Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ve beni tüm dünya benimmiş gibi Güneşin ve yıldızların altına gönderdin Ah, çıkar şu sandaletleri, Ne yaptığını bilmiyorsun sen Tüm dünyam bağrındır senin, Sensin yıldızlarım ve güneşim. Bırak Unutulsun Bırak unutulsun, bir çiçeğin unutulması gibi, Unutulması gibi bir ateşin bir zamanlar altın şakıyan, Bırak unutulsun sonsuza dek ve hep, Bizi yaşlandıracak, nazik bir arkadaş zaman. Eğer biri sorarsa, söyle onun unutulduğunu Uzun ve uzun zaman önce, Bir çiçek gibi, bir ateş, susturulmuş bir ayak sesi gibi Çoktan unutulmuş bir karda. Kuledeki Prenses I Prenses şarkı söyler: Yukarıda kulenin içindeki prensesim Gün boyu hayalini kurarım Gümüş mızrağıyla gelecek bir şövalyenin Dalgalanan mavi nişanıyla. Yukarıda kulenin içindeki prensesim, Gündüzleri kurarım hayallerimi, Ama bazen uyanırım ve dolar gözlerim, Derin ve gri olduğu zaman akşam karanlığı. Aşağıdan geçtiği için köylü âşıklar, Gülüşlerini ve öpüşlerini duyarım, Unutur gündüzdüşü şövalyemi, Böyle bir aşk için yalvarırım. II Ozan şarkı söyler: Prensesin kulesinin yanında yatarım Öyle yakınında ki yüzümü göremez, Gün boyunca hayal kurmasını izlerim Bir zambak zarafetiyle eğilmesini. Yanakları aydan daha solgun Güneşli bir gökyüzünde seyreden, Ve sessiz ağzı hâlâ kırmızı Yumuşak sözcüklerin ve öpüşlerin uzandığı. Harpı olan bir ozanım, Onun aşkı yüzünden tatlı şarkılarım, Ve şimdiye kadar ayaklarının altında akan Sesi yükseltmeye cesaretim yok. III Şövalye şarkı söyler: Ah, prenses hayallerine bir an için ara ver de Aşağıya kulenin gri tarafına bakPrenses uzaklara bakıyor, Haykırdığım sözcükleri ne duyuyor ne de önemsiyor. Belki de kalbim fazla cesurdu, Tanrı hayallerini kırılamayacak kadar masum yapmış, Havada uçuşan melekleri görüyor Meryem’in hatırına var olan Elveda, atıma biniyorum ve gidiyorum yoluma Ama ah içine güneş süzülen saçlarıSaldırılar ve oyunlar mızrağımı bekliyor, Ben şövalyeyim mavi nişanlı. Gül ve Arı Ben bir arı olsaydım ve bir gül sen de Bırakır mıydın beni içeri kurşuni rüzgâr esince? Birbirinden ayırıp taç yapraklarını, Açar mıydın kalbini bulmam için kapıyı Bir gül olsaydın sen de? "Gül olsaydım ben ve sen de bir arı, Gidemezdin bir daha bana geldiğinin sonrası Kucaklar en sonunda aşkımın konduğu kalbimi Yapraklarımı kapatır ve oynatmazdım yerinden seni Eğer olsaydın bir arı." CUMHURİYET KİTAP SAYI 854 Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Sara Teasdale/ Şiirler/ Çeviren: Nurduran Duman ‘Sulara gömülmüş kılıçlar gibi aynalı ışıklar’ Amerikan şair Sara Teasdale, 1884 yılında St.Louis, Missouri’de, varlıklı ama tutucu bir ailenin içine doğdu. Hastalıklı bünyesi yüzünden ilk eğitimini evde alırken, yetişkinler arasında ama yalnız başına geçirdiği çocukluk döneminde, kendini kurduğu hayaller ve uydurduğu öyküler ile avuttu. Daha sonra, okul dönemlerinde şiirle tanıştı. İçine doğduğu tutucu topluluk, Kraliçe Viktorya dönemi geleneklerinden etkilenmişti ve okur olarak beğendiği, şair olarak beslendiği şiirler bu dönemin moral değerlerine ters düşmeyen eserlerdi. Şair kimliğiyle döneminin şiirde yenilik hareketlerine eklemlenmediği gibi, aynı kentte yaşadığı çağdaşı Edgar Allan Poe ile de hiç karşılaşmadı. Şairi etkileyen, ona esin veren her şey, var olmalarından çok, onun bu var oluşu kendi içinde içselleştirip ayıklayarak, bilinçli bir şekilde seçmeyi tercih ettiği ilham kaynakları olmuşlardır. Sara Teasdale’in şiiri sürekli akan duru bir ırmak ise bu ırmağı besleyen, öncelikle ve kaçınılmaz olarak, her şairde olduğu gibi, tüm yeryüzü olsa da; onun kaynak (pınar) olarak seçtikleri; Avrupa, aktris Duse, İngiliz şair Christina Rossetti’nin şiiri, hayranı ve şair dostu Vachel Lindsay gibi belli başlıklarla anılabilir. "Sonnets to Duse and Other Poems" adıyla 1917 yılında yayınlanan ilk derlemesi, esin kaynağı olarak dönemin Avrupalı ünlü oyuncusu Duse’a sırtını dayamış şiirlerden oluşur. "Love Songs (1917)" adlı kitabıyla 1918 yılında, bugün Pulitzer Ödülü olarak bilinen Columbia University Poetry Society Ödülü’nü aldı. Bu kitap, daha önce basılmış olan Helen of Troy and Other Poems ve Rivers to the Sea adlı kitaplarını ve daha başka birkaç şiirini içermektedir. Dizelerinde ağırladığı aşkın, ölümün, kentlerin, ülkelerin, nesnelerin, doğanın ve "olan"ın arkasında, önünde, dört bir tarafında hep güzeli gördü, daha doğrusu görmek istediği, güzellikti. Diğer yandan, güzel olanı söyleyip överken, çirkine de baktığı, çirkinliği ve acıyı da bildiği ama doğrudan söylememeyi tercih ettiği açıktır. Eserleri: Sonnets to Duse and Other Poems (1907) / Helen of Troy and Other Poems (1911; Düzeltilmiş Baskı, 1922) / Rivers to the Sea (1915) / Love Songs (1917) / Flame and Shadow (1920; Revised Düzeltilmiş Baskı, 1924) / Dark of the Moon (1926). Ölümünden sonra yayımlananlar: Strange Victory (1933) / The Collected Poems (1937; basılmaya devam etmekte) İlkbahar Gecesi Park gece ve sisle dolu, Çekilmiş dünyanın tülleri, Yollar boyunca uykulu ışıklar Loş ve işlenmiş inci gibi. Boş sokaklar altın sarısı ve pırıltılı, Dumanlı göl altın sarısı ve pırıltılı. Sulara gömülmüş kılıçlar gibi aynalı ışıklar, Parıldayıp titreşiyor. Ah, burada olmak yeterli mi Üzerimdeki bu güzellikle? Boğazım övmekten ağrımalı ve ben Göğün altında diz çökmeliyim sevinçten. SAYFA 24 Ey güzellik, yeterli değil misin? Aşkın arkasından ağlamam neden Gençlikle, şakıyan bir sesle ve gözlerle Yeryüzü mucizesine hayretle tanık olurken? Gururumu neden çıkarıp attım üstümden, Neden hoşnutsuzum,Ben, dalgın gecenin Bulutlu saçını ışıkla bağladığı,Ben, tüm güzelliğin uğruna Bir milyon kupa içinde tütsü gibi yandığı? Ey güzellik, yeterli değil misin? Aşkın arkasından ağlamam neden? Ilık Yağmurlar Gelecek Ilık yağmurlar gelecek ve toprağın kokusu, Ve cıvıldayan sesleriyle daire çizen kırlangıç ordusu; Ve kurbağalar sularda şarkı söyleyen geceleri, Ve tülden beyazlığın içindeki yaban eriği ağaçları; Ardıç kuşları ateşten tüylerini giyinecekler, Keyiflerince ıslık çalarak alçak bir çitin tellerinde; Ve hiçbiri savaşı bilmeyecek, biri bile Aldırış etmeyecek en sonunda bittiğinde. Ne biri umursayacak, ne kuş ne de ağaç, Ya yok olmuşsa tamamen insanlık diye; Ve Baharın kendisi, uyandığında tan yerinde Gittiğimizi zar zor bilecek. Bir Genç Kıza Öğüt Sahip olunmaya değer hiç kimseye Tam anlamıyla sahip olunamaz; Şunu kalbinin üstüne koy, Benim küçük kızgın sevgilim; Bu gerçeği, bu sert ve değerli taşı, Koy sıcak yanağının üstüne, Bırak saklasın gözyaşını. Yalnız olduğunda Bir kristal gibi tut onu Ve dikkatle bak buzlu taşın derinliklerine Uzun uzun bak ve mutlu ol: Sahip olunmaya değer hiç kimseye Tam anlamıyla sahip olunamaz. Öpücük Beni sevmesini diledim Ve beni ağzımdan öptü, Ama ben güneye ulaşamayan Yaralı bir kuş gibiyim. Beni sevdiğini bilsem de, Kalbim üzgün bu gece; Rüyalarımda olduğu gibi Harika değildi öpüşü. Şarkı Ayaklarıma sıkı sandaletler bağladın Ekmek verdin bana ekmek ve şarap