Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Biçim olarak Selami Bey’in yazarlığı üç ayrı kişinin gözünden anlatılıyor. Birincisi eşi. Selami Bey’in kırk yılı aşan kitap yazma serüvenini eşi Zarife Hanım’ın gözünden, geniş bir bakış açısıyla ama fazla da yapıtın içine girmeden okuyoruz. İkincisi, yazarın üç oğlundan en küçüğü, Müşfik’in gözlemlerine tanık oluyoruz. Son olarak da, kitap üzerine kendisini hiç tanımamış olan bir torununun yazdıkları… Ama genelde sözünü ettiğimiz gibi kitap sürekli nesne olarak karşımıza çıkıyor. “KÜÇÜCÜK BİR ŞEYDEN YOLA ÇIKIP, BÜYÜK BİR YAPIT OLUŞTURABİLİRSİNİZ” ¥ yetleniyor… Selami Bey’in yazdığı kitabın adı da bir hayli ilginç! Serencam adı nereden doğdu? Serencam bir tür serüven. Selami Bey de belirli bir dönemin insanı olduğu için, eski bir sözcüğü kitabına ad olarak seçiyor, yaşamsal ve düşünsel olarak kitabını bir tür serüven olarak görüyor. “Zengin olmasam Serencam’ı çoktan bitirmiş olurdum” diyor Selami Harici. Ama bir taraftan da zengin olması, Selami Bey’i pek de fazla etkilemiyor. Otuzundan sonra oturup, hayatının tek ve sonuncu kitabını yazmaya koyuluyor... Bu durum Selami Bey zengin olmasa iki şekilde yorumlanabilir belki. Birincisi, zengin olmasaydım daha çok yaşamın içinde olur, çalışırdım. Yaşardım, görürdüm şeklinde olabilir. İkincisi de daha çalışkan olur, kendimi yapıtıma tam olarak verirdim gibi bir an lamda söylüyor kuşkusuz. Oğulları sürekli olarak babalarını kapitalist olarak suçluyorlar. Bu da kitabın ilginç yanlarından biri. Serencam’daki alıntılardan birinin de Marks’ın Das Kapital’inden olduğunu fark ediyoruz… Bu durum, yaşamda da yapıtlarda da çok rastladığımız bir şey, babaların eleştirilmesi. Selami Bey’in hiç değilse bir kitap yazma tutkusu var. Yetenekli ya da değil, o ayrı bir sorun ama çocukları hiçbir şey yapmıyor uzun zaman. Özellikle de büyük oğul sürekli para yiyor. Bir diğerinin resim yapma tutkusu oluyor. Ama hiçbiri babaları gibi değil, hepsi yüzeysel. Selami Bey, pek çok Fransızca metinden parçaları çeviriyor, sonra da onları yorumlayıp kendi yapıtına aktarıyor. Bu durumu romanda yer yer intihalle de karşılaştırıyor düşünsel düzlemde. Siz de geçmişte bu türden bir çalışma yapmıştınız, özellikle Orhan Pamuk metinleri üzerinden. Böyle bir derdiniz oldu mu? Ya da Selami Harici üzerinden eleştirel bir tavır sergilemek istediniz mi? Hayır. Şu var: Kitabın sonunda da ortaya çıkıyor, bazı metinleri bazı parçalardan alındığı belli oluyor. Okur anlayacak ki, kitabın hemen hemen hepsini diğer bazı metinlerden alarak oluşturmuş. Karıştırıp birleştirmiş. Daha önceleri başkalarınca söylenmiş sözlerden oluşturulmuş bir kitap Serencam. Ama sürekli olarak romanda, intihal kavramı üzerinde sözler söyleniyor… Böyle genel bir durumu eleştirme gayesinde olmadım. Zaten bildiğimiz kadarıyla, bu ölçüde kimse parçalar al mıyor yapıtlarına! Yirmi dört bin yedi yüz on sekiz bin sayfa olduğunu vurgulayalım bir kez daha!.. Evet. Dediğim gibi, eleştirelim desek de bir örneği olması gerekir. Genellikle başkalarından yararlanma, başkalarının söylemlerine yeni biçimler vermek her dönemde, her çevrede biraz vardır. Önce bir konu, bir hikâye gelir kitap yazmaya koyulan birinin us’una öyle değil mi? Selami Bey’in durumu neden farklı bu bağlamda? Kafasında başlangıçta da tam bir konusu yok. Şunu yazacağım diye bir derdi olmuyor. Yazı amaç yani, bir araç değil… Evet. Karısıyla konuşurken de, en basit şeylerden de bir kitap yazılabilir, diyor. Küçücük bir şeyden yola çıkarsınız, büyük bir yapıt oluşturabilirsiniz. Yani bunu kanıtlamak bütün derdi? Evet, tutarlı, iyi bir yapıt yazabileceğine inanıyor. Peki, bu kitap sizin yazdığınız bir yapıt sonuçta. Selami Bey neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duyuyor? Onun hayatında hangi boşluğa tekabül ediyor? Bir kitap yazmak istiyor. Kafasında da bir şey belirlememiş. Hayata bir iz bırakma ihtiyacı mı duyuyor? Çok çeşitli nedenleri olabilir. Kimi ünlü olmak isteyebilir. Selami Bey’in böyle bir isteği yok. Tek derdi, kitabını yazıp, bir nüsha olarak bastırmak istiyor. Bir ev parası harcıyor. Bir taraftan da yalnız bir adam Selami. Eşiyle iyi anlaşıyor ama onun dışında yalnız. Çocuklarıyla anlaşamıyor. Bir de pek çok insanınki gibi Selami Bey’in de bir rüyası var. O da yazdığı kitabı sadece kendine, belki de yalnızlığına ortak olma niyetiyle bastırıyor. Belki de her şeyden önce kendini, kendine kanıtlamak için öncelikle bu kitabı yazıyor. ? erdemoztop@gmail.com Sonuncu/ Tahsin Yücel/ Can Yayınları/ 342 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051 SAYFA 5