25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Haluk Oral’la “Arıburnu 1915” üzerine... ‘Savaşın değil insanın peşinden gitmeye çalıştım’ Haluk Oral’ı matematik hocası olarak tanıyorsak da, o edebiyatın ayrıntılarına inen bir sevdalı. Sahaflardan ince eleyip sık dokuyarak bulduğu imzalı kitapların peşine düşer, onların hikâyelerini yazar. Sonra kendi kabuğuna çekilir, sessizliğe bürünür. Birden karşımıza, M. Şeref Özsoy’la ortaklaşa hazırladığı, “Erol Güney’in Ke(n)disi” adlı biyografisiyle çıkar. Bu kez Oral, Çanakkale Savaşı’nda, savaşın gizli kahramanlarının hikâyelerine tanık ediyor bizleri. Kendisiyle yeni kitabını konuştuk... nın detaylarıyla buluşturuyorsunuz … Az önce de sözünü ettim aslında, savaşın içindeki insanlara ait detaylara, ayrıntılara indim. Burada savaşın değil de insanın peşinden gitmek söz konusu olan… Kitabın hazırlanışında yurtdışına açıldınız mı? Anzakların kaynaklarına ulaşabildiniz mi? Avustralya Müzesi’nin bu konuda çok faydalanılabilen bir internet sitesi var. Çıkarma gününde sadece bizim kaynaklarımız yeterli gelmiyor, karşı tarafta ne oldu diye de bakmak gerekiyor. Hem bu sitedeki fotoğraflardan ve anılardan faydalandım, hem de C. E. W. Bean’in “Story of the Anzac” adlı kitabından yararlandım. Bean, başından sonuna kadar savaşta bulunmuş olan bir gazeteci. Daha sonra da savaş bittikten sonra bütün hayatını Anzakların hikâyelerini yazmaya adamış bir gazeteci ve on ciltlik bir kitabı var. Bunun iki cildi, yaklaşık 1500 sayfa, sadece Çanakkale’ye ait. Bean’in kitabı bir kere çok objektif. 1919 yılının Şubat ayında, yani savaşın hemen sonrasında tekrar Türkiye’ye geliyor. 57. Alay 1. Tabur Kumandanı Zeki Bey’in mihmandarlığında Türk tarafının hikâyesini araştırıyor ve bahsettiğim kitabı yazarken kullanıyor. Bir anlamda Bean, Türk tarafının da hikâyesini ilk yazanlardan biri! Çünkü Zeki Bey’le yaptığı konuşmaların neticesinde “Gallipoli Mission” diye bir kitap daha yazdı, 1948 tarihinde yayımlandı. Ama Zeki Bey’le yaptığı konuşmaları aynı zamanda ilk bahsettiğimiz kitabında da kullandı. Ben işte ilk önce bu kitaplara ulaştım. Bu kitabı hazırlarken Avustralya Müzesi’nden konumuza ilişkin bazı resimleri istedik. Siz de Bean gibi bir yol izlemişsiniz bu kitapta; iki tarafın aynı olay hakkındaki durumlarına değiniyorsunuz… Evet öyle, ama Bean, Anzakların bütün hikâyesini yazmaya çalıştı. Benim öyle Çanakkale’deki Türklerin tüm hikâyesini yazmak gibi bir iddiam yok. Ayrıntılar var. Düşünmediniz mi peki? Bakınız, Bean ömrünün yirmi beşotuz yılını bu işe verdi. Ve tek yaptığı iş buydu. Buna benim ne yaşım, ne bilgim ne de zamanım müsait. Böyle bir çalışmayı Türkiye’de çok büyük bir komisyon kurup, bu işin uzmanı olan 3540 kişi ile ancak yapabilirsiniz. Tabii öte yandan Bean’in ulaştığı belgeleri çevirmek gibi bir derdi yoktu; bizim ise Çanakkale Savaşı günlerindeki belgelerimizin hemen hemen hepsi Osmanlıca. Bir kere bunların yeni Türkçeye aktarıl Ë Erdem ÖZTOP ayın Oral, kitabınızın oluşma hikâyesini biraz anlatın istiyorum ilk olarak. Çok hacimli, bol görselli bir kitap yayımlanan… Biliyorsunuz, daha önceden Cumhuriyet’te konuya ilişkin yazılar yayımlamıştım. Ondan sonra da bu çıkan yazıları İş Bankası Yayınları kitap haline getirmeyi teklif etti. Önce normal bir kitap haline getirmeyi düşündüler, elimdeki görsel ve daha önce hiç yayımlanmamış belgeleri görünce de işte bu şekilde, bir prestij kitabı olarak yayımlamaya karar verdiler. Peki öyleyse; Çanakkale sizin aklınıza nasıl düştü? Çanakkale benim aklıma bundan otuzotuz beş yıl kadar önce, 1976’da düştü. O zaman üniversite öğrencisiydim, merak sarmıştım; Çanakkale üzerine ne yazıldıysa alıp okuyordum. Bu merak işte bu yıllara kadar devam etti. Öte yandan, biliyorsunuz benim bir imza koleksiyonum var; bu imza koleksiyonun içine, Çanakkale ile ilgili olanları da ekledim. Çanakkale Savaşı’nda ismini duyduğunuz komutanlar, onların kendi ellerinden çıkmış belgeler… Daha sonra sık sık Çanakkale’ye gidip gelmeye başladım. Orada bulduğum ve çeşitli yerlerden topladığım mermiler, düğmeler, süngüler, madalyonlar, nişanlar, rozetler ve diğerleri... Hepsi, bir bütünün parçaları halinde bir araya geldi. Bu kitapta da hepsi kullanıldı. Kitabın önsözünde Zafer Toprak bir “mikro” tarih çalışması olarak tanımlar kitabı. Bu tanımı siz nasıl değerlendirirsiniz? Öncelikle şunu belirtmeliyim; ömrünü tarihe veren insanlar var ve bu konuda çalışmalar yapıyorlar. Onlarınki ile kendiminkileri kesinlikle kıyaslamayı düşünmedim, düşünemem de. Matematik çalışması, araştırması yaparsam o konuda çekinmeden konuşabilirim ama tarih çalışması demeye çekiniyorum biraz. Konusu tarih olan bir araştırma yapmaya çalıştım. Çanakkale Savaşı’nın SAYFA 16 S tarihiyle ilgili olarak hiçbir hataya düşmeme kaygısıyla kılı kırk yararak, o savaşın içindeki insanların hikâyelerinin peşine düştüm ben. Bu hikâyelerin seçimini de yıllardır topladığım malzeme belirledi. Belki genel bir yoruma gitmektense, ayrıntıların peşinden gittiğim söylenebilir. O ayrıntı kişisel olabilir, belli bir insanın birkaç günde yaşadıkları olabilir ya da bir belgenin yazıldığı koşullar olabilir. Bunları araştırdım. Küçük bir olaydan yola çıkarak, büyük bir olaya yansıması nasıl oldu diye ahkâm kesmeye vardırmıyorum kesinlikle işi. Onun için bir anlamda, küçük ölçekte bir yerlerde bir insanın başından geçenleri anlatmaya çalışıyorum. Zannediyorum Zafer Hoca, bu ayrıntıların tarihi renklendirici, zenginleştirici yönünü vurgulamak için “mikro tarih” nitelemesini kullanıyor. Ama tarih araştırması dediği zaman da, lütfetmiş oluyor… Peki yazım aşamasında ya da sonrasında tarihçilere başvurdunuz mu, onlardan yorum aldınız mı? Zafer Toprak kitabı önceden okudu, yorumlar yaptı. Ben de kitaba önsöz yazmasını rica ettim. Sonra Çanakkale konusunda yıllardır uğraşan, alanı iyi bilen arkadaşlarım kitabı okudular. Bir de şunu belirteyim; bu kitapta yirmi tane yazı var; en kısa olan dörtbeş ayda bitti. Yani azami dikkati gösterdiğimi düşünüyorum herhangi bir yanlış olmasın diye. Doğru olduğundan emin olmadığım şeylere yer vermedim. Çok emin olamamakla birlikte, illa da yer vermek istediklerimi bu durumu belirterek kullandım. Bazı durumlarda delil bulmak artık mümkün değil ama bu kadar oku yup araştırdıktan sonra insanın kafasında bir resim oluşuyor. Böyle de olmuş olabilir diye düşündüm ben de… Her yazı birbirine kronolojik olarak bağlı olsa da aslında birbirinden bağımsız ve Çanakkale’de Arıburnu savaşlarının önemli safhalarından hikâyelerin akışı içinde bahsediliyor ama savaşın geneliyle ilgili bir yoruma yer verilmiyor… İNANILMAZ BİR SAVAŞ... Çanakkale Savaşı’nı nasıl değerlendirirsiniz? Bu kitabın oluşmasına izlek oluşturacak nedenleri var mıydı, nelerdi? İnanılmaz bir savaş tabii. Aynı zamanda dünya tarihi açısından da önemli. Zannediyorum hem kara, hem hava, hem deniz, hem denizaltı, hem mayınlar… Bunların hepsinin yer aldığı dünya tarihindeki ilk savaş olduğunu düşünüyorum. Sonuçları açısından biz kazandık savaşı. Kazanmamız veya kaybetmemiz halinde dünya tarihinde çok büyük değişikliklere yol açabilecek/açan bir savaş. İçinde, yani savaş süreci içinde yaşanan hem askeri anlamda pek çok dersin çıkarılacağı, hem de insanlıkla ilgili pek çok dersin çıkarılabileceği bir savaş. Bir de ben tam parmak basamıyorum, niye Çanakkale Savaşı diye ama hani bazen bir konu hakkında kitap okursun da ilgini çekerse konu hakkında daha çok materyale ulaşırsın, zannediyorum Çanakkale Savaşı da benim için öyle oldu. Tesadüfen okuduğum biriki kitapla başladı, sonra daha çok öğrenme isteği uyandı ve artık bir yerden sonra da bu kitabın oluşması kaçınılmaz oldu. Bu kitapla okuru Çanakkale Savaşı ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 943
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear