25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

VİTRİNDEKİLER ? Post Amerikan Dünya/ Fareed Zakaria/ Çeviren: Meral Öztoprak Sağır, Eren Sağır/ Kırmızı Yayınları/ 280 s. Fareed Zakaria, dünya meselelerinin hızla değişen manzarası karşısında Amerika’nın değişmekte olan rolünü keşfetmeye devam ediyor. Amerika bir yol ayrımında gibi duruyor: Birleşik Devletler’in artık ekonomiye dünya çapında egemen olamadığı, jeopolitiği düzenlemediği ya da kültürleri yozlaştırmadığı, yeni bir küresel çağda bu ulus gelişmeye devam edebilir mi? Zakaria’nın Post Amerikan Dünya’nın orijinal baskısında “diğerlerinin yükselişi” olarak adlandırdığı yeni güç dengesi, Brezilya, Çin ve Hindistan gibi pazarların şaşırtıcı bir kararlılıkla devam eden büyümesine finansal krizin de yardım etmesiyle tahmin edilebilenden daha hızlı evrilmiştir. Zakaria, küresel geleceğimizi şekillendirecek bu dinamik süreci, en son ekonomik, teknolojik ve hatta askeri gelişmelerin ışığında takip ediyor. Ölümsüzleştirme Kurulu/ John Gray/ Çeviren: Nurettin Elhüseyni/ Yapı Kredi Yayınları/ 206 s. Ölümsüzleştirme Kurulu’nda siyaset felsefecisi John Gray, insanoğlunun ölümü yenme ve ölümsüz olma saplantısının iki farklı coğrafyada, farklı güdülerle ortaya çıkan iki sözde bilimsel versiyonunu, parlak ve ürkütücü bir bakışla ele alıyor. Birincisi on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başları İngilteresi’nde bir sevgi nesnesinin ölümünü kabul etmeyen ve onlarla medyumların otomatik yazıları, ruh çağırma seansları gibi yollarla ilişki kurduklarına inanan bir grup aydının, insan yaşamının bedensel ölümden sonra da sürdüğüne tutkuyla bilimsel kanıtlar arayışı. İkincisiyse oluşum halindeki Sovyetler Birliği’nde bilimin pek de uzak olmayan bir gelecekte ölümü yenebileceğine inanan “Tanrı Yapıcılar” adlı Bolşevik seçkinler çevresinin çabaları. Kitap, adını Lenin’in cesedini yoğun mumyalama yoluyla ebedileştirmeyi amaçlayan “Ölümsüzleştirme Kurulu”ndan alıyor. Kalfa ile Kıralıça/ İlhami Algör/ İletişim Yayınları/ 120 s. medya söz birliği etmişçesine yaşananlardan solcuları sorumlu tutarken; sendikalar, DİSK ve sol örgütlerin çoğunda giderek olayın soğukkanlı bir provokasyon olduğu görüşü hâkimiyet kazandı. Bu kanlı olay sol hareket üzerinde derin bir iz bıraktı; sol içi kimi bölünmelerin derinleşmesine yol açtı. Aradan geçen yıllara rağmen alanda tam olarak ne olduğu büyük ölçüde karanlıkta kaldı, gerçek failler hiçbir zaman hesap vermedi. 1 Mayıs 1977’de, diğer deyişle Kanlı 1 Mayıs’ta Taksim’de olan bitene ışık tutmaya çalışan, ayrıca öncesi ve sonrasında Türkiye’de yaşananlara değinen belgesel niteliğindeki bu kitap söyleşilerden oluşuyor. Güvenen Beyin/ Patricia S. Churchland/ Çeviren: Yelda Türedi/ Alfa Yayınları/ 308 s. Ahlak nedir? Nereden gelir? Neden pek çoğumuz ahlakın çağrısını önemser? Nörofelsefenin öncüsü Patricia Churchland Güvenen Beyin’de ahlakın beynin biyolojisinden kaynaklandığını öne sürüyor. “Bağ kurmanın nörobilimsel platformunu” tanımlıyor. Güvenen Beyin insanlara, dine, mutlak kurallara ve saf akla verilen önceliği yeniden değerlendirmemizi talep eden ahlakın provokatif bir soybilim araştırması. Churchland ahlaki kökenin evrim sürecinde tüm memelilerde ortak bir davranışta yavruların bakımında yattığını ileri sürüyor. Bu kitap ahlakın kökenlerini ararken felsefi soruları, beynin nasıl çalıştığının kavranmasıyla dengeliyor. Savaş Alanı Olarak Tarih/ Enzo Traverso/ Çeviren: Osman S. Binatlı/ Ayrıntı Yayınları/ 220 s. Enzo Traverso, Savaş Alanı Olarak Tarih kitabında, günümüzdeki tarihyazımsal tartışmaların merkezinde yer alan büyük ve hızlı dönüşümleri eleştirel bir tarzda ele alıyor. Yine bu kitapta, büyük yorumsal kategoriler, eskiler (devrim, faşizm) kadar yeniler (biyoiktidar) de irdeleniyor ve böylece bu kategorilerin hem verimlilikleri hem de sınırlılıkları gözler önüne seriliyor. Önce Şoah’ın soykırımların paradigması olarak kullanımlarını inceleyerek ardından entelektüel tarihin iki büyük izleğini, Yahudi sürgünü ile siyah diasporayı kıyaslayarak tarihsel karşılaştırmacılığı sorguluyor yazar. Son olarak, günümüzde yirminci yüzyıla ilişkin her öyküleme girişimini etkileyen, tarih ile bellek arasındaki, yani mesafe alma ile yaşanmışın duyarlılığı arasındaki iç içe geçişleri çözümlüyor. Dante’nin İstanbul Cehennemi/ Osman Balcıgil/ Destek Yayınevi/ 296 s. İtalyan kökenli Pisani ailesinin genç oğlu Duran, İlahi Komedya’yı İstanbul dekorunda oynamaya neden karar verdi? Koyu bir Katolik olan Bayan Pisani ile gizemci Bay Pisani, oğullarının İstanbul Cehennemi’ne doğru çıktığı yolculuktan nasıl etkilenecekler? Karanlık İstanbul’un esrarengiz kralı Erdoğan Bey ile Fransız düşünür Michel Faucoult ve İspanyol ressam Salvador Dali’yi hangi “hassas çizgi” birleştiriyor? Nasıl bir “büyülü gerçeklik” onun gibi bir adamı İlahi Komedya’ya bağlayabilir? Karargâhı Süleymaniye’de bulunan mistik bir tari katın üyesi olan yönetmen Cebrail’in, akıllara durgunluk veren planı sonuç verecek mi? Dante’nin büyük aşkı Beatrice’i canlandıran dünyalar güzeli Gizem herkesten neyi gizliyor? İlahi Komedya’nın en önemli karakterlerden biri olan Charon’u sahneye taşıyacak sürpriz oyuncu kim ve “aklını kontrol altında tutarken iradesini nasıl askıya alabiliyor?” Charon, “her istediğini yerine getirebilenin emri”yle başlayacak ve yedi gün sürecek İlahi Komedya macerasında, başrol oyuncusu Duran’dan özenle hangi büyük sırrını saklıyor? Bu ve benzeri sorular, Osman Balcıgil’in Dante’nin İstanbul Cehennemi adlı kitabında okuru sürüklüyor. Hiç Kimseyi İlgilendirmeyen Kişisel Bir Felaket/ Süreyyya Evren/ Doğan Kitap/ 170 s. Postmodern Bir Kız Sevdim ile başlayan serüveninde edebiyatımızda özgün bir yer edinen Süreyyya Evren, Hiç Kimseyi İlgilendirmeyen Kişisel Bir Felaket’te “tam da zamanımızın kahramanı” denilebilecek Sinan’ın peşine takıyor bizi. Sinan hem sempatik hem itici, hem zayıf hem güçlü, hem hırslı hem kaybetmeye eğilimli. Hem sevmek sevilmek istiyor hem de anında yok ediyor bütün aşk ihtimallerini. Bu topraklarda iyi tanıdığımız “annelerinin oğulları”ndan biri. Beyoğlu’ndan Yeni Delhi’ye uzanan, İskandinavya’dan ve Balkanlar’dan geçen, arada Ankara’ya da uğrayan Sinan’ın hikâyesi Kadıköy sahillerinde bitiyor. Felaket, evet. Ama kişisel bir felaket. Herkesin kendi felaketine adanmış bir roman. Modern İstanbul’un Doğuşu/ Murat Gül/ Sel Yayıncılık/ 288 s. Murat Gül bu çalışmada, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerinden itibaren İstanbul’un yaşadığı ve yaşayamadığı kentsel dönüşümün tarihi ve ideolojik arka planını sergiliyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne evrilen ve Ankara’nın başkent ilan edildiği süreçte iktidarın İstanbul’a ideolojik yaklaşımını, Fransız şehir plancısı Henri Prost’un izlerini, çok partili sürece girilmesiyle iktidara gelen Demokrat Parti dönemini ve “taşralı” Menderes’in Yassıada duruşmalarında büyük bir koz olarak kullanılan imar planını ayrıntılandırarak, kentlerin yalnızca fiziksel oluşumuna odaklanan yaklaşımın aksine toplumsal ve siyasi koşulların kent morfolojisine etkisini İstanbul örneğinde inceliyor. Fatih Akın: Sinema, Benim Memleketim/ Volker Behrens, Michael Töteberg/ Çeviren: Barış Tut/ Doğan Kitap/ 246 s. Dünyaca ünlü yönetmen Fatih Akın, sinema yaşamının ve bugüne dek çektiği tüm filmlerin öyküsünü, “Sinema, Benim Memleketim” adlı otobiyografik kitabında anlatıyor. Hamburg’da gurbetçi bir ailenin çocuğu olmasından, ilk gençlik yıllarında Akın’ın üyesi olduğu çetelere kadar özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler içeren kitap, sinemaseverleri, ünlü bir yönetmenin kişisel dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Ancak Fatih Akın bu yolculuğu sadece kişisel dünyasıyla sınırlamayıp, çok sayıda filmden verdiği referanslarla çok daha geniş bir perspektife taşıyor. Anlattıklarıyla, sinemayı neden memleketi olarak algıladığına ışık tutan Akın’ın kitabını, sinema tarihinde yapılan bir yolculuk olarak nitelemek de mümkün. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1211 Boş gezenin boş kalfası A. Hermesi Bey, namı diğer Çarşılı Deli Abbas, bir öğle vakti Teşvikiye Camii avlusunda, ayağında uzun, “cayır cayır” kırmızı eteği, platin sarısı harap saçlarıyla bankta oturan kıralıçasıyla karşılaşır ve hikâyemiz başlar. Kalfa’nın, “üfür üfür ipe diz” tekniği ile anlattığı bu serbest eser, Filiboğlu İskender Bey’in maceraları ve his dünyası üzerinedir ve dallanıp budaklanarak, Çanakkaleli Melahat’a kadar uzanacaktır. İlhami Algör’ün, hikâye kahramanı/ anlatıcısı bu kez de tarihin sayfalarında geziniyor, tabii ki yine bir kadının, kıralıçanın bakışları nezaretinde. 1 Mayıs 1977/ Korhan Atay/ Metis Yayınları/ 210 s. 1 Mayıs 1977’de, Taksim’de DİSK’in düzenlediği işçi bayramı kutlamaları saldırıya uğradı. Kalabalığın üzerine ateş açıldı, kurşunlar yağdı, panzerler yürüdü, 34 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı... Hükümet, polis, SAYFA 28 ? 2 MAYIS 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear