25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ataol Behramoğlu'ndan "Yarım Yüzyıldan Şiirler” Melankoli, nostalji ve kavga Ataol Behramoğlu’nun derlemesindeki şiirler, Turgut Uyar’ın “Dünyanın En Güzel Arabistanı” şiirleriyle cevap verdiği uçurumun içinde başlıyor. Ancak, bunlar, yeni başlamakta olan bir dönemin hakikatine, kabarmaya başlayan devrimci dalgaya ait, bedenini, canını lafının olduğu yere koymuş, eleştirisinin karşı karşıya kaldığı güçlerden ve yaratacağı sonuçlarından asla korkmamaya karar vermiş en muhteşem, kuşağın, “bir gün mutlaka” diyen yeni öznesinin şiirleri, bu yükselmekte olan dalgaya sadakatinin de deklarasyonu aynı zamanda... r Ergin YILDIZOĞLU sanat projeme daha uygun geliyor. “BUGÜN SEVİŞTİM, YÜRÜYÜŞE taol Behramoğlu’nun KATILDIM SONRA” Tekin Yayınevi’nden Turgut Uyar, bir dönemin sonuyla, çıkan Yarım Yüzyıldan bir yenisinin başlangıcının arasında hızla Şiirler derlemesi bir ülaçılmaya başlayan bir uçuruma bakarak kenin, modern tarihinin, en önemli yazıyordu “Dünyanın En güzel Arabistanı” başkaldırı, direniş ve acı deneyimderlemesindeki (1959) şiirlerini. Artık ne lerini yaşayan, yaşadıklarının anlabiçim ne de içerik açısından eskisi gibi şiir mını kaçırmayan bir kuşağa ait bir yazılamazdı bu kopuşun, kargaşanın, önceki sanat insanının kendi eliyle seçtiği dönemin bireyinin gözüyle her tarafı kapşiirlerinden oluşuyor. lamış saçmalıkların ortasında. Turgut Uyar Bu ülkenin neyinin nasıl çalındığını bu gözlerinin önünde ayaklarının ucunda anımsamak, bir kez daha çalınmakta açılan uçuruma baktı olanı derinlemesine anlamak istiyorsanız “aslında korkacak bir şey bu şiirleri okumadan edemezsiniz. Biraz yok”, donup kalmak gereksoğuk, adeta “bu şiirler bilgiye ilişkin” bir siz “Her şey naylondan”, “şey” der gibi oldu. Öyleyse, neden polisahte, o kadar dedi. Bunlar tika, ekonomi, sosyoloji kitapları varken hiçbir güzelliğe ve yüceliğe şiir? Çünkü sanat; politika, felsefe, tarih sahip değil, diye düşündü gibi pratiklerle dile getirilemeyen bir have bunu yazdı... kikati ifade etmek içindir de ondan. Ataol Behramoğlu’nun Ataol Behramoğlu’nun yazdığı dönemin derlemesindeki şiirler, Turtürlü analizini yapan değerlendirmeleri gut Uyar’ın “Dünyanın En okursunuz ama, aşka, tutkuya ve sadakagüzel Arabistanı” şiirleriyle te, tarihin böyle sarp ve dolambaçlı yollarcevap verdiği uçurumun dan hızlanarak aktığı bir döneminin bireiçinde başlıyor. Ancak, yinin öznelliğinin trajik ve epik boyutuna bunlar, yeni başlamakta ilişkin bir şey siz farkında bile olmadan olan bir dönemin hakikaanlığınızın kapsama alanının dışında kalır, tine, kabarmaya başlayan olguların arkasında melankolik gözlerle, devrimci dalgaya ait, bedesize bakmaya devam eder. nini, canını lafının olduğu Eğer ona ulaşıp, sizi etkilemesine ve yere koymuş, eleştirisinin değiştirmesine olanak vermezseniz, çakarşı karşıya kaldığı güçlınmakta olan şeye karşı yükselteceğiniz lerden ve yaratacağı sonuçitiraz, direncinizin ısrarı, bu itirazı, direnlarından asla korkmamaya ci besleyen sadakatin ateşi çok önemli bir yakıttan mahrum kalacaktır. Sanatla siyasetin ayrı şeyler, “sanatın da yalnızca güzele ilişkin” olduğunu düşünenleri kırmak pahasına, belirtmek gerekirse, bana, “Yarım Yüzyıldan Şiirler” yapıtının “estetik” boyutunu konuşmak o kadar ilginç gelmiyor. Birincisi, kendilerini her dönemeçte kanıtlayarak ayakta kalmış bu şiirler belli ki, kendilerine özgün bilgiyi aşan bir şeyin anlamını, dile getirmeye devam ediyorlar. İkincisi, Bu şiirlerin neden bu kadar başarılı olduğu, okuyanda nasıl iz bıraktıkları üzerine formalist, dilbilimci yorumlar yerine, bırak Ataol Behramoğlu’nun 50. sanat yılı Beşiktaş Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenen bir etkinlikte, birçok tıkları izi konuşmak benim kendi yazar, şair ve sanatçının da katılımıyla kutlandı. Yukarıda: Etkinlikten bir kare... S A Y F A 1 6 n 1 2 Ş U B A T 2 0 1 5 A karar vermiş en muhteşem, kuşağın, “bir gün mutlaka” diyen yeni öznesinin şiirleri, bu yükselmekte olan dalgaya sadakatinin de deklarasyonu aynı zamanda... Ben derlemenin ilk iki bölümünün aslında bir süreklilik ifade ettiğini, üçüncü bölümün ilk şiirinin (“Yeniden Hüzünle”) bu ilk bölüme ait olduğunu düşünüyorum. Bence derlemenin, bu anlamda Behramoğlu’nun sanat yaşamının ikinci bölümü, “ Bir gün Mutlaka” şiiriyle, yavaşça değil bir patlamayla başlıyor: “Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra”... Birinci ve ikinci bölümlere, çok anlamlı biçimde en başa konmuş “Melankoli” şiirinin merceğinden bakarsak karşımıza, bir anlamlar sisteminden kopmaya başlamış ama henüz yenisini bulamamış bir birey, bir entelektüel, sanatçı çıkıyor. Agamben’in Stanza başlıklı yapıtında tarihsel olarak yerleştirdiği gibi, melankoli, bir dünya yıkılırken, anlamlar sisteminde açılan boşluğa ait, bir “kayıp etmiş olma” duygusu. Ama birey neyi kayıp ettiğini bilemez, bilemediği için yasını tutarak yoluna devam edemez. Boşluğa takılır kalır. Derleminin bu ilk bölümünde (195965) “karanlık”, “yalnızlık”, “tutsaklık”, egemen ideolojinin sıcak dünya, mutlu dünya fantezilerine ilişkin bir özlem ama aslında nostalji (hüzünlü dönüş), “Mızıka” şiirinin ilk dörtlüğünde olduğu gibi. Bir iğreti olma duygusu, yabancılığa karşı bir çıkış yolu olarak intihar ve aşk seçenekleri... Şairi intihar, hiçlik tatmin etmez, Aşk ise son tahlilde “aşılmalıdır...” “Şimdi adam olmak”, “zengin olmak ikilemi” aklındadır şairin. Tam “sabahtan akşama kadar şu cennet vatanına şiir yazan” amcaya yönelik küçümseyici bir gülümseme gelişirken dudaklarında, sekiz on güvercin, adeta Lacan’ın “Real”i gibi aniden resmin içine girer ve egemen anlamlar sistemi içinde simgeleştirilemeyen bir şeye, “özgürlüğe” ilişkin bir hareketle bu zehirli gülümsemeyi daha başlarken öldürür. Şair burada adeta yani bir yolun açılmakta, anlamlar sisteminin gelmekte olduğunu bize haber vermektedir. Bu yol aşkla siyasetin, cinsel eylemle, siyasi eylemin buluştuğu yere açılmakta, kösnül ve kahraman bir anlamlar sisteminin şekillendiğini haber vermektedir; menziline “bir gün mutlaka” ulaşacaktır. “Bir gün mutlaka” bir kopuşun şiiri bence; bir dönemin bittiğini, bireyin artık özneye dönüştüğünü haber veren ve betimleyen, Şairin sanatında bir dönüm noktası oluşturan bir şiir. Gelecek 15 yılın tüm simgeleri, temsilcileri var bu şiirin içinde. Sevişmek, yürüyüşe katılmak, havanın giderek sertleşeceğinin, yeni vakitlerin getireceğini kabullenmenin bilinciyle silah kullanmayı öğrenmek, yalnızlığı, ulusu aşarak Vietnam’ı, dünyanın öbür ucunda, “Full Metal Jacket” filmindeki keskin nişancı Vietkong militanı gibi yavaşça ölen kızı düşünmek, uçuruma atlayabileceğine inanç, bilgili ama inançsız, sofist entelektüellere yönelik öfke, artık devleti karşısına almış olmanın bilinci, yürüyerek çoğalma inancı, davaya sadakat... İkinci bölümün tonunu bu şiirin kurduğu söylenebilir. Ondan sonra, tüm bir kuşağın ruh halini en iyi yansıtan şiirlerden biri belki de en iyisi geliyor: “Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim / yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver” Aslında, bu kitaptaki tüm şiirleri, bu şiirin merceğinden okumak gerekiyor. Bir anlamda bu şiirde bir “mise en abime”, tüm derlemenin yoğunlaştırılmış anlamını yapıta geri yansıtan noktayı bulmak olanaklı. Ataol Behramoğlu’nun şiirlerinde diğer anlamların kapısını açan “çekip gitmek”, “çocuk”, “aşk ve savaş” ikilemi, “zamanın bireye rağmen akıp gitmesi”, bir entelektüelin, “rahat yaşamı”, “en güzel dünyaları” elinin tersiyle iterek, Termopil’deki Lenonides gibi savaşı sonucuna aldırmadan kabullenmesi, bunun getirdiği, trajik gurur, altından başkaldırmaya çalışan sürekli denetim altında tutulması gereken ama asla kaybolmayan melankoli, gibi anahtarların hepsi bu şiirde var. Böylece, Türkiye devrimci hareketi ilk büyük kabarmasını yaşarken, bu bölümdeki şiirlerle sınıf savaşlarına, devrime, komünizme ilişkin bir dünyaya giriyoruz. Sonra ilk büyük kırılma, ölümler, idamlar, katliamlar, işkence hapishane, sürgün ve bir “interregnum”... Bu aralıkta, melankoliyi denetim altında tutmak artık daha zor. Şimdi terazinin bir kefesinde isyan, öbür kefesinde melankoli var: “Bir yanım / Yalnızlık ve Hüzün tiryakisi / Bir yanım / Gemi azıya almaya hazır / Bir hayat çılgını”... Ama melankoli ağır basar gibidir: Çocuklar, trenler, alıp başını gitmeler... Şiirlerin ritmi de değişir, satırlar kısalır, daha önce yaşamış ustalar daha çok anımsanır. Beyaz İpek gibi yağan kar, ister istemez bizi Joyce’un “The Dead” öyküsünün son K İ T A P S A Y I 1304 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear