26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Asuman KafaoğluBüke’den ‘Yazın Sanatı’ Yazın Sanatı’nın engin denizi Asuman KafaoğluBüke’nin kaleme aldığı ve kırk beş kısa bölümden oluşan Yazın Sanatı, Homeros’tan Yaşar Kemal’e, Cervantes’ten Orhan Pamuk’a, Dünya edebiyatının birçok ünlü yapıtını, karakterini ve yazarını konu ederek Odysseus’u bile kıskandıracak zenginlikte bir yolculuk vaat ediyor okura. ? Hakan İŞCEN ize desem ki bir yelkenli ile sizi görmediğiniz ülkelere götüreceğim, hatta daha önceden görmüş olsanız bile oraların bilmediğiniz yönlerini göstereceğim, üstelik bunu yaparken size yelken hakkında da bilgi vereceğim? Yıldızları, yön bulmayı, rüzgârları anlatacağım? Bu yolculuğun hiç bitmemesini arzu edecek, belki dönüş yolunda dümen tutmayı isteyecek, kayıp ülkelerin, gizli cennetlerin hayaline dalacaksınız? Üstelik bedava! Sadece biraz zaman ayırmanız yeterli… böyle bir öneriye ne derdiniz?.. Asuman KafaoğluBüke, son iki üç yıldır bloğunda yazdığı metinlerden derlediği denemelerini Yazın Sanatı adıyla bir ilk kitapta topladı ve bizi dünya yazın sanatının uçsuz bucaksız denizlerinde, rengârenk gizemli adalara özgürce yelken açmaya çağırıyor! Yazın Sanatı’nı okurken ilk sayfadan itibaren hissettiğim işte tam da buydu: Güven duyduğum bir kaptanın kılavuzluğunda romandan romana, yazardan yazara yelken açtığım eğlenceli bir yolculuğun içinde olduğum duygusu… Asuman Kafaoğlu’nu daha önceden Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinin kitap eklerinde yazdığı denemelerden, TRT ve Açık Radyo’da hazırlayıp sunduğu edebiyatmitoloji ve klasik müzik temalı programlardan, üniversitelerde ve özel sanat atölyelerinde felsefe, sanat tarihi, karşılaştırmalı edebiyat’a ilişkin verdiği derslerden zaten tanıyoruz. Gazetelerin günlük köşe yazısı uzunluğundaki denemelerini topladığı bu ilk kitabının adı her ne kadar Yazın Sanatı olsa da romana pozitif ayrımcılık yaptığı kuşkusuz. Daha doğrusu, diğer türleri de bu çalışmasının içine dahil etse de yazınsal değerlendirmelerini ağırlıklı olarak roman sanatı merceğinden yapmayı tercih etmiş. Özellikle romanın son yıllarda diğer yazınsal türlere karşı gitgide artan SAYFA 18 ? 26 OCAK Ama Yazın Sanatı’nın bir yazar veya şair antolojisi olmadığı, özellikle roman sanatının ve ona ilişkin yapısal öğelerin anlatıldığı bir deneme kitabı olduğunu hatırımızdan çıkarmamak lazım. Bununla birlikte gönlümüzde taht kurmuş diğer yazar ve yapıtları Yazın Sanatı2’de görmek umudunu taze tutacağız. KURGUNUN GEREKTİRDİĞİ KADARI... S ağırlığını göz önüne aldığımızda bu çok da yanlış bir seçim değil. DÜNYA YAZARLARININ RESMİ GEÇİDİ Asuman Kafaoğlu, tür olarak deneme olmasına rağmen, kitabını adeta çok kahramanlı bir roman gibi kurgulamış. Pek çok bölümün başına aldığı özgün alıntılarla yapıttan yazara bir köprü kurarken, aynı zamanda da kitabın didaktik yanını yumuşatarak okura eşsiz hatırlatmalarda bulunuyor. Kitaptaki kırk beş deneme, yazar tarafından ayrılmamış olsa da üç temel bölümü içeriyor. İlk bölümdeki denemelerde “yazaranlatıcıkonuportreyapıkarakter ve dekor” gibi romanın temel öğeleriyle ilgili bilgiler hepimizin bildiği ünlü yapıtlardan yola çıkarak okurla paylaşılıyor. Bazı denemelerde ise yine alıntılar eşliğinde sarmal anlatı, geçmişe dönüş, labirent, dokuma tekniği, kolaj, bilinçakışı gibi, romanın anlatım formları üzerinde duruluyor. Hatta bir romanın nasıl başlaması veya sonlandırılması gerektiği ile ilgili, okurlar kadar genç yazar adaylarının da ilgisini çekecek pratik ip uçları örneklerle paylaşılıyor. Bu bölümlerde Saramago, Shakespeare, Cervantes, Borges, Nabokov, Orwel, Tolstoy, Camus, Kundera, Beckett gibi artık bu gezegenin edebiyat tarihine kazınmış yazarlar adeta önümüzden resmi geçit yapıyor. Okur, roman sanatı ile ilgili bilgileri Asuman Kafaoğlu değil de, bu dünya yazarları bize anlatıyor, sırlarını bizimle paylaşıyor gibi bir duyguya kapılıyor. Roman konularının anlatıldığı ikinci bölümde, Tarihi Roman, Korku Romanı, Erotik, Düşünce Romanı, Biyografi, Otobiyografi ve diğer türler, Savaş ve Barış, Fransız Teğmenin Kadını, Yeraltından Notlar, Decameron, Canterbury Hikâyeleri gibi yine dünya edebiyatının aşina olduğumuz yapıtları bazında ele alınıyor. Asuman Kafaoğlu, Yazın Sanatı’nın üçüncü ve son bölümdeki denemelerinde edebiyat akımlarına yer veriyor. Romantizm, simgecilik, gerçekcilik, gerçeküstücülük, varoluşçuluk, kü bizm, büyülü gerçekçilik ve postmodernizm, Nerval’in Daphne’si, Baudelaire’in Kötülük Çiçekleri, Flaubert’in Madam Bovary’si, Vian’ın Günlerin Köpüğü, Sartre’ın Bulantı’sı, Durrell’in İskenderiye Dörtlüsü ve Salman Rüşti’nin Geceyarısı Çocukları yapıtlarıyla okura örnekleniyor. Yazarın büyülü gerçekçiliğin karakteristik yazarlarından Marquez’i özellikle sevdiğini onu kitabın üç ayrı denemesinde ele alışından anlıyoruz. Öyle ki Marquez’e daha fazla iltimas yapmamak için büyülü gerçekçilik bölümünde onun yerine Salman Rüşdi’yi örneklediğini görüyoruz. Ayrıca Türk yazarları başta Yaşar Kemal olmak üzere Orhan Pamuk, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Melih Cevdet dünya sahnesinde yerlerini alıyor. Tabii elimizde olmadan gözlerimiz edebiyatımızın diğer önemli kilometre taşlarından Nâzım’ı (Memleketimden İnsan Manzaraları; manzum romana örnek olarak), Sait Faik’i (Alemdağ’da Var Bir Yılan; soyutdüşsel anlatıma örnek olarak), Ahmet Hamdi Tanpınar’ı (Saatleri Ayarlama Enstitüsü; kara mizah türü romana ve simgeci anlatıma örnek olarak), dünya edebiyatından da Kafka ve Çehov’u özellikle arıyor. Asuman KafaoğluBüke, almış olduğu eğitim ve akademik birikimleri nedeniyle yazınsal analizlerine mitoloji ve sanat felsefesinden de katkılar sunarak düşüncelerini pekiştiriyor. Ayrıca edebiyatla, sinema, müzik, resim, mimari gibi diğer sanatlar arasında da sık sık köprüler kurarak okura dönemin sanat panoramasını bütünsel bir bakış açısıyla aktarıyor. Kitabın dili, Asuman Kafaoğlu’nun kitap eklerinde yayımladığı denemelerinden bildiğimiz gibi okurla hemen sıcak bir bağ kuracak kadar akıcı ve yalın. Aslında hem düşüncelerini paylaşıp eğlendirirken hem de okura bilgi verip, hatta bir şeyler öğretmek çok riskli bir deneme. Ama yazar bu zorluğu bilgisi ve içtenliği ile kolaylıkla aşıyor. Bildiğini satan üstten bakmacı bir tavırla değil, derin ve yaygın bilgi birikiminden sadece kitabın kurgusu için gerekli olan kadarını özümseyerek bizimle dostça paylaştığını hissettiğimiz naif bir üslupla anlatıyor derdini. Yazın Sanatı ile Orhan Pamuk’un Saf ve Düşünceli Romancı ve Umberto Eco’nun Genç Bir Romancının İtirafları’nın handiyse peş peşe çıkması, kaderin bir cilvesi değil, daha çok zamanın ruhundan geliyor olsa gerek. Başta da söylediğimiz gibi diğer yazınsal türler arasında romanın izini sürenler hem okur hem de yazar olarak dünyada her geçen gün artıyor. Bu da Yazın Sanatı gibi “Niçin roman yazıyoruz?”, “Nasıl yazmalıyız?”, “Onlar nasıl yazıyor?”, “Roman yazarken zihinsel süreçler nasıl işliyor?” türü soruların yanıtını arayan kuramsaleleştiri konulu deneme kitaplarının yakın gelecekte daha da artacağını şimdiden müjdeliyor. Yazın Sanatı bu bağlamda, yazınsal eleştirel düşünceyi, kuramsal bilgiyi ve sanat tarihi ile sanat felsefesini aynı cilde sığdırdığı için benzerlerinden daha geniş bir yelpaze sunuyor okura. ÖZGÜN DÜŞÜNCELER, MİNİK İPUÇLARI, FELSEFİ SAPTAMALAR VE OKUR HAZZI ba ölümüy niden g cektir” peare i öğe kes ve Julie larda k olmaz. derinlik başyap dikkats reken z mus: “D nır Yab sana ka olsa da leyeceğ meye y duyars bir insa geleceğ hayatta Baze yazarla üştürüy lubu iç redeyse sini ba Oku rın ana özetlen “Sıradı ka azın ğunluk değildi Asum olan ok diği mi tinden quez b okura s da siga okurun Bazı okurun bırakıy “Lab şünmek Düğüm inanç, zen de layıp ge Anlatım metafo hastat divana meyi b ? “S ROM HÂLÂ Asuman Kafaoğlu, tür olarak deneme olmasına rağmen, kitabını âdeta çok kahramanlı bir roman gibi kurgulamış. Metinlerarası, dönemler arası, hatta aynı yazarın farklı yapıtları arasındaki ilginç karşılaştırmalarla Asuman Kafaoğlu özgün tespitler de ortaya koyuyor. Örnek vermek gerekirse, “Yapı” başlığı altında incelenen Kar böyle bir bölüm. “Kahramanların davranışlarını bildiğimiz gibi o davranışlarda bulunurken neler hissettiğini de biliriz. Bu Pamuk’un romanlarına yakınlık duymamızı sağlar. Bizden bir şey saklamadığı hissine kapılırız” (s. 3236). “Renkler ve İmgeler” bölümünde “Schindler’in ListesiSpielbergKırmızı Şapkalı KızBenim Adım KırmızıOrhan Pamuk” zincirlemesi adeta okurun zihninde ayın karanlık yüzüne ışık tutuyor (s. 8586). “Karakter Tanıtımı” başlığı altında Don Kişot’a ? ilişkin başka bir değerlendirme: İyi ve akadem kendin “Sonra ancak) mış bu tiğinde bir yerl dağılm dolanm Onca luluk fo sorun b kendili önemsi (s. 103 Gün erotik i yazarım ifade e ne kad dirirse, 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1145 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear