05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Murat Başekim’den “Hayal Et Hikâyeleri” Bir başkadır şark’ta gotik “DG” adlı hikâye toplamı ile tanıdığımız Murat Başekim, yeni kitabı “Hayal Et Hikâyeleri” ile tekrar okur karşısında. Başekim bu kitabında da o bildiği coğrafyadan; Anadolu’dan uzaklaşmıyor. Bolca komik unsurun da yer aldığı bu korku hikâyelerinde yazar, asırlar boyu anlatılagelmiş hikâyelerin, mitlerin üzerine kuruyor dünyalarını daha çok. r Eray AK “Meğer ne derinmiş Anadolu.” (Kitaptan) hikâyelerden bambaşka dünyalar yaratmıştı. Anadolu’nun içinde barındırdığı gizemi, taşrada hikâye hikâye büyüyen korkuyu keskin yerinden tutmaya cesaret ederek yakalamıştı. Şimdi bir kitabı daha okur karşısına çıktı Başekim’in: Hayal Et Hikâyeleri. Başekim bu kitabında da o bildiği coğrafyadan; Anadolu’dan uzaklaşmıyor. Arada bir kahramanları aracılığıyla başını dışarı çıkarıp şöyle bir baksa da etrafa mutlaka geri dönmeyi biliyor. Ancak Hayal Et Hikâyeleri’nde DG’ye göre önemli bir farklılık göze çarpıyor. Bolca komik unsur da katmış hikâyelerine yazar bu kez. Alışılmışın dışında bir durum bu çünkü korku ve fantastik hikâyeler yazmak için yola çıkmış birinden böyle bir üslup beklenmez genelde. Ancak Başekim bu komik unsurları hikâyelerin doğal atmosferini, gelişimini ve kahramanlarının duygu durumlarını beslemek için yerleştirmiş metinlere. Korkunun getirdiği şaşkınlıktan ve yazarın bu şaşkınlığı anlatırken yarattığı dilden doğuyor çoğu kez komik. İşte tam da bu nedenle normal şartlar altında bir korku ya da fantastik hikâyeyi zayıflatacak öğeler Başekim’in hikâyelerini güçlendiriyor. Hayal Et Hikâyeleri’ni değerli kılan yanlardan en önemlisinin bu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. HAYALGÜCÜ CANAVARININ YUVASI: MİT Başekim’in hikâyelerini doğurduğu dünyalara doğru biraz daha uzanacak olursak ilkin mitlerden bahsetmek gerek. Başekim, asırlar boyu anlatılagelmiş hikâyelerin üzerine kuruyor dünyalarını. Bir anlamda o duyulan, bilinen korku hikâyelerinin modern zamanda yeniden üretilmiş hali de diyebiliriz Hayal Et Hikâyeleri’ndekiler için. Kökünü kadim anlatılara dayadığı gibi bir de sadece kadim zamanlarda geçen yine kadim hikâyenin üzerine kurulmuş bir metin 1 2 7 2 için çabalayan huzurevi çalışanı Alaaddin; ameliyatla burç estetiği olarak âşık olduğu kızın kalbini çalmaya çalışan yalnız üniversite öğrencisi Cezir Ayşar; “cadıların, devlerin gezindiği, perilerin fısıldaştığı, gece masallarının gün gibi gerçeklere dönüştüğü, rüyaların ete kemiğe büründüğü, kabusların etobur olduğu diyarda”, Mazenderan ülkesinde Leyla ile Mecnun; çekmeceden uzanarak Memduh Bey’i pazartesi günleri kabuslarına sürüklemek isteyen el ve Almanya ormanlarından Ulanbatur bozkırlarına kadar cadı, alkarası ve hortlak kovalamış demirci ustası Demir... Murat Başekim’in kahramanları ve dünyaları hakkında ipucu niteliğinde birkaç cümle sadece yukarıdakiler. Ancak demirci ustası Demir’in üzerinde biraz daha durmakta yarar var çünkü kitap için önemli bir karakter Demir. HEM DOĞU’DA, HEM BATI’DA HEM DE ATA TOPRAKLARINDA Kitap boyunca üç hikâyede karşımıza çıkacak Demir. İlkinde Almanya Kara Ormanlar’da memlekete geri dönüş parası kazanmak için cadı avında; ikincisinde memleketinde alkarasının peşinde; üçüncüsünde ise ata topraklarında ata hayaletleriyle mücadelede... Demir, bulunduğu yerler itibarıyla Başekim’in düş dünyasının özeti aslında. Hem Doğu’da, hem Batı’da hem de ata topraklarında... Yani, Başekim’in hayalgücünü beslediği coğrafyalarda. Bununla birlikte yazarın, kitabın bağlantı noktalarını oluşturduğu kahramanı aynı zamanda Demir. Başekim, Demir’in geçmişine attığı küçük ilmeklerle bir şekilde gündemimizde tutmayı sağlıyor sürekli onu. Demir’in kahramanı olduğu üç hikâye ayrı ayrı da okunabilir. Ancak, yazarın attığı ilmeklerle Demir ve dünyası daha anlamlı hâle geliyor. Dahası derinleşip büyüyor. Demir, üzerine çalışılarak bir “hayalet avcısı” roman kahramanına bile dönüşebilecek nitelikte. Ayrıca “Alamancı” olması nedeniyle başka yaraların da taşıyıcısı. Almanya’daki “öteki” zulmüne uğramış, hatta bu yüzden erkekliğini kaybetmiş. “Farklıyım ben çünkü. Yabancıyım.” diyor hikâyenin bir bölümünde. Almanya’da, o dönemde yaşananların iki küçük cümleyle özetini çıkarıyor adeta. Tüm bu özellikleriyle Demir bir roman kahramanına dönüşebilecek alt yapıyı da sunuyor yazara. Ayrıca kitapta bazı öykülerde karşımıza çıkan sosyal dokunuşların yükünü de önemli oranda sırtlıyor. Murat Başekim, kitap boyunca karanlık ve esrarlı dünyalardan bahsetse de bize, aydınlığa doğru açılabilecek bir kapının varlığı sürekli hissediliyor hemen tüm hikâyelerde. Bu, Demir için de geçerli, diğer bütün kahramanlar için de... Doğu’nun korku anlayışı da buna müsait olmuştur zaten her zaman; zehir varsa panzehir de vardır mutlaka kabilinden. Ancak tekrar etmekte yarar var: Bu “umut ışığının” hikâyelerin atmosferini bozmak gibi olumsuz bir duruşu yok. Buna bağlı olarak da şu söylenebilir rahatlıkla: Manidar bir biçimde “on üç” iyi hikâyenin yer aldığı Murat Başekim’in kitabında; korkunun da, fantastiğin de, hafiften komiğin de tadını alacak okurlar. n e.erayak@gmail.com Hayal Et Hikâyeleri/ Murat Başekim/ İletişimYayınları/ 192 s. 2 0 1 4 n S A Y F A 9 ürkçede korku ve fantastik yazınının okur sayısı her geçen gün artıyor. Artmasının yanında FABİSAD adı altında; “fantastik, bilimkurgu ve korku alanlarında ürün veren sanatçılar ve bu sanatların gelişimine katkıda bulunan editör, yayıncı, yapımcı gibi profesyonellerin bir araya gelmesiyle” sıkı bir örgütlenme içinde aynı zamanda. FABİSAD’ın düzenlediği ve Giovanni Scognamillo adına verilen GİO Ödülleri’nde ise bu türlerde ürün vermiş yazarlar ödüllendiriliyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen ödüllerin niteliği de verimlerin niteliğinin artmasıyla orantılı olarak yükseliyor. Korku ve fantastik yazınının böylesi yükselip değer görmeye başlamasında bazı televizyon yapımlarının ülkemizde ses getirmesinin payı olduğu kadar, yüksek nitelikli yapıtlarıyla ortaya çıkan yazarlarımızın payı da yadsınamaz. İçinden Hakan Bıçakcı, Barış Müstecaplıoğlu ve Doğu Yücel gibi tanınmış adların da çıktığı bu tür, yükselişini sürdüreceğe de benziyor çünkü birçok genç yazar bu türde denemeler yapıyor. Dahası, sadece bu türde verimler ortaya çıkarmaya çabalıyor. Murat Başekim de korku ve fantastik türünde ürün veren yazarlardan. İki yıldır kitaplaştırıyor yazdıklarını. Oysa biyografisine baktığımızda yaklaşık on beş yıldır edebiyatla uğraştığını görüyoruz. Şimdiye kadarsa iki kitabı yayımlanmıştı Başekim’in: DG ve İskit. Hatta DG ile az önce bahsettiğim GİO Ödülleri’nde dereceye de girdi bu yıl. Başekim DG’de, Anadolu’nun esrarengiz sularında yüzüp aslında herkesin bildiği C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I T de var kitapta. Bunu ayrıca belirtmemin nedeni şu: Başekim, kahramanlarını daha çok yakın tarihten seçse de geçmişe, özellikle de hayallerde yaşanan geçmişe karşı yadsınmaz bir ilgi duyuyor. Bu da doğal olarak mitlerin o hayalgücü canavarının yuvası haline gelmiş dünyasına götürüyor yazarı. Daha çok cin, alkarası, karakoncolos, hortlak gibi Doğu, hatta Anadolu kültüründen doğmuş mitlerle besliyor hikâyelerini Başekim. Ama Batı mitlerine de yabancı değil. Cadılar, hayaletler, Almanya’nın Kara Ormanları’nın sessizliklerinden doğan sesler de katılıyor hikâyelerden duyduklarımıza. Bir de çekmeceden çıkan el, böcek istilası, şeytana ruhunu satma gibi tamamen Batılı imgelerden doğmuş birkaç hikâye var kitapta ama bunlar önemli birer renk olsalar da Başekim’in beslendiği ana damar değil. Mitler bağlamında Doğu’dan alıyor (b) esinini yazar daha fazla. Hortladığı BBG evinde yarışmacıların canını bir bir alan hayalet; daha ferah bir yaşam uğruna ruhunu şeytana satmak Murat Başekim de korku ve fantastik türünde ürün veren yazarlardan. İki yıldır kitaplaştırıyor yazdıklarını. 3 T E M M U Z
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear