Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Abdülkadir Budak'la toplu şiirleri 'Dalgın Rüzgâr' üzerine… ‘Yanlış bahçelerde doğru çiçek Abdülkadir Budak, şiire başladığında doğanlar bugün 40'ına merdiven dayamışlar. Şiirimizin Gömleği Leylâ Desenli, İmzası Gül olan bir şairidir o. Bir şair dizelerini önce dergilerde, sonra kitaplarında, antolojilerde ve daha sonra da toplu şiirler kitabında görür. Hepsi heyecan vericidir onun için. Ancak, en görkemlisi sanırım en sonuncusudur. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan Dalgın Rüzgâr, on bir şiir kitabının bir araya getirilmesinden oluşmuş. Budak'la toplu şiirlerini konuştuk. de, ne zaman olmalı? Şairin yaşı mı önemli olacak burada, şiirin yaşı mı, belli bir kitap sayısı mı? Hangisi? Yanıt vermeye başlarken sorulara geçtim gördüğünüz gibi. Örneğin Ahmet Erhan, bana göre çok erken yapmıştı bunu. Ben yaş ve kitap sayısı bakımından doğru zamanda mı yaptım bu işi, bilemiyorum. Önemli olan ne şairin yaşıdır ne de kitap sayısıdır bilindiği gibi. En iyisi başa dönelim, kitapların bir arada yapılan yeni basımı gözüyle bakalım buraya ve dediğim gibi iyi bir yerde. Aşk sayısından neyi kast ettiniz, tam olarak çıkaramadığım için burayı geçiyorum. “Aşk deyince kalem elden düşüyor”, akıl baştan gidiyor zaten. ÜRETKEN OLMAK... Hem çok ürün veren; hem de dünün yarınına kalmış, bugünün de yarınına kalacak şiirler yazan bir şairsiniz. Nicelik ve niteliği bir arada kotarmak her şairin harcı olamaz sanırım… Böyle düşünmenize sevindim de, dün yazdıklarımdan sizde bugün de yaşıyor olan şiirlerim hangisidir, merak ettim şimdi. Bu âlemde on bin civarında şiir yazdığını, üç bine yakınını da notere tasdik ettirenlere bile rastlanabilir. Dağlarca gibi büyük “şiir tankeri”ne, tanker olmaya aday daha gençlerine rastlayabilirsiniz. Onların yanında ben çok üreten biri sayılır mıyım, bu konuda kuşkularım var. İşi yine niteliğe getirmek gerek, sayılara dökmek hem yararsız hem de yanlıştır. Onca ya şunca yazılan şiirden birkaçı kalır, kalırsa. Bir şair belki onca şiiri, aslında “şu şiiri” yazabilmek için yazmıştır. Bütün bunların hepsi, farkında olmadan yapılan ön çalışmalar, hazırlıklardır, kimbilir? Tersi de geçerlidir bunun. Şair, samimi, en iyi, bunun için de en kalıcı olanları daha işin başlarındayken, daha gençken yazmış olabilir. Arkadan gelenler bir süre için parlatır onları, zaman içinde silmeye de başlayabilir. Önemli olan şu galiba: Şair hemen her kitabında, hemen her döneminde o kitabı ve o günkü kendisini taşıyacak birkaç şiir yazabilmeli. Dalgın Rüzgâr, umarım bu anlamda da bir toplam oluşturmuştur. Asıl toplam o olsa gerektir. Şairi en iyi inceleyen, değerlendiren kendi mi, okuru mu, yoksa eleştirmenler midir? Zaman mıdır yoksa? Şair, kendisinin sıkı, acımasız eleştirmeni de olabilmelidir de hangi ana kıyabilir ki evladına? Yerini bulsun, bir şeyi açıklamakta kolaylık sağlasın diye bir benzetmede bulunayım izninizle. Şair, yazdıklarına üvey evlat muamelesi yapabilsin hiç olmazsa. Ben bunun için çok çaba verip az başarılı olanlardanım galiba. Bundan hiç gocunmam, hatta yaptığım işin doğru olduğuna daha da inanırım da, hep aynı şiiri yazdığım ileri sürülür. Şairin kendine eleştirmen olmasından, şiirini sık sık değiştirmesini anlamıyorum demek ki. Birilerini mutlu etmek için öteki olmayı göze almam. Şairin kendi ikliminden uzaklaşmasını, kendi toprağından kopmasını doğru bulmam. Yanlış bahçelerde doğru çiçek açar mı? Diliyorum ki, Türk şiir bahçesinin kendine özgü bir rengi, farklı kokusu olan bir çiçeği yerine geçmiş olayım. Bu bana fazlasıyla yeter. Şiirlerim üstüne konuşmaktan çekinmem de, önemli olan başkalarının ne düşündüğüdür. Okurlar, şairler, eleştirmenler, şiirinin ve onların taşıma gücüyle de zaman değerlendirecektir bunu. İlk kitabım da yeterince değerlendirilmişti, gördüm ki son kitabım da kayda değer bulunmuş. Süreklilik önemlidir. Sert bile olsa eleştiriyi hak etmek önemlidir. Düşmanından geleni bile güzeldir. Şiirde de, şairlikte de öyledir; düşmanın yoksa dostun yoktur. Düşmanca da yazılsa dostça sayarım şiirim üstüne yazılanları. Değersize verilecek en güzel yanıt ondan hiç söz etmemektir de ondan. Zaman demiştik, “zaman benim” diyeni hatırlatarak diyorum ki, zaman şimdi dalgın esen bir rüzgârdır. Bakalım hangi yüze dokunacak, hangi saçları savuracak, bir dalın ucundaki hangi yaprağı titretecek? Göreceğiz. TERTEMİZ BİR SES Mehmet H.Doğan, Dalgın Rüzgâr üstüne yazdığı yazıya, “Gülün Geçmişini Sorgulamak” başlığını koymuş ve şöyle demişti: “1970'lerin sonunda sloganlaşmaya giden bir siyasi şiir akımının dışında, küçük Anadolu kentlerinden gelen usul sesli bir şiirdi bu. Öyle dağlar, yangınlar, kocaman yürek, umut vb. moda sözcükler yoktu onda. O çok eski deyişle, gülden, bülbülden, gülün her çeşidinden, havadan sudan söz açan, Garip'in edasına benzer tertemiz bir sese sahipti (...) Sade insan gerçeğini, günlük yaşamın yüzeye vuran küçük olaylarını kimi zaman küçük başkaldırışlarla, kimi zaman boyun eğerek, sevgiyle, ama yalana kaçmadan işledi şiirlerinde.” (Milliyet Kitap eki, Temmuz 2007). Dünya ve ülkemiz bu kadar kirlenirken, insan bu kadar kirlenirken, şiirinizi nasıl bu kadar temiz tutmayı başardınız, kendi canınızı da yakmayı göze alarak, yalana kaçmadan nasıl yazabildiniz bütün bu şiirleri? Daha ilk kitaplarımdan başlayarak benden sevgisini, desteğini sakınmamış değerli eleştirmendir Mehmet H. Doğan. Arada bir ters düşsek, kamuoyu önünde sert tartışmalara girsek de böyledir bu. Ondaki şiir sevgisi, bendeki bu aşkla buluşunca akan su ? KİTAP SAYI 916 ? Filiz Leloğlu OSKAY T oplu Şiirler'ini çıkarmış bir şaire “neden şiir?” diye komik bir soru sorulmaz elbet. Peki, bir şair toplu şiirler çıkarmaya nasıl karar verir? Bunun bir zamanı var mıdır? Ne bileyim ben; bir yaşı, belirli bir kitap, bir aşk sayısı! Örneğin… Bir şair, eski kitaplarının yeni basımlarını tek tek yaptırmakta sıkıntı çekmeye başlarsa “toplu şiirler”e karar vermek durumunda kalır. Ya da bende böyle oldu diyelim. Büyük yayınevlerinin çoğunda şiir kitabı basma konusunda bir isteksizlik var. Şiirin tecimsel bir yanı yok çünkü. Şiir kitabı için yapılan harcamanın çıkıyor oluşu bile yeterli görünmüyor. Kaldı ki okurlarını niteliğe inandırmış, giderek sağlam bir marka haline gelmiş yayınevinde çıkan şiir kitabı satar. Bu iş biraz da gönül ve sevgi işidir. Bu işi severek ve yürekten yapan da önünde sonunda kazançlı çıkar. YKY bu hesabı bile yapmayan, meseleye prestij açısından bakmayı sürdüren büyüklerden. Tutmuş, oturmuş bir “toplu şiirler” dizisi var. Bu listede Türk şirinin önde gelen şairlerinin adlarına rastlıyoruz. Nâzım Hikmet, Dıranas, Necatigil, T. Uyar, C. Süreya, E. Cansever, H. Yavuz, Gülten Akın. Kuşağımdan bazı şairler. O listeye adınızı eklemek önemlidir. Samimi olmak gerekirse, bunun için de düşündüm on bir kitabı bir araya getirmeyi. Şiirden oluşan boy aynasına bakacaksam burada bakayım istedim. Yıllar önce basılmış, benim bile bulmakta çok zorlandığım kimi kitaplarımı şiir okurları, şair adayları, yeni kuşak buradan rahatlıkla edinebilirler diye düşündüm. Dileğim gerçekleşti. Toplu şiirlerin zamanı var mıdır diye soruyorsunuz? Olmalı diyeceğim “Birkaç ödüle değer görüldüm de, hiçbir ödülün bana ne bir sorumluluk yüklediği, ne de belli bir ağırlığı oldu. Ben bildiğim şeyi sürdürdüm hep. Ödül kazanmanın şöyle bir yararı oluyor belki; gençsen adın biraz daha duyuluyor, mucizevi bir biçimde kitabını basmak isteyen bir yayıncı çıkabiliyor” diiyor Abdülkadir Budak. SAYFA 16 CUMHURİYET