26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA ‘Yolda‘da Marakeş’ten Helsinki’ye, Honolulu’dan Madrid’e, Hiroşima’dan Berlin’e ve Montreal’e dek uzanan bir coğrafyada, tamamı yollarda geçen hikâyeler anlatıyor okurlarına. Hikâyelere bu kez yoldan toplanan eşyalar ve yoldan yemekler eşlik ediyor. Uzuner’le yolculukları ve yol kültürü üzerine söyleştik. Tek tanrılı dinlerde de sanat yaşamın önemli bir parçasıydı, kimi dönemler yüceltildi kimi dönemler baskı altına alındı ama varlığını hep sürdürdü. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz.Muhammet’in sanatla bağları nasıldı? Üç din, tektanrı inancını baki kılmak için resim ve heykele mesafeli durma olayını nasıl düzenlemişti? Köksal Çiftçi, 208 adet renkli resmin sunulduğu ‘Tektanrılı Dinlerde Resim ve Heykel Sorunu’ adlı kitabında tüm bu noktaları duru bir dille aktarıyor bizlere. Çiftçi ile kitabını konuştuk. İletişim Yayınları’nca ‘Sanat Hayat Dizisi’ adı altında, 2003 yılından bu yana birbiri ardına kitaplar yayımlıyor, Türkiye’de sanat ve kültür alanında paha biçilmez bir misyonu yerine getirmeye devam ediyor. Ali Artun’un editörlüğünde birbirinden seçkin metinlerin Türkçe’ye kazandırılması, kuşkusuz dilimizde eksikliği çokça hissedilen sanat kuramına ilişkin önemli çalışmaların yoğunluklu olarak tartışılmasını, bu alanda literatüre dahil olan yeni yayınlara odaklanılmasını sağladı. Dizinin yeni kitabı Ali Artun’un yayıma hazırladığı ‘Sanat ve Siyaset’. ‘Sanat ve Siyaset, son dönemde kültür yönetimi ve politikalarının nasıl şekillendirildiğini, sanatın avangardist macerasında politik bir hamle olarak nasıl evrildiğini aktaran bir kitap. Bol kitaplı günler... Buket Uzuner yeni kitabı ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Dik Bakmak (bis) ağdaş sanatçıların yaşayanlarının, yapıtlarıyla klasik mekânlara müdahaleleri, önemli girişimler arasında yer alıyor artık. Bu seferki Paris parantezinde, üç çarpıcı örnek düşündürdü beni: Louise Bourgeois’nın, Beaubourg retrospektifine koşut olarak Tuileries bahçesine yerleştirdiği Annem; Jan Fabre’a, ileride yeniden döneceğim, Louvre salonlarında gerçekleştirdiği Başkalaşım Meleği sergisi; Richard Serra’nın, Grand Palais’ye konuşlandırdığı Monumenta 2007 labirenti birbirini izledi, kafamda bütünlük oluşturarak. Annem’in kent içinde klasik dönemde oluşturulmuş yapay bir doğa kesitine koyulması, ortaya çıkan büyük orantısızlık nedeniyle ek bir etki gücü kazanmıştı: Dev bronz örümcek, çimenlerin üstündeki yerinde, insanların iki adım öteLouise Bourgeois yapıtı sinde, korunma ‘Annem’. konumunu alıyor, şüphesiz çoğu izleyicinin imgeleminde saldırı konumunu simgeliyordu. Oysa yumurtalarıyla doluydu Bourgeois’nın yontusu, doğadaki türlerinden hiçbirinin ereği değildi insanlara saldırmak, ne var ki anaçlık her canlıyı tetikte tutardı ya, adını ve özelliklerini bilenlerin gözünde Annem, şehrin ortasında kurmaca bir tehditin temsilcisi olma niteliğine kolayca bürünüyordu. Onu gece karanlığında Tuileries’de göremediğime hayıflanıyorum. Öte yandan, araknofoblar haklı sorularını getireceklerdir: Bunca ölçüsüz ölçekte büyütülmüş, bronza döküldüğü için ölçüsüz ölçekte güçlü bir görünüm kazanmış replika, bahçeden geçerken onunla karşılaşmış çocukların belleğine nasıl yeretmiş, imgelemlerinde hangi olağandışı boyutlara ulaşmıştı? Dileyen küçümseyebilir soruyu, gene de, başta şehir politikalarını yönlendirenler, sorumlular bu kaygıyı hesaba katmış olmalıydılar. Fabre’ın, Louvre’un klasik resim salonlarını, sergilendikleri katın bir ucundan ötekine kat eden işleri, konuk geldikleri mekânın yerleşik sakinleriyle apaçık ilişkilendirilmişlerdi. Burada, çifte kavrulmuş bir bağlantı zinciri hedefleniyordu: Bir klasik dönem ya Ç olanağını bulacak. İş edinip izleyenler ilişkilendirme eğrilerini çeşitlilik içinden görebileceklerdir. Grand Palais’de, örümcek ağını (onun için de Eyfel’i) andıran çatı karkasının altında, Serra’nın heykelleri bana Kubrick’in 2001’indeki tekinsiz bir sahneyi anımsattı. Jan Fabre ve ‘Başkalaşım Meleği’. Richard Serra pısının, saraydan müzeye dönüştürülmüş bir bütünlüğün bir kesitine yayılmalarıyla sınırlı olmayacaktı Fabre’ın işlerinin; XVI. yüzyıldan XVIII. yüzyıla uzanan bir zaman diliminin yapıtlarıyla XXI. yüzyılın diliyle konuşacak, kimi izleksel çeşitlemelere girişeceklerdi. Herkes böyle düşünmeyebilir, bana hayli anlamlı bir müdahale olarak göründü Başkalaşım Meleği sergisi. Bunda, sanatçının, baştan beri atası böcekbilimci Fabre’la kesintisiz diyalog arayışında kalmasının payı azbuz değildi sanırım. Serra’nın, Documenta için gerçekleştirdiği, oradan Grand Palais’ye gelen, sonrasında yoluna devam edecek beş dev çelik levhadan oluşma yerleştirmesi, böylelikle, kendini farklı dönemlerde yapılmış farklı yapıların içinde sınama TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Georges Dumezil DUMEZİL için NOT Başlık tam benlik: “…Varennes içre Griler giymiş kara keşiş Nostradamus üzre ‘sotie’ ve peşisıra: Sokrates’in son sözleri üzerine bir oynaşı” (“…Le moyne noir en gris dedans Varennes”, sotie Nostradamique suivie d’un Divertissement sur les dernires paroles de Socrate”). Yazar adı? Hayır, ne Borges, ne Caillois ya da Klossowski: Bir yazı/n adamından beklenecek bu giriş Georges Dumézil’den gelmiş. İki solukta yuttum iki metni, gerçekten görkemli işlerdendi. Şüphesiz çevresindeki yazı beylerinin de, Gide’in de bir etkisi olduğundan söz edilebilir, Dumézil üzerinde. Ama, yazı yeteneği hafifsenemez; tıpkı LéviStrauss gibi, o da güzel yazıyor açıkçası. Asıl imrendirici yanı: Zihin, imgelem çarklarının işleyişi. Hiç yoktan bir anıt dikiyor. Dumézil, gelmiş geçmiş en büyük söylen kılavuzu olma unvanını taşıyor: HintAvrupa bağlamında. Söktüğü onca dil, izini sürdüğü sayısız minör ve majör efsane kesiti beslemiş onu, doğal olarak. 1983’te çıkarmış kitabı, ama 1965’te çakmış kıvılcım. İşin bir de 1925’e giden ucu var. Son otuz yılda, yazarlardan, bu ayar kaç anlatı, kaç deneme gelmiştir? Nostradamus çözümlemesi, kurmacayla gerçek, düşlemle yorum arası, Nabokov’a yaraşır bir roman aslında. İster istemez Pale Fire’la kıyasladım kafamda. Gerçek, araya yarım yüzyıl girince, bellek çarkları arasında değişime uğrama oranına bağlı biçimde, kurmaca alanının parçası haline gelmez mi? Bu yakıcı soruyu, bütün yaşamöykü yazarları göğüslemeli. Sokrates’le ilgili divertimento daha kısa, daha oturaklı bir metin. Burada da, yazarın önüne sorunu koyuşu, sonra onu evirip çevirmesi, en sonunda deltaya varışı hayranlık verici. Dimdik bakıldığında nasıl genişliyor bir cümle. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 992 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear