17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Köprüler Kurmak (Gönül İnsanı Doğan Hızlan’a) ğan Hızlan’ı anımsamamak olmaz. DERGİ HARMANI Çoğu şiir ağırlıklı olmakla birlikte günümüzde 200’e yakın edebiyat dergisi yayımlanıyor. “Akköy” gibi bir köy dergisinden, İstanbul’da büyük olanaklarla çıkan “Gösteri” gibi bir saygınlık dergisine kadar 200’e yakın dergi... Hep söylerim, artık “taşra” diye bir yer kalmadı. Ulaşım, iletişim, bilişim olanakları uzakları yakınlaştırdı. Dar çevrede yetişen bir edebiyatçı kendinde yeni bir insan yaratmasını bildi. Ne ki, “insan insanın kurdudur” sözü en çok edebiyatta geçerlidir “Edebiyatçı edebiyatçının kurdudur.” Bu yüzden dar çevredeki didişmeler edebiyatın gelişmesine engel oluyor. Belki de tam tersi, bu didişmeler edebiyatın gelişmesine yarıyor. Yalancı övgüler yerine, kişileri incitmeyen eleştiriler dergilerin “Köprüler Kurma”sına olanak sağlıyor. Birikimini biçem özelliğiyle geliştiren yazarlara, değişik bir imge kuran ozanlara saygı duyuluyor. Bu bakımdan “Değinmeler”de dergilerin de yeri var. Ama doğrudan doğruya bir dergiyi tanıtmaktansa, dergide ele alınan bir sorun üzerinde durmak, o soruna ilgi çekmek, katkıda bulunmak, daha anlamlı bir çalışma olabilir. afrodisyASsanat İzmir’de yayımlanan bir dergi var: afrodisyASsanat. “Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfı” adına yayımlanan bir dergi. Tahsin Şimşek’le Ahmet Zeki Muslu’nun ortak çalışmasıyla edebiyata kazandırılan bir dergi. Önce Yunus Yaşar’a “günaydın” deyip asıl konuya girmek istiyorum. Yunus Yaşar “Suluboya Zamanlar”daki şiirleriyle “zamanı düğümleme”sini bilen bir ozan (SULUBOYA ZAMANLAR, Damar Yayınları, 2008): “sen ey sınırsız uçuşların kıyısız denizlerin yolcusu yel gibi geçtin... çıplaktan... bir kırık hava bıraktın boşlukta...” Yunus Yaşar, anılardan yola çıkarak Ahmed Arif ile Attilâ İlhan’ın şiiri damıtmaktan yana olduklarını anımsatıyor (afrodisyASsanat, Şiir İlk Yazıldığı Gibi mi Kalmalı? Yoksa Şiiri Damıtmaya Bırakıp B ir derginin edebiyatta işlevi olması ne anlama gelir? Dönemin edebiyatını değerlendirecek bir araştırmacı dergilerden yola çıktığı zaman hangi ölçütlerin geçerli olduğunu saptayabilir. Mehmet Can Doğan’ın şiir dergilerini inceleyen araştırmasını anlatırken “Şairler Mezarlığı” sözüne ilgi çekerek, dönemi içinde kendini önemseyen nice ozanın yitip gittiğini anımsatmıştım. Şükran Kurdakul “Çağdaş Türk Edebiyatı”nı hazırlarken dönemin dergilerinden yararlanmasını bilmişti. Dergilerin tarihe ışık tutacak bir niteliği varsa edebiyattaki işlevinden söz açılabilir. Bir edebiyat dergisini yöneten bu işlevi göz ardı etmeden, edebiyata geniş açıdan bakmasını bilen bir gönül insanı olmalıdır. (Bu yazıyı adadığım Doğan Hızlan böyle bir gönül insanıdır. Bir zamanlar “Yeni Edebiyat” diye bir dergi yönetirdi (19691971, 24 sayı). Onu görmeye gelen Cemal Süreya, Doğan Hızlan bir başkasıyla konuşmasını kesmediği için, uzun süre odada unutulmuş gibi kalır. Sonra da sessizce yerinden kalkar, çeker gider. Bu durum Doğan Hızlan’ın içine dert olur. Cemal Süreya’nın Anadolu yakasındaki evini bulur, gönlünü alır. O yıllarda Doğan Hızlan daha 30 yaşlarında genç bir edebiyatçıdır. Bir dergi yönetmeni edebiyata egemen olduğunu sanır. Demek Doğan Hızlan gençken de kendine göre bir gönül insanıydı. Cemal Süreya “99 yüz” de onun “İzdüşümü”nü çizerken bilinmeyen ayrıntıları görür. “İyi bakışlı uzak akraba”dır o! “Çelebi sözcüğü bugün belki biraz da o yaşıyor diye ayakta duruyor.” Cemal Süreya’nın izdüşümünde sitem de vardır: “Ama adam atlatma sanatında Bizans’tan bu yana ondan büyüğü gelmemiştir. İki türlü atlatır: Atlatma zorunda kalmıştır, bir; atlatmadan artık haz da duymaya başlamıştır, iki. Yine de şöyle diyelim: Yüz kişiye yardım etmek için, on kişiyi atlatır.” Cemal Süreya bu sitemini yumuşatmak ister: “Başı o kadar kalabalıktır ki, çok şeyi unutmak zorunda kalır”). Doğan Hızlan gibi belli bir beğeni düzeyine ulaşmış bir edebiyatçının sanata bakışı, görmeyi öğreten bir özellik taşır. Dergilerin işlevinden söz açılmışken DoSAYFA 30 Gelip Geçip “Didiklemeli” mi?, OcakŞubat 2009). afrodisyASsanat, “Paranın Reklam Tuzağındaki Edebiyat” üzerine bir “Özel Bölüm” düzenlemiş. Burada gerçek değeri olmayan eserlerin abartılmış tanıtımlarla nasıl şişirildiği, dolayısıyla nasıl paraya dönüştürüldüğü üzerinde duruluyor. Öncelikle bilinmesi gereken bir gerçek var: Edebiyatı uğraş edinenler geçimini sağlamak durumundadır. En azından “telif hakkı”na özen göstermek gerekecektir. Ne yazık ki edebiyat dergilerinin pek çoğu giderleri arasında “telif hakkı”na yer vermiyor. “Telif” ödemek isteyen dergilerin bir bölümü de, değişik nedenlerle yazarın hakkını erteliyor. Geçen yazımda (Cumhuriyet KİTAP, Masal Dünyası, 12 Şubat 2009) “Binbir Gece Masalları”nı dilimize kazandıran Âlim Şerif Onaran’ın “telif hakkı”nı ödemeyen AFA Yayınları’yla ilgili duruma okurlarımızın ilgisini çekmeye çalışmıştım. Kuşkusuz yayın kesimi dar boğazdadır. Bir yandan “telif” ödemiyor, öte yandan önemsiz bir eseri, abartılı tanıtımlarla çok satan önemli bir eser gibi dayatmaya çalışıyor. Bir yayıncının kitabını satmak için giriştiği tanıtımı doğal karşılamak gerekir. afrodisyASsanat’ın “özel bölümü”nde tartışılan başka bir olay var: Değişik nedenlerle çok satan sıradan bir eserin önemli bir sanat eseri olarak dayatılması. Öner Yağcı durumu değerlendirirken şöyle bir yargıya varıyor: “ ‘Tek sesli bir edebiyat’ için, düzenin istediği özelliklerle üreteceğini kanıtlamış olan kişiler sıraya konulup düğmeye basılıyor. Binlerce dolarlık promosyonlarla sahte peygamberler yaratır gibi sahte yazarlar üretiliyor. Bir yandan da aba altından sopa gösterilerek yazarlara ancak boyun eğerlerse başarılı olacakları ve kendileri tarafından desteklenecekleri, aksi halde kitaplarını basamayacakları, okuyucularıyla buluşmayacakları duyumsatılıyor. Amerikan vizeli sanatçılar ‘istila’ ediyor edebiyatımızı” (Edebiyata Tuzak: Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni, Para Reklam ve Zorbalık). Düzenin dayatmasına gerek duymadan, “pembe roman” anlayışıyla cinselliği buluşturup, yazdıklarını paraya dönüştürmeye bakan yazarlarımız var. Yanlış olan, onlarda bir edebiyat değeri bulmaya çalışmaktır. A. Kadir Paksoy, edebiyatımızdaki bu geleneğin divan şiirimizden bu yana sürdüğünü anımsatıyor. Halil İnalcık’ın bir kitabına gönderme yaparak, onun sözlerini anımsatıyor: “Yaltaklanma ve intisâbın sanatla bağdaştırılmış, kurumsallaşmış biçimi kaside sunmak”tı (Şair ve Patron). Sultana “kaside” sunarı divan ozanı onu överken “yenilgileri yengi gibi, sıradan başarıları büyük birer utku, halktan toplanan vergilerin karşılığı olarak halka yapılması gereken zorunlu hizmetleri ‘patron’un bir lütfu gibi göstermişlerdir.” Böylece kasideci, övgünün ölçüsüne göre değerlendirilen “ulufe”yi cebellezi etmesini bilmiştir. Günümüze doğru artık koşullar değişiyor. Saltanatın yerini kapitalizm almıştır. A. Kadir Paksoy diyor ki: “Kapitalizm sanatın gelişmesi için elverişli bir ortam yaratmaz. Bir kapitalist sanata ilgi duyuyorsa, bu, özel yaşamını süslemek için ya da sanatı kullanarak para kazanmak içindir. Ancak kapitalizm, yapısında taşıdığı çelişkiler nedeniyle sanatçıya istemeden zengin bir olanak sağlar.” H. Hüseyin Yalvaç’a göre: “Paranın ve reklamın tuzağında olan edebiyat değil, edebiyatçıdır.” “Günümüze gelen nice yapıtın yazarı gerçek edebiyatçı kimliğine sahip olduklarından, o yapıtları üretmişler ve paranın reklamın tuzağını boşa çıkarmışlardır.” H. Hüseyin Yalvaç, Orhan Kemal’le ilgili anılarını anlatırken yayıncının ağır koşullar içeren sözleşmesine yanaşmadığını anımsatır: “Açtır, açıktadır, çaresizdir ailesiyle birlikte ama kimliğini unutmaz, reddeder. Çünkü edebiyatımızın kahramanlarındandır o” (ŞAİR SÖZÜ YALAN DEĞİLDİR, Sone Yayınları, 2008). Mucize Özünal da piyasa koşullarına direnilmesi gerektiğini söyleyen bir edebiyatçı: “Gerçeği güzelleyerek daha gerçek yapan edebiyat, bütün sanatların ortak amacı olan, ‘insan için’ olmaktan koparılmış, piyasanın emrine verilmiştir. Piyasanın emrine verilen edebiyat artık edebiyat değildir” (Arı Bağdat’tan Gelir). KÖPRÜLER Derginin sorumlu yazı işleri müdürü Tahsin Şimşek afrodisyASsanat’ın kapağındaki bir savsözü anımsatıyor: “ ‘Nasıl Anlatıldığı’ çok çok önemli; ama ‘Ne Anlatıldığı’ da.” Bu söz “Özel Bölüm”de ele alınan sorunla bütünleşen bir anlam taşıyor. işin kolayına kaçmadan edebiyatı uğraş edinmenin yollarını aramalı. Edebiyat dergileri edebiyatçılar arasında “köprüler kurmak” gerçek edebiyatı yaşatmak için işlev yüklenmeli. Ama her türlü gideri göze alan kimi edebiyat dergilerinin “telif hakkı ödenmez” demesi; yazdıkları edebiyat eseri olmayan yazarlara ödenen telifler karşısında çelişki oluşturmuyor mu? Hele telif hakkı almamakla övünen yazarlar karşısında bu sorunu çözmek olanağı bulunabilir mi? Kültür Bakanlığı “Telif Hakları Yasası”nı yeniden düzenlerken konuşmalara da telif ödenmesini saptamıştı. Edebiyatçılar Derneği’nde sorumluluk aldığım dönemlerde yasayı uygulamaya özen gösterdik. Çünkü “Telif hakkı” yalnızca para sorunu değil, özellikle onur sorunuydu. Nice varlıklı kurum, konuşma telifiyle ilgili ilke kararı almıyor. Peyami Safa, Yaşar Nabi, Necip Fazıl edebiyatçının onurunu korumaya özen gösteren dergi yöneticileriydi. Artık buna aldırış eden yok. Üstelik telif hakkını arayan gülünç duruma düşüyor. Bu yazının sorunu çözmeye gücü yetmez. Dergilerin işlevinden söz ederken “Köprüler Kurmak” diyordum ya, bu sözü “edebiyatçı dayanışması” olarak yorumlamalı. afrodisyASsanat’ta Metin Demirtaş’ın “köprüler” üzerine bir “poem”i var. Köprüler yalnız dostluğa, barışa uzanmıyor. İnsanı insan eden başka işlevleri de var. Metin Demirtaş’ın uzun şiirinden “Sinan’ın Köprüleri”ne yer vererek yazıyı noktalayalım: “Köprüler, İki yakayı birleştiren güzelliklerdir. Sırtlarında yorgunluğu yüzyılların Tarihin suskun tanıklarıdır Sinan’ın ince kemerli köprüleri. Mostar Köprüsü gökte asılmış ay dilimi.”? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 MUSTAFA ŞERİF ONARAN CUMHURİYET KİTAP SAYI 992
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear