Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B U L M A C A 1 J 2 D 1 G 2 H 3 F 4 H 5 B 6 İLKER MUMCUOĞLU D 7 J 8 B 9 G 10 A 11 D 12 H 13 L 14 I 15 I 16 C 17 D 18 E 19 J 20 K 21 C 22 D 23 B 24 H 25 E 26 I 27 H 28 B 29 J 30 L 31 E 32 I 33 E 36 G 34 J 35 A 36 K 37 D 38 G 39 H 40 C 41 C Feyza HEPÇİLİNGİRLER 23 Ağustos Perşembe Türkçe Günlükleri Ağaoğlu, Yaşar Kemal, Fikret Otyam, Kerim Korcan, Mahmut Makal, Şükran Kurdakul, Tahsin Saraç, Fakir Baykurt, Hasan Hüseyin, Nazım Hikmet, Muzaffer Buyrukçu, Talip Apaydın, Abdullah Aşçı, Gülten Akın, Ömer Faruk Toprak, Başaran, Orhan Asena, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Tarık Dursun K., Muzaffer İzgü, Samim Kocagöz; iki de karikatürist: Turhan Selçuk ve Ferruh Doğan. Çocukluğuyla, öğrencilik anılarıyla Cahit Külebi ne kadar canlıysa, çocukluk ve ilkgençlik anılarının yanı sıra edebiyat dergisi çıkarma serüvenlerini, Şeyh Galip'ten alıntılanmış, “Ser ver ki olasın seraser / Meydandaki baş içindir efser” dizeleri yüzünden mahkemelik oluşlarını anlatan Mehmed Kemal de o kadar canlı. Adalet Ağaoğlu'nun çocukluğundan anımsadığı hiçbir şeyin annesi tarafından doğrulanmadığını anlattığı esprili yazısı harika. Erdal Öz'ün sorularını, Yaşar Kemal'in, tam otuz yıl önce, nasıl yanıtladığını okumak, heyecan verici. Ölümünden 15 yıl sonra şiir ve yazılarından yararlanarak derginin çalışma grubu tarafından kurgulanmış özyaşam öyküsüyle Nâzım Hikmet, dipdiri, karşımızda. Şöyle diyor: “Bir gün benim güzel Türkçem de dünyada verimleri aranan bir dil olacak, o zaman da Nâzım Hikmet'in halkına ve dünya halkına hiç olmazsa şiirde getirmek istediği imkânlar anlaşılacak.” Edip Cansever'in yazısı, baştanbaşa şiir. Yirmi yirmi beş kedisi olan, komşuları Nigâr Hanım'ın evini, “kedilerden yapılmış, yumuşak bir evdi” diye; kocasını, “Kocası var mıydı? Evet, vardı ama, olmamak gibi vardı. Görünmezdi, görünmeyi sevmezdi ve bu durum sanki onun icat ettiği bir olağanlıktı.” diye, aynı zamanda dondurmacılık da yapan Kapıcı İsmail Efendi'nin dondurma arabasını, “Arabası bembeyazdı. Kırmızılar, morlar bile bembeyazdı.” diye anlatması şiir değil mi? Bugünden değil, 1977'den baktığında bin dokuz yüz altmışları, Çiçek Pasajını, daha güzeli söylenemez biçimde anlatıyor Edip Cansever: “Sanki karaciğer sözcüğü sözlüklerde yoktu. İçkiler dostça sokulurdu bize. Panayot'un zehir gibi şarapları bile. Her şey şiirdi, her şey dizeydi, her şey olgunlaşmamış, adını bulamamış şiirimsilikti. Şiir kavgaları bile doyumsuzdu. Degüstasyon, Nil, Lefter… Sıram sıram sanatçı doluydu. Herkes biraz olsun gecikirdi. Evine, sevgilisine, yalnızlığına… Ankara'dan birileri gelir, İzmir'e birileri giderdi. Demiryolları da, deniz yolları da Balıkpazarı'ndan, Asmalımescit'ten, Beyoğlu'nun arka sokaklarından geçerdi. Lefter'deki laternacı laternanın kapağını açar, Rum sevgilisinin fotoğrafını gösterirdi. 'Eski resimler çıkardı, resim resim kokardı onlar.” diyeceğim Tragedyalar'daki Armenak oralarda içerdi. Hüzün başduygumuzdu. Yaz günleri sahici denizler, sahici kıyılar olurdu. Ama bizim sığınağımız sonbahardı, cam önleriydi sokağa bakan. 'Bir buluşma yeridir şimdi Hüzünlerimiz Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün medüzalar Aşar söylediklerimizi çeker gideriz Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz Kıyısında camları bozbulanık rakılar.'”? feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. 42 A 43 L 44 J 45 B 46 D 47 L 48 G 49 L 50 D 51 B 52 J 53 B 54 L 55 D 56 F 57 D 58 B 59 D 60 J 61 B 62 L F 63 A 64 H 65 A 66 L 67 D 68 H 69 G 70 H 71 H 72 I 73 G 74 L 75 E 76 B 77 C 78 F 79 K 80 I 81 D Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Sefa Kaplan’ın, Öyküler Seni Söyler adlı kitabındaki bir öykünün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı öyküden bir alıntı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sami ...” (tanınmış gazeteci). G. Büyük erkek kardeş. 48 73 69 9 38 1 H. İzmir’de yaşayan tanınmış şairimiz. 70 24 71 12 4 68 2 27 64 89 I. “... Böyle Yazdı” (Ece Ayhan’ın tanınmış bir şiiri). 32 15 14 72 80 26 J. Pierre Loti’nin bir romanı. 7 60 29 44 52 34 19 K. Türk alfabesinin 9. harfi (üç kere yazacaksınız). 79 36 20 L. “Gideceksin ... çalkantısında / Balıklar çıkacak yoluna karşıcı / Sevineceksin.” (Orhan Veli Kanık). 54 49 66 13 47 43 30 74 62 63 10 42 35 65 B. Yılkı Atı’nın yazarı. 5 28 23 76 53 58 61 8 45 51 C. “... e tecrübedir nik ü bed nedir bilmez” (Nabi). 41 40 16 21 77 D. Etik Üzerine Dersler, Pratik Usun Eleştirisi ve Aru Usun Eleştirisi adlı yapıtları da olan felsefeci. 59 22 37 57 55 81 17 11 6 50 67 46 E. “... Mahfuz” (Miramar ve Midak Sokağı adlı romanları da olan Mısırlı yazar). 75 33 18 31 25 F. Şifre. 3 78 56 unda Zara'nın sorusu, “öğretim” ve “öğrenim” sözcükleriyle ilgili: "Öğretim, öğrenci tarafından görülen midir yoksa öğretmen tarafından verilen mi, tam olarak bilemiyorum. Hangisinin kullanımı doğrudur? Eğer 'öğretim görmek' yapısı doğru ise, yani öğrenciler 'Ben filanca okulda öğretim görüyorum.' dediklerinde dil yanlışı yapmamış kabul ediliyorlarsa, 'öğretim görmek' ile 'öğrenim görmek' arasındaki fark nedir? 'Öğretimimi tamamladım / öğrenimimi tamamladım' yapılarından hangisi kullanılmalıdır?” Türkçe bize sözcüğün yapısından, anlamına ulaşma olanağını veriyor aslında. Öğretim, sözcüğü öğretme işinin adı, öğrenim de öğrenme eyleminin. Öğretim, öğretmen tarafından verilendir; öğrenim de öğrenci tarafından görülen. Öğretmen isterse, “Ben falanca okulda öğretim veriyorum.” diyebilir; öğrencinin söylemesi gereken ise “Filanca okulda öğrenim görüyorum.”dur. Türkçenin özelliğini ve bu özellikten doğan güzelliğini daha iyi anlatabilmek için, bu sözcüklerin eski dildeki karşılıklarını anımsatmak isterim. “Belli bir amaç için gereken bilgileri öğretme işi” anlamındaki öğretim sözcüğünün eski dildeki karşılığı olan tedrisin, ders, tedrisat, medrese, müderris gibi sözcüklerle anlam ilişkisini Arapça biliyorsanız, Arapçanın kalıplarından, kurallarından çıkarırsınız; ama ya bilmiyorsanız? “Herhangi bir meslek için gereken bilgileri edinme işi” anlamındaki öğrenim sözcüğünün eski dildeki karşılığı da tahsil. Para alımı; alımcı, vergici anlamlarındaki tahsilat, tahsildar sözcükleriyle aynı kökten; ama durum yine aynı: Arapça bilmiyorsanız bu sözcükleri de ayrı ayrı ezberlemek zorundasınız. Zaten Arapça sizin anadiliniz değilse Arapçanın kurallarını niye öğrenesiniz? (Bilmem farkında mısınız; ama bugünkü durumumuzla ilgili bir sorgulama başlatmak için, Arapçanın yerine İngilizce koymak yeterli. Gereksinme duyduğumuz kavramlara karşılıkları kendi dilimizin içinde kalarak türetsek herkes söylediğini ve dinlediğini anlayacak; ama İngilizcelerini olduğu gibi alınca sözcüğü ezberlemek zorunda kalmanın yanı sıra, derinliğine kavramadan bellediğimiz sözcüklerle üstünkörü kurulan bir iletişimin tehlikeli sularına da kendimizi bırakmış oluyoruz.) Diyeceğim şu: Öğretim sözcüğü tedris, öğrenim sözcüğü de tahsil ve türevlerini ezberlemekten kurtardı bizi. Bize düşen, öğretim sözcüğünün öğretme ile, öğrenim sözcüğünün de öğrenme ile ilişkisini fark etmek; başka bir deyişle, dilimizin sağladığı olanakların tadına varmak. 27 Ağustos Salı T 915. sayının çözümü: A. SIDDIK, B. AĞRIYINCA, C. BADI HAZAN, D. REDDETME, E. İŞÇİLERİ, F. ANNA KARENİNA, H. LİMNİ, I. TÖVBE, J. IMF, K. EĞİLMEZ, L. LUDİNGİRRA. Şiir: “nemi dudağımda çağlayandı gecenin/ kibirli bir zafer narasının/ maviden hiddetler takınmış gözleri” ürkiye Yazıları, 1977 1982 yılları arasında 72 sayı yayımlanan bir edebiyat dergisi. Derginin hemen her sayısında dönemin önde gelen şair ve yazarlarının kendilerini anlattıkları yazılar, Selim Esen ve Ahmet Say tarafından bir araya getirilmiş, Evrensel Basım Yayın tarafından da “Kendileri” adıyla yayımlanmış. O dönemde de çok ilgi çektikleri belli olan yazılar; kazandıkları tarihsel değerle şimdi daha da ilginçleşmiş. Kitaptaki dizilişle kendilerini anlatanları sıralamam yeter bunu anlatmaya: Hasan İzzettin Dinamo, Cahit Külebi, Edip Cansever, Mehmed Kemal, Adalet CUMHURİYET KİTAP SAYI 916 SAYFA 31