Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cevat Çapan’dan ‘Ara Sıcak’ Şiirin doyumsuz tadıyla Cevat Çapan, önceki şiirlerinde olduğu gibi Ara Sıcak‘taki şiirlerinde de özne olarak seslendiği insanı, nesnelerle kaynaştırarak kurgulamış; bu da, tadına doyum olmayan ayrı bir tat katmış dizelerine. O nesneler de, her gün çevremizde burun buruna geldiğimiz, bize yakın duran eşyalarımızla, kuşlar, ağaçlar, rüzgâr, deniz ve ırmak ve ayrıca, rengarenk bitkiler olabiliyor. lık katıyor şiirine: “Yolun sonu görünse le, içindeki şiir dolu de, aştığım/ karlı dağın dibinde/ soludünyanın sıcaklığını ğum yetmez/ kavuşmanın sevincini/ aynen yansıtıyordu usulca fısıldamaya” (Başo’un Öğrenciçevresine. Değerli holeriyle, Sayfa 35 36). camız, çeviri şiirleriyle Yaşlılığına kavuşma anında duyduğu uğraşıyordu daha çok hüznü, sevince dönüştürerek anlatmaya ama, 1980 yılından bu çalışıyor, şiir okuruna. Bundan güzel yana kendi şiirlerini de kitaplaştırmaya hangi sözcükler yansıtabilir ki bu güzel başladı. 1985 yılında Dön Güvercin Dön adlı ilk şiir kitabıyla 1986 da Behduyguyu okuruna? İşte şiirin tansıklığı çet Necatigil Şiir Ödülünü aldı. 1989’da da buradan ileri geliyor ya. Aslında şiir, ikinci şiir kitabı Doğal Tarih’i , üçüncü dizeler içinde oluşturulan müziğin ritşiir kitabı Sevda Yaratan’ı 1994’te, dörmiyle sözcüklerin dans etmesi değil midüncü şiir kitabı Ne Güzel Yolculuktu dir bir bakıma? Sanatın özünde var Aklımdan Çıkmaz’ı 2001’de, 2007 yılınolan hayatın diyalektiği, yeni yaratılar, da ise Bana Düşlerini Anlat ve toplu şiyeni söylemler üzerine kurulu olduğuna irler kitabını yayımladı. göre, şair de elbet yeni söylemlerle kenBu kitaplarının dışında birinci, ikinci di üstüne düşeni yapacaktır, kuşkusuz. ve üçüncü kitaptan yaptığı seçkiler O da, sanatı bütünleyen estetiğin kendiFransızcaya çevrilerek L’hiver est fini ne sunduğu güzelliği sözcüklerine aktaadıyla 1996 yılında yayımlandı. Uzun rarak, şiiri bencilliğin odasına hapsetsüredir Cumhuriyet Kitap’ta yayımlameden, onu anlamsız kılmadan yapamayı sürdürdüğü “Şiir Atlası”na gelen caktır hem de. Bu bağlamda Cevat Çaçeviri şiirlerin de bir bölümünü kitapan, şiirini kurgularken sanki okurun plaştırdı. Türk edebiyatına ve şiirine bu duygu ve düşüncelerini daha önceden kadar büyük katkı sağlayan bir insanı sezinliyormuş da bunları dizeleri arasıher anımsayışımda, yüreğimin duygu na serpiştiriyormuş gibi bir izlenim yayüklü tellerinden bir alkış sesi yükseliratması, şairliğinin başarısı yanında, yor, kendisine. Şiirde lirizmin en güzel okurun üzerindeki etkisini daha da artıörneklerini sunan Cevat Çapan hoca, rıyor bana göre. yazdığı onca güzel dizelerinin arasına BEKLENMEYEN KONUK: ŞİİR yeni şiir kitabı Ara Sıcak’la yeniden katılıyor, yeniden tatlandırıyor şiir dünyaYeri gelmişken Ara Sıcak’ın ne anlamızdaki yerini: “Desenler çiziyordum o ma geldiğini de açıklığa kavuşturmakta günler defterime/ akkuğular, cerenler/ yarar var, sanıyorum: Eskiden, İstansesini dinler gibi dinliyordum/ gecenin sessizliğini/ ağlayan salkımsöğütleri/ Kartaca yanıyordu çok uzak bir zamanda/ tek başına/ bir yandan bir şarkıyı düşlüyordum/ birlikte söylerken aranağmesiyle/ neredeyse bir gülümseyişi ölümsüzleştireceğimiz.” Önceki şiirlerinde olduğu gibi bu kitaptaki şiirlerinde de özne olarak seslendiği insanı, nesnelerle kaynaştırarak kurgulamış; bu da, tadına doyum olmayan ayrı bir tat katmış dizelerine. O nesneler de her gün çevremizde burun buruna geldiğimiz, bize yakın duran eşyalarımızla, kuşlar, ağaçlar, rüzgâr, deniz ve ırmak ve ayrıca, rengarenk bitkiler olabiliyor. En büyük özelliği de, bu kaynaşmanın arasına sevgiyi serpiştirmiş olması; bu da, okurun dizelerdeki duygusallıkla kendini özdeş kılmasına yol açıyor. Oktay Rıfat’ın, Melih Cevdet Anday’ın, Cemal Süreya’nın, Turgut Uyar’ın, Gülten Akın’ın, Edip Cansever’in, daha çok da Behçet Necatigil’in şiirlerinde de bu özellikleri görmeniz olasıCevat Çapan, şiirini kurgularken sanki okurun duygu ve lığı varsa da, Cevat Hocamızın yudüşüncelerini daha önceden sezinliyor ve bunları dizemuşak ve içsel sesi, daha bir ayrıca leri arasına serpiştiriyormuş gibi bir izlenim yaratıyor... bul’da var olan Rum meyhanelerinden kalma bir alışkanlığın bugünlere dek sürüp gelmesinden başka bir şey değil aslında bu olay. Akşamcılar bunu daha iyi bilir ya; rakı masası muhabbetinin koyulaştığı anda mezeler de tükenmeye başlar, sanki muhabbetin tadına yeni bir tat katıyormuşcasına hamurdan ya da etten yapılma mezeyi sıcak sıcak servis ederlerdi masalara Rum garsonlar. O anda, herkes susar, yüzlerde hafif bir gülümseme dolaşır, gelen ara sıcağın tadına bakılır, rakılar yudumlanır ve muhabbet kaldığı yerden tekrar başlayıp koyulaşırdı… Sanırım Cevat Hocamız da, tadına doyum olmayan dizelerinin arasına, ayrı bir tat daha katmayı düşünmüş olmalı ki, bu yapıtının adını “Ara Sıcak” koymuş. “Bir orman düşünürdüm saçlarını koklarken./ Bir ses bırakırdım bulman için kulağının dibine/ uyurken daldığın düşlerden.” Sevgilinin kulağına fısıldar gibi söylenen bu sözcüklerin aslında, yitirilen bütün sevdiklerimizin hüzünlü vedasına yakılan bir ağıtın ön dizeleri oluşu, kimin aklına gelir ki? Ama, şiirin aklına gelir elbette. Hele bu Cevat Çapan şiiri olursa. Ünlü Rus şair Turgenyev, şiir için ne diyor bakın: “Güzel şiir, gerçek olmayanı terennüm eder, ama bu terennüm ettiği şey hem gerçekten daha güzeldir, hem de gerçekten daha gerçektir.” İşte şiirin asıl işlevi de budur, bence. Ara Sıcak içinde dolaşırken, beni etkileyen bir şiir daha takılıyor gözlerime; onu paylaşmak isterim: “Bir dağdan iner gibi yavaşça/ atını bağlayıp avludaki asmaya/ odaya sessizce giren bir düştü babam/ Ben denize bakardım yarı uyanık/ annemi çocukluğunda iskelede bırakıp/ uzaklaşan gemiye/ Başka yerlerde, başka düşler canlanırdı...” Bu şiirde şairin, ölen babası için yazdığı dizelere tanık oluyoruz, “odaya sessizce giren bir düştü babam” derken. Yıllar öncesine yitirdiği babasına duyduğu özlemin yaktığı ateş, Cevat hocamızın yüreğine düşen sessiz bir düş olabiliyor bazen, şiirin o gizemli diliyle. “Şiir, tıpkı bir armağan gibi beklenmediği bir anda, ansızın çıkıp gelebilir mi?” diyor şair Resul Hamzatov. Şiir, beklenmeyen bir konuktur bazen, geçip karşısına oturuverir insanın. Hatta bir canlı varlık gibi karşılıklı söyleşir şairiyle; anlattığı hüzünlerini, sevinçlerini paylaşır onunla, yakın dostluk kurar. İşte, böylesine güzel bir Ara Sıcak Cevat Çapan ustadan sizlere. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış 36 şiirden oluşan bir demet. Her dizesinde apayrı tatlar bulacağınız bir menü. ? Ara Sıcak/ Cevat Çapan/ YKY/ 72 s. Ë Mehmet Sadık KIRIMLI iir ilkesi, insanın üstün bir güzelliği özlemesidir. Bu ilke bir çoşkunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. Bu çoşkunluk aklın yoğurduğu gerçekliğin dışındadır” diyor ünlü Fransız şair Charles Baudelaire, şiir üstüne yazdığı bir yazısında. Cevat Çapan hocamızın şiirlerini okurken de onun nasıl üstün bir güzelliği düşleyerek şiirlerini yazdığını, hemen algılıyorsunuz. Çünkü o, yumuşak ve içsel sesiyle arayıp bulduğu dizeleri, coşkunlukla hazırladığı güzellik hamurunda yoğurarak duygu seli içinde tattırıyor okuruna. Bir şiirin güzelliği bence, okuyucusunun belleğinde bıraktığı tadın ve anlamın güzelliğiyle ölçülür. Yoksa o şiir bana göre, sıradanlığından öteye gidememiş, demektir. İnsanlık tarihi kadar eski olan şiir, bir tansıktır! Onun bu tansıklığı, özündeki bilinmezliğinden ileri gelir. Anımsayanlarınız vardır belki, “Şiiri duyuyorum, hatta görüyorum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yapıyorum da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa düşüyorum. Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bir bilen yok” demedi mi, şair ve yazın insanı Melih Cevdet Anday? Ama, Cevat Çapan şiirinde bu tansık kapalı bir kutu değil; aksine, giderek şiirin bütününe yayılmış imgelerle esinden çok akla, düşünceye yaklaşarak yazılmış birer dizeler geçididir. ÇAPAN’IN TANSIK DİZELERİ Cevat Çapan’ı 1960’li yıllarda üniversiteyi yeni bitirdiğim zamanlarda, varlık dergisinin kurucusu ve yayımcısı rahmetli şair ve yazar Yaşar Nabi Nayır zamanında yayımladığı o ilk şiirleriyle tanıma mutluluğuna erişmiştim. Daha sonra Adam Sanat dergisinde, şair Cemal Süreya’nın yayımladığı Papürüs’te ve daha birçok edebiyat dergisinde, sevgili hocamızın şiirlerine rastlar olmuştum. Onun şiirlerini izleyip okumak, ben de tiryakilik haline gelmişti. “Çöl, Sevda Yaratan, Melih Cevdet Anday’a 80 yaş kutlaması” gibi belleğimde tazeliğini koruyan güzel şiirlerdi hepsi de. Daha sonra kendisini de yakından tanıma olanağı buldum; gülümseyen yüzüySAYFA 8 “Ş CUMHURİYET KİTAP SAYI 1043