05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

sevdiğini öldürenlerden öç alışında ? ve bile, soylu bir insan olmanın örneğini göstermesi, mafyayı önemsememesi bir kıvanç destanı oluyor. Bu destanda, yoksul ve çaresiz olan, birilerine sığınmak zorunda kalan genç kızlarla, sokakta yaşamaya mahkum çocukların dramlarını, Emine’nin ve kardeşi Sinan’ın yaşadıklarından kesitlerle algılıyoruz. Onları suç işlemeye zorlayan suç örgütlerinin toplumda nasıl kök saldığıyla ilgili yaşam gerçeklerini, ziyan edilen körpe yaşamları ve insanların bataklara nasıl sürüklendiğini okuyoruz. Veli’ye yine cezaevi yolu görünüyor ve bu kez aynada bir başka dram çıkıyor karşımıza: Kör İmam’ın dramı. Böyle bir sevda olamaz diyorsunuz Kör İmam’ın Nermin’e olan sevdasını okuyunca. İçiniz titriyor. Aynada gördüğümüz Kör İmam’ın dramı, bir yandan toplumumuza, benzer yaşamlara ışık tutarken, bir yandan da gerçeğin aktarılan bir yanının aldatıcı olabileceğini de öğretiyor. Karısıyla onun sevgilisini karavanda yakan bir cani deyip geçebileceğimiz Kör İmam’ın yaşam kesitlerini okudukça, “insan” olgusunun derinlerine inmenin ne kadar zor bir iş olduğunu da anlıyoruz. Perde aralandıkça, toplumsal çürümüşlük olanca çıplaklığıyla karşımıza geliyor. Zengin olma hırsının insanları nasıl insanlıktan çıkardığını, tutkulu aşkları bile nasıl tutsak aldığını ve aşkın anlamını nasıl kirlettiğini gösteriyor bize Yağmur Durunca. Veli, eski dostu olan Kör İmam’ın anlattıklarını dinlerken yoruluyor, hüzünleniyor, kendi derdini unutuyor, kısacası kahroluyor. Veli, Kör İmam’ın anlattıklarını yorula yorula, hüzünlene hüzünlene, kahrola kahrola, ama onun insanlığına ve sevdasına inanarak yazıyor. Ferdi Tayfur’un, Veli’nin yaşamını ve yazdıklarını yorula yorula, hüzünlene insan oluşlarına inanarak Yağmur Durunca adı ile sunduğuna inanıyorum. Özellikle ilk bölümlerde yerel dil kullanma kaygısının zaman zaman anlatım güçlüğü vermesine, son bölümlerde mekân ve olayların keskin geçişlerine karşın, konusu, kurgusu, içtenliği, yalınlığıyla Yağmur Durunca, insani ve gerçekçi edebiyatımız için bir kazançtır. Kısaca şunu söylüyorum: Mahkum Veli ile Kör İmam’ın sevgilerinin ve öfkelerinin romanı olan Yağmur Durunca, “insan”a ve “aşk”a olan güvenin romanıdır. ? hüzünlene, kahrola kahrola, ama Veli’ye ve Kör İmam’a, onların sevdalarına ve Yağmur Durunca/ Ferdi Tayfur/ Roman, 2008/ Kora Yayın/ 270 s. Sofistlerin Çürütmeleri Üzerine ? Çağlar DEMİRBAĞ okrates ya da Platon gibi, Aristoteles’in de ezeli düşmanı olan Sofistlere yönelik yazdığı etkili kitabı “Sofistlerin Çürütmeleri Üzerine”, Oğuz Özügül çevirisiyle Say Yayınları’ndan çıktı. Bu kitap, felsefenin mihenk taşlarından birisi ve tüm bilimlerin babası olarak kabul edilen Aristoteles’in, Sofistleri köşeye sıkıştırdığı ve yargıladığı bir kitap olması dışında, kendi felsefesinin ve yönteminin de belki de en görünür hale geldiği bir kitap olma özelliği de taşıyor. Üstelik, klasik bir polemik kitabı olarak da ayrıca bir öneme sahiptir bu kitap. Düşünebiliyor musunuz, bir tartışmaya, özellikle Sofistler gibi polemik ustası olan kişilerle, Aristoteles gibi bir düşünürün polemiğe girdiğini. Bu kitabı, okuyanlar için zevkli hale getiren de her zaman her şeyi sınıflandırarak, bütüncül bir sistem kurmayı kendine iş edinmiş Aristoteles gibi bir düşünürün, işi gücü paradokslar üretmek ve para karşılığı insanlara hitabet sanatı öğretmek olan, kaygan bir zeminde felsefe yapan Sofistlerle karşılaşmasının yaratacağı etkiyi. Sofistlere karşı çoğunlukla bir önyargı vardır. Onlar, gezgindirler. Onlar, tek bir doğruya inanmazlar ve tüm doğruları çürütmeyi kendilerine iş edinirler. Onlar, sahip oldukları bilgiyi para ve güç karşılığında satmak için oluştururlar. Neyi savunduğunuzun değil, nasıl savunduğunuzun daha önemli olduğuna inanırlar. Böyle derler onlar için. Yani biraz aşağılarlar onları. Hatta çoğu felsefe ekolü onları ciddiye bile almaz. Örneğin Erasmus, onları safsatacı olarak anar hep kitaplarında. Platon, Aristoteles gibi düşünürlerin başlarına bela olan Sofistlerin felsefenin varlık alanını genişlettikleri, felsefeye çürütmeleri sayesinde yeni SAYFA 24 S bakış açısı getirdikleri de ortada. Para karşılığında her tür hizmetin satın alındığı Yunan sitelerinde, bilginin de para karşılığında satın alınabileceğini savunan Sofistlere, felsefeye Tanrısal bir anlam yükleyenler çok kızmıştır. Protagoras gibi Sofistler, felsefeyi Tanrısal kattan indirip gündelik hayatın da içine sokmuş, kendisine gelecek öğrencilerin istediği şeyleri ve onlar için gerekli olacakları öğreterek, felsefenin elit bir uğraş olmasına karşı çıkmıştır. Bugün, bilginin alınıp satılan bir şey olduğuna, hatta bir bilgi endüstrisi oluştuğuna bakınca So fistlerin bugün yaşanan süreci öngörebildiğini bile söyleyebiliriz. Sofistlerin bu yaklaşımının tümden doğru olduğunu söylemek elbette imkânsız. Ama yaşadıkları dönemde, aralarında ortaya çıkan köktencilerin o dönem yarattıkları kaos ve yerleşik değerleri yok saymalarının yarattığı tartışmalar, tüm dikkatlerin üzerlerine toplanmasına neden olmuştu. İşte Aristoteles, o bildik yöntemiyle, hani Aristo mantığı diye, felsefe dışında da kullanılan doğrudancı ve bütüncül bakış açısıyla Sofistlerin ne olduğunu, bir fikri hangi araç ve yöntemlerle nasıl çürüttüklerini göstererek, onları birer şarlatan olarak tanımlayıp felsefenin dışına nasıl sürdüğünü görüyoruz. Bunu yaparken de, bize çok değerli bilgiler sunuyor Aristoteles. Örneğin, dört çeşit sözlü tartışmanın bulunduğunu söylüyor bu kitapta: Didaktik, diyalektik, sınayıcı ve münakaşacı. Didaktik, ilgili bilim dalının özgün ve en üst ilkelerine dayanarak; diyalektik, kendi Karşıolması’nı inanılır şeye; sınayıcı, muha tabının tartıştığı o konuda bilmesi gerektiği şeyleri bilip bilmediğine; münakaşacı ise, inanılır önermelerden çok, sadece görünürde olan kanıtlara dayandırır tartışmasını Aristoteles’e göre. Işte Aristoteles, tartışmanın en sığ hali olan münakaşacılığı, Sofistlerin daha çok tercih ettiğini ileri sürerek bu tartışma metodunun zayıf yönlerini ispatlayarak Sofistlerin çürütmelerini çürütmeye çalışıyor kitap boyunca. İnsana şaşırtıcı gelen, tüm bilim dallarını, tüm canlı ve cansız varlıkları sınıflandıran Aristoteles’in yine aynı sınıflandırma mantığıyla tüm tartışmaları, üslupları, fikirleri sınıflandırarak, tüm tartışmaları bitirecek kapalı bir sistemi Sofistler karşısında da başarılı bir biçimde kurması. Aristoteles’in, tüm bilimlerin babası olarak ortaya çıkması, felsefeye ve bilime büyük bir katkı sunsa da, aslında yüzlerce yıl boyunca kendisinin fikirlerinden yola çıkılarak oluşturulmuş bakış açısının felsefenin ve bilimin önünü tıkadığına yönelik yaygın bir eleştiri de vardır. O dönem, Skolastik olarak anılır ve Rönesans, eleştiriye ve kuşkuya yer vermeyen bu dönemin sona erdirilmesi üzerine kuruludur bir bakıma. Felsefeye ve bilime hem çok büyük katkıda bulunan, hem de yüzlerce yıl önünü tıkayan bu büyük düşünürün Sofistlerle mücadelesinin canlı tartışmalarını bu kitapta okurken, aslında o günkü tartışmaların günümüz felsefe dünyasında da sürdüğünü görmek de kitabın şaşırtıcı yanlarından birisi. Ama Sofistler diye bir kısım düşünürlerden bahsederken, Sofistlerin aynı şeyleri aynı şekillerde savunduklarını da söyleyemeyiz. Adalet ve eşitlik isteyen Sofistler olduğu gibi, diktatörlüğü de savunan Sofistler olmuştur. Yani Sofistleri, daha çok kullandıkları yöntem ve bilgiyi ele alış ve onu sunuş şekilleriyle ortak bir kategori içinde değerlendirebiliriz ancak. ? Sofistlerin Çrütmeleri Üzerine/ Aristoteles/ Çeviren: Oğuz Özgül/ Say Yay./ 72 s. KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 943
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear