25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA Kadın Yazarlar özel sayısı gibi çıkıyor. Ayla Kutlu ve İnci Aral yeni romanları; Emily Dickinson ise şiirlerinden yapılmış bir seçkiyle yer alıyor sayfalarımızda. “Günümüzde şark, feodal düzen ve ilişkiler demektir; elbette geçmişte de öyleydi ve biz feodal geçmişten gelen bir ulusuz. Bir yanımız hâlâ o düzenin bugünkü çarpık çeşitlemesinin dolambacında yitik. Ayla Kutlu o yanımıza parmak basarken bize unutmaya pek eğilimli olduğumuz kültürel mazimizi öğretiyor. Asi... Asi... feodal bir ailenin yükselişini ve çöküşünü kuşaklar boyu gürül gürül akan bir anlatıyla canlandırıyor” diyor Erendiz Atasü, Ayla Kutlu’nun romanını değerlendirdiği yazısında. Ayşe Kırtunç’un Rütbesi: YalınayakEmily Dickinson’ın Şiirlerinden Seçmeler başlıklı kitapta Dickinson’ın üç yüze yakın şiirini cesur bir girişimle dilimize konuk etmesi övgüye layık bir çaba. Ayrıca kitapta şiirlerin aynı sayfada İngilizce orijinalleri ile birlikte yer aldığını da belirtmek gerek. Kırtunç’un çabası, okurun Dickinson’la daha da yakınlaşmasını sağlıyor. İnci Aral, üç yıl aradan sonra yeni romanı Sadakat’le geldi. İnci Aral’ın yapıtlarında öne çıkan kadınerkek ilişkileri yeni romanında daha da önemli bir tema haline geliyor. Aral, Türk aile yapısında son dönemde fazlaca tartışılmaya başlayan “sadakat” kavramı üzerine yeni romanını oluşturuyor. Aşk ve nefret arasında üçlü ilişki yumağına dolanan insanlar İnci Aral’ın yeni romanının karakterleri. Yalnızlaşan, hiçleşen ve bağlılıktan bağımlı bir ruha dönüşen insanların hikâyesini anlatıyor Sadakat. İnci Aral’la yeni romanı üzerine konuştuk. Bol kitaplı günler... Bu sayımız neredeyse bir P obbeGrillet’nin, Cerisy’de Barthes’la karşıkarşıya konuşurken ortaya koyduğu “yenilik” ölçülerine, kendi yenioluşlarını izleyecek yenilikle ilgili yaptığı tanım çerçevesine bakarak, başlangıçtan bugüne yeni bir edebiyat kurduğuma inanıyorum. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Yenilik edebiyatı duğunu, doğruyu temsil ettiğini kim, neye dayanarak ileri sürebilir ki? Yeni Edebiyat, yakın geçmişe kadar birkaç merkezî dilin, birkaç ülkenin tekelindeydi. Son yarım yüzyıl, bu koşulun kırıldığına tanık olduk, onca engele karşın: Borges’ti Cortazar’dı, Pessoa’ydı Gombrowicz’di, Asyalısı Afrikalısı setleri usul usul devirmeye koyuldular. Bir başlangıç henüz, aslında; pek çok ürün keşfedilsin, bekliyor. Olacaktır. Yeni edebiyatın temel zorluğu, öteden beri, karşılaştığı genel dirençten doğuyor. Çoğunluğun alışkanlıklarına, eski parametrelere, klâsik ve oturmuş değerlere yakın durması, yenilik karşısında kirpileşilmesiyle sonuçlanıyor her yerde, her çağda. Bugün, evrensel düzeyde hakkı teslim edilen Joyce’u, sağlığında iki avuç tutkulu baştâcı etmişti topu topu. Hangi yaşamöyküsüne gözatılsa, zamansal kayma belirgindir. Yerinin, has yerinin sağlandığı harcındaki inatta yatar. Ya sağırlıkla, ya öfkeli tepkiyle karşılaşır kişi. Ayakta kalma gücü alkışlandığında, çoktan gömülmüştür, ses kulağına erişemez. Bu çerçevenin içeriği de değişiyor nicedir. Merkezî dillerde daha hızlı, periferide daha ağır bir ritmle. Kurban statüsünden yavaş yavaş çıkıyor yenilikçi. Belki, bizden sonraki kuşakların yenilikçileri daha az bedel öder, yolda kayıp verme oranları düşer. Şimdiden ucu görünen bir umut tabakası. Öteki kefede, karamsarlık doğurabilecek gelişmeler büyüyor oysa: Tecim çarkı, öğütücü dişlileriyle, ne tüketebilecekse onun üretilmesi için seferber oluyor gitgide. Tüketilesi ülküsel mal, yenilikçi olan değil ne yazık ki: Eski edebiyatın yeni figürleri revaçta artık. Biri iyimserliği, öbürü karamsarlığı besleyen iki musluktan birini seçeceğiz sonuçta. Bizde yenilik, formel düzleme indirgeniyor genellikle. Hiç mi hiç ilgisi yok bugün: Yapılacak, yapılası formel yenilik mi kaldı? XX. yüzyıl avantgarde’ları o alanı neredeyse tükettiler, son küçük kıpırtılar bilgisayarın kişisel kullanım yaygınlığı gerçekleştiğinde görüldü, o da bitti artık. Gerçi, eski yenilikleri yeniden pişirip ortaya sürmeye çalışanlar, özellikle periferide, görülmüyor değil; üzücü, hüzün verici girişimler. Ayrıca, aralarında, o “yeni”liklerin “eski”miş olduğunu bilmeyenlerin bulunduğunu biliyoruz. Son on yıl içinde, Türkiye’de kimi genç şairlerin somut şiiri, görselliği ya da sesselliği keşfettiklerine tanık olduk sözgelimi: Patetik ve patolojik boyutları var böylesi gelişmelerin, ne de olsa tedavülden kalkmış paralar için döviz bürosu açmayı çağrıştırıyor yapılan kimi işler. RobbeGrillet, perspektif kaymasıyla yeni’nin meydana geldiğini belirtiyor. Dörtdörtlük bulunmasa bile, ciddiye alınmayı gerektiren bir yaklaşım. Kayma, formel kaygılardan çok bakışaçısı değişimiyle bağlantılı. Ece Ayhan, amuda kalkarak genelgeçerliğin tersyüz edilemeyeceğine dikkat çekmişti. Yerinizde tepetaklak durmaya kalkışacağınıza, yerinizi değiştirin. Aslında, yeniliğin sahiciliğinde, yer ve açı değiştirmenin kendiliğindenliği, sahiciliği yatar. Ha, yer değiştirmeye kalkışmak, garanti bir ortamdan belirsiz bir ortama geçişin, dolayısıyla insanın tehlikenin bağrına adım atışının sorunlarını getirebilir, sözgelimi yitip gidebilir kişi, batağa saplanabilir, kör kuyuya düşebilir, ama böyle bu: Hamama girmişsiniz, terleyecek ya da çatlayacaksınız. Ondandır, çoğu yazar, sanatçı eskinin sigortalı karakteristiğine bağlanmayı yeğler. Şan, şöhret, akçe kazananları az mıdır: Neden kaymak göze alınsın? ? R Jorge Borges Ezra Pound James Joyce TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Julio Cortazar Burada yenilikten anlaşılan, ne hüdainabit, dolayısıyla benzersiz ve biricik olana ulaşılmasıdır, ne de önceki yenilerden hepten kopuş: Tam tersine, bir süreklilik zincirinin ilerletici halkalarından birini, pek çok çağdaşımızla tamamlamamızdır. Bizi önceleyen yeniliklerin neredeyse bütünüyle tanışarak yetiştik. Onlardan devşirdiklerimiz, seçtiklerimiz, kendimize kattıklarımız ölçülemeyecek orandadır. Bunlara yalnızca şahsî, özel ve öznel mayamızı katmakla yetindiğimiz söylenemez, yeni bir halka eklendiği ortadadır. Şiirde, denemede, sonra da nesirde yeni bir edebiyat kurduğuma inandığımı söylemem cüretkâr, ola ki ölçüsüz bulunabilir; suskun ve ikiyüzlü alçakgönüllüğe yeğlerim. ‘Onaylanması gerekir’ denilecektir, doğru. Şu var ama: Onaylanmasa da olur. Bugün, Dünya üzerinde yazılan edebiyatın % 90’ı eskidir. Bizim edebiyatımızda bu oran biraz daha yüksek olabilir. MerkezPeriferi mesafesi yolaçıyor buna: Yeni bir edebiyat, genellikle yeni komşularıyla yanyana gerçekleşir: Sanatlar, Felsefe, Bilim, Mimarî bir ortamda hepten eskiyse, yeni Edebiyat ancak bir avuç ayrıkotuyla varolma şansı bulabilir. Ondandır, bizim ortamımıza kapanmadım hiç. Sizden önceki yeniliklerin toplam mayasıyla gecikmeden tanışmış, işin özünü kavramış olmanız zorunlu. Hayır, herşeyi hemen öğrenmekten sözetmiyorum, olanaksız bir şey o, anlamaktan ve yerliyerine oturtma güdüsünün, yetisinin öneminden sözediyorum. İki tür yenilik formu olduğunu unutmamalıyız. Devrimci, kopuş noktasını simgeleyen, dönüştürücü yapıtlar ortaya koyanlar ilk kümede yeralıyor: Joyce, Pound, Duchamp, Schönberg, Mayakovski ve benzerleri. İkinci kümedeki yenilikçiler evrimci, ileri taşıyıcı, hamleci yapıtlar kurmuşlardır: Faulkner, Beckett, Webern, Pessoa, Calvino, Rilke ya da Char gibi. İkinciler olmasaydı, birincilerle duvara dayanılır, iş bitirilirdi: Öyle ya, Finnegans Wake’den ya da Maleviç’in Siyah Kare’sinden sonra ne yapılabilirdi? Dada’dan sonra? Zaman ilerlerken, yeni bir edebiyatın varolma, taşıma şansını ikinci kümede konumlayacağımız yazarlar yaratır. Yazmaya başladığım yıllarda, bir kez daha “son”dan alem vuruluyordu: Blanchot Yapıt’ın, Foucault Yazar’ın “ölüm”ü üzerinde konaklayalı çok olmamıştı. Bir dönemin geride kaldığını gördüğümüzde, yenisinin başladığından emin olamaz, gene de yollara, kendi yolunuza düşersiniz. Koyu sisin içindeyken yazdığımı unutamam Nil’i, İblise Göre İncil’i, Ayna ve Tahta Troya’yı, Bu Kalem Bukalemun’un ilk parçalarını, Eleştirel Alıştırmalar’ı: 197379 arası. Yeni bir edebiyat kurulacağına inancım olmasa girişemezdim herhalde, bugün bu inancı sağlamlaştırmış olmasam, açılarak sürdüremezdim. Şimdi, bu inancı dile getirebilecek gözüpekliği göstermemi, otuzyedi yıldır inşa etmemi, işimi hayli kısırlaştırıcı ortamlarda yapmaktan geri durmamam sağlıyor. Başkaları tersini düşünmekte özgür şüphesiz. Gelgelelim, onların düşüncelerinin daha üstün bir yanı ol İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1043 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear