22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

David Vann’dan “Keçi Dağı” Geyikler yenir, insanlar gömülür ama artık geyiği öldürerek “adam” haline gelmek için bekleyen çocuk kaçak avcıyı hedefe alıyor. Babasının o “enfes” tüfeğinin dürbününden avcıyı gözlerken içinde köpüren dürtüye engel olamıyor: “Bana öğretildiği gibi yavaşça, dikkatle nefesimi verdim ve tetiği ağır ağır kavramaya başladım. Düşünce yoktu, bundan eminim. Sadece kendi doğam vardı; anlayışın ötesinde, kendi varlığım. Dünya bir çekirdekten çıkmış gibi infilak etti ve ben havalanarak yere serildim.” “ÖLDÜRMENİN SEVİNCİ VE VAADİ” Vann’ın burada bizi getirdiği yer, öldürmenin hafifliği ve ağırlığıyla ilgili. Her şey çok kolay oluverir ama yükü öngörülemez. Bu yüzden “öldürdüğümüzde her şey yönünü bize çevirir” diyor belki de. Çocuğun cesetle yüzleşmesinden çok o anda aklından geçenler dehşet verici. Daha önce yerde cansız yatan hayvanlar gördüğü için herhangi bir rahatsızlık hissetmiyor. Üstelik hep bir şeyler vurup dağa öldürmek için geldiklerinden evvelkilerle o anda olan arasında ayrım yapamıyor. Vann’ın satır arası mesajları hayli ciddi bu anlarda. Ölen bir insan, evet ama “atış mükemmel”, her şey yolunda(!) İyi veya kötü yok, sadece çekim gücü söz konusu. Avcının bedenine üşüşen sinekler gibi: Uzaklaşmayı isteyip de yapamama. Tüfekten çıkan mermi, çocuk için tarihsel bir cinayet ve hayatının geri kalanına dair de güçlü, hatta uzun zamandır hepimizin damarlarında gezinen bir zehir demek: “Neden avlanırız? Daha eski bir şeye dönmek için ve her eski zamanda bizi bekleyen Kabil değil mi?” Geyik ya da insan, artık her ne indirilecekse bu avlanma dürtüsünü “öldürmenin sevinci ve vaadi” çekici kılıyor. Çocuğun zihnine yerleşen kod da bu işte. Dünyayı esneten de aynı “duygu.” Vann’ın gezindiği arazi böylesine korkunç, bir o kadar da ilgi uyandıran türden. İkisini de karşılayan, dedesini vurup vurmamayı düşünen çocuğun ağzından dökülen “artık dünyada beni durduracak hiçbir güç yoktu, her ne olacaksa buna ben karar verecektim ve bu, kaçak avcının sayesinde mümkün olmuştu” cümlesi. ESKİNİN HİKÂYELEŞMİŞ CİNAYETİ Ölü avcı ne kadar masumsa kendini o denli masum gören bir çocuk var kaşımızda. Sonradan mı yoksa o günlerde mi böyle bir çıkış yolu buluyor bilinmez ama onun bir araya getiremediği ya da hikâyede eksik kalan parçalar var. “Peri masalı” dediği hakikat ise buz gibi önünde, aklında ve kafasını çevirdiği her yerde yatıyor: “Tek masum, ölü avcı değildi. Ben de çocuktum ve çocukların yaptığı gibi oynuyordum; büyükler kamyonetten beni izliyor ve beklediklerine pek de aldırmıyordu; ölü avcı başka bir dünyaya aitmiş gibi geliyordu. Onun tarihinde bizim bir yerimiz yoktu.” Vurulan adamın “hiçbir şey olmadığını” düşünmek işten bile değil. Kaçak olmasının, kanunları çiğnemesinin ya da kanunların da bir önemi yok; o dağa avlanmaya giden dede, baba, oğul ve Tom için önemli tek şey kendi kabileleri. Kuralları kendileri K İ T A P S A Y I 1284 “Keçi Dağı”, David Vann’ın şiddet dolu aile geçmişinin son halkası. Epey bir zaman önce yazdığı kısa öyküye dayanan romanda Vann, bir çocuğun gözünden öldürmenin nasıl basite indirgenip dehşete dönüştüğünü ve ağırlığını yitirdiğini anlatıyor. Vann, atalarıyla bağlantı kurarak cinayetini sırtlanan on bir yaşındaki çocuğu karşımıza çıkarıyor. r Ali BULUNMAZ “Kendi doğamızı değiştiremeyiz ve ahlak, kim olduğumuzla ilgili gerçeğin karşısında daima çaresizdir.” “Öldürmek bizim dünyamızla örtüşen bir geçmişe aittir ve eğer ona erişebilirsek hayatımızı ikiyle çarpmış oluruz.” (David Vann) avid Vann, Caribou Adası, Bir İntihar Efsanesi ve Pislik’le tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kendine kemik bir okur kitlesi edindi. Romanlarındaki ortak nokta, eline neşteri alan Vann’ın zihninde bir ameliyata girişmesi. Babasının onda bıraktığı izden tutun da Alaska’dan California’ya uzanan geçmişini aktarıyor. Bazı bazı “Bu kadarına gerek var mı?” diye soracak oluyorsunuz ama yanıtlar, kitapları okudukça sizi buluyor: Vann, geçmişini tüketmek istiyor, onun aşılmamış bir travma gibi benliğini kemirişine direniS A Y F A 1 4 n 2 5 yor. Üstüne gidiyor, giderken de bunları kitaplaştırıyor. Onun için bir başka özel şey, çeşitli biçimlerde şiddet ve öldürme güdüsünü işlemesi. Bu, çoğu okura rahatsız edici gelebilir fakat günümüzün yükselen “değerleri” olduğundan dikkat çekilesi bir yanı var. Vann’ın ameliyatları bu iki güdüye odaklanıyor diyebiliriz. Belki de şiddeti konularına yedirişi en başarılı tarafı; bir ölçüde imzası. Yazarın geçmişindeki bu aksak taraf, romanlarının itici gücü aynı zamanda. Bazen bu yüzden dil eğilip bükülüyor bezen de biz. Babasının gölgesiyle bizi her an buluşturan Vann, öbür romanlarındaki bu gölgeye yenilerini ekliyor; Keçi Dağı’nda dede de gelip ardımıza kuruluyor. Ama bu kez tamamen güneye, California’ya iniyoruz, Vann’ın atalarının avcılık yaptığı “Keçi Dağı”nda pusuya yatıyoruz. AT YERİNE TELEVİZYON Vann’ın Kızılderili atalarına doğru yolculuğa çıkışı, ameliyatın sürdüğünü gösteriyor. Dahası, gidebildiği kadar derine iniyor, epey geriye; sumen altına ittiklerimize dek uzanıyor. Romandaki çocuk da Vann’ın mekânlarına uğruyor. Erkekliğe geçiş sınavından tam not alması için bir geyiği avlaması gerekiyor. Bu, atalarıyla bağ kurmasını sağlayıp ona özgüven de verecek. O nedenle babasıyla beraber “Keçi Dağı”nın yolunu tutuyor. İlk gözüne çarpansa kayalar; “istikballeri ve tüm maziyi anlatan küçük birer çark, düzenek ve nişan” dedi2 0 1 4 ği taşlar: “Dünya üstüne binen, kendini sonsuzca yineleyen dünya.” Sonradan dağla ilgili hatırladıkları sınırlı olsa da orası, aklına büyülü bir yer olarak kazınmış. Müthiş manzara betimlemeleri arasından geçerek çocuk, babası, dedesi ve Tom’la birlikte geyik avı için uygun bir nokta arıyoruz. İkide bir görünen tüfek de elden ele dolanıyor. Çocuk, modern dünyanın tümünün bir “saptırma”, “at yerine televizyonun verildiği korkunç bir aldatmaca” olduğunu da oralarda anlıyor. “Davetsiz misafir”in ne olduğunu da aynı yerde kavrıyor. On bir yaşında ve iki yıldır ufak ufak avlanan D David Vann, önceki kitaplarında olduğu gibi geçmişinden bir parçayı romanlaştırmış. Ama hesap defterini kapattığını ya da son kâğıtları yaktığını da not düşmüş. E Y L Ü L C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear