17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Mateya Matevski/ Ateşböcekleri (Şiirler)/ Çeviren: Kadriye Cesur Hemşerimiz Matevski 80 yaşında ateya Matevski 1929 yılında İstanbul’da doğar. Üsküp “Aziz Kiril ve Aziz Metodiy” Üniversitesi’nin Filoloji Fakültesi’nden mezun olur. Şair, çevirmen, akademisyen olarak tanınır. Makedonya Bilim ve Sanatlar Akademisi’nin üyesi, daha sonra başkanıdır. Fransa’da tiyatro eğitimi alır. Çalışmalarını tiyatro eleştirisi, çeviri, şiir, edebiyat alanlarında yoğunlaştırır. Ulusal ve Uluslararası pek çok ödül almıştır. Dünya dillerine çevrilen başlıca şiir kitaplarını şöyle sıralayabiliriz: “Yağmurlar” (1956), “Gündönümü” (1963), “Zambak” (1976) , “Daire” (1977), “Ihlamur” (1980), “Tragedyanın Doğumu” (1985). Mateya Matevski 1. Şiiristanbul Şiir Festivali’nin konuğuydu. “Yağmurlar” adlı şiir kitabıyla Mateya Matevski, Makedonya şiirini Avrupa şiirine açtı. Avrupa şiirinin yaşayan en önemli şairlerinden; insanlık tarihi boyunca, insanın yüz yüze geldiği varoluş sorunlarını irdelemeye, tartışmaya, yorumlamaya yoğunlaşır. Suat Engüllü M Ateşböceğini Aramak Ateşböcekleriyle doluydu ellerimiz geldiğinde sağır bir sessizlik içinden gecenin meçhul imi ve uçuştular ateşböcekleri çınlayan kafataslarımızda Bu denli dayanıksız alkımlarımız hiç olmamıştı böylesi rayihalar da uykulu kıyılardan Narin bir kucaklayışa evrildi ulaşılmazlık bir hengamede dağıldı içimize tüm yönleri dünyanın Sersemlemiştik bizi ağır buhranlara sürükleyen aydan büyülenmişçesine dolaşmaktaydık öylece yıldızlarımıza çarpa çarpa Ancak uzaktaydılar, geceyse –her yanda hülyalı gözlerimizin çiyinden delik deşikti endamı da Ve çılgın ecesi ateşböceklerinin hülyalarımızın tozuna gözlerimizin peşine takılarak hani o tam, ölçülü deviniminde ışık eğrisinin varken olmayan yokken var olan o ışıkta kalacak Ateşböcekleri Bir gecekuşu gibi çıkıyordum ben soluğumu tutmuş olarak göğün isi ile ayın parlak koru altında uçsuz bucaksız gök boşluğuna Görünür olanın ıssızlığını perçinliyor yükseklik sürünüyor otlarda soğuk yılanı sessizliğin Rüzgâr gecenin yüklü dalını silkelerken düşerken yıldızlar vınlayarak dökülüyor avuçlarıma dilsiz ateşböcekleri (Yalnızca karanlık bilir uykusunu alamayan şavkın anlamını gecenin zayıf grafiğini onun senkopları canlandırır) Solgun yüzlerimizle karanlığın sesleri karışıyor birbirine ve bir gecekuşu sesi gibi akıp gidiyor parlayan gecenin koyu suyuna Ateşböceğinin Doğuşu Ey, ancak karanlığın olursa var olan sen sessizliğin, ışıksızlığın uyutulmuş otlar üzerindeki rüzgârın çocuğu, yalnızca taşın suskunluğu tanır seni, hummalı dönüşünde dünyanın nerelerindesin kendi karabasanının salt koyu karanlık ekerken şavkınla ışığını hangi kuytularıma tutarsın Kör karanlık doğurur seni sessizliğin ayağı takıldığında çakmak taşına geceninyaman bir güzellik, anlık sevi ışıyan merak dayanıksız hoşluğun yazgısı yüzyılların aydınlanması kalkınır gözlerimde ışığın sadece ışıkla ölebileceğini anlar ışığın o harikulade anlamı, diri oldukça gecesi karanlık sardığınca onu, yaşar Ateşböceğinin Gelişi Her şeyin karanlık ve sağır sessizliğe durduğu mor akşamüzerinde görünür bana ancak O an her şey ufalmıştır bir cihan nüvesinde ve çimlenemez o kafatası ayazında Süzülür zayıflıktan yeryüzü, taşın ketumluğu altında yapraklar soluk tutar, derin uykudadır otlar uykunun reçinesi yapış yapış gözlerden akar İşte o an belirir o, aklım almaz ancak harelenir heyecanla bakışımın kuyusu: düşümün esinlerinden çıkagelir uysal şimşeklerden narin bir ateştopu sersemletir kafatasını gerçekdışı bir hava oyunu Yanan ekin demedi gibi başlar oyunları uyanan duyuların taklidi ağır çekimli rüzgârdan savrularak uçup düşerlerkâh akkavak yaprağı, kâh yabangülü ağaççığı kâh derin bir kaynak, ayın irkilttiği ve uzattıklarında aya doğru ellerini, bir bulut süzülür ayın alnından, kopar gelir gecenin eleğinden aydınlık sarkar, aydınlık yağmurdur, yağar… Uyku akıp gitmeden daha vermeden ateşböcekleri karanlığı yangına erimeden kendi kanatlarının narında yağar… Ateşböceğinin Gücü Suskunluğun karanlık maddesinden ışıyıp sönerek sıyrılıyor ilk ateşböceği Ancak bu da başlı başına yetiyor karanlıkta dingin fezanın sözün usul şimşeklerinden şafağın mavi yıldırımlarından uyarılması, titreşmesi ve silkinmesi için Solgunluk ışığın büyüklüğüne delalettirtıpkı varoluşun dipsiz derinliğinde konuşmak gibi bize dünyayı açsın diye yalnızlık çeken sözcüklerin döverek işlediği gibi sözün ışın dalgasını…? SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 992
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear