Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İndu Sunderesan "Güller Şöleni"ni anlatıyor Perde arkasında tarih yazan kadın Mihrünisa ya da Cihangir’in verdiği adıyla Nur Cihan kimdi? Hırslı bir prenses mi yoksa peçesinin ardından devlet adamlığına soyunmuş hırslı ve cesur bir kadın mı? Mihrünisa’nın hikayesini anlatan Güller Şöleni, ayrıca Babür İmparatorluğu’nun tarihinden de bir kesit sunuyor. Aynı zamanda, Cihangir’in kendisine duyduğu aşkla iktidar olan Mihrünisa ile aşkın mabedi olan Ercümend Banu’nun, daha doğrusu Tac Mahal’in etkileyici hikâyesini anlatıyor. Boston'da kitabın tanıtım çalışmalarında bulunan kitabın yazarı İndu Sunderesan’la, Nirmala Garimella tarafından yapılmış; lokvani.com adlı bir elektronik dergide yayımlanan söyleşiyi sunuyoruz. ? Nirmala GARİMELLA ları dünya aynı; tek fark, zaman dilimi ve elbette Babür hanedanının en güçlü kadını olma yolunda İranlı bir askerin eşliğinden imparatoriçeliğe terfi eden Mihrünisa’nın durumu. Tarihi roman yazmak oldukça zor bir iş. Yazarı bağlayıcı birçok yönü var. Tarihsel gerçeklere sadık kalmakla kurgu arasında bocaladığınız oldu mu? Evet, bu Yirminci Eş ve Güller Şöleni’ni yazmanın en çok çaba gerektiren tarafıydı. Her iki romanı da bu tür bir kurguyla yazmamın nedenlerinden biri de Babür dönemine ait pek fazla tarihsel roman olmaması ve tarih kitaplarının yoğunlaştığı savaşlar ve tarihlerinin aksine bir yaşamın, mekânın, seslerin, tatların, hayattaki gizli detayların ve insanların duygularının bir hikâyenin içerisinde yeniden yaratılabildiği bu yolla tarih daha iyi bir şekilde öğrenilebilir. Bunun yanında, Mihrünisa’nın tarihi kayıtlarda kaybolduğu (büyük ihtimalle kadın olduğu için) zaman diliminde kimi boşluklar olduğunu fark ettim ve bu özellikle, İranlı bir askerin karısı, sıradan bir soylu olduğu Yirminci Eş dönemi için doğrudur. Mihrünisa 34 yaşına gelene kadar, zamanla ne kadar güçlü bir kadın olacağına dair herhangi bir ipucu yoktur. MİHRÜNİSA HAKKINDA... Mihrünisa büyük ihtimalle kadın olduğu için dönemin tarih kitaplarında çıkarılmış diyorsunuz. Kitabınız Mihrünisa üzerine kurulmuş. Dönemi anlatırken özellikle Mihrünisa hakkında bilgi toplamak için hangi kaynaklardan yararlandınız? O dönem hakkında çok fazla şey okudum ve kronolojideki boşlukları doldurdum. Mihrünisa hakkında belge bulamadığım zaman babası ya da ilk kocası hakkında belge aramaya koyuldum ve nerede olduklarını, sarayda ne konumda olduklarını, dönemin politik ve sosyal olaylarından nasıl etkilendiklerini buldum. Aramalarım sonucu ulaştığım bulgularımı Mihrünisa’nın hayatıyla birleştirmeye çalıştım. Romanı yazarken en ufak ipucunu bile önemsediğiniz belli. Size ilginç gelen olay oldu mu hiç? Bunun bir örneği, imparatorluk haremindeki kavun tarlasında bahçıvanlık yapan Mihrünisa olarak hem Yirminci Eş’te hem de Güller Şöleni’nde karşımıza çıkar. İngiltere’nin ilk resmi elçisi olan Thomas Roe, Mihrünisa’nın babasının yazlık bir hediye olarak elinde kavunlarla kendisine geldiği ve Mihrünisa’nın kavunları kendi elleriyle yetiştirdiğini söylediği bir olayı anlatır. Bu saçma jest her şeye rağmen imparatoriçenin elçiye olan ilgisinin işaretidir ama bana Mihrünisa’nın bahçıvanlıktan hoşlanıyor olabileceği hakkında düşünme fırsatı verdi. Bu onu dinlendiriyordu ve rahatlamak istediğinde çamurda oynuyordu! Her iki romanda da okuyacağınız şeylerin büyük çoğunluğu bir kaynağa dayanmakta. Tarihsel gerçeklere sadık kalmak benim için çok önemliydi. Yani, okuyucu romanın kapağını kapattığında edebi bir haz almanın ötesinde Babür dönemini tüm detaylarıyla kavrama şansına sahip olacak. BABÜR KRALLARI Her iki romanı da okuduktan sonra, Cihangir ve Nur Cihan arasındaki aşkın üzerinde daha fazla duruyorsunuz. Halbuki Babür krallarının kaba, ahlaksız ve gaddar olduklarına inanılır. Bu kısmı kasıtlı olarak mı geri plana ittiniz? Hindistan’da, Cihangir ve Nur Cihan’ın aşkını anlatan hikâye, Tac Mahal’in arkasında yatan aşk hikâyesinden çok daha fazla bilinir. Ben de, imparator için, egemenlik haklarını devredecek, sadece ismiyle değil her şeyiyle kral yapacak kadar kıymetli olan bu kadının duygularını yansıtmak istedim. O dönemin imparatorlarının zalimliklerini göz ardı etmedim. Babür kralları her şeyden önce birer fatihti. İmparatorluk kurmak amacıyla Hindistan’ın içlerine doğru ilerlediler ve bunda da başarılı oldular. On yedinci yüzyılda Babür İmparatorluğu, modern dünyadaki Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan’ın büyük bölümünü elinde bulunduruyordu. OKUR TEPKİLERİ Bu tarz bir roman okurlar tarafından nasıl algılandı ve ülkeniz Hindistan’da nasıl tepkilere yol açtı?Siz bugüne karşılaştığınız tepkilerden memnun musunuz? İnsanların çoğu gerçeklerden yola çıkan böyle bir tarihsel kurgu karşısında büyülendiklerini açık yüreklilikle dile getirdiler. ABD ve dışındaki kimi okurlar (Yirminci Eş, Portekizce, Yunanca, Çince, Türkçe gibi pek çok dile çevrildi), romanları okuyana kadar o dönem hakkında çok az bilgi sahibi olduklarını (o da Tac Mahal’den ibaret) söylediler. Geçen yıl Hindistan’daydım ve oradaki tepkiler de çok olumluydu. Pek çok insan Mihrünisa’nın ne kadar güçlü olduğunu ve imparatorluğun politikalarını nasıl da etkileyebildiğini bilmiyor; onun İmparator Cihangir’in eşi olan sıradan bir kadın olduğunu düşünüyordu. Yazar tıkanmasına inanıyor musunuz? Bence yazar tıkanması dediğimiz şeyin ortaya çıkması için her zaman bir sebep vardır ve bu sebep tanımlanırsa, yazma eylemi de kolaylaşır. Mesela ben genellikle başlangıçlarda zorlanırım. İster roman, ister kısa bir hikâye olsun. Bunun sebebi yazamamam değildir. Yazacağım ama bir şeye bezemeyecek gibi görünür, çünkü her şeyin akıp gitmesini sağlayacak o sihirli sözcükler ortada yoktur ya da ortada olanlar o kadar da sihirli değildir. Böyle durumlarda sihirli olduklarını söylediğim sözcükler kulağıma fısıldanana kadar sabırla beklerim. Zorlamam, bolca sabır ve inançla söylemeye değer bazı şeyler aklıma gelir ve bu bana doğru yolu gösterir. En sevdiğiniz yazarlar hangileri? Ben klasik edebiyatla büyüdüm. Jane Austen, Thomas Hardy, Margret Mitchell ve George Orwell’ı severim ve hâlâ yeniden okurum. Çağdaş yazarlardan ise Chitra Divakaruni, Micheal Ondatjee, Margaret Atwood ve V. S. Naipaul’u beğeniyorum. ? Çeviren: Murat Padar Güller Şöleni/ Indu Sunderesan/ Çeviren: Nuran Birand Gözaydın/ Literatür/562 s. KİTAP SAYI 866 T anıtım turu nasıl gidiyor? Daha önce de Boston’a gelmiş miydiniz? Bu devam romanını yazmaya nasıl karar verdiniz? Karardan sonra yazmak ne kadar zamanınızı aldı? Güller Şöleni için, Yirminci Eş’in tanıtımındakinden daha fazla seyahat ediyorum ve şimdiden daha çok şehir gezdim. Romana gelen tepkiler gerçekten harika. İlk romanı okuduktan sonra Güller Şöleni’ni aramaya başlayan ya da daha da ilginci, Güller Şöleni’ni okuyup ilk romanı, Mihrünisa’nın Cihangir’le evlenip onun yirminci eşi olmadan önceki hikâyesini merak eden insanlarla tanıştım. Evet, daha önce de bir arkadaşımı ziyaret amacıyla Boston’a gelmiştim ama bu çok uzun zaman önceydi. Romanları ise peş peşe yazdım; konular birbirine öylesine bağlıydı ki Yirminci Eş’i düzeltmeye fırsatım bile olmadı. Karakterler aynı, yaşadık Indu Sunderesan SAYFA 14 CUMHURİYET