17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi’ni okurken... Sayılmayız parmak ile... TEKAA’daki (Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi) 10 bini aşkın yazarı da, yanlışları da sayıp dökmek kolay değil. Yansız davranmak, her düşünceyi hoşgörüyle karşılamak da pek kolay değildir. TEKAA sayfalarında farklı görüşlere bir arada yer verilirken Türkİslam sentezi yandaşlarına, Nurculara, Fethullahçılara daha yakın durulmuş. lerin dikkat çeken isimlerinden biri de Osmanlı medeniyetine ve tarihine alışılmışın dışında bir gözle bakan ve bakışını kitaplara aktaran Ziya Nur’du. Herkes onun soyadını Nur sanırdı; ancak Nur onun soyadı değil, Bediüzzaman’a (Sait Nursi’ye) bağlılığını gösteren bir nişaneydi...” TEKAA’nın bir özelliği de bir iki kitabı çıkmış, ancak hiç tanınmamış adlara bolca yer vermesi. Yapıtın bu yanıyla ilgili bir saptama şöyle: “Işık’ın eleyici bir yaklaşım takınmayışı kusur olarak değerlendirilebilir. Ansiklopedide yer alan bazı isimler için ‘Olmasa da olurdu’ diyebiliriz rahatlıkla. Ancak İhsan Işık, eserinin ‘Önsöz’ünde bu tercihi bilerek yaptığını açıklıyor. Eleştirirken, yazara da haklılık payı bırakacak olursak; Işık’ın zaman içinde hangi yazarın daha önemli bulunacağının şimdiden bilinemeyeceğini savunarak, tümüne olumlu bir yaklaşımı seçerek elemeyi tarihe bıraktığını düşünebiliriz.” (Erdal Noyan, Virgül Dergisi). DEĞERLENDİRMELER... Sonuçta örneğin Talat S. Halman gibi yurtdışında öğretim üyeliği yapmış, şimdi de ülkemizde önemli bir üniversitenin Türk edebiyatı bölümünün başında bulunan sayılı bir bilimsanatkültür adamı, önümüzdeki ansiklopediyi şöyle değerlendirmektedir: “Her biyografik soruya bulursunuz burda yanıt Ve her yanıta ilişkin bol bol, açık seçik kanıt. Bu, sırf yazarlar sözlüğü değil, bir edebi anıt” Erdoğan Alkan, yaklaşımını şöyle açıklamış: “Elimin altında ‘dev’ sözcüğünü gerçekten hak eden dev bir yapıt var (...) Her yazan gibi ben de önce kendimi, sonra da haklarında yazılar yazdığım şairleri araştırdım. Çok az eksiklik buldum.” Ben ise ansiklopedi ciltlerini karşımda görünce verilen emeğe saygı duyarken eksiklik var mı, yanlışlık var mı, tutarsızlık var mı diye de sorarak sayfaları çevirmeye başladım. Ansiklopedinin kaynakçasında 350 yapıtın adı var. Yaşayan yazarlara hazırlık aşamasnda pek çok soru yönelten birer başvuru yazısı gönderildiğine tanık olmuştum. Yazarı eski bir edebiyat öğretmeniydi. Bu güvencelere karşın yine de gözden kaçmış yanlışlar yok değil. Bunlardan hızlı bir okuma sırasında, gözüme ilişenlerden bazılarını göstermeye çalışacağım. EKSİK BİLGİLER Yazarların yaşamöyküsü nüfus kütüklerine, çalıştıkları kurumlardaki resmi sicillerine, tanıklıklara dayanır. Bu bilgiler bir sanatçının kalemine ulaşıncaya değin genellikle doğru fakat kuru bir biçimde anlatılır. Yapıtlarının özeti de onlarla ilgili kaynak kitaplara aktarılabilir. Ancak yazarları eksiksiz tanımak için sanatının özelliklerini, geleneğe katkısını, kendisinden sonrakilere nasıl bir örnek oluşturduğunu bilmek isteriz. Behçet Necatigil’in küçük “İsimler Sözlüğü” bu bakımdan çok başarılıydı. İhsan Işık’ın yapıtında da değer yargıları büsbütün eksik değil. Önemli gördüğü yazarlara ayırdığı sayfalara, başka incelemecilerin konuyla ilgili yazılarından bölümler de eklemiş. Bütün bunlara karşın, örneğin Ahmet Vefik Paşa’nın tiyatro çalışmaları Ë Konur ERTOP İ hsan Işık’ın 10 ciltlik “Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi”nde (Elvan Yayınları), “10.300’ü aşkın” yazarın yer aldığı açıklanıyor. Yapıtla ilgili olarak “Hakkımızda Yazılanlar” bölümünde, Celal Üster’in yazısında ansiklopedinin bir özelliği şöyle vurgulanmıştır: “Işık’ın ansiklopedisinin hemen dikkatimi çeken özelliği, çok farklı siyasal görüşlerden, ideolojilerden yazarlara ayrım yapılmaksızın yer verilmiş olması. Necip Fazıl’dan Nâzım Hikmet’e, Said Nursi’den Turan Dursun’a, Nihal Atsız’dan İsmail Beşikçi’ye kadar farklı dünya görüşlerinde...” Çalışmanın aynı özelliğinden, bir süredir uygunsuz bir biçimde kamunun karşısında olan Hüseyin Üzmez, kendine özgü anlatımıyla şöyle söz etmekte: “Bu kubbede hoş bir sada bırakıp göçenler... Dünyaya kazık çakacakmış gibi ölümü hiç hatırlamayanlar... Sağcılar, solcular... Aşırı uçtakiler... Mü’minler, münkirler, münafıklar... Hangi inanç, görüş, fikir, mezhep ve meşrepten olurlarsa olsunlar, bütün Türk yazarları, şairleri, düşünürleri (...) Ünlülerin resmi geçidi.” Refik Durbaş da yapıta yansıyan hoşgörü konusunda şunları söylemiş: “Ansiklopedinin en önemli özelliği ise çok farklı siyasal görüşler taşısalar dahi hiçbir ayrım yapılmadan hepsine nesnel ölçüler içinde yer verilmesi...” Yansız davranmak, her düşünceyi hoşgörüyle karşılamak pek kolay değildir. TEKAA (Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi) sayfalarında farklı görüşlere bir arada yer verilirken Türkİslam sentezi yandaşlarına, Nurculara, Fethullahçılara daha yakın durulmuştur. Bu sevginin ise anlatımı da avcuna alıp hazırlayanın kalemini ansiklopedicilikten söyleşianı türlerine doğru sürüklediği görülür: “1960’larda Beyazıt’ta sohbetlerin edildiği, yeni fikirlerin filizlendiği Marmara Kıraathanesi’nde entelektüel sohbetler sabahlara kadar sürerdi. Birleştirilmiş birkaç masanın etrafında çay ve sigara içip günün meselelerini ve o meselelerin tarihi arka planlarını konuşan, tartışan insanlar toplanırdı. Bu sohbet İhsan Işık’ın ansiklopedisinin dikkati çeken özelliği farklı siyasal görüşlerden, ideolojiden yazarlara ayrım yapmaksızın yer verilmiş olması. (Bursa’da kurduğu tiyatro vd.) hiç anlatılmamış. “Adaptasyon oyunları”, “çeviri oyunları” olduğu belirtilirken “Moliere”in adı bile anılmamış. Söz konusu yapıtlardan örneğin biri aynen şöyle gösterilmiş: “Azarya (L. Avvare’dan, 1933)”. Sanki Vefik Paşa “L. Avvare” adlı bir yazardan “Azarya” diye bir yapıt çevirmiş, bu da “1933” yılında yayınlanmış! Yapılacak doğru açıklama ise şöyle olmalıydı: Vefik Paşa, Moliere’in “L’Avare” (Cimri) adlı oyununu “Azarya” adıyla adapte etmiştir; bu yapıtı Mustafa Nihat Özön 1933’te yeni harflerle yayınlamıştır! Edebiyatımızla biraz yakından ilgilenmiş olan başka TEKAA okurlarının da gözüne çarpabilecek birkaç noktaya daha değinebiliriz: “Ahi” maddesinde, “Tamamlanmamış iki mesnevisi 1860’ta Çaylak Tevfik tarafından yayınlandı” deniyor. Şöyle düzeltilmelidir: Bu ozanın tamamlanmamış olan “Hüsrev’i Şirin” mesnevisinin bir yazmasına, ancak günümüzde ulaşılmıştır. Çaylak Tevfîk’in yayınladığı yapıtı ise, Haveri tarafından tamamlanmış “Hüsn ü Dil” mesnevisidir. Sosyalist görüşlerinden, felsefetasavvuf yazılarından söz edilen “Ahmet Rıfkı”nın karikatürlerine, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya karşıt tutumuna, bu nedenle “Hain Rıfkı” diye adlandırılmış olmasına hiç değinilmemiştir. Çok eski yazarların hemen hiçbirinin doğum tarihi belli değildi. Edebiyat tarihçileri kanıtlar bularak, karşılaştırmalar yaparak yaklaşık doğum tarihle¥ ri önerir. Ölüm tarihleri CUMHURİYET KİTAP SAYI 992 SAYFA 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear