05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ yapıbozuma uğratma ve hiyerarşileri tersinleme gücünü kanıtlar. Kern dildeki bu gelişmeleri uzunca açıklar fakat bunların romanları nasıl etkilediğine dair yeterli örnek ve açıklamalar veremez. Viktorya dönemi romanında cinsel arzunun şiddeti yüzünden pek çok cinayet işlenir, ama Terese Raquin’deki gibi pek bahsedilmez. Bu dönem günahkârları öldürür daha çok. Karındeşen Jack’in kurbanları fahişelerdir. Kişiyi katil eden bir diğer neden cinsel sapmalardır. Modern romana gelindiğinde hormonlar cinayet nedeni olarak gösterilmez, bu oldukça sıkıcıdır çünkü. Onlara hikâyeyi ayrıntılandırmak için başvurulur sadece. Modern romanlar cinayette cinsellikle ilintili pek çok nedeni ayrıntılı bir şekilde yazarlar, hatta eşcinselliği ve iktidarsızlığı da eklerler ama tüm bunlar asıl neden değildir. KISKANÇLIK VE CİNAYET Kıskançlık gibi öfkelendirici duyguların cinayete etkisi, Hardy’nin Çılgın Kalabalıktan Uzak’ında ya da Zola’nın Hayvanlaşan İnsan’ındaki gibi daha çok karşı cinsle ilişkilidir. Modern edebiyat bu nedene acabayı ve bilinçaltını katar sadece. Bir diğer duygusal etmen intikamdır: Moby Dick ya da Monte Cristo Kontu’nda olduğu gibi Viktorya romanlarında intikam alındığında ilahi adalet sağlanmış olur. Aynı dönemde açgözlülük de bir günah olarak ele alınır. Modern romanda para için pek cinayet işlenmez. Ancak Ellis’in Amerikan Sapığı gibi güç, başarı saplantıları kişiyi cinayete götürür. Artık yeni ekonomik yapılar, postmodern dünya, nevrotikleşen tüketim toplumu gibi tanımlar paradan daha etkilidir. Zola’daki sınıfsal kavganın yerini başka şeyler almıştır. Viktorya para ya da toprak için cinayet işlerken, modernler açgözlülüğün, hırsın anlamsızlığını anlatmak için öldürürler. Capote’nin ‘soğukkanlı’sı Perry’nin cinayeti bireyin kendini ne kadar değersiz hissettiğiyle ilintilidir daha çok. İntikam, açgözlülük ve kıskançlık gibi üç ana neden çeşitlenmiş, pek çok bilimsel gelişmeyle birlikte belirsizleşerek, birbirinin içine geçmiştir. Kişiyi cinayete sevk edenlerin en karmaşığı ve en kapsamlısı zihinseldir. 19. yüzyıl daha çok delilik, saplantı gibi tanımları kapsarken nörobilimsel gelişmelerle bu neden de çeşitlenir. Viktorya döneminde fizyonomiden ve frenolojiden (kafatasından zekâyı ya da karakteri ölçme) katilleri saptamada yararlanılır; Poe, Baudelaire, Bronte gibi pek çok yazar katillerini böyle açık ederler. Balzac Goriot Baba’nın kafasındaki “babalık tümseği”nden bahseder örneğin. Melville ve Flaubert ise daha çok bu yarı bilimlerle alay ederler. Geç Viktorya dönemi suç romancıları da bu bilimleri kullanırlar, Zola Lombroso adlı bir bilimcinin keşfettiği ‘doğuştan suçluluk’ teorisiyle kahramanlarının suçlarına dayanak noktaları bulur. Elbette bu teorinin ikonu Dracula’dır. Kontun yüzü uzun uzadıya betimlenir. Nörobilim gelişir; nöron, adrenalin, hipotalamus, serotoninin saldırganlıktaki rolleri açıklanır. Terese Raquin’de Zola kahramanlarının “tamamıyla sinirlerinin ve kanlarının hükmünde” olduğunu söyler. Fakat Dostoyevski Karamazov Kardeşler’in davranışlarındaki mikroskobik etmenlerle dalga geçer. Modern dönem yazarları da tıpkı öncülleri gibi nörobilime karşı hep ikircikli davranırlar. Histeri ve akıl hastalığı cinayet etmenlerinin başlıcalarından sayılır. Saplantı (Kaptan Ahab ve RaskolCUMHURİYET KİTAP SAYI 970 nikov) ve bölünmüş kişilik (Dr. JekyllMr. Hyde) Viktorya romanlarında en çok kullanılan iki cinayet nedenidir. Fakat Modern romanlara gelince Dava’daki Joseph K.’nın durumunda olduğu gibi tam bir sınıflandırma yapılamaz, daha çok özgüllükbelirsizlik diyalektiği işler. Çünkü kimlik giderek parçalanır, travma ve krizlerin buluntuları, sayıları dolayısıyla benlik üstüne etkileri artar. Bunun en güzel örneği Musil’in Niteliksiz Adam’ıdır. Bir diğer neden çevre, yine Viktorya döneminde belirlenimcidir. Zola ve Dickens’ta bu oldukça sık karşımıza çıkar; habis geceler, korkunç fırtınalar hep cinayeti kolaylaştırır. Modern romanlarsa çevresel etkileri çoğunlukla tersine çevirir. Yabancı’daki cinayet gecenin kör karanlığında değil gündüzün yakıcı güneşi altında işlenir. Viktorya Karındeşen Jack’te olduğu gibi tekinsiz kenar mahalleleri cinayet için mesken tutarken; modern dönem yatak, göl, bahçe gibi oldukça iç açıcı yerleri seçer. Coğrafi çevreden toplumsal çevreye geçtiğimizde nedenler daha çok korku ve düşmanlıktır. Kırmızı ve Siyah büyük bir şantaj cinayetini konu alır. Sherlock Holmes sürekli skandal cinayetleri kovalar. Bir başka cinayet nedeni düşmanlık da daha çok sınıfsaldır. Germinal’deki babadan oğula geçen sınıfsal kin, Genet’nin Hizmetçiler’inde tarifi zor ve pek çok başka etmeni de içine alan bir sınıfsal düşmanlığa dönüşür. Kern bu bölümde, Durkheim, Weber, Foucault’nun teorilerini ayrıntısıyla anlatmış ama yine daha önce olduğu gibi romanlarla ilişkilendirmek konusunda zayıf kalmış. NEDENSİZ CİNAYETLER Cinayet tüm yıllar boyunca hep günahtır ve kötüdür, fakat günümüze gelindiğinde Yetenekli Bay Ripley ya da Dorian Gray’in Portresi’nde olduğu gibi yaratıcılık ve kendini tanımlamayla örtüşür. Kern incelemesinin sonunda özgüllüğün artmasıyla oluşan belirsizliği romanlarda tam olarak izlemenin zorlaştığı, bilimsel keşiflerin romanlardaki (tıpkı cinayetlerin kendisinde olduğu gibi) davranışları açıklamada gittikçe elverişsizleştiği sonucuna ulaşır. Cinayet romanları bilim ve düşünce sistemleri gibi belirli bir ilerleme yöneliminde değildirler; artık sergiledikleri genellemeler ortadan kalkmıştır. Viktorya katilleri kendilerini nihai bir sonuca adamışlar, modernlerse kimlik bunalımlarıyla tanımlanamaz olmuşlardır. Artık sadece katilin özgür istencine yönelik nedensiz cinayetler başlamıştır. Kern’e göre, belirlenimciliközgürlük diyalektiği sonunda bizi özgüllükbelirsizlik diyalektiğine çıkarır, modern cinayetlerin nedenlerini anlamaya çalışırken ne kadar az şey anlamış olduğumuzu anlarız. Ve fakat okumaya devam ettiren de işte bu noktadır; kendi belirsizliğimize dalma istenci… Nedenselliğin Kültürel Tarihi’nin hayretler uyandıran sürükleyiciliği işte böylesi hüzünlü bir sonla noktalanıyor. Belirsizlik, modern insanı, bilimi ve düşünce sistemlerini vuruyor. Vurulup düşenlerin ölüp ölmediği, okuyucuya, yoruma ve tarihe kalmış. Fakat yazarların, bilimcilerin, düşünürlerin tarih boyunca yaptığı gibi tarihe karışmamak ve yeniyi kurgulamaya, yaratmaya devam etmek gerek. ? Nedenselliğin Kültürel Tarihi/ Stephen Kern/ Çevirin: Emine Ayhan/ Metis Kitap/ 530 s. SAYFA 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear