24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

O K U R L A R A Erendiz Atasü’den ‘Açıkoturumlar Çağı’ Müge İplikçi, İstanbul’da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesi’ni, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Sorunları ve Araştırma Merkezi’nde “Popüler Kültür ve Kadın” adlı teziyle yüksek lisans derecesi aldı. Kadıköy Kız Lisesi’nde İngilizce öğretmenliği, ABD’de Ohio Eyalet Üniversitesi’nde Türkçe okutmanlığı yaptı. Evli ve bir çocuk annesi olan İplikçi halen İstanbul’da yaşıyor. Adam Öykü, Varlık ve Milliyet Sanat dergilerinde yayımlanan, kendi ifadesiyle “Feminist bakış açısı ve kadın kimliği” ile yazdığı öyküleriyle tanınan İplikçi’nin “Perende”, “Columbus’un Kadınları” adlı kitapları var. 1996 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü ve 1997 Haldun Taner Öykü Ödülü’nde üçüncülük ödülünü kazanan Müge İplikçi ile yeni kitabı “Cemre”yi konuştuk. Dergimizin geçen haftaki fuar özel sayısı ile bu sayımızda dikkatinizi çekeceği gibi İzmirli yazarların yazılarına ve yapıtlarına ağırlık verdik. Bu geleneği gelecekte de bozmamak niyetindeyiz. İzmir Kitap Fuarı tüm yazarların ve yayıncıların fuarı olmasının yanı sıra, özellikle de İzmirli yazarların fuarıdır. Onlara buradan gönül dolusu selamlarımızı yolluyoruz. Bol kitaplı günler!.. Duyarsızlıkların olgunluk gibi sunulduğu bir çağ Erendiz Atasü’nün ‘Açıkoturumlar Çağı’ adlı son romanı Epsilon Yayınları’ndan çıktı. Erendiz Atasü ile bu kitabı üzerine yaptığımız söyleşiyi geçen sayılarımızda yayımlamıştık. Bu kez de değerli romancımız Ayla Kutlu'nun kitap üzerine bir değerlendirmesini sunuyoruz. ? Ayla KUTLU birine yakındırlar. Hemen hepsi eczacılık eğitimi görmüşlerdir. O yıllarda yönetimden gelen idari baskılar, göreceli azalmıştır. Kapitalizmin evrensel yayılışındaki ürküntüyü azaltmak için, yerel özgürlük, kültürel özgünlük gibi kandırıcı küçük kapılar açılmaktadır. Bunun ardındaki gerçekleri öğrenme gereksinimi duyan insanlar, açık oturumları dolduruyorlar. Bu açık oturumlarda, irkiltici görüşler, düşünsel çeşitlilik savıyla kafaları bulandırır. Toplumun nice zamanda çabalarla oluşturduğu değerlere karşı fikirlerdir bunlar. Ardında küreselleşmeyi empoze etmeyi, uyumu sağlamayı yüklenmiş yönlendiriciler vardır. Onların sunduğu yükselen değerler, yurtsever aydınları şaşkınlıktan şaşkınlığa, öfkeden öfkeye sürükler. Kendini boşlukta bulan ’68 kuşağıdır onlar. Eczacı Meral, çocuksuz evli, bir eczane sahibidir. Saygıya dayalı evliliğini yürütür. Arkadaşı eczacılık doçenti Neslihan, sorunsuz evliliğini eşi ve iki çocuğu ile birlikte sürdürürken, bir yandan da iyi bir bilim insanı olma çabasındadır. Onun hocası Yıldız Hanım, fakültenin en parlak öğretim üyelerinden biridir ve gerçek bir bilim insanı ve yetkin bir kimliktir. Bu iki bilim kadını Doğu’nun sorunlarına bire bir tanık olurlar. Çünkü yıllardır, Doğu’daki endemik bir bitki (Aspir) üstüne araştırma yapmaktadırlar. Bitki toplamaya giderler. Orada tanık oldukları ihanet, bu insanları, özellikle Neslihan’ı incitir. Romandaki dikkat çekici, olumlu ve yetkin diğer iki karamana yazar büyük sevgiyle yaklaşıyor. Bunlardan biri, Orhan hakkı yenmiş, işsiz kalmış eski bir doçenttir platonik aşklar yaşar ve kimsenin umutsuz olmasına izin vermeyecek kadar sevecendir. Diğeri emekli edebiyat öğretmeni Visalettin Bey’dir. Romanın bu ana kişileri dışında, çağa büyük uyum sağlayabilen, mesleklerine ilişkin gerçekleri bile yönlendiricilerin (!) isteğine uygun olarak yeniden yorumlayabilen tipler vardır. Çok aşina tipler bunlar. Etkinliği arttıkça kendini beğenmişliği de artan, “r’’leri “l’’ gibi telaffuz eden, tipik bir Makedon kemik yapısını sarmalayan iri kıyım kütlesine, Orta Asyalı yumuk gözlere (s.265) sahip Timuçin Balkanlı, eski bir CIA ajanı olan, çok iyi yetişmiş, karışık kimlikli Rody S. ile onun yüreklendirdiği, çağı ve bu çağa uyumun getirdiklerini çok iyi anlamış, bu yüzden “yürü ya kulum’’ nimetlerine erişmiş bir karı koca: Bayhan ve Cengiz Aytamer... Renkli kimlikler olarak kitapta fonksiyon kazanıyorlar. Onların gerçeklikleri, romanın güncel ve ussal gerçekliğini daha bir ön plana çıkarıyor. “Açıkoturumlar Çağı”, yenilgilerin somutlukla yaşandığı döneme Erendiz Atasü tanıklık ediyor. Romanın kişiliklerinin, özellikle olumsuz olanların çok aşina gelmelerinin nedeni de bu. Aydınların tümünün dışlanmışlığı ve ülke geleceğine ilişkin kaygıyla büyüyen umutsuzlukları kanımca romanın ana izleği. DUYARSIZLAŞAN TENLER Olumlu tiplerin hepsinde bir biçimde kendini gösteren tensel duyarlığın yitimi, küreselleşmeyle gelen kimlik kaybının ve toplumsal yenilginin fiziksel göstergesi olarak kullanılmış ve çok güzel kullanılmış. Tenin duyarlığının yitirilmesi çok somut bir olayla başlıyor: Güneydoğu’daki bir askeri harekâta katılan bir asker dönüp geldiğinde, çalıştığı yerde bir kaza geçiriyor. Kolu, dirsekten bileğe ciddi biçimde yaralanıyor ama o hiçbir acı hissetmiyor. Oğlunun kaza geçirmesinden çok, acı hissedememesinden rahatsız olan anne, ertesi gün, çalıştığı Yıldız Hanım’ın evinde elinin üstüne taşan kaynar kahveyi hissetmeyecektir. Olay hakkında görüşü sorulan doktor doyurucu bir yanıt veremeyecektir. Yazar burada çok güzel bir türük kullanıyor. Bir yandan duyarsızlaşan tenlere tanık oluyoruz, öte yandan Yıldız Hanım ile Neslihan’ın üstünde araştırma yaptıkları bitki “Aspir’’ bir çözüm müdür deneyleri gündeme geliyor. İki ayrı gerçek birbirlerini destekleyen, çözümü aratan metafora dönüşüyor. Neslihan etkili olamamayı, hocası Yıldız Hanım’ın bir kazada ölmesinden sonra bu ölünün kullanılmasını kabul edemiyor. Yaşamını araştırmalarına adıyor. Okuru duygusal olarak en çok etkileyen, iki genç ölü. Baskı döneminde kurşunlanarak öldürülen (Meral’i gizlice seven) Murat ile, Neslihan ve Bayhan’ın en küçük kardeşleri ve polis gözetimindeyken yaşamını kaybeden Gülbahar. Yaşayanlar aktifliklerini yitirirken, ölüler düşünceleriyle etkin oluyorlar. Onlar, roman kahramanlarının değil, yazarın yönlendirdiği okurun dünyasına giriyorlar ve yaşıyor oldukları o coşkulu toplumsal umutlara bağlı güzelim beklentilerin koruyucusu ve romandaki kişilerin vicdanlarının mihengi oluyorlar. Bu kişileştirmenin hayatını kaybetmiş çok kişinin yakınlarında yaşandığının tanığıyım. On A TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk ? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu ve Güray Öz (Sorumlu) ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul ? İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/Reklam Müdürü: Eylem Çevik ? Yerel süreli yayın ? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 tasü çok yönlü bir yazardır. Hikâye ile yazın dünyamıza parlak bir giriş yaptı. İzleyen başarılı hikâye kitaplarından sonra, “Dağın Öteki Yüzü” ile üstünde çok konuşulan, tartışılan, İngilizce çevirisi İngiltere’de yayımlanan romana geçti. Çağımızın ve ülkemizin sorunlarıyla yakından ilgilenen bir aydın olarak fikir yazıları, denemeleriyle edebiyat dünyamıza katkı sağlayan aydınlatıcı yazılara imza attı. “Açıkoturumlar Çağı”nın belirgin özelliği kitabın ağırlıklı olarak akıl endazesine vurularak yazılmış olması. Erendiz coşkuludur. Bu defa kontrollü bir yazma yöntemini yeğlemiş. Toplumsal sorunlar çerçevesinde oluşup gelişen olayları, onlara sorumlulukla yaklaşan aydınların yaşamlarını ve düşüncelerini irdeleyen bir atmosfer oluşturuyor. Romanın başlangıcı yıllar önce öldürülen bir devrimcinin değerlendirmeleri olunca, okurda şaşırtıcı bir etki yaratıyor. Alın size, okuma isteğini çoğaltan bir etki. Neyle karşılaşacaksınız? Metafizik başlangıç, gerçekçi roman dünyasına geçerken okuru şaşırtıyor. Bir sürpriz... Atasü, ülkede küreselleşmeyle olan değişimi tartışıyor. Böylesi bir yaklaşım edebiyatımızda ilk kez yapılıyor. Bu yapısı romanı, üstünde tartışılması gereken edebiyat yapıtları sınıfına sokuyor. KÜRESELLEŞMENİN HÂKİMİYETİ Romanın fonunu oluşturan tarih, 19941998. Bütün dünyada küreselleşmenin saldırgan hâkimiyeti gerçekleşmiştir. Ülkede bunun sonuçları tartışılmaktadır. Kendini sorumlu sayan insanlar, düşünsel çıkış yolunu bulabilmek için çabalarlar. Romanın karakterleri dünya görüşleriyle, yetiştikleri çevreyle, yaşlarıyla ve yaşam biçimleriyle birSAYI 845 ların simgelediği yaşamı yönlendirebilme gücü, insanın insana kul olmaması gerçeğinin haykırıldığı zamanlardan kalan aydınlık pencereler olarak hâlâ bizlerde ışıyor. “Açıkoturumlar Çağı”, duyarsızlıkların olgunluk gibi sunulduğu bir çağdır: Neslihan’ın zihninde bir şimşek çaktı. Bu insanların hepsinde duyu kaybı vardı. Sinsi bir hastalık Türkiye’nin kitleleri arasında damar damar yayılıyordu; dokunmadığı bireyler olsa bile kuşkusuz sayıları çok azdı. İnsanın bedenini kaplayan metrekarelerce derinin ve dokunmaya hassas mukozaların duyarlığı cezir denizleri gibi çekilmiş, sindirimden sorumlu boru dizgesinin iki ucuna itilmiş ve oralara sığamadığı için kendini yok etmişti. (s. 324). MEKÂN Bu saptama, roman kahramanları hayatla bağlarını yitirdikçe, umutlarından uzaklaştıkça giderek daha duyarsızlaşacaklarının yalın ifadesidir. İnsan böylesi duyarsızlaşmayı Albert Camus’ün VEBA’sını hatırladığında daha iyi algılıyor. Yanlış anlaşılmak istemiyorum. VEBA ve “Açıkoturumlar Çağı” çok farklı kitaplar. Ama ana fikirde birleşen iki ustayı birlikte anmak da çok hoş. Camus, Oran şehrinde patlak veren veba salgınıyla yenileceklerini bile bile savaşan insanları anlatıyordu. Atasü de bu umutsuzluğun kul gezdiği romanında insan değerlerini savunmayı biliyor. Son olarak şunu söyleyeyim: Atasü için mekan çok önemlidir. Mekânın insanın içsel dünyasına bire bir etki yaptığını anlatan çok güzel anlatıları vardır. Bu roman ise, akılla yazıldığından olsa gerek, burada mekânın anlamı sadece içinde barınılan yer. Ayrıca bir duygusal etkinliği yok.Bu mekânsızlık (acaba ülkenin bölünme korkusu, ülkeyi yitirme ürküntüsü mü?) kişilerin yalnızlığını büsbütün arttırıyor. Çok ilginç bir kitap okumak istiyorsanız, “Açıkoturumlar Çağı”nı edineceksiniz. ? Açıkoturumlar Çağı/ Erendiz Atasü/ Epsilon Yayınları/2006/ 344s. ÖZÜR: 844. sayımızın 22 ve 23. sayfalarında yer alan Osman Necmi Gürmen fotoğrafları, Arif Aşçı tarafından çekilmiştir. İmzası çıkmamıştır. Kendisinden özür dileriz. CUMHURİYET KİTAP SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear