25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

D (Melih Elal’ın anısına) eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Şiir değişimleri iire ilgi duyan herkesin kendine göre bir beğenisi vardır. Bu değişik beğeniler şiir anlayışlarında yeni oluşumlara yol açar. Salâh Birsel, “Şair yeni beğenisi olan adamdır” der. Yeni bir beğeni şiir diline değişik anlatım olanakları kazandıracaktır. Giderek alıştığımız şiir anlamını yitirmeye başlayacaktır. Alıştığımız şiir nasıldır? Belki aşırı duyarlığı, gözü yaşlı içtenliği ile “şairane” dediğimiz, insanı kolay etkileyen bir şiir. Belki gücünü konusundan alan; yiğitlik, gizemcilik, gerçekçilik gibi anlayışların öne çıkması. Yeni bir şiire yönelen ozan, alışmadığımız şiir anlayışını açıklamak ister. “Piyale”nin önsözü niteliğindeki “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar”ı yazar Ahmet Haşim gibi. “Garip İçin” bir önsöz yazmaya gereksinim duyan Orhan Veli gibi. Günümüze doğru her yeni anlayışı açımlamak, şiire nasıl bakılacağını öğretmek nice ozanların görevi haline geldi. Salâh Birsel, kendi şiirine göndermede bulunsa da, “Şiirin İlkeleri”ni yazarken şiirbilime geniş açıdan baktı. Şiirin sorunlarını tek tek gözden geçirmeyi ilke edindi. “Şiirin İlkeleri” 1952’de yayımlandığı zaman, şiirbilim alanında bir ilki gerçekleştiriyordu. Ş BURSA’DA BİR EDEBİYAT ORTAMI Kuşkusuz edebiyatın kapsamı içinde şiirin özel bir alanı var. Edebiyat dergileri arasında şiirle ilgilenenler yalnız şiir yayımlamıyor, şiir üzerine değişik yorumlar getirerek yeni şiir anlayışlarına kapı açıyor. Hep yinelemişimdir: Artık taşra anlayışı önemini yitiriyor. Taşrayı kafamızdaki dar düşüncede aramak gerek. Taşra dergileri bir edebiyat ortamı oluşturması bakımdan da özel bir önem kazanıyor. Bursa’da çıkan, Şubat 2010’da 122. sayıya ulaşan AKATALPA’nın “Şiir ve Eleştiri” dergisi olarak özel bir yeri var. Bir dergiyi 10 yıl, düzenli yayımlamak kolay iş değildir. Ama AKATALPA’nın yayımlanmasında emeği geçen, genç yaşta ölüme yenilen Melih Elal’ı özellikle anımsamamız gerekir. Şiiri yaşamasının anlamı haline getiren İhsan Üren’i, onun sürekli desteklerini de unutamayız. Kuşku yok ki, AKATALPA çevresinde, Bursa’da bir edebiyat ortamının oluşmasında Ramis Dara’nın çabaları ayrıca değerlendirilmelidir. “Edebiyatçılar Derneği”nde sorumluluk aldığım yıllarda Bursa’daki edebiyat çevresini yakından tanımak olanağını bulmuştum. Nahit Kayabaşı gibi gönül insanını, Halide Yıldırım gibi iyi bir ozanı orada tanımak mutluluğuna ermiştim. Her işin daha iyi gelişme göstermesi için takım çalışmasına gereksinim olabilir. Ama edebiyat, özellikle şiir, kişisel çabanın ürünüdür. Gene de bir edebiyat ortamının oluşması, tek tek ozanların gelişmesini de kolaylaştırabilir. Dar çevrelerin yazgısı mı demeli, kimi edebiyatçıların kendini biraz önemsemesi mi demeli, taşradaki edebiyat çevrelerinde zaman zaman çözülmeler olur. Dahası, bu çözülmeler düşmanlıklara bile dönüşebilir. Ramis Dara, kendindeki engelleri aşmasını bilen bir olgunluğa eriştikten sonra, o bütünleşmenin önemini daha iyi anladı. Gelişen bir şiir dergisi olarak AKATALPA’yı şiirbilimin tartışıldığı dergi haline getirdi. Belediyelerin kendi siyaset anlayışıyla şiiri yaşatacakları yanlışını bir yana bırakıp AKATALPA’dan şiir değişimlerine bakmaya çalışalım. SİYASETŞİİR İLİŞKİSİ Ramis Dara, dinci görünenlerin tavır koymasına öfkeleniyor: “Bana gelince, dindar olmadığım, daha doğrusu laik olduğum için dışlanıp unutuluverdim belediye yetkililerince.” Oysa Ramis Dara’nın eğitiminde “İmam Hatip Lisesi”nden geçmişliği de var. Önemli olan İslamcı anlayışın siyasetini yaparak insanları oyalamak değil, Ramis Dara gibi, nice İslamcı değerleri kendince yorumlayarak barışçı bir dünya görüşüne varmasını bilmektir. İnsan kendinde böyle bir değişimden geçmesini bilmezse şiire de dar açıdan bakar, şiir değişimlerinin ayrımına varamaz. Ama kendini acıyla, seviyle, yalnızlıkla, barışla sınamasını bilen insan, şiir değişimlerini de yorumlayacak bir düzeye erişmiş demektir. Edebiyata siyasetin bulaşmasından yakınan Ra mis Dara, şiirin nereye sürüklendiğini merak ediyor: “Son yıllarda şiire dikkat çekelim, onu yüceltelim, ona daha derin bir değer yükleyelim, daha saf, daha güzel şiirlerin ortaya çıkması için onu özel mercek altına alalım derken, onun edebiyatla bağını seyrettik, kopardık, adeta onu edebiyatın yanında ayrı bir sanatmış gibi gördük, gösterdik” (AKATALPA, Edebiyattan Kopan Şiir Nereye, Şubat 2010). Kültür siyasetinin şiiri etkilemesini doğal saymaya başladık. Bir zamanlar “Kırk Kuşağı Toplumcuları” şiire egemendi. Şiir değişimlerinde siyasetin ağırlığa etkisini sürdürüyor. Ali Galip Yener, Ahmet Oktay’ın bir sözünü anımsatarak; “İslamcı Şiir’in kendi ideolojik/kültürel referans bölgesini zaten tahkim ettiği için sorun temelde sol’un sorunudur” demeye getiriyor (Şiirde Geleceğin Kültür Politikaları ile İlişkisi Üzerine). Nitekim Ali Haydar Haksal’ın dergisi “Yedi İklim” (7EDİ İKLİM) Ocak 2010 sayısında, 2009 yılının dergilerdeki şiir serüvenini değerlendirirken; önce kendi dergisinin şiir beğenisinden yola çıkıyor, kendi anlayışına yakın bulduğu dergilere öncelik tanıyor. Gene de bir şiirden yola çıkan Aykut Nasip Kelebek, AKATALPA’yı da anımsıyor. Bula bula onun bir sayfada ikiden çok şiir yayımlamasını sakıncalı buluyor. Oysa bir şiir dergisi değerlendirilirken şiirbilim üzerine söylenenler de ilgimizi çekmeli. AKATALPA’da İsmail Mert Başat’ın “Şiirin Köklerine Yolculuk” dizi yazısı, Cihan Oğuz’un “Poetika/Polemika” yazıları sürüyor. Gültekin Emre, Cevat Çapan’ın “Ara Sıcak”ını yorumluyor. Kemal Gündüzalp “Şiir Yaratma Süreci” nin önemi üzerinde duruyor. Bu şiirbilimle ilgili yazılar, şiir değişimlerini anlamayı kolaylaştıran, Kemal Gündüzalp’in “nicedir yazılan şiirle aramda bir soğukluk var” demesine karşın, şiire geniş açıdan bakmayı kolaylaştıran yazılardır. BAŞKA ŞİİR YORUMLARI İçimizdeki taşradan kurtulmadıkça, taşra dergilerini küçümseme alışkanlığından kurtulamayız. Yaşar Bedri Özdemir’in kaptanlığında Karadeniz’in dalgalarıyla boğuşan MOR TAKA, çoktandır ufuklarda görünmüyordu. Ama derginin künyesinde şöyle bir yazı var: “Rüzgâr muhalif esmez ise mevsimi gelince demir alır.” Yaşar Bedri, “Seyir Defteri”ne düştüğü notlarda, şiirden anlamayanlara acı bir gülümsemeyle bakıyor. “Şiir ve Şiddet” dosyasında, kötülük toplumunda şiirin barışa mı, kavgaya mı yöneleceğinin tartışması var (MOR TAKA, Kış 2009). Yaşar Bedri MOR TAKA’yı kıyıya çekerken bir büyük balık da yakalamış: “Ruşen Ali Cengi”. Ölmeden önce Kemal Özer, Yaşar Bedri’nin bu şiir kitabına şöyle bir not düşmüş: “Günün içinden, yaşananlardan yola çıksa da tarihi görünür kılmayı amaçları arasına katan bir şiir Yaşar Bedri’nin yazdığı. Buna uygun düşen bir dil kullanmasıyla, bir anlatım zenginliğiyle çıkıyor karşımıza. Çağrışımı kültürel birikime götüren sözcüklerle günlük yaşamın en son ortaya çıkardıklarını, arkaik deyişlerle yerel söylemi, çağdaş anlatım teknikleriyle meseleleri bir bileşim içinde kaynaştırarak...” Bu görüşleri ben de paylaşıyorum. “Caddeler yalnızlığımızı köpeklerde yediren terör” diyen Yaşar Bedri, “Şiir ve Şiddet” dosyasına böyle bir tek dizeyle katılıyor gibi. “afrodisyASsanat” şiirin önemli bir özelliği olan imge üzerinde durarak “Şiirde İmgenin Yeri Ne Olmalı?” diye bir dosya açıyor (afrodisyASsanat, OcakŞubat 2010). Müşerref Saatli, İlhan Berk’in imge üzerine bir görüşünü anımsatıyor: “Şiirde çok anlamlılığın oluşması için soyut dilin, imgelemin kullanılması gerektiğine inanıyorum. İmgelere dayanan bir şiir, sol kulağı sağ elle göstermek gibidir. Bu yol şiiri daha geniş anlamlara, daha çağrışımlı anlamlara çıkarır.” İmge, sözcüklerin bilinen tanımına yeni anlam katmaları kazandırır. Bu özelliği ayrıntılarıyla belirten ozanlar arasında Bedrettin Aykın, Metin Demirtaş, Ahmet Özer, Ayten Mutlu, Ahmet Günbaş, Bilsen Başaran özellikle anılması gereken ozanlardır. Tahsin Şimşek’le Ahmet Zeki Muslu “afrodisyASsanat”ı özenle hazırlıyorlar. Şiir değişimlerine yeni bakış açıları kazandırıyorlar. AKATALPA Sözü yeniden AKATALPA’ya getirmek istiyorum. Kimi dergilerin adı görkemlidir. Edebiyata nasıl bir güç kazandıracaklarını iri sözlerle anlatırlar. Ama yapacaklarına sıra gelmeden yayın serüvenleri sona erer. AKATALPA 10 yıldır, ilkelerinden ödün vermeden gerçek şiirin izini sürüyor. Özellikle şiir ortamı oluşturmanın önemine inanıyor. Ahmet Adnan Azar’ın yazısında o unutulan şiir ortamları alaysamalı bir incelikle anlatılır (Unutma Defteri). “Denizüstü ‘Şadırvan Barı’nı, Çiçek Bar’ı, Kaptan’ı, Antik Meyhane’yi, Turgut Uyar’la Tomris’in La Martine Caddesi’ndeki evini, Barlar Sokağı’nda Orhan Abi’nin meyhanesini, Bodrum’daki Raşit’in Kahvesini, Ankara’da Remzi İnanç’ın Toplum Kitapevi’ni, dalgın bir içtenlik içinde anımsayan Adnan Azar, bir dönemin ozanlarını, onların şiirli dünyasını unutulmuşluğa bırakmanın üzgünlüğünü yaşıyor. Doğrudan anlatılan bir anı yazısı insanı böylesine etkilemez ki! AKATALPA ozanlarından biri, Arzu K. Ayçiçek, evine çekilirken bile, üzgünlüğü sevdirmeye çalışıyor bize: “biz bugün evdeyiz isli kanatlarını açsın rüzgâr ıslatsın saçlarımı pencerede yağmur evdeyim.” İyi ki Bursa’da AKATALPA var. Siyasetin gölgesinde edebiyat oluşturmaya çalışanlar AKATALPA’nın gücünü anladıktan sonra, yanıldıklarını göreceklerdir.? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Ramis Dara Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1043 SAYFA 22
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear