Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Anısına saygıyla Memet Fuat’ın şiir sorunlarına, şiire, ozanlara yaklaşımı Memet Fuat’ın anısına düzenlenen “Memet Fuat Eleştiri/İnceleme, Deneme ve Yayıncılık Ödülleri” ile “Memet Fuat Genç Şiir Ödülü”, 10 Nisan Cumartesi günü kazananlara verilecek. Memet Fuat’ı, Konur Ertop’un yazısıyla anıyoruz. Ë Konur ERTOP “Gençliğim onun (Nâzım Hikmet’in) baskısı altında geçti, ama bu yoğun etki, öbür uçlardaki şairlerin, örnekse Orhan Veli’nin, Turgut Uyar’ın, Ece Ayhan’ın şiirlerindeki güzellikleri görmeme engel olmadı. Çok yönlü, açık bir şiir okuruyum.” Memet Fuat leştiri, deneme, anı, öykü, roman dallarında ürünler veren Memet Fuat şiir yazmadı ama büyük bir ozanla aile çevresinde yakınlığı oldu, yoğun bir şiir ortamında yetişti, şiirle çok yakından ilgilendi. “19201970 arasında, Türkiye’de yaşanmış olan şiir serüvenini, kendimi bildim bileli şaşkınlıkla, hayranlıkla izlerim. (...) Çok yönlü, çok çeşitli, çok renkli, olağanüstü güzelliklerle dolu bir bütün oluşturduğu kanısındayım.” demişti. Bu görüşünü önemli değerlendirmeler taşıyan incelemelerinde, özellikle de “Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi”nde ortaya koydu. Nâzım Hikmet incelemeleri, “Orhan Veli”, “İkinci Yeni” tartışması gibi kitapları şiirimizin önemli gelişme evrelerini, büyük temsilcilerin bu gelişme içindeki yerini konu ediniyordu. Memet Fuat şiiri nasıl algılıyordu? Nasıl bir şiirden yanaydı? Şiirde yenileşmeden ne anlıyordu? Ozanları hangi ölçütlerle değerlendiriyordu? Böyle soruların yanıtları onun kitaplarına dağılmış türlü yazılarında verilmiştir. “Yaşlı Bir Şaire Mektuplar” kitabı da yer yer alaysamalı anlatımla bu konular üzerinde durur. Burada bu dağınık malzeme topluca ele alınarak Memet Fuat’ın önce şiir ilkeleri gösterilecek ardından da şiir dünyamıza yaklaşımı ele alınacaktır. şırtıcı beklenmedik sözler etmek” diye tanımlamıştır. “İç biçim”le ilgili açıklaması ise şöyledir: ‘Babam öldü’ deyince bir düşünce, bir duygu geliyor o sözle, bir öz geliyor. Bu sözü getiren söyleyiş bir tek midir? ‘Babam öbür dünyayı boyladı,’ desek, ya da ‘Babam sakalı titretti,’ desek gene o öz gelmez mi? Ama bu üç söyleyiş arasında kolayca sezilen ayrılıklar var; özden çok biçimden geliyor bu ayrılıklar. İşte ben buna ‘iç biçim’ diyorum.” Şiirde ölçü, uyak gibi “dış kolaylıklar”ın yanı sıra görüntüler, benzetmeler, değiştirimler, atlamalar, karanlıklar vb. “iç kolaylıklar”ın birbirini bütünlediğini hatırlatır; ancak ustalığı bu öğelerin ötesinde görür: “Başkalarından aktardıkları ortak içerikleri, kalıplaşmış içerik şiirselliklerini kullanmayı bırakıp yaşamdaki şiiri aramaya, şiir duymaya başlarlar. Şiirin doruk noktası budur. Ama şairler bu doruğa ancak hem dış, hem de iç biçimsel şiirleştirme tekniklerinden geçerek oldukça uzun bir sürede ulaşabilirler.” İÇERİKİMGE Şiirin içeriğinin düşünsel, toplumsal alanda olabileceği gibi “yaşamın bütün görünümlerini, bütün devinimlerini, insanın hem içindeki, hem dışındaki dünyayı” kapsayacağına değinir. Şiirin içeriği elbette düz anlatımla verilebileceği gibi imgelerle de aktarılabilir. Memet Fuat bu kullanımın aşırılıktan uzak tutulmasını yeğlemiştir: “Şiirleri imgelere boğmak, her dizeye birkaç imge yüklemek boşuna bir savurganlıktır. Düşünceler, duygular, öyküler, sözcükler, sesler, ölçü, uyak, uyum, tartım, şiirin yakalanabileceği birçok alan varken, ağırlığı salt imgeye vermek, imgeleri üst üste yığmak, en başta, onların birbirinin gölgesinde kalmalarına yol açar.(...) Birkaç şiirlik imgeyi bir şiire doldurunca ortaya çıkan şiir değil, imge salatası oluyor. Onun için de, özellikle yeni başlayanların, imgeyi işlevinden soyutlamadan, ‘düz olarak anlatılmayanı anlatmak’ için kullanmaları, bence en sağlıklı yol.” ŞİİRİNDE KENDİNİ YANSITAN OZAN Memet Fuat’ın üzerinde durduğu sorunlardan biri, ozanın kendisinin şiirdeki yeridir. Konuyu olasılıklar arasında gezinerek türlü yönleriyle ele aldığı görülür: “(a) Kendisinden hiç söz etmiyor yapıtlarında, sözcüklerle oynuyor, duygularını, düşüncelerini ele vermiyor, açık konuşmuyor, her şeyi okurun sezgisine, yorumuna bırakıyor.(...) Düşünüyorsunuz, nasıl bir kişi olabilir bu şair diye... Kafanızda hiçbir şey yok (b) Merak edip araştırıyorsunuz. Şair yapıtında göründüğü gibi bir adam değil. (...) Anlıyorsunuz ki, şiirleri gibi, şiirlerinin arkasında görünen şair de kurmaca. (c) İlginç olmak için kurmaca bir kişilik yaratmaya gerek duymayan, yaşamını bütün ayrıntılarıyla şiirlerine yansıtan şairler... Okur en çok bundan hoşlanıyor... Kurmaca şairlere de pek bir şey diyen yok gibi... Ama şiirlerinin arkasında hiç kimse görünmüyorsa bir tedirginlik duyuluyor sanırım...” “HER TÜRLÜ ŞİİR YAZILABİLİR” Sanata hiçbir sınırlama tanımadığını açıklayan Memet Fuat’a göre, “Şair, sırasında folklordan da yararlanır, başkalarının yapıtlarından da; hazır şiirsellikleri de kullanır, yaşamı da sömürür; iş dengeyi kaçırmamakta, ya da en kestirmesi, ortaya başarılı bir ürün koymaktadır.”, “Benim savunduğum belli bir şiir anlayışı yok. Kendimi bildim bileli de, (...) şiiri kendi anlayışı çerçevesinde tutmaya çalışanlarla savaşıp durdum.” der. Ozanlara yol gösterilmesine karşı çıkar, yasaklar getirilemeyeceğini söyler. Kendisinin hoşlandığı şiir yolunu anlatırken başka yolların da açık tutulmasını ister. Ancak, fark ettiği sakıncaları dile getirmekten de kaçınmaz: “Ben insansız şiirlerden pek hoşlanmam, ama insansız şiirlerin iyi olmayacağını da söyleyemem. (...) Ne var ki sürekli sözcüklerle oynayan, her şeyi örten, belirsizliklere yaslanan şairlerde arkadaki insanı görmek daha güçtür. Giderek insansızlaşabilir şiir...” “Şiirlerin başarısı öykülü ya da öyküsüz olmalarından gelmez... Kapalı ya da açık olmalarından da gelmez... Siyasayla ilgiliymiş, değilmiş; bir davası varmış, yokmuş; halkın içindeymiş, fildişi kuledeymiş... Bunların hiçbiri şiir için belirleyici değildir” der. Ozanları göz önünde tutunca, konuyu şöyle görür: “Kadan mutlu etme işlevini yüklenen bir iştir.” Şiirin yararını açıklarken şunları söyler: “Bütün yazın yapıtlarında olduğu gibi, şiirin konusu da insanlar, insanların duyguları, düşünceleri, kurdukları düşlerdir. Ama şiirde bütün bunlar son derece yoğun bir biçimde işlenir. Hiç çekinmeden, ‘Şiir yoğunlaştırmadır’ bile diyebiliriz. Demek ki şiirle ilgilenen bir kişi, insanoğlunun yoğunlaştırılmış duygu, düşünce, düş dünyasına yönelir. Bu onu öncelikle kendini tanımaya, öbür insanlarla karşılaştırmaya, benzeyen ya da benzemeyen yanlarını görmeye götürür. Hoşgörünün, daha doğru söylenişiyle ‘başkalarının kişiliklerine saygı’nın kaynağı bu bilinçlenmede yatar.” ŞİİR DİLİ “Dil Üstüne”kitabının yazarı doğaldır ki şiir diliyle de yakından ilgilenmiştir. Dil varlığı karşısında bir seçim yapacak ozana geniş özgürlük tanır: “Gündelik dilin, ortak dilin her türlüsüyle şiir yazılabileceği, yazıldığı kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçektir.” Ozanın, var olan dil yapısını, dil dağarcığını olduğu gibi kullanmasını beklemez: “Dille oynamaya, dili bir madde olarak alıp yoğurmaya en yatkın olan edebiyat türü şiirdir. Dilin gündelik yaşamdaki kullanımından uzağa düşen ürünler daha çok bu alanda görülür.(...) Şairler sever dille oynamayı. Bu oyundan şiirsel tatlar çıkarırlar.” Ancak sözcük seçiminde belli bir özeni, sözcükler arasında tutarlılığı, dile ilişkin bilgiyi de zorunlu görür: “Sözcük seçmekte çeşitli nedenlerle yetersiz kalıyorlar.(...) 1930’ları, 1940’ları yaşayanlar Türk şiirine gündelik yaşamdaki bütün sözcükleri sokabilmek için nasıl savaşım verdiklerini unutamazlar. (...) Kullanılan sözcükler arasında bir tutarlılık, bir uyum sağlamak dille ilgili bazı bilgiler edinmeyi gerektiriyor. Gençlere ise yetişme yıllarında eğitim ya da öğrenim yolluyla bu bilgiler verilemiyor. (...) Bu gençlerin şiirlerine soktukları kimi sözcüklerle (ör. Ergin Yıldızoğlu’nun şiir kitabını adlandırırken kullandığı ‘eskiz’ sözcüğü!) ben aynı mahallede bile oturmam.” ŞİİRLE EĞİTİM Eğitimde şiire önemli bir yer verilmesini öngörür: “Günümüzün insanını, toplumsal ilişkileri içinde yansıtan şiiri bir yana itmek, eğitim kurumularına sokmamak son derece yanlıştır. İyi insan yetiştirmenin en kestirme yolu, şiirden geçer.” Güzel şiirleri okutarak öğrencilerin dil, duygu, düşünce gelişimine katkı sağlanacağı görüşündedir. Bir çocukozanın kitabına önsöz yazmıştır. Öğrencilerine şiirler yazdıran bir öğretmenin bu deneyiminden övgüyle söz eder. “Eğitim süreci içinde, okulöncesinde, okulda, okul dışında çocuklara şiir okutursak, içlerinde şiir yazma özlemini uyandırırsak (başarıp başaramamaları hiç önemli değil) , kendilerini tanımalarına, başkalarının kişiliklerine saygı göstermeyi öğrenmelerine, toplumsallaşmalarına, duyarlık kazanmalarına yardım etmiş oluruz.” Eleştirmen gözüyle çocuk şiirlerine bakarken ise davranışı ölçülüdür: “Aslında şiir, işlediği gerecin, sözcüklerin anlam ilet¥ me özelliğiyle, ister istemez, yetişkin E DIŞ BİÇİMİÇ BİÇİM Memet Fuat’a göre, başarılı ozan, “yaşamdaki şiiri görebilen, şiir düşünen, şiir duyan, iç dış biçimsel şiirleştirme teknikleriyle, okura şiirsel bir içeriği aktaran” kişidir. Şiiri şiir eden öğeleri, “dışta ölçü, uyak, sesler, deyiş, istif; içte düşünceler, duygular, görüntüler, karanlıklar, tekrarlamalar, karşıtlıklar” diye özetler. “Dış biçim sanatları”, “İç biçimsel şiirleştirme teknikleri” gibi terimleri sık sık kullanır. Bunların ilkini, “ölçülü uyaklı söz söylemek, ahenkli sözler söylemek, tonlamalarla oynamak, şaSAYFA 16 palı şiir, ya da sıkı şiir, ya da bilmece şiir, ya da anlamı raslantısal olan şiir, ya da açık şiir, duygusal şiir, öykülü şiir, tarih anlatan şiir... Evet, kim ne isterse yazar...” Konuya bir yandan şiir okuru, öte yandan eleştirmen olarak nasıl baktığını anlatır: “Bir okuyucu olarak yeni şiirler arasında tadına vardıklarım da çok, varamadıklarım da. Bir eleştirmen olarak ise, ne yeni şiirden yanayım, ne de ona karşı. Bir anlama çabası içindeyim, o kadar. Yerli, yabancı eleştirmenlerin bu konudaki yazılarını okuyorum, bu yola girmiş, girmemiş şairlerle konuşuyorum. Okuduklarımı, dinlediklerimi aklımın erdiği kadar değerlendirmeye, önümüze sürülen örneklere uygulamaya çalışarak kendime göre birtakım sonuçlara varıyorum. Doğru olduğunu sandığım düşünceler doğuyor kafamda. Onları sırası geldikçe yazıyorum, yazacağım.” ŞİİRİN İŞLEVİ Onun şiir tanımı şöyledir: “Şiir en amaçsız görünen şairin elinde bile, insanlara güzelduyusal bir tat veren, insanları bu yol CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051