28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

İrfan Yalçın’dan bir belgesel roman İlkyaz ölülerine ağıt Son olarak Yorgun Sevda adlı romanıyla raflarda kendine yer bulan ve yine bu romanıyla Cevdet Kudret roman ödülüne değer görülen İrfan Yalçın bu kez bir belgesel romanla çıkıyor okurlarının karşısına: İlkyaz Ölümleri. Yalçın romanında, Zonguldak’ın simge şairleri Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve onların can arkadaşı denemeci Kemal Uluser’in yaşamından kesitlerden sunuyor. Romanda bu üç genç edebiyat insanın yaşamlarının yanı sıra, hep emeğin kenti diye bahsedilen Zonguldak’ın kültür ve edebiyatla dolu yakın tarihine de yolculuk yapılıyor. ? Ahmet ÖZTÜRK çinde yaşayanlar bilir, yağmur yorgunu bir kenttir Zonguldak. Biteviye yağan yağmur dik yamaçlardan, betonun doğal yaşamı tümüyle kuruttuğu çirkin koyaklardan sel olup akar çoğu zaman. Böylesi günlerin akşamları, bitip tükenmeyen bir kasvet yükü ve zifiri bir karanlıkla çöker kentin üzerine. Yüzlerce metre derinlikteki cehennemî uğraştan ölesiye bir yorgunluğu alıp da gelen yeraltı insanları, böylesi günlerde, karanlığı da çıkarmıştır sanki gün yüzüne… İrfan Yalçın kendi deyimiyle ekmeğin en namuslusunun piştiği bu kentin durmaksızın yağan yağmurlarından, bitimsiz karanlıklarından hüzünler devşiren bir yazın insanıdır. Daha önceleri Ölümün Ağzı ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü alan Yalçın, uzun süren suskunluğun ardından, önce İçimdeki Zonguldak sonra da Cellat Ağlıyor ve Yorgun Sevda ile okurlarına merhaba dedi. Yorgun Sevda ile Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü de kazanan yazar, o durmuş oturmuş sesi ile bu kez İlkyaz Ölümleri adlı belgesel tadında bir kitapla çıktı önümüze. Roman, Zonguldak’ın simge şairleri Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve onların can arkadaşı Kemal Uluser’in yaşamından kesitlerden oluşuyor. KENDİNE ÖZGÜ BİÇEM VE DİL Bana sorarsanız bir roman değil de hiç bitmeyecek büyük bir borcu ödemenin, yazın insanlarına özgü duyarlılıklardan beslenen vefa duygusunun, kökü nerdeyse magmaya kadar uzanan Zonguldak sevgisinin bir büyük yazıtı olmuş İlkyaz Ölümleri. Şu her yanından acı sızan kentin yitip giden değerlerine yakılmış bir ağıt da diyebiliriz rahatlıkla ya da bir sanatçıyı besleyen, can suyunu veren içindeki ulu ırmakların, yüreğinin derinliklerinde gözelenip, bir anlamlar bütünlüğü olarak akıvermesi ruhlaSAYFA 14 ? 26 İ rımıza… Hangi duygu ile ele alırsak alalım İlkyaz Ölümleri okunası, sevilesi ve birçok açıdan saklanası bir kitap olarak çıkmış ortaya. Okunası bir kitap en başta… Kendine özgü biçemi, dili, Türkçeyi kullanmadaki ustalığı, imge zenginliği, doyumsuz betimlemeleri ile Türk edebiyatında kendine başka bir yer edinen İrfan Yalçın’ın, o aşinası olduğumuz duyarlılıklarla yüklü yapıtlarından biriyle daha karşı karşıyayız çünkü. Okuyan bilir, onun kitaplarını bitirince ağzında hep bir buruk tat kalır insanın. İnsana dair acılardan süzülüp geldiği için herkesin bir yarasına dokunur mutlaka, acıtır, huzursuz eder. Yazı habitatında geniş yer tutan kentinin, o hiç dinmeyen yağmurları gibi gözyaşlarınız da içinize dolar onun yapıtlarını okurken. Dahası muktedirlerin, Süpermenlerin dünyasında hep antikahramanlara dönüktür yüzü. Yoksulların, çaresizlerin, düzen mağdurlarının, hayatın kahrını çekip de en alt katta bile yer bulamayan insanların, oyuk oyuk hayatlarını kaleme alır her zaman. Sait Faik’in “küçük adamları” gibi, Oğuz Atay’ın “tutunamayanları”, Yusuf Atılgan’ın “aylak adamı”, Sevim Burak’ın “müzmin yalnızları, umutsuzları, bir köşede ölmeye çekilmişleri” gibi tıpkı… Onlardan daha sahici, onlardan daha görünür biçimde, onlardan daha çok hayata, insana dair kaygılar, izler, gerçeklikler taşıyarak hem de. İnsanı merkeze aldığı, oku yanı daha çok insan kıldığı için okunası şeylerdir onun kitapları. SANATÇI GÖZÜNDEN BİR KENTİN DÜNÜ İlkyaz Ölümleri sevilesi bir kitaptır da aynı zamanda. Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu solgun bakışlı, dal bedenli iki küçük çocuğu Zonguldak’ın. Verem bitkini yürekleriyle, kentin yağmur yorgunu çamurlu sokaklarında “şiir nöbeti geçirerek” dolaşacak kadar dehşetli şiir tutkunu, iki düş gezgini, iki can dost. Avuç içi kadar küçük bir kentte, yarım yudum bile sayılamayacak bir hayatı solumuş olmalarına karşın, Türk edebiyatı denilen o büyük ırmağa, usul usul akan çaylar gibi kendi seslerini katmayı başarmış iki önemli şairi edebiyatımızın. Ölüleri yakalarını bırakmadığı için bir türlü terk edemedikleri aziz şehirlerinde, kovanındaki arıya da, dalındaki kuşa da zarar vermeden yaşayıp gidemeyen iki hayat yitiği, iki yarıda kalmış şiiri iki katlı, hüzün dolu kentin. Hades’ten ferman acı dolu öykülere, yeni hüzünler eklemek ister gibi kısacık bir hayat sürdüler Zonguldak’ta ve çocuk yüzlerindeki pırıltı henüz sönmeden göçüp gittiler selamsız. Biri yirmi iki, diğeriyse yirmi dört yaşın delikanlılığındaydı oysa. Bitkin yüzleri daha bir görünür hale geliyor bu kitapla. Çocuk tenlerine sevgiyle dokunuyorsunuz. Sonra şefkat, minnet ve şükran duyguları doluyor içinize. Satırların aralarında beliren solgun yüzleri, kederle okşuyor, yaşamın o buruk tadı ile tanışıyorsunuz bir kez daha. Dahası, saklanası bir kitap İlkyaz Ölümleri. 1940’lı yılların soğuk günlerinde, yüreğinizde bir sızı ile dolaşıyorsunuz emek kentinin sokaklarında. Bugün her yanı bir beton cehennemine dönen ve giderek daha da yaşanmaz hale gelen eşsiz coğrafyanın, hangi acıların içinden süzülerek kent haline dönüştüğünü görüyor, daha bir bağlanıyorsunuz. Üzerinden her gün kayıtsızca gelip geçtiğiniz caddeler, loş sokaklar daha bir anlam kazanıyor bilincinizde. Kitap bir anılar galerisinde gezdiriyor sizi, alıp kentten insan suretlerinin içine atıyor. 20’li, 30’lu, 40’lı yıllarda tek kişilik, “kültür ve iletişim örgütü” gibi çalışan Tahir Akın Karaoğuz, sonraları Türk folklorunun anıt ismine dönüşecek olan Sadi Yaver Ataman’ın müzik öğretmenliği yılları, Türk gazeteciliğinin köşe taşlarından biri olacak olan Muzaffer Soysal, Türk edebiyatına “emekçi” imgesini armağan eden Ahmet Naim Çıladır, tüm azametiyle üstat Behçet Necatigil, olağanüstü denemeleri nedense göz ardı edilmiş bir başka ilkyaz ölüsü Kemal Uluser, Okyay Rifat’ın yine bir ilkyaz yitiği sevgilisi Türkan Aksoy ile Anafarta ve Tarı vapurları hüzün dolu yüzleri ile siyahbeyaz suretler olarak giriyor gönül evinize. Bir ülkenin emek tarihinde geniş yer tutan kentin dününü sanatçı duyarlılığı ile nakışlayıp bir belgeselci titizliği ile kayıt altına alan bu kitap, değil çocuklarımız, torunlarımız, onların torunlarının torunu da okusun diye saklanası değerde bu yüzden. YAZINSAL HAZ Yalnızca bunlar mı? Hayır. Bir de Çingene Muslu var örneğin. İrfan Yalçın’ın yazılarının izini sürerek öğreniyoruz ki, Zonguldak iskelesinde çimento taşıyan kara, mor gözlü bir hamal Muslu. İnsanın yüzüne hiçbir çileli insanın, hiçbir tiyatro oyuncusunun bakmayacağı kadar acıklı bakan bir hayat düşkünü o. Bir başka yazısından aktarıyorum onunla ilgili yazdıklarını: “Koca Muslu, çocukluğumun hamal Muslu’su ne oldu böyle sana?’ diyorum.” ‘İnme indi’ diyor ‘ona’ kılçıklı bir ses arkamdan. ‘Hamallık yapamıyor artık, dileniyor. Hey be, hey be var mıydı onun gibi kartal bir hamal şu iskelede?’ ‘Yoktu’ diyorum. ‘Herkül gibiydi.’ Kılçıklı ses: ‘Şimdi bak ama bir de’ diyor, ‘martılar güvercinler konuyor başına da kovamıyor onları bile.’ ‘Neden çarşıda değil de, burada dileniyor?’ ‘Sevdadan. Sevdalı iskeleye!” İç donunun rengi, limanın suyunun inanılmaz rengini almış ihtiyar bir Çingene’nin iskeleye olan aşkından edebiyat yaratan İrfan Yalçın, Muzaffer’in, Rüştü’nün, Kemal Uluser’in hayatını belgesel tadında bir romana dönüştürürken bir kez daha yazınsal hazlarımızı körüklüyor. Gerçekliğe bağlı kalma endişesi bir parça kalemini tutmuş olsa da İlkyaz Ölümleri İrfan Yalçın okurlarının keyifle okuyacağı bir yapıt olarak, kütüphanelerdeki yerini alacaktır. Yalçın’ı ilk kez okuyacaklar içinse, iyi bir giriş kitabı bence İlkyaz Ölümleri aynı zamanda. Onun yanı sıra Rüştü, Muzaffer ve Kemal’i de tanımış olurlar ki bu da başka bir kazanım olur. ? İlkyaz Ölümleri/ İrfan Yalçın/ Cumhuriyet Kitapları/ 96 s. ? İlkyaz Ölümleri, Zonguldak sevgisinin bir büyük yazıtı olmuş. Yalçın, TÜYAP’ta düzenlenen törende, 2009 Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü Semih Gümüş’ten alırken... OCAK 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1145
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear