28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

? hepsi bir arada görebilmek, İstanbul mimarlığı hakkında bir genel veri tabanı oluşturmak açısından çok önemli. Tıpkı İstanbul mimarlığının tümünü ellerimin içinde tutabiliyormuşum gibi. Bu kitapla beraber sokak sokak dolaşmak da güzel, bir fincan çayla oturup teker teker yapıtları düşünerek hayali gezi yapmak da güzel. Ayrıca Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi web sitesi üzerinde bu database’den de faydalanabiliyoruz: www.mimarist.org/guide Tarihi Yarımada’ya adanan birinci cilt, dünyaca tanınan mirasla birlikte daha az bilinen çarşılar, hanlar, mektepler, hastaneler, çeşmeler ve belli bir yapının dışında, bazı mahalleler, sokakları bile içermektedir. Antikçağa ait yapılar, günümüze en ufak bile görülebilir iz kalmışsa kitaba alınmış, Osmanlı mimarlığı ise, erken, klasik ve geç dönem yapılarına ayrı renkler verilip kategorileri oluşturulmuş. Rehber, Anıtlar Kurulu tarafından koruma altına alınan kültürel ve doğal mirasın listesi ile İstanbul Büyükşehir’in sit alanları haritasını da içermektedir. Daha önce hiç yayımlanmamış bu harita, mimarlığın sadece teker teker yapı değil, çevre ile birlikte yaşatılması gereken kültürel miras olarak anlamamıza destek olmasının yanı sıra herkesin kendi oturduğu bölgenin ve binanın kültürel değeri için bilinçli olmasına yardım edebilecektir. Koruma, sadece uzmanların uğraştığı bir akademik iş değil, içinde ve çevresinde yaşayan herkesin bilincini ve sevgisini gerektiren bir harekettir. Prof.Dr. Doğan Kuban tarafından yazılan İstanbul mimarlığına girişin yanında, günümüz İstanbul’unu gezebilmek için İstanbul’un toplu taşımacılığı hakkındaki yazılar ve haritası da eklenmiştir. İkinci cildinde yer alan Galata, tarih boyunca gayrimüslimlerin çoğunluk olduğu, kentsel doku açısından da İstanbul’un diğer yerlerine göre daha Avrupai ve bu havasını hissettiren bir bölgedir. Bankalar, tiyatrolar, pasajlar gibi Avrupa’dan gelen yeni yapı tipleri ilk defa burada ortaya çıkmıştır. Bu bölgenin, özellikle 19. yüzyılda yaşadığı değişiklikler hakkında henüz bilinenler az iken bu kitapta, en son araştırmaların sonuçları yansıtılmaya çalışılmış. Bu ikinci cilde Avrupa Yakası’nın iç kısmı olan Haliç, Taksim, Şişli ve Maslak da dahil edilmektedir. Üçüncü olan Boğaz ve Anadolu Yakası cildine gelince, Boğaziçi nasıl gezilmeli konusunda ekip içinde tartışmalar olmuş. Avrupa ve Asya yakaları ayrı ayrı mı anlatılmalı ya da vapurların yaptığı gibi sağlı sollu kıyılarına uğrayarak mı anlatılmalı? İstanbul’u seven 30 kişi varsa, 30 ayrı Boğaz yorumu vardır...Tartışmanın sonucunu kitapta görebilirsiniz... Boğaz’ın Anadolu Yakası’ndan Marmara Denizi’ne doğru uzanan iç kısmı, turistik rehber kitaplarında fazla yer almayan bir bölgedir. Çünkü orada turistlerin bekledikleri "taCUMHURİYET KİTAP SAYI rih" fazla yok. Ama 19. yüzyıl mimarisi açısından çok zengindir. Moda, Kalamış, Fenerbahçe...Sirkeci Garı’nın mimarı Jachmud’un eseri olan Ragıp Paşa Yalısı, maalesef perişan halde bir Vallaury’ın eseri olan Cemil Topuzlu Yalısı..ve birkaç diğeri, 30 sene evvel yeşilliklerle dolu bir yazlık yeri iken şimdi apartmanlarla dolan bölgede, çevredeki insanlar tarafından sevilen birer landmark’tır. Adalar’ı da unutmayalım, İstanbul’da otomobilden korunmuş tek bölgesi ve müthiş mimari zenginliklerin sahibi. Ortodoks manastırları, dini yapıların dışında birbirinden farklı ve zevkli konut yapıları... TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA, İSTANBUL MİMARLIĞININ MODERNLEŞMESİ Özellikle dördüncü bölümü olarak modern ve çağdaş mimarlığa yer verilmesi, İstanbul için olduğu kadar dünya mimarlık tarihi içinde de son derece önemlidir. İstanbul’u hiç gezmemiş ve Ortadoğu ile özel ilgisi olmayan insanlar için İstanbul’un imaji, tarih ağırlıklıdır. Halbuki bu şehirde yaşayanlar için gündelik hayat ve sanatsal etkin866 likler, tarih ile çok alakalı olmayabiliyor. Aslında küreselleşme, uluslararası projeler ve tabii ki sanatçıların kendilerinin çabalarının sayesinde, güzel sanatlar, müzik, performans, tiyatro, sinema gibi ‘taşınabilir’ sanatlar için Türkiye’de ilginç yeteneklerin var olduğu artık dünyada tanınmaya başladı. Ama yine de üzerindeki ciddi araştırmaların yetersizliğinden dolayı yüzeysel ve medyatik olma tehlikesi ile karşı karşıya. ‘Taşınamaz’ sanat olan mimarlıkta ise, bence durum daha geride. Mimar Sinan’dan sonra, Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde duyulan Türk müteahhit firmalarının faaliyetleri dışında, uluslararası sanatsal ortam, Türkiye’deki mimarlığın aktüel durumundan ve modernleşme sürecinden pek haberdar olamamıştı. Bu durum, aslında sadece Türkiye için geçerli değildir. Türkiye dışında, Batı (yani Batı Avrupa ve ABD) olmayan ülkelerdeki mimari etkinliklerin aktüel durumu, yani uluslararası projelerden değil, bir mimarın kendi memleketinde yaptığı projelerinden ne kadar haberdar olabiliyoruz? Tamam, Tange’lerin ve Tadao Ando’ların Japonya’sı istisna olabilir (belki Singapur da), ama Japonya ve Singapur, sizce neden istisna olabildiler? Mimarlık, bir sanat dalı olmakla beraber büyük sermaye gerektiren bir sanayi de olduğu için, ülkelerin ekonomik durumunu ciddi bir şekilde yansıtmaktadır. Maalesef, medya da ona göre hareket eder. Eğer büyük isimli mimarlar, dünyanın o bölgelerinde büyük projeler üstlenirlerse medya o bölge ile ilgilenecek (Mesela Hindistan’da Chandigar şehri, Le Corbusier tarafından yapılmasaydı mimarlık alanında bu kadar bilinir miydi?), yoksa gelişmekte olan ülkelerden medyanın beklentileri, çağdaş mimarlık değildir, ‘vernacular’ mıdır ‘traditional’ mıdır, her ne ise, çağdaş etkinliklerden farklı taraflardaydı. Fakat Batı’yı "Batı" yapan, büyük harf ile başlayan ‘M’odernliği’nin dışında, dünyanın başka bölgelerinde farklı ‘m’odern’liklerin var olması, yeni yeni gündemde. Özellikle (ne kadar istenirse de istenmezse de Türkiye de dahil olmak üzere) Asya’daki ülkelerde Batı uygarlığını hazmederek kendine özgü ‘m’odernliği’ni yaratma çabalarının ve sürecinin önemli olduğu artık seslenmeye başlandı. Batı’nın koyduğu ‘M’odern standardına girmeyen ‘m’odernlikler de artık iddia edilmeli. Örneğin, Japonya’da, tatami’li (hasır’dan örülmüş geleneksel döşeme)odasında Fransız usulü şöminesi olan bir Art Nouveau konak vardır. Çin’de ChingTao Baroğu olarak adlandırılan özel Barok üslubu vardır. Endonezya’da Bandung şehri, kendine özgü Art Deco mimarlığı ile meşhurdur. Bizim Türkiye’de de vardır, Osmanlı Baroğu ve Ampiri, dünyada eşi olmayan Oryantalist zevkleri ve İstanbul Art Nouveau’su... bunların hepsi, yerliler için belki bilinen, ama büyük harf ile yazılan "Dünya Mimarlık Tarihi" konteksti içinde fazla önem verilmemiş ögelerdir. Batı’daki Modernist mimarlıkta hiç eşi benzeri görülmeyen hybrid denebilecek bu tür yapılar, belki de onun için, uzun bir süre her ülkede milli mimarlık tarihi içinde kenara itilmiş durumdaydı (Japonya’da mimarlık tarihindeki modernleşme sürecinin algılanışı biraz farklı, ama burada ona girmeyeceğim). Türkiye modernleşmesinde, ilginç bir şekilde Japonya’nınki ile benzerlik görüyorum. Her iki ülkenin sömürgecilikle bağlantılı değil, kendi isteği ve ihtiyacından Batı’ya açılmış olması, bu iki ülkenin ‘m’odernleşme kavramına aynı zamanda "Batılılaşma" rengini de kattı. Bu anlamda belki hep bağımsız kalan Tayland da aynı gruba girebilir. Modernleşme ile Batılılaşmanın iç içeliği, Batı dışındaki ülkelerin tarihinde çok az söylenebilmektedir. Fakat öte yandan bakarsak, mesela Hindistan için "Modernleşme" ile "Batılılaşma", aynı anlama kesinlikle gelemez. Batılılaşma, Hindistan için sömürgecilik ile beraber 17. yüzyılda gelmiştir, Modernleşme ise daha sonra ve passif bir şekilde. Mimarlık tarihçiliğine daha dikkatle bakıldığında Batılılaşmaya nefret duygusunun, Türkiye’de de duyulmuş olduğunu anlıyoruz. 30 yıl önceki mimarlık tarihi kitaplarını açarsak, Lale Devri’nden sonraki mimarlığa fazla yüz verilmediğini, hatta bazılarında "Batı’nın etkisi ile Osmanlı mimarlığının bozulması" gibi ifadeleri bile bulabiliyoruz. Mimarlık tarihinde "Modernliği"ni yeniden algılama hareketi, bu bakış açısını aşma çabaları içinde. Aslında yaşadığımız ‘m’odernliği’ algılamak, bütün tarihi yeniden göz geçirmek demektir. Bu anlamda "Architectural Guide to İstanbul", modern bir yaklaşımla İstanbul’un tarihini ve mimarlığını ve "m’odernliği’ni yeniden okuyabilmemize yardım eden bir rehberdir ve aynı zamanda kendisi bir yorumdur. ? Architectura Guide to İstanbul/ Chamber of Architects of Turkey İstanbul Metropolitan BranchYıldız Sarayı Dış Karakol Binası, Barbaros Bulvarı Beşiktaş 34349 İstanbul Tel: 0212 22769 10 Fax: 0212 236 85 28www.mimarist.org SAYFA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear