuncağı’nın kahramanları: Fikret Otyam, Erhan Bener, Vüs’at O.Bener, Yiğit Bener. Matbaacılık Oyuncağı’nın çocuk okura seslenişinin yanı sıra yetişkin okura da söyleyecekleri var aslında. “Babası yazar olan çocukların çoğu, büyüyünce yazar olmayı istemez” saptamasını yaparak babası Erhan Bener “sayesinde” hem de babasına “rağmen” yazar olduğunu vurguluyor Yiğit Bener. Minik okurlarımız, söyleşilerde, “Neden yazar oldunuz?” sorusunu sıklıkla yöneltir. Yiğit Bener, Matbaacılık Oyuncağı’nın ilk sayfalarında, “İnsan neden yazar olur?” sorusunun göreceli bir yanıtı olduğunu okurların kulağına fısıldıyor: “Her yazarın öyküsü farklıdır, her birinin yazar olma nedeni ayrıdır. Örneğin ben babamın bana aldığı matbaacılık oyuncağı sayesinde yazar oldum diyebilirim” (s. 9). DAKTİLO SESİYLE YAŞAMAK Daktilonun artık antikacılarda bulunabildiğini düşünürsek Yiğit Bener’in çocuk okurlara daktiloyu anlatması hiç de tuhaf değil. O da tıpkı benim gibi daktilo sesiyle büyümüş biri. “Tak tuk, taka tuk, tuk tak” sesleri, şaryonun tıkırtısı, “vııırttt” diye çevrilen silindir, biten şeritler, yanlış yazılınca çöpe giden emekler… Bunlar çocuklara uzak kavramlar olsa da “yazının ses getirme si” deyiminin nereden kaynaklanmış olabileceği konusuna ipuçları veriyor olabilir! Bener, babaları ya da anneleri sessiz bilgisayarlarda yazı yazan, şimdinin yazar çocuklarına acıyor! Neden mi? Çünkü onların ani oda baskınlarına uğraması her an mümkün! İşte daktilonun yararlarından biri daha! Bir yazarın evinde daktilo sesi olursa anne ya da baba çalışıyor demek bu! Yakalanmadan yaramazlık yapma fırsatı için bulunmaz anlar… Elektrikli, sessiz daktilolar çıkınca Bener’in keyfi kaçmış. Çünkü daktilo sesinden oluşan erken uyarı sistemi ortadan kalkıvermiş; suçüstü yakalanmak an meselesiymiş artık. Yiğit Bener için “düz duvara tırmanır” diyorlarmış küçükken; bu saptama doğru mu okuyup öğreneceğiz. Kitap, çocuk hakları konusunu da masaya yatırıyor. Yaramazlık hakkı da bunlardan biri. Çocukluktan gençliğe doğru evrilirken yazar bolluğunda büyümenin keyfini daha çok çıkarmaya başlıyor Yiğit Bener. Küçük bir video kamera ile babasıyla amcasının sohbetlerini kaydetmeye başlıyor. Bu kayıtların çoğu şimdi yok çünkü eve giren hırsız başka şeylerle birlikte kayıtların bulunduğu CD’leri de götürüvermiş. Bu bölümü okurken çok heyecanlandım, belki de bir antikacıda bekliyordur meraklısını o CD’ler, ne dersiniz? Keşke… DELİDOLU DAYI FİKRET OTYAM Yazarlarla dolu bir ailede büyüyen çocuğa masal anlatılır mı dersiniz? Bunun ilginç yanıtını kitapta bulacağız. Gazeteci, ressam, yazar dayısının çok komik biri olduğunu anlatıyor Yiğit Bener. Sonsuz maviliğe uğurladığımız Fikret Otyam’ı çocuklarla bakın nasıl tanıştırıyor: “Küçük dayım komik bir insandı. Ailece görüşmelerimiz hep çok renkli olurdu. Sofrada en çok o konuşurdu, yüksek perdeden, kalın sesiyle tuhaf hikâyeler anlatırdı, bizimkiler çok gülerdi. Anlattıklarından ben pek bir şey anlamazdım aslında, ama dayım küfürlü konuştuğu için beni çok güldürürdü… Onun ağzında en kaba sözcükler bile farklı bir anlam kazanıyor, komik oluyordu. Zaten aile içinde küçük dayımın adı ‘delidolu’ya çıktığı için herkes ona bu konularda daha hoşgörülü yaklaşıyordu. İnsanın bir ‘delidolu’ dayısı olması iyi bir şey” (s. 29). GAZETECİLİK NANKÖR MESLEK Çocuk okurlar, kitabın, gazetenin ve derginin oluşum evrelerini merak eder. Matbaacılık Oyuncağı, bu konuda da ipuçları sunuyor. Eski matbaaları, mürettipleri, kurşun harfleri ve zorlu basım süreçlerini, matbaa işçilerini anlatıp şimdiki matbaalardan söz açıyor. “Bilmem hiç matbaa gezdiniz mi? Hoş bir okul gezisi olurdu aslında. Ama bilin ki matbaalar çok gürültülü yerlerdir” (s. 37). Babasının armağan ettiği matbaacılık oyuncağı ile bir gazete çıkarmaya karar veren Yiğit’i bekleyen serüvenler, çocuk okurların ilgisini çekecek. Bir gazete çıkarılacak fakat hangi haberler yer alacak acaba? Evde sıra dışı olaylar yaşanmayınca, bir gazeteyi dolduracak 2 0 1 5 Fikret Otyam, Muzaffer İzgü ve Mavisel Yener birlikte... kadar haberi nereden bulsun yavrucak? Babası, amcası, dayısı, çıkaracağı gazete için masal yazarlar mı dersiniz? İş başa düşünce Yiğit Bener yazarlığa ilk adımını atıp matbaacılık oyuncağıyla oynayabilmek için ilk makalesini yazar. Ama ah şu gazetecilik ne nankör meslek! Kimseyi memnun edemezsiniz ki… Gazetedeki gerçekler, yorumlar evdeki büyüklerin hoşuna gitmeyince neler olmuş acaba? Ya tiraj meselesi nasıl çözülmüş? Elbette anlatmayacağım ama çok eğleneceğinizin garantisini verebilirim! Gazeteciliğin zor iş olduğunu gören minik Yiğit, kafadan uydurup roman yazmanın kolay olduğunu hiç düşünmüş mü? Dört sayfalık romanını nasıl hazırlamış? Okurlarından nasıl tepkiler almış? İlk yazarlık serüveni nasıl bitmiş? Kitapta altı çizilen iletilerden biri de “yazar” olabilmek için “heves”in yetmeyeceği. Son yıllarda ortaya atılan “çocuk yazar” kavramı üzerine defalarca yazdığım görüşleri Yiğit Bener’in tümceleri destekliyor: “Hemen öyle heves ederek, önceden yeterince kitap okuyup bilgi sahibi olmadan yazmaya ve yazarlık taslamaya kalkışmamayı öğrendim” (s. 54). Yazar, yaşam deneyimlerinden süzülenleri çocuklara aktarırken bu değerli saptamasını yüreklice paylaşıyor. Yazarlığın eğlenceli bir oyun olduğunu vurgulayarak püf noktaları konusunda çocukları düşündürüyor. Kökleriyle, gövdesiyle ve dallarıyla sanatın bir ağaç bütünlüğünde olduğunu, içtenlikli anlatımıyla fark ettiriyor. Bir yazarın yazar olma hikâyesini okurken, ailesindeki diğer sanatçılarla da ilgili ipuçları alıyoruz. Değerli yazın erlerimizi “amca, dayı, baba…” olarak görmek yetişkin okurun da ilgisini çekecek. Elbette her birey kendi başrolünü oynar, herkesin yolculuğu farklıdır. Bu kitap aracılığıyla çocuk okurlar, resmin tamamını görmeyi başarıp geniş anlamıyla yazarlığın ne olup olmadığı konusunda düşünecek. Kahramanın yerine kendilerini koyduklarında ellerinde işe yarar bir anahtar buluverdiklerini fark edecekler. Matbaacılık Oyuncağı, çocukların kendilerini keşfetmesi, yazma ve okuma konusundaki yol haritalarını değerlendirmesi açısından da önemsiyorum. Okurun kitaptaki karakterlerle tanışması, bilinçaltının sonsuz denizinde mutlaka yerini bulacak. Küçük Yiğit’in yazma serüveninde izlediği ve denediği yollar, yepyeni ışıklar yakacak çocuklara. Bir süre sonra, analitik bakmaya başlayıp anlatılan kahramanın aslında kendileri olduğunu fark edecek, en büyük kahramanlığın kendi yolunu bulabilmek olduğunu ayrımsayacaklar. Çoklu düşünebilme başarılarını elbette bu sözcüklerle ifade etmeyecekler. Onların söyleyeceği “Çok eğlendim, harika bir kitap” olacak ama unutmayın ki çocuklar dile getirebildiklerinin daha fazlasını duyumsayan bilgelerdir! n www.maviselyener Matbaacılık Oyuncağı / Yiğit Bener / Resimleyen: Özlem Isıyel / Can Çocuk / 62 s. / 2015 / 8+ C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 3 2 S A Y F A 1 4 n 2 7 A Ğ U S T O S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear