25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Hazırlayan: Mavisel Yener Gülten Dayıoğlu’ndan yazının ve yaşamın kucaklaştığı bir yapıt Ë Mavisel YENER ülten Dayıoğlu, ilk çocuk kitabı Bahçıvan’ın Oğlu’ndan (1963) bu yana okurlarıyla el ele, yürek yüreğe… Dayıoğlu son kitabı Yaşadıklarım Ve Düşlediklerim’de yetmiş iki kitabının yazılış öyküsünü anlatmış. Okurlarının ona en çok yönelttiği “Bu kitabı nasıl yazdınız?”, “Fadiş siz misiniz?”, “Mo diye bir yaratık var mı?” gibi sorulara yanıt vermiş. Bunun yanı sıra yaşam öyküsünü de samimiyetle paylaşmış. Yazmanın, yaratmanın sevincini, heyecanını, coşkusunu aktarırken eğitmenlikten gelen birikimini kitaplarında nasıl kullandığını ayrıntılarıyla anlatmış. Bu çok renkli serüvene dalmadan önce, yapıtını hazırlarken hangi ilkeleri benimsediğini vurgulayan bir yazı kaleme almış. “Anlatımda bazen ben öne geçiyorsam da kısa bir süre sonra özelimle ilgili konuların esere hazırlık niteliğinde olduğu ortaya çıkıyor,”diyor. Yaşadıklarım ve Düşlediklerim’de yapıtların oluşum süreci anlatılırken kuru bir zaman dizgesine bağlı kalınmamış, belleğin derinliğindeki anılar akıcı bir biçimde okurla paylaşılmış. 50 yıla yaklaşan yazın hayatı, yetmiş iki kitap… kolay değil her şeyi anımsamak. Kitabı elime aldığımda elli yıla yaklaşan bu serüven için ayrıntılı bir günlük tuttuğunu düşündüm Gülten Dayıoğlu’nun. Fakat böyle olmamış, bu tür bir günlükten kitapta söz edilmiyor. Eserlerinin yazılış öykülerini içeren bu kitabı yazmaya karar verdiğinde ilk adım olarak yetmiş iki kitabını tekrar okumuş. Bunu yaparken de “bellek katmanlarımın kapılarını yumrukluyordum,” diyor. Neyse ki, belleği onu eli boş döndürmemiş. Yıllar yılı uykuda bekleyen anılar, tatlı tatlı esneyerek uyanmışlar. Dört yıl önce Gülten Dayıoğlu ile yaptığımız, Maviada dergisinde yayımlanan bir söyleşide demişti ki; “İnancıma göre kitap, çocuğu ve genci, tek ya da birkaç alanda değil, tümden kuşatır. Okur kitapla dilini, düşünce, algılama, yargı oluşturma, sorgulama düzeylerini geliştirir. Bilgisini artırıp belleğini zenginleştirir. İnsan tiplerini tanıma olanağı bulur. Yaşam içinde akıp giden türlü sorunlarla bunların bin bir çeşit çözüm yollarına tanık olur. Olumlu olumsuz pek çok deneyim edinir. Merakı bilenir, coşkusu tetiklenir. Hayal kurma yetisi şahlanır. Kısacası türlü besinlerle nasıl bedensel gelişimi sağlanırsa, çeşitli kitaplarla da zihinsel, ruhsal ve duygusal yapısı beslenip gelişir. Özetlersek, kitaplar, çocuk ve genç okura yaşama değin ipuçları vererek onu hayata hazırlar.” Yaşamla ilgili ipuçları veren o yapıtların yazılış serüvenine yelken açıyoruz Yaşadıklarım Ve Düşlediklerim’de. Yazmak Gülten Dayıoğlu için bir yaşama biçimi. Yazmanın nasıl bir emeğe gereksinim duyduğunu bir kez daha düşündürüyor kitap. Kısa bir öyküden uzun soluklu bir romana değin her yapıtın yazımını nelerin tetiklediği okumak heyecan verici. Bir kitabı yaşadıklarımı ve düşlediklerimi harmanlayarak yazarım, diyen Dayıoğlu’nun yazı hayatının ilk yıllarındaki yapıtlarına baktığımızda kurguların uzamının, kırsal, köy, kasaba iskeletli olduğunu görüyoruz. Sonraları biraz daha farklılaşıyor ve fantastik kurguya uzanan bir serüven haline geliveriyor yazma yolculuğu. Bu değişim, bilinçli bir çabanın ürünü. Çünkü Dayıoğlu iyi biliyor ki yaşam değişim ve dönüşüm demek. Onun yazarlık anlayışında hep aynı biçemle yazma çabası yok, kendini tekrarlayan bir yazar olmak istemiyor, bunu başarıyor da. Yaşadıklarım ve Düşlediklerim’de, sınırlarını nasıl genişlettiğini anlatıyor. Dünyayı gezmesi, uluslararası fuarlarda gözlem yapması kitaplarına yeni soluklar getirmiş. Gülten Dayıoğlu’nun yazma serüvenini okurken bir yandan da Türk çocuk edebiyatının geçtiği “dikenli yol”ları görüyoruz. Çocuk ve gençlik edebiyatının edebiyat türü olarak bile kabul edilmediği bir dönemde “ille de çocuk edebiyatı” diye direnmiş bir yazar o. “Beni ‘çocuk kitabı yazmayı çocuk edebiyatı olarak değerlendirmen yanlış. Çünkü çocuk edebiyatı diye adlandırılan bir edebiyat dalı yok. Çocuk kitapları da edebiyatın genel kapsamı içinde yer alır,’ diyerek, öyle bir hırpalıyorlardı ki!..” (s.24). Dayıoğlu, böyle bir dönemde çocuk edebiyatının çocuk kitaplarını kapsayan özel ve özgün bir edebiyat dalı olduğuna inanmış, savaşım vermiş. Yayınevlerinin yurtdışı bağlantısının olmadığı, dernek ve yazar örgütlerinin yazara sahip çıkmadığı dönemlerde eserlerinin yabancı ülkelerde de yayımlanması için bireysel atılımlar yapmış. Yapıtları İngiliz, Alman, Macar, İsveç ve Rus dillerine çevrilmiş. Kitapta Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin (ÇGYD) kuruluş serüvenine de yer vermiş Dayıoğlu. Bu fikrin nasıl doğduğunu, kimlerin destek verdiğini anlatmış. “Çocuk edebiyatı alanındaki ürünlerimizle yurtdışına açılabilmek için dernek ilk adım olacaktı. Bu hedef doğrultusunda, çocuk edebiyatına gönül vermiş kişiler, belli aralıklarla toplanmaya başladık. Bu toplantılarda derneğin çekirdeğini oluşturan; Prof. Dr. Meral Alpay, Nabey Önder, Nadir Ergin Telci, Gülten Dayıoğlu, Can SAYFA 28 Cumhuriyet Çocuklarından Mektuplar... Betül Öğük, 13 yaş, İzmir, Altıntepe İlköğretim Okulu Merhaba kitap kurtları. Size “Bir Küçük Osmancık Vardı” isimli eserden bahsetmek istiyorum. Kitabın yazarı Hasan Nail Canat. Küçük bir hikâye kitabına benzemesine rağmen içinde küçük hikâyeler barındıran bir roman. Ben en çok “Meçhulden Gelen Çocuk” ve esere adını veren bölümü beğendim. Bu eseri mutlaka okuyun çünkü epey sürükleyici. Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle. Hoşça kalın! Derya Bice, 12 yaş, İzmir, Altıntepe İlköğretim Okulu Merhaba sevgili kitapseverler. Jack London’ın “Vahşi Dünyanın Çağrısı” adlı kitabını okudum ve çok beğendim. Kısa sürede Buck Kuzeydeki en ünlü kızak köpeklerinden biri olmuştu ama Kuzey vahşi bir yerdi. Ormanlarda kurtlar özgürce dolaşıyordu. Eserde Buck’un diğer kişilerle olan ilişkileri, kamptaki köpeklerle mücadeleleri heyecan öğeleriyle birlikte verilmiş. Bir gün bu kitabı görürseniz mutlaka alıp okuyun. Soluk soluğa okunacak hakikaten sürükleyici bir eser çünkü. İyi okumalar! Canberk Girgin, 12 yaş, Samsun, 23 Nisan İlköğretim O. Merhaba Cumhuriyet Çocuk. Ben Cemalettin Kavaklıgil’in Dedem Korkut Hikâyeleri’ni okudum. BirYay yayınevi tarafından basılmış. Kitapta eski zamanlarda yaşayan Türklerin yaşayış biçimleri ve kültürleri anlatılıyor. Kitapta en beğendiğim kişi Dede Korkut. Çünkü o bilge biri ve insanlara doğru yolu gösteriyor. Kitapta beni en çok düşündüren şey Dede Korkut’un gittiği her misafirlikte birinin kalkıp ona “Dede Korkut kabrin kazıldı” demesiydi. Çünkü neden her yerde ona böyle dendiğini merak etmiştim. Bana alışılmadık gelen şey Dede Korkut’un daha ölmeden kendi mezarını kazmasıdır. Çünkü kimse ölmeden mezarını kazmaz. Bu kitabı okuyarak pek çok bilgi alabilirsiniz. İpek Suluova, 10 yaş, Ödemiş, Ödemiş İlköğretim O. Kitabımın adı: Esrarlı Kulübe. Thomas Brezina yazmış. Bu kitabı çok sevdim. Sevmemin iki nedeni var birincisi, maceralar yaşayan Bobs’ı çok sevdim. İkincisi de dört kafadarlar takımının başından geçenler çok heyecanlı. Bu kitapta çocuklar gizli dağın ardındaki esrarlı kulübe söylentilerine dayanamayıp yola çıkıyorlar. Başlarına türlü bela geliyor. Ama kafadarlar bu belalardan sıyrılıyorlar. Macera türü kitaplardan hoşlandığım için kitabı sevdim. İlke Okan, 10 yaş, Ödemiş, Ödemiş İlköğretim Okulu Ben Ekrem Güneş’in Arada Kalanlar adlı kitabını tanıtacağım. Kitap Tudem Yayınları’ndan çıkan bir roman olup Ertem matbaasında basılmıştır. Bu kitapta parçalanmış aile içindeki bir çocuğun yaşadığı olumsuz olaylar, çok gerçekçi ve etkileyici bir dille anlatılıyor. Okuyucu kendini mutlu bir aile özlemi çeken Hakan’ın yerine koyuyor. Bir yandan onun yaşadıklarına üzülüyor, bir yandan da ben olsaydım ne yapardım diye düşünüyor. Hakan’ın yaşadığı duygular çok yalın bir dille ifade ediliyor. Yazar diğer kitaplarında da olduğu gibi hem düşündürüyor hem öğretiyor. Devrim Aras, 10 yaş, Bursa, Özel Çakır İlköğretim Okulu Okuduğum kitabın adı Hayaletten Mektuplar. Yazarı: Mavisel Yener. Uçanbalık Yayınevinde basılmış. En beğendiğim karakter Fidan’dır. Fidan gözlük takmaya can atıyordu. Aynı benim gibi. Bu öyküde beni düşündüren şey; Meltem’in resmini kimin karaladığıdır. Gerçekten, şu ana kadar okuduğum en güzel kitaptı. Herkese yürekten öneriyorum. Selen Yeldan, 8 yaş, Ankara Merhaba. Ben Tanrıların Yurdu Ege isimli kitabı okudum. Yazarı Hasan Barışcan. Resimleyen Zafer Temuçin. Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkmış. Bu kitapta değişik ve eski masallar var. En sevdiğim masalın adı: Yedi Uyurlar. Efes’te yedi genç ve bir köpek üç yüz yıl bir mağarada uyumuşlardı. Ben geçen yaz o mağarayı gezdim ve onların nasıl uyuyup kalktıklarını hayal ettim. Sanki gerçekten olmuş gibiydi. Çok heyecanlandım. Diğer masallar da çok heyecanlı ve gerçek gibi. Bu güzel kitabı herkese öneriyorum. Sevgiler. Ece Yeldan, 7 yaş, Ankara Merhaba! Mary Pope Osborne’un Sihirli Ağaç Evi serisinden Günbatımında Kılıç Diş adlı kitabı okudum. Doğan Egmont Yayıncılık’tan çıkmış. Bu kitapta en sevdiğim Kılıç Diş. Çünkü benim en sevdiğim hayvan türü kedidir. Öyküde en heyecanlı ve ilginç bölüm: Büyücünün Hediyesi. Bu bölümün sonunu çok merak etmiştim. Sizin de bu kitabı merakla okuyacağınızı düşünüyorum.? Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 Kuştepe/ İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com CUMHURİYET KİTAP SAYI 1051 G Göknil, Serpil Ural, Fatih Erdoğan, Ayla Çınaroğlu gibi isimler yer alıyorlardı. Her ne kadar kurucu üyeler arasında adı yer almasa da Yalvaç Ural, derneği oluşturma toplantılarına katılıp yararlı önerilerde bulunmuştur. Öyle ki, toplantılardan birinde, parasal sıkıntıya çözüm aranırken, ben Fadiş’in yıllık gelirini derneğe verme önerisinde bulunmuştum.” (s. 26). ÇGYD’nin bugün daha da güçlenerek nitelikli çocuk yayınlarının üretimini özendirdiğini ve yurtdışı etkinliklerde varlık gösterdiğini biliyoruz. Gülten Dayıoğlu, çocuk ve gençlik edebiyatı kültürünün gelişmesine katkıda bulunmak ve seçkin eserlerin ortaya çıkmasına destek vermek amacıyla Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nı da kurdu. Vakıf düzenlediği ödüllü yarışmalarla adını çocuk yazını tarihine şimdiden yazdırdı. Yaşadıklarım ve Düşlediklerim, yalnızca Gülten Dayıoğlu’nun kitaplarını nasıl yazdığını merak eden okurların değil aynı zamanda yazma eylemi üzerine kafa yoran herkesin ilgisini çekecek nitelikte. Yazarın kitaplarındaki kahramanları nasıl yıllar yılı kafasının içinde taşıdığını, kılı kırk yaran titizliğini okurken edebiyata olan saygısını, tutkusunu görüyoruz. Yazmanın eğlendirici yanına vurgu yaparken yorucu bir çaba, kimi zaman çileli bir yolculuk olduğunu da okuruyla paylaşmış. Kitap bu yolculukta onu hiç yalnız bırakmayan okurlarına ithaf edilmiş. Yıllar önce yaptığımız bir söyleşide “Siz bir öğretmensiniz. Öğretmenliğiniz sırasında yazmaya başladınız, Hangi mesleğiniz daha ön plana geçiyordu yüreğinizde? Aldığınız ödüllerden en çok hangisi değerli sizin için?” diye sorduğumda verdiği yanıt okurlarını koyduğu yeri göstermesi açısından önemli, buraya da alıyorum: “Öğretmenlikle yazarlık öylesine iç içe ki!.. Çünkü hedef kitlemiz çocuk ve genç. Yüzümüz hep onlara dönük. Doğrusu, yazarlık ve öğretmenliği birbirinden ayıramıyorum. Öğretmenliği çok severek yaptım. Yazmayı ise yaşam biçimi edindim. Ödüller yazarı onurlandırırken, daha iyi ürünler verme yönünde tetikler. Ve yazara sorumluluk yükler. Benim için her ödül değerli. Kitaplarımın, ülkemizin dört bir yanında okunması ise en büyük ödül. Hele hele, okurlarımdan, ana babalardan ve öğretmenlerden gelen, sevgi, coşku ve övgü dolu emailler, mektuplar, telefon ve fakslar, telefonlar!..” Kitaba yalnızca “anılar” demek haksızlık olur, “otobiyografi” de diyemeyiz. Yazar, kitapların yazılış serüveni sırasında kimi zaman özel hayatına da girmek zorunda kalıyor elbette. Bunlar nasıl yazılmalı, neresinden tutulmalı, neyi, nasıl, ne kadar anlatmalı, bu zor işin başarıyla üstesinden gelmiş Dayıoğlu. Daha önce okuduğunuz anı kitaplarına benzemeyen, farklı bir dil, anlatış, kurgulama ve yapı yaratmış. Bu kitabı okuyunca, çağımız Türk çocuk edebiyatının önemli köşe taşlarından olan bir kadın yazarın, iç ve dış hallerinin ipuçlarını yakalıyor, geleneğin ışığında çağdaş yaratımlarla çocuklara seslenmiş Dayıoğlu’nun kişiliğinin izini sürüyoruz. Kitabın bir başka özelliği de ülkenin sosyolojik, ekonomik durumunu belgesel biçimde yansıtan bir yapıt olması. Örneğin, 1960’larda başladığı Fadiş’i yarışmaya göndermesi için daktiloyla yazılmış altı adet kopya gerekir. Ne var ki yazarın daktilosu yoktur. Okul müdüründen okulun daktilosunu rica eder. Müdür devlet zimmetli malı eve götürmesini pek hoş karşılamaz ama yine de bu isteği geri çevirmez. Sonrasını bakın nasıl anlatıyor: “Erika marka daktilo kocaman sandık gibi bir şey. Üstelik kapağının sapı kırık. Cumartesi günleri, daktiloyu kucaklayıp midemin üstüne yerleştiriyorum. Bomonti’den Nişantaşı’ndaki eve taşıyorum. Annem çocuğu oyalarken eşimle birlikte, sabahtan gece yarılarına değin Fadiş’i temize çekiyoruz. O, makinede yazarken, ben de metni defterden okuyorum. Pazartesi sabahı yine daktiloyu yüklenip müdüre teslim ediyorum. Yorulmak sözcüğü bir yana, bu işi yaparken öyle bir sevinip kıvanıyorum ki! Kanatlanıp uçasım geliyor. ‘Daktiloyu taksiyle taşısana’ diyenler olabilir. Ben de onlara ‘Taksi parası nerede?’ derim.” (s. 47). İşte böylesi içtenlikli bir dil karşılıyor bizi Yaşadıklarım ve Düşlediklerim’de. Yazının ve yaşamın kucaklaştığı bu kitabı okursanız mutlaka bir yerlerinde kendinizi de bulacaksınız. Sevgili Gülten Dayıoğlu, sağlıklı yaşayın, nice kitaplarınız ve o içtenlikli tavrınızla hayatı, edebiyatı, “insan” olmayı duyumsatın çocuklara. ? www.maviselyener.com * Yaşadıklarım ve Düşlediklerim, Gülten Dayıoğlu, Altın Kitaplar, 316 s., 2010.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear