Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Meliha Akay’dan ‘Yağmura Tutulanlar’ ‘Seçimler insanın yolunu belirler’ Meliha Akay en son Badem Şekeri adlı romanıyla okurla buluşmuş, sıradan insanların basit hikâyeleri üzerinden yüreklere dokunmuştu. Bu sefer Yağmura Tutulanlar adını verdiği öykü kitabıyla zorlu bir türün sınırlarını zorluyor, başrolde yine sıradan hayatların kahramanları var. dim. Sıradan görünen insanlar aslında özündeki saflığı yitirmemiş ve kaosun içinde yitip gitmeden kendini korumayı başarabilmiş insanlar. Yaşamın içinde saklı gerçekliğe en yakın olan kişiler. Yalnızlar fakat aciz değiller. İnsanlarla paylaşımları en aza indirgenmiş bir hayatın ortasında doğanın seslerini dinleyerek yaşayan, kendi saatini doğanın saatine göre ayarlamış insanlar. Kadın ya da erkek! Mekânlar da öyle. Olağanüstü bir mekânı kullanıp sıradanlaştırmak yerine olağanı bendeki yansımalarıyla yeniden biçimlendirip olağanüstüye dönüştürmek istedim. Semaver Çayı’nda Şavşat’tan Şarköy’e bir hikâye anlatıyorsunuz, iki kadın bir sofrada buluşuyor. İkisinin de tek ihtiyacı bir dost. Etkileyici ama günümüzden çok uzakta bir hikâye sanki, bireyciliğin böylesine on planda olduğu bir dünyada mümkün mü bir çayla buluşmak? Elbette mümkün! İlk çeyreğini yaşadığımız yüzyıl narsistik derecede bireyciliği ön plana çıkarırsa çıkarsın insanın kaçışı eninde sonunda yine insanadır, aksi halde doğanın dengesi bozulur. Tek ayaklı denge durumuna döner. Aynı amaca doğru yürüyen insan, aynı arayışın içinde olan insan, farklı yönlerden de gelse aynı noktada buluşur mutlaka. Seçimleri insanın yürüyeceği yolu de belirler. Öyküde apartmanda yaşayan, bunalımını aşmaya çalışan bir kadınla, gecekonduda yaşayıp beklentileriyle bulduklarını bilmeden de olsa dengelemiş bir kadın var. Beton yığınları arasında sıkışıp kalan insanın toprak özlemi var… Buluşma noktaları ise bir bardak çay! Sadece bir bardak çay olarak görünen şey ise insan sıcağının vazgeçilmezliği! Şehirlere özel bir sevginiz var belli ki, karakterleri şehirler üzerinden anlatıyorsunuz ve hatta bazı öykülerde başrol şehrin. Yeni öykülerimde de devam ediyor bu. Köy, kasaba, şehir; hangisi olursa olsun, eğer onun ruhunu yakalayabilmişsem, o da benim ruhuma dokunmaktan hoşnut olmuşsa ki bunu türlü işaretlerle belli eder, işte o zaman o şehre bir kimlik yükleyip kahramanlaştırmayı kendime görev sayıyorum. Mekânlar gibi! Bazen tam tersi de olabiliyor; o zaman da başımı öne eğip uzaklaşmaktan ve şehri kendisine bırakmaktan öte yapacak bir şey kalmıyor. ? Yağmura Tutulanlar/ Meliha Akay/ Gita Yayınları/ 160 s. 22 KASIM 2012 ? SAYFA 17 ? Nazlı Berivan AK ykülerinizde ipuçları var ama bir de sizden duymak isterim, öykücülüğe adım atma hikâyeniz ve en çok etkilendiğiniz isimler kimlerdir? Bütün öykü yazarları gibi benim için de ilk sırada Sait Faik Abasıyanık var elbette. İnsanın ruhuna sızma durumu beni çok etkilemişti. Sonrasında Çehov, Mario Levi, Cemil Kavukçu ve Dino Buzzati ve burada adını yazamadıklarım var. Bütünleşme duygusu ile okuduğum yazarlar. Kendi yolumu açmada, kendi patikamı oluşturmada yoluma ışık tuttular. Öykü ilk göz ağrımdı. Oldum olası zamanla bir meselem vardı. Bu mesele, öyküde de kendini göstermiş! Göstermiş diyorum çünkü bunu kendim de sonradan ayrımsadım. Öyküde zaman dardır, yer kısıtlıdır, yeriniz sınırlıdır. Konuyu bu dar alanda öyküleştirmeniz, anahtarı kilide takıp çevirmeniz gerekir. Bu dar alanda, dar zamanda öykü kotarmayı sevdim en çok galiba! “Dağlarda Saklı Sevda” adlı öykünüzü çok özel buluyorum. Edebiyatla iyileşen, edebiyatta birleşen bir kadın ve erkeği anlatıyorsunuz. Edebiyat gerçekten yaralarımızı iyileştirebilir mi? Sanırım az önce değindiğimiz konuya iyi bir örnek. Onlar birbirlerini tüketmeden, yapışkanımsı bir ilişkinin ağına düşmeden kendi patikalarında ama el ele yürüme çabasındalar. Ötekini anlamak ve tanımak için denedikleri manevralar var. Bir de elbette edebiyat tutkuları ve edebiyatın sağaltıcı etkisi var. Büyük prodüksiyonlu öyküler değil sizinkiler, sıradan hayatlar güzel ama özel kurgulanmamış mekânlar olağanlığıyla öylece olan karakterler. Fantastik doğaüstü dünyada zor değil mi böylesi kurgular? Bu bilinçli bir tercihti. Ben yalınlıktan ve doğallıktan yanayım. Bu düşüncemi öykülere de yansıtmak iste Ö CUMHURİYET KİTAP SAYI 1188