24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Y “Şarap rengi denizde varabilmen için yurduna, / güzel kurbanlar sunmalıydın yola çıkmadan / hem Zeus’a, hem öbür tanrılara…” eonardo Sciascia’nın Şarap Rengi Deniz (Yapı Kredi Yayınları) adlı yapıtındaki öyküleri okumaya başlamadan, kitabı dilimize kazandıran Neyyire Gül Işık’ın Sunuş’u beni aldı, Azra Erhat ile A. Kadir’in Türkçeleştirdikleri Homeros’un Odysseia’sına götürdü. “‘Şarap rengi deniz’ der Homeros Odysseia’sında,” diyordu Neyyire Gül Işık, “Ulysses’in [Odysseus] yurduna dönerken on yıl süren bitmek bilmez yolculuğunda, kıyı bucağında başına bin türlü işin geldiği Akdeniz’i betimlerken: ‘Şarap görünümlü, şarabî deniz.’” Sicilyalı yazar Sciascia’nın, üç bin yıla yaklaşan bir zaman önce Homeros ya da Homerosoğullarının kurduğu edebiyat geleneğinden 20. yüzyılın modern edebiyatına çektiği bitimsiz çizgiyi vurguluyordu Işık. Daha önce Sciascia’nın Oyunun Kuralı adlı yapıtını da çevirmiş olan Işık’ın bu yeni çevirisi de, yazarın 19591972 yılları arasında kaleme aldığı öyküleri de edebiyatın ve Türkçenin tadına vararak okumamızı olanaklı kılıyor. Çevirinin yetkinliği, belli ki, Işık’ın çeviri ustalığından olduğu kadar, Sciascia’nın yazarlığının gizlerini derinliğine kavramış olmasından kaynaklanıyor. Sciascia’dan İtalyan değil de, Sicilyalı yazar diye söz etmemin nedeni, yalnızca Sicilya doğumlu olması değil, hemen tüm yapıtlarında Sicilyalıların yaşam biçimi ve davranışları üzerine yoğunlaşması. Ama onun, yerelliğin dar kalıplarını paramparça ederek Sicilya’nın ada sularından evrensel sulara açılmasını sağlayan da, kaleminin ustalığı ve düşgücünün sınır tanımazlığı olsa gerek. Şarap Rengi Deniz kitabındaki “Değiş Tokuş” öyküsünde işlenen “bir bedenin diğer bir beden için fidye ödemesi” izleği; “Uzun Yolculuk” adlı öyküde ele alınan “zengin ülkelere göç etmek için yanıp tutuşan yoksul, umarsız insanların aldatılması” izleği; Sicilya özelinde anlatılmalarına karşın, bugün hâlâ yeryüzünün pek çok yerinde yaşanan tragedyalar değil mi? Sciascia, siyasal yozlaşmalar ve yolsuzlukları da, her türlü iktidarın keyfî kullanımını da metafizik denilebilecek sorgulamalarla işleyen bir yazar. Ama, Neyyire Gül Işık’ın deyişiyle, “Anayurdu Sicilya’yı, başlangıcı Akdeniz’in söylencelerinde kayboSAYFA 6 ? 22 KASIM eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Leonardo Sciascia’nın ‘Şarap Rengi Deniz’ adlı öykü kitabı Neyyire Gül Işık’ın Çevirisiyle yayımlandı Sicilya’yı Sciascia’dan dinlemek... L lan olanca tarihiyle birlikte kucaklayan” bir yazar aynı zamanda. “Fizikötesi” ve “gülmece” öğeleri, Sciascia’nın en trajik konuların kalıplarını sıradışılıkla kırmasını, zaman zaman tarihsel bir boyuta taşımasını kolaylaştırıyor kuşkusuz. Işık’a kulak verirsek: “Sciascia gününün Sicilya’sını feodal kökenli toprak ağası zenginlerinin umursamazlığı, yoksullarının çaresizliği, mafyanın amansızlığıyla, insanları ve toplumuyla görüntüleyerek, bilgece buruk bir gülümsemeyle irdelerken o tarihsel boyutu hiç gözden kaçırmıyor; çoğu zaman da (“Crowley Vakası Hakkında Düzmece Evrak” ve “Eufrosina” öykülerinde yaptığı üzere) doğrudan doğruya gerçek tarihsel kişilerin ya da olayların çevresinde örüyor konularını. Öyle ki Sicilya’yı Sciascia’dan dinlemek, bu eski uygarlık adasını, açıkça dile getirilmediği anlarda bile, tarihsel derinliğiyle izlemek, hatta duyumsamak anlamına geliyor. Yazarın incelikli değinmelerle fark ettirdiği gibi, günümüzün gerçekleri arasında yaşayıp giden Sicilyalıların hiç bilmedikleri ya da çoktan unuttukları, ama alttan alta hep var olan ve varlığını duyuran, bugünkü birkaç nimetin ve birçok illetin sorumlusu olan Tarih o…” ? TÜRKÇEDE SCİASCİA Şarap Rengi Deniz (Yapı Kredi Yayınları) Siyah Üstü Siyah (Sel Yayıncılık) Basit Bir Olay (Can Yayınları) Her Türlü (Can Yayınları) Mısır Konseyi (Can Yayınları) Oyunun Kuralı (Can Yayınları) Baykuşun Günü (Can Yayınları) Baykuşun Günü (Belge Yayınları) Not: Gündoğan Yayınları’ndan da “Baykuş” adlı bir kitap çıkmış. Bu kitabın, Leonardo Sciascia’nın, Türkçeye “Baykuşun Günü” diye çevrilen “Il giorno della civetta” adlı kitabı olduğunu sanıyorum. Ama neden “Baykuş” adıyla çevrildiğini anlayamadım. (C.Ü.) MÜREKKEBİ KURUMADAN ‘Şarap gibi görünüyor’ ısa bir süre önce bir Kos gezisinde dostum, yazar ve çevirmen Zeynep Avcı önermişti Şarap Rengi Deniz’i. Zeynep, fırsat buldukça, çok sevdiğim İrlandalı yazar Frank O’Connor’ın öykülerini çevirdiği bu gezi sırasındaki sohbetlerimizden birinde, Leonardo Sciascia’nın yeni okuduğu öykü kitabından söz açmış, “Mutlaka oku” demişti. “Üstelik Neyyire Gül Işık çok güzel çevirmiş…” Sciascia’yı, daha Aydın Emeç’in e yayınları’ndan yayımladığı 1970’li yıllardan tanıyordum. Mısır Konseyi’ni o dönemden anımsıyordum. Daha sonra yayımlanan Oyunun Kuralı, Baykuşun Günü gibi kitaplarını da okumuştum. Bir kitabı okumam için “Leonardo Sciascia” adı benim için yeterliydi. Ama Zeynep’in ince edebiyat beğenisine olan güvenim, yolculuktan döner dönmez Şarap Rengi Deniz’e yelken açmamı sağladı. Çevirmeni Neyyire Gül Işık, kitaba adını veren “Şarap Rengi Deniz” adlı kısa öykünün “çarpıcı renk yakıştırmasıyla onun belki de odak noktasını oluşturduğunu” söylüyor. Küçük bir çocuğun, Akdeniz’in rengini, büyüklerin “mavi, lacivert ya da yeşil” olarak görmelerine karşılık, “şarap rengi” olarak görmesi; bu “renk yakıştırması”nın, mürekkep yalamış bir “yabancı”ya bir zamanlar okumuş olduğu eski bir kitabı, Homeros’un Odysseia’sını belli belirsiz de olsa çağrıştırması, bana hem “İşte, edebiyatın özü!” dedirtti, hem de anlatılarının pek çoğunu uçsuz bucaksız bir edebî çağrışımlar zincirine dayandıran Jorge Luis Borges’i düşündürttü. Akdeniz’in “mavi, lacivert ya da yeşil” değil, “şarap rengi” olduğunu ancak küçük bir çocuğun “düş gözleri” ya da bir ozanın “düş gücü” görebilirdi… O öyküden tadımlık bir bölüm size: (…) Öğretmen biraz bozularak, “Doğru aslında!” dedi. Ama Taormina’nın denizinin karşısında hemen coşmanın fırsatını buldu. “Denizimiz nasıl ama! Böyle bir deniz daha başka nerede vardır ki?” “Şarap gibi görünüyor!” dedi Nene. “Şarap mı?” diye söylendi öğretmen. K “Bilmem bu çocuk renkleri nasıl görüyor: Sanki hâlâ adlarını bilmiyor. Bu deniz size şarap rengi gibi mi görünüyor?” “Bilmem, ama içinde kırmızımtırak damarlar varmış gibi…” dedi kız. “Ben bunu daha önce duymuştum ya da bir yerde okumuştum: Şarap rengi deniz diye…” dedi mühendis. “Belki öyle yazan bir şair olmuştur, ama ben henüz şarap rengi bir denizi hiç görmedim,” dedi öğretmen, sonra Nene’ye, “Bak. Burada, aşağıda, kayaların dibinde, deniz yeşil; daha ileride mavi, lacivert!” diye açıkladı. “Bana şarap rengi gibi geliyor…” dedi çocuk güvenle. “Renk körü bu!” diye hükmetti öğretmen. “Ne renk körü canım?” diye isyan etti hanım. “Dikkafalı, hepsi bu.” O da çocuğu denizin maviyeşil olduğuna inandırmaya çabaladı. “Şarap işte!” dedi Nene. (…) “Şarap rengi deniz”… İyi de, bunu nerede işittiydim ben, diye kendi kendisine soruyordu mühendis. “Deniz şarap rengi değil, öğretmen haklı. Belki şafağın ilk saatlerinde ya da güneş batarken, ama bu saatte değil. Yine de çocuğun dediğinde bir doğruluk payı var: Belki de böylesi bir denizin insanda yarattığı şaraba benzer etki. Sarhoş etmiyor, insanın düşüncelerine hâkim oluyor, yeniden uyandırıyor eski bilgeliği…” ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1188
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear