Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
67. YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ2013 ‘Bağımsız ve egemen olmalıyız’ Metternich 18201821 yıllarında gerçekleşen Yunan isyanı sırasında bu ilkeye ters düşen bir uygulamaya imza atıyor. Metternich’in Osmanlı devleti ile olan politikası nedir? Bilindiği gibi 1848, Metternich’in iktidardan düştüğü dönemdir. Çünkü o tarihte Avrupa’da birbiri ardına devrimler olur. Avusturya’da da devrimler olunca Metternich iktidardan düşürülür ve onun devrimlere karşı olan ilkesi de güncelliğini yitirir. Metternich’in bu dönemlerde dikkat çeken bir diğer yönü de Osmanlı padişahına, “Siz, Müslüman yasalarını göz önüne alarak bir rejim kurun. Hıristiyan yasaları sizin bünyenize uymaz” şeklinde tavsiyelerde bulunmasıdır. Metternich’in bu öngörüsünün sonraki yüzyılda, Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasıyla doğru olmadığı da ortaya çıkıyor. Metternich o dönemde ayrıca Tanzimat hareketine de karşı çıkıyor. Çünkü Osmanlı’nın Batılılaşmasını istemiyor. Hüner Tuncer Hüner Tuncer’in ‘Yunus Nadi Sosyal Bilimler Araştırması Ödülü’ne değer görülen Metternich’in Osmanlı Politikası adlı eserinde, bir ülkenin tam bağımsız olabilmesi için ‘tam bağımsız bir dış politika izlemesi gerektiği’nin altı çiziliyor. Tuncer ile ödül kazanan yapıtı üzerine konuştuk. ? Selda GÜNEYSU eden Metternich’i inceleme gereği duydunuz? Metternich’le Osmanlı devleti arasındaki ilişkiyi araştırmamı bana yıllar önce hocam, Prof. Dr. Ahmet Mumcu önermişti. Doktora tezim için hangi konuda araştırma yapmam gerektiğini sorduğumda, bana Metternich’i araştırmam gerektiğini söylemişti. Bana da yabancı bir konuydu Metternich. Hâlâ da bu konuda yapılmış detaylı bir çalışma yok ne yazık ki. Metternich, 19. yüzyıl Avrupa tarihine damgasını vuran bir isim. Bunun en önemli nedeni de Metternich’in o dönemde belirlediği ilkelerinin baskın olması. Mesela ‘Yasallık’ ilkesi. Metternich’in bu ilkesine göre, hükümdarlar meşru ve yasaldır. Bu nedenle hükümdarlar ve yönetimleri desteklenmelidir. Devrimciler ise yasal değildir. Ancak her ne hikmetse N İngiltere ise bunun tam tersi bir politika izliyor. İngilizler, o dönem, Hindistan yolunun güvenliği açısından, zayıf bir Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığından yana tavır izliyor. Bunun için de Osmanlı’nın reformlar yaparak, kendini güçlendirmesini istiyor. Metternich’in Osmanlı ile olan politikası budur. Metternich’in izlediği politikaların günümüz açısından önemi ne? Ben her zaman, devletlerin ilkelerle değil, ulusal çıkarlarına göre bir dış politika izlemesinden yana olduğunu düşünürüm. Ya kın tarihimizi okuduğumuzda da bu durumun önemini çok iyi kavrıyoruz. Örneğin benim son çalışmam 19501960 yılları arasında, Demokrat Parti iktidarı döneminde izlenen Türk dış politikası. Biz o dönem deyim yerindeyse, tam olarak “Batı sözcülüğü” yapıyoruz. Çünkü Demokrat Parti hükümetleri, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, ABD’nin çıkarlarıyla özdeşleştiriyorlar. Sonuçta hem iktidardan düşüyorlar, hem de uluslararası politikada Türkiye’yi yalnızlığa itiyorlar. Asya ve Afrika ülkelerinden oluşan üçüncü dünya ülkeleri tamamen Türkiye’yi karşılarına alıyorlar. Ülkeyi, “bağımsız ve egemen” değil, “Batı’nın uydusu ve sözcüsü” olarak nitelendiriyorlar. Böyle olunca da 19631964 Kıbrıs bunalımından itibaren Türkiye, yapılan tüm görüşmelerde yalnız bırakılıyor. Bu durum ne zaman terk ediliyor? 1965’te. Demirel iktidara geçince. Çünkü o krizde Johnson’un yazmış olduğu mektup var. O mektupta Johnson, Türkiye’ye, “Siz, bu krizde bizim size yaptığımız askeri yardımları kullanamazsınız” diyor. Peki, biz hiç tarih boyunca kendi ulusal çıkarlarımızı gözettiğimiz bir dış politika izlemedik mi? Ulusal çıkarlarımızı gözettiğimiz bir dış politika Atatürk zamanında uygulandı. Çünkü Atatürk, güçlü bir devletin sadece askeri anlamda değil, tam bağımsız bir ekonomiden, kültürden geçtiğini de bilen, çok kuvvetli, özgüvenli bir liderdi. Ne zaman masaya vurulacağını iyi bilirdi. Mutlak tam bağımsız bir dış politika izleyebilmek için evvela bir ülkenin kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini bilirdi. Ancak ne yazık ki, Demokrat Parti iktidarından sonra tablo bugünlere geldi. Demokrat Parti iktidarında dış borçları, dış borçlarla kapatmak yoluna gidince, borçların miktarı da giderek arttı. ? ağaların elindeki topraklar dağıtılmalıdır. Ayrıca Kürt yurttaşlarımıza emperyalizmin planları üzerinden gidilecek bir özgürleşmenin olanaklı olmadığını, bunun bölgemizi yangına dönüştüreceğini, ulusal birlik temelinde eşit yurttaşlar olarak demokrasiyi kurabileceğimizi anlatmalıyız. Şükrü Kaya Cumhuriyetin ilk kuruluşunda uzun yıllar bakanlık yaptı. TC Cumhuriyeti hakkında görüşlerini özetler misiniz? Kaya’nın uygulamaları “laik, çağdaş bir ulusal devlet nasıl yaratılır?” sorusunun karşılığıdır. Nüfus ve iskân meselesine sadece yerleştirme işi olarak değil, uluslaşmaya hizmet etmesi yönüyle de bakmıştır. Kaya merkezyerel yönetim ilişkisinde merkezin planlamasına önem vermekle beraber her şeyin merkez tarafından belirlendiği “sıkı merkeziyetçilik” anlayışına karşıydı. Bazı yetkilerin merkezden yerele devredildiği “yetki genişliği” esasını savunmuştur. Vilayet İdaresi, Belediye, Belediyeler Bankası yasaları ile şehir ve köylerin modernleşmesini arzulamıştır. Hürriyet ile devrimleri savunma gerekliliğini beraber gözetmeye çalışmıştır. Hürriyet ulusal birliği bozucu, laikliği ve toplumun özgürlüğünü kısıtlayıcı bir şekil almadığı takdirde hak olarak ele alınabilirdi. Cumhuriyetin devamlılığını engelleyen feodalizmi ve gericiliği besleyen davranışları devletin otoritesiyle engellemeye çalışmıştır. Kaya için laiklik, halkı dogmaların, ağa ve şeyhe dayalı feodal ilişkilerin etkisinden uzaklaştırarak ulusal kimliği yaratan ve ulusu bir arada tutan önemli bir ilkedir. Laikliği “devlet işlerinde ve ulus işlerinde dini tesirleri kaldırmak” olarak tanımlamıştır. Din, toplumsal hayata nüfuz etmemeli, vicdanlarda ve mabetlerde kalmalıydı. ? 2 MAYIS 2013 ? SAYFA 17 Mustafa SOLAK SOSYAL BİLİMLER Hüner TUNCER SOSYAL BİLİMLER ‘Şükrü Kaya sıkı merkeziyetçiliğe karşıydı’ simadır. Ayrıca 5 Şubat 1937’de Teşkilatı Esasiye Yasası’nın değiştirilmesinde TBMM’de halkçılığın, halkla birlikte halk egemenliğini sağlamaya yönelik bir ilke olduğunu, feodal kesimlerin ayrıcalıklarının kabul edilemeyeceğini dile getirmiştir. Köylünün emeğinin ağa tarafından sömürülmesine karşı çıkan Kaya için köylüyü ağanın, şeyhin elinden kurtarmaktı. Bunun yolunun toprak vermekten geçtiğini düşünüyordu. Bu amaçla Mustafa Solak 1934 sayılı İskân Yasası ile 1935 ve 1937 tarihli Toprak Yasası tasarılarını hazırlamıştır. Devrimin, feodalizmi tasfiye edip ulus birliğini sağlaması yönündeki amacını ortaya koymak açısından Kaya’nın İçişleri Bakanlığı ve CHP Genel Sekreterliği görevindeki uygulamalarını ele aldım. Şeyh Sait İsyanı sonrası Şükrü Kaya rapor yazmış. Güncel olaylarla paralellik dere 2013 Yılı Yunus Nadi Ödülleri’nde Sosyal Bilimler Dalı’nda “Atatürk’ün Bakanı Şükrü Kaya ve Cumhuriyet Devrimi” başlıklı kitap dosyasıyla ödülü paylaşan Mustafa Solak’la kazandığı ödül üzerine söyleştik. ? Fikret DAĞLIOĞLU tatürk’ün Bakanı Şükrü Kaya araştırmasını yaparken temel amacınız neydi? İçişleri Bakanı olan Şükrü Kaya, felsefi anlayışını “tarihte deterministiz, icraatta pragmatik maddiyatçıyız” diyerek açıklamıştır. Dinin sadece devlet değil dünya işlerine karışmaması gerektiği yönündeki düşüncesiyle laiklik görüşünü ortaya koymuştu. Dünyayı maddeci bir anlayışla ele alan Kaya, Cumhuriyet Devrimi’nin laiklik yönünde yerleşmesinde ele alınmayı gerektiren önemli bir A cesi nedir? Kaya, Tunceli ve çevresinde köylünün özgürlüğünü gasp eden derebeylik sisteminin hüküm sürdüğünü belirtiyordu. Halk aşiretlere vergi vermek mecburiyetinde olduğu gibi her gün de soyulmak ve öldürülmek tehlikesindeydi. Halkın özgürleşmesi için şeyh ve hoca takımının etkisinden toprak dağıtmalı ve aşiret reisleri bölgeden uzaklaştırılmalıydı. Devrimin esas başarısı çağdaş bir ulus devletin yaratılmasının önünde sorun olan feodal ilişkilerin kesin tasfiyesindeydi. Ağaların elindeki bir kısım toprak köylüye dağıtılmış ama Kemalist kadro içinden kimileri köylüyü denetim altında tutmanın yolunu ağa ve şeyhler ile anlaşmakta görmüşlerdi. Feodal sınıfın temsilcileri Meclis’e taşındığı için bugün de toprak ağalığı, aşiretler, dinci gericilik sürmektedir. Köylünün Cumhuriyeti sahiplenmesi için CUMHURİYET KİTAP SAYI 1211