Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Romancı, editör Christine Jordis ile gelişen ve değişen roman anlayışı üzerine ‘Roman türlerin kralıdır’ Gallimard Yayınları AngloSakson bölümü sorumlusu, editör, Médicis ve Fransız Akademisi ödülleri sahibi denemeci, Fémina Ödülü jüri üyesi, romancı Christine Jordis Fransız Kültür Merkezi’nin davetiyle İstanbul’da bir dizi konferans verdi. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nedret Tanyolaç Öztokat’la Batı dünyasında gelişen ve değişen roman anlayışı konusunda söyleşti. “göbek bağı romanı” terimini kullandınız; eğilim bu yönde mi? Bu anlatım kadınlara özgü mü? İçe bakan, özdeneyimi aktaran romanlara bazı eleştirmenler “göbek bağı tarzı” diyorlar; ben özel deneyimin geneli kucaklayan biçimde anlatılmasına karşı değilim. Eleştirilere katılmıyorum. Çoğu iyi yazılmış, ilginç yapıtlardır, yetkin örnekleri vardır, ama tüm edebiyatı buna indirgeyemeyiz. Yine de özkurmacanın başarılı sonuçlar verdiğini kabul ediyorum. Özellikle 2009 Fémina ödülü için çok değerli kadın romanları geldi. Bu tarzı örnekleyen Catherine Millet, Christine Angot gibi ödüllü kadın yazarları anabilirim. Özellikle Fémina Ödülü için her eylül ayında elli kadar roman okuyorsunuz. Bunlar arasından sivrilenleri nasıl belirliyorsunuz? Ödül söz konusu olduğunda hemen fısıltı ve dedikodu ağı çalışmaya başlar. Le Monde gazetesinde birlikte çalıştığım edebiyat eleştirmeni arkadaşlarımdan hemen bilgi gelir. Çoğu bilinen adlardır. Haziran ayında başlar bu süreç, eylüle kadar isimler dolanır durur. Bunlar arasında bilinenler de vardır, adını yeni duyduklarımız da. kaynak sunmakla, onu zengin ve ünlü yapmakla kalmaz, yayın evlerini de yaşatırlar. Fransa’da entelektüel yaşantıyı bu ödüller canlı tutar. Kitabın satışını hızlandırır. Medyada büyük bir hareket yaratır, herkese yayarı vardır. Ödülleri yalnızca olumsuz yanıyla görmemek gerekir. Heyecan ve merak uyandırır okur kitlesinde. Bugün buna ihtiyaç var. Özellikle taşradaki okur için önemli referanstır. Onun için Fémina’da jüri olarak büyük bir sorumlulukla hareket ediyorum; en iyisini, en ulaşılır olanı seçmemiz gerek okur için. BİR YENİDEN DOĞUŞ Ë Nedret Tanyolaç ÖZTOKAT leştirmen, yayıncı ve romancı olarak günümüz Fransız romanını değerlendirir misiniz? Fransa’da roman çeşitli eğilimler altında toplanıyor. Fémina ödülü için her yıl en az 50 kitap okuyorum. Bunların arasında bir bölümü tamamen Fransız roman geleneğini sürdürüyor. Bunlar, katıksız bir öykülemeden çok, yazarın kendine ait olanı içeren, sorgulayan, içsel ve mahrem olanın üzerine kurulu romanlar. Bu tarz, Fransız edebiyatında her zaman vardı. Biraz düşünsellik, biraz felsefeyle tam bir roman kurgusu denemez buna. Orada anlatı ve roman arasında tereddüt vardır. Romanın alışılmış sınırları aşılmıştır, artık Balzac tarzı romanlar yok, şimdi daha çok kurgu içinde kurgular var, roman daha parçalı bir anlatım kullanıyor. Bazı eleştirmenler romanın anlatı ya da özkurmaca (autofiction) ile karıştırılmasına karşı. Özkurgulamayı kadın yazarlar çok kullanıyor, kişisel deneyim, anlatının temel malzemesini oluşturuyor. Çok başarılı yazarlar var. En ünlüsü Annie Ernaux, ilk bakışta mahremiyetini yazıyor gibi; babasının ölümü, annesinin alzheimer hastalığını, geçirdiği kürtajı, biten ilişkisini, doğulu bir erkeğe olan tutkusunu yazdı. Anlattığı kişilerde evrensel olanı ve bizi etkileyeni yakalıyor. Yaşadıklarını anlatırken dönemini anlatıyor, yaşadığı dönemi bize kişisel olandan yola çıkarak anlatıyor. Özellikle 2008 tarihli Yıllar (Les Années) keskin bir içe bakışı yansıtır: “Yaşam tekil bir deneyimdir, ama ortak alanda geçer”. Kendi kendisi için kendisini yazmaz, kendi özelinden başkalarına uzanan kişisel bir etnografi diyebiliriz buna. Kendisini yaşadığı kuşağın içinde tanımlar; hem döneminin hem kendisinin bir portresini yapar. Anabilim Dalımızda yaptığınız konuşmada özkurmacadan söz ederken SAYFA 18 E Türkiye’de Camus, Sartre yirminci yüzyıl Fransız edebiyatının en iyi bilenen yazarları; şu anda Fransa’da nasıl algılanıyorlar? Önceki kuşağı söylüyorsunuz. Gallimard’daki görevim gereği çağdaşlarla ilgileniyorum, yükselen yazarları izlemeye çalışıyorum. Güncel olanla ilgiliyim ama tabii önceki kuşak çok önemli. Düzenli olarak birçok yazar yeniden doğuyor. İki yıl önce Simone de Beauvoir’ın doğum günü dolayısıyla, yayından söyleşiye, sergiden toplantılara, tüm bir kültürel mekanizma işledi. Sartre Fransa’da hep gündemdeydi. Camus ise tersine, ROMAN EĞİLİMLERİ uzun süre kenarda kaldı, ama ölümünden sonra yayımlanan İlk Diğer roman eğilimleri nelerdir? Yaşanmışlığın yanı sıra başka ne gibi Adam’la Fransız sahnesine çok güçlü konular gözlemliyorsunuz? bir dönüş yaptı. Şimdi her yerde Camus’den söz edilmesini hayretle izliYaşanmış deneyim her yazının teyorum. Az önce adını andığım romanmelinde zorunlu olarak yer alır. Oracılardan fazla söz edilmiyor, sadece dan sonsuza gidebilir yazı. YaşanmışCamus’yü izliyoruz; göz kamaştırıcı lık temeldir ve özkurmacayı oluştubir yeniden doğuş. rur. Ben bu akıma yakın duruyorum. Ancak bu türe karşı 2007 yılında büBu değişimini nasıl açıklarsınız? yük bir karşı çıkış ya Sartre ve Beauvoşandı. “SaintMalo ir’ın gölgesinde, o döEtonnants Voyagenemde Camus’nün urs” Festivali’ni dükendi halinde iyi niyetzenleyen Michel Le li bir insan gibi gösteBris önderliğinde, rildiğini düşünüyorum. J.M.G.Le Clézio ve Cezayir’le ilgili tavrı o Edouard Glissant’ın dönemde takdir edilda aralarında bulunmedi, komünistlikten duğu, Fransız dilinde ayrılması eleştirildi. yapıt üreten kırk beş Oysa çok dürüst bir kadar yazar sert bir insandı. Yükselen demanifesto yayımladı; ğerlerden, modalardan Haiti’den Afrika’ya, uzak durdu. AlçakgöAvrupa’dan Amerinüllüydü. Oysa şimdi ka’ya kırk beş yazar onun bu dürüstlüğü bu tepki çerçevesinde takdir ediliyor. Sartre buluştu. 16 Mart ise sonuna kadar ko2007’de Le Monde münizmi savundu, oysa 1950’lerde Goulag gazetesinde yayımlaJordis, Fransa’da edebiyat ödüllerinin (Goncourt, Medicis, Fémina, Renaudaut) biliniyordu. Sartre nan manifesto çok ses Christine önemli kurumlar olduğunu, yalnızca yazara maddi kaynak sunmakla, onu zengin ve ünkültü yavaş yavaş ¥ getirdi. Öznel edebi lü yapmakla kalmayıp, yayınevlerini de yaşattığını söylüyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051 yatın karşısında, “dünya edebiyatı”ndan yana bir tavır söz konusuydu. Fransa’da bugün gözlemlenen diğer roman eğilimleri nelerdir? Bu sözünü ettiğim akım, dünyayı, evrensel olanı anlatan romanları kapsıyor. En ünlü örneği Nobel ödüllü Le Clézio. Öznelliğe dayalı, kendi üzerine kapanan bir edebiyatın karşısında, dünyayı kucaklayan bir edebiyat... Fransa’da öznel ve evrensel olan bu iki eğilimin yanında, bir üçüncü roman türü de var ve çok güçlü. Fransız yerelliğinin içine yerleşen romanlar bunlar. Efsaneleşmiş bir yerellik, yöredir anlatılan, Türkçeye çevrilmemiş olması doğal. Pierre Michon, Richard Millet, P.Bergougnoux gibi yazarlar, kendi geleneği içinde, diyalekte de yer vererek bir bölgeyi derinlemesine anlatırlar. Fransız edebiyatının düzyazı ustalarıdır bunlar. Fémina gibi saygın bir ödülün jürisinde yer alıyorsunuz ve ödüllü bir romancısınız. Ödülle yapıt ilişkisini değerlendirir misiniz? Fransa’da edebiyat ödülleri (Goncourt, Medicis, Fémina, Renaudaut) önemli kurumlardır ve çok önemli işleve sahiptir. Yalnızca yazara maddi