25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

O N âzım Hikmet, hayatının büyük bir bölümünü hapishanelerde geçirmiş. Mahpusluk dönemlerinden belki de en önemlisi askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla yargılanıp 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırılması. Öğrencilerin serbestçe satılan şiir kitaplarını okumak dışında bu hemen hiçbir kanıta dayanmayan cezalandırmayla Nâzım Hikmet hapis yatmaya başlıyor. Haksız yere cezalandırıldığına inandığı için de hapisten çıkmak için büyük bir hukuk mücadelesine giriyor. 12 yıl süren hukuk mücadelesinden ruhen ve bedenen yorgun düşen Nâzım Hikmet farklı “mücadele yollarını” denemeye karar veriyor. 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Nâzım Hikmet’in 3 Haziran 1963’teki ölümünün 48. yıldönümünü vesile ederek bu açlık grevinin öyküsünü içeren Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi adlı bir dosya yayımladı. Dosya, Piraye Koleksiyonu, Nâzım Hikmet Vakfı ve TÜSTAV’daki arşiv belgelerinden yararlanarak hazırlanmış. Dosyada Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi’nin öyküsünü tüm yönleriyle anlamamızı sağlayan yazılar ve açlık greviyle ilgili belgelerin tıpkıbasımları var. Dosyadan çıkan en önemli belge, kuşkusuz Nâzım Hikmet’in açlık grevi sırasında tuttuğu notların tıpkıbasımı. Bu birkaç sözcükten oluşan notlar açlık grevi sırasında ruhsal ve bedensel olarak neler yaşandığını çok güçlü bir biçimde bildiriyor. Nâzım Hikmet, neler hissettiğini, neleri arzuladığını, metabolizmasındaki değişiklikleri, bedenin açlık durumuna nasıl tepki verdiği kendini kaybedene dek yazıya dökülmüş. 1938’de hapsedilmesinden itibaren cezasının kaldırılması, affedilmesi gibi taleplerle çeşitli girişimlerde bulunan Nâzım Hikmet hiçbir olumlu işaret alamıyor. 1949’da Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman Nâzım Hikmet’i Bursa Cezaevi’nde ziyaret ediyor. Ardından da “Nâzım Hikmet ve Tevfik Fikret” başlıklı başmakalesi ile Nâzım Hikmet’in durumu hakkında bir tartışma başlatıyor. Bu yazıdan sonra avukat Mehmet Ali Sebük’ün yargılanma sürecini anlatan, adli bir hata yapıldığını vurgulayan yazısı yayımlanınca Nâzım Hikmet’in durumu ilgi çekmeye başlıyor. Sebük adli hatanın düzeltilmesi için af çıkartılması talebiyle TBMM’ye ve Cumhurbaşkanı İnönü’ye başvuruyor. Adalet Bakanlığı bir af yasası teklifi hazırlayıp Meclis’e sunuyor ama komisyonlarda görüşmeler sürerken Meclis tatile giriyor. Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950’de “Millete verdiğim açık istidaya canımı pul yerine kullanıyorum” diyerek açlık greviSAYFA 12 30 HAZİRAN kuduğum Kitaplar MET N CELÂL Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi hitaben kaleme alıp imzaladıkları mektup, Nâzım Hikmet dergilerinin ve o dönem şaire destek için özel sayılar çıkaran Hür Gençlik ve Nuhun Gemisi dergilerinin tıpkıbasımları da var. Böylelikle genel görünüm ortaya çıkmış. İşin özel yanında da Nâzım Hikmet’in Piraye Hanım’a yazdığı mektubu, “Açlık Grevinin Beşinci Gününde” adlı şiir ve açlık grevi notları var. Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi dosyasının tasarımını Mehmet Ulusel yapmış. Tıpkıbasımlar, zarflar, mektuplarla bu başarılı tasarım grev sırasında yaşananları yoğun olarak hissetmemizi sağlıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları geçen yıl Nâzım Hikmet’in Çankırıdan Pirayeye Mektublar adlı defterinin tıpkıbasımını yapmıştı. Piraye Hanım’ın arşivinden daha neler çıkacak, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları daha neler basacak merak etmemek elde değil. FATMA, ALİ VE DİĞERLERİ Nâzım Hikmet’i hapishane koşulları da sürgün de yıldırmamış, her zaman yazmış, üretmiş. Arşivler açıldıkça bilinmeyen ya da daha önce Türkçede yayımlanmamış eserleri ortaya çıkıyor. Nâzım Hikmet edebiyatın yanında sinema ve tiyatro ile de yakından ilgilenmiş. Özellikle Sovyetler Birliği’nde yaşadığı dönemde birçok tiyatro eseri yazmış. Bunlar sahNâzım Hikmet 8 Nisan 1950’de başladığı açlık grevi sonrası hastanede... ne başlıyor. Bazı olumlu gelişmeler olacağını uman avukatının isteği üzerine açlık grevini bir süre durduran şair, 1 Mayıs 1950’de tekrar greve başlıyor. 13 Mayıs’ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılıyor. Nâzım Hikmet’in açlık grevine başlaması hem Türkiye’de hem dünyada büyük bir yankı buluyor. “Nâzım’a Özgürlük” kampanyaları açılıyor. İmza toplanıyor. “Nâzım Hikmet” adlı açlık grevi sürecine dikkati çekmeye çalışan bir dergi yayımlanıyor. 9 Mayıs’ta annesi Celile Hanım oğluna destek olmak amacıyla Galata Köprüsü’nde yarım saat süren ve emniyetçe gözaltına alınmasıyla biten bir imza kampanyası başlatıyor. 10 Mayıs’ta Garip kuşağı şairleri Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat açlık grevine başlıyor. 14 Mayıs’ta genel seçimler yapılıyor ve Demokrat Parti iktidara geliyor. Halide Edip, Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik, Adnan Saygun gibi önemli isimlerden oluşan aydınlar Nâzım Hikmet’e yeni hükümet kurulana dek açlık grevine ara vermesini rica eden bir mektup yolluyorlar. Nâzım Hikmet, bu talebi yineleyen birçok mektup ve telgraf alınca 19 Mayıs’ta greve ara veriyor. Nâzım Hikmet’in affedilmesini talep eden uluslararası tepkiler Meclis’e ve cumhurbaşkanına gelmeye devam ediyor. 2 Haziran’da Genel Af tasarısı Meclis’te görüşülmeye başlanıyor. İlk oturumda siyasi suçluların (Nâzım Hikmet’in) af yasası kapsamı dışına çıkartılması, affedilmemesi teklifi kabul görüyor. Tartışmalardan sonra 14 Temmuz’daki ikinci oturumda siyasi mahkumların cezalarında indirim yapılması kabul edilince 15 Temmuz’da yasanın Resmi Gazete’de yayımlanması ile Nâzım Hikmet özgürlüğüne kavuşuyor. Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi dosyasının kitapçığında Turgay Fişekçi ve Kıymet Coşkun’un yazılarıyla açlık grevi sürecinin öyküsünü okuyoruz. Erden Akbulut, Mustafa Fahri Oktay’la Nâzım Hikmet gazetesi’nin yayımlanma öyküsünü konuşmuş. Kitapçıkta aydınların Nâzım Hikmet’e 2011 nelenmiş ama Türkçede okuma olanağı bulamamışız. Nâzım Hikmet’in 1952’de Moskova’dayken yazdığı, Sovyetler’de ‘Türkiye’de’ adıyla basılıp defalarca sahnelenen Fatma, Ali ve Diğerleri (Haziran 2011, Yapı Kredi Yay.) adlı oyunu da bunlardan biri. Fatma, Ali ve Diğerleri’nin Türkçe basımını 70’li yıllarda Asım Bezirci, şairin bütün eserlerinin yer aldığı Sofya baskısını esas alarak ve el yazması ile karşılaştırarak yayına hazırlamış ama dönemin siyasi şartları gözönüne alınarak eser basılamamış. Memet Fuat Arşivi’ndeki Asım Bezirci nüshası günyüzüne çıkınca Nâzım Hikmet külliyatını yeniden gözden geçirerek yayımlayan Yapı Kredi Yayınları’ndan basılması söz konusu olmuş. Son yıllarda özellikle Nâzım Hikmet araştırmaları ile tanıdığımız M. Melih Güneş Asım Bezirci nüshasını esas alarak Nâzım’ın el yazmalarının yanı sıra arşivlerdeki Ekber Babayev çevirileri ve Rusçadaki ve diğer dillerdeki çevirileri karşılaştırarak metni yayına hazırlamış. Böylelikle Fatma, Ali ve Diğerleri yayınlanıp sahnelenişinden 59 yıl sonra Türkçede kitaplaşmış oluyor. Fatma, Ali ve Diğerleri şöyle tanıtılıyor; “Üç perdelik oyunda, Türkiye’nin Kore’ye asker gönderme kararına karşı çıkmak, ‘Barış için savaş vermek’, halkı bu konuda bilinçlendirmek üzere kurulmuş Barışı Koruma Derneği’nin içinde ve çevresinde olup bitenler, kısacası savaş karşıtı Türk insanının direnci ve dramı konu ediliyor. Nâzım’ın öbür oyunlarındaki güçlü dramatik yapı, çok kişili doğal diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen dram anlayışı burada da görülüyor.” Fatma, Ali ve Diğerleri ilk kez 1952 Mayısı’nda Moskova’da Mososvyet tiyatrosunda sahnelenmiş. 195053 arasında yaşanan Kore Savaşı’nı konu edindiği için büyük ilgi toplamış. Hakkında birçok yazı yazılmış. Ekber Babayev aynı yıl eseri Azericeye çevirmiş. Baku’da sahnelenmiş. Yüzden fazla oyuncu ile sahnelenen oyunu Bertolt Brecht de sahnelemek istemiş ama teknik nedenlerle vazgeçmiş. Kitapta yer alan belge ve fotoğraflardan Fatma, Ali ve Diğerleri’nin Moskova ve Baku’nun yanında Varşova ve Özbekistan’da da sahnelendiğini anlıyoruz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1115 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear