05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

lesine bir de Fetbi Naci'nin gözünden bakmakta yarar oldug'unu düşünüyorum. Şöyle der Fethi Naci: "Eleştirinin gelişebilmesi için elcştirmenlerin yazdıklarıyla geçinebilmesi gerek..." Kantmca bir eleştirmen sadece yazdıklarıyla geçinmeli, ekmeğini dc bu işten kazanabilmeli. Böylc olunca da eleştirmen ıçın dergilerlekler/gazeteler maddi olanaklar sag'lamalı!.. Katılır ımstntz? Buna nası] katılmam; ama olmaz. Son yülarda kötümserlikten kurtulup iyimser bir adarri olmaya başladığımı görüyorum. Bunun elle tutulur nedenleri gerçckten de yok. lç sesim böyle olmamı istiyor belki. Eleştiri, romandan da daha çok zaman gereksinen, en emek yoğun, dolayısıyla en pahalı edebiyat türüdür. Gazetelerden de öncc, bu yükümlülük üniversitelerin omuzlarındadır, ama üniversitelcr de bu akıl düzeyinde değil. Daha önemlisi, sizin yinelediğiniz sözlerimde : Eleştiri için asıl olan özgürlük ve kurgu ve soyutlama düzeyindeki yaratıcılıktır. Eleştirinin özgürlüğüne bile hoyratça müdahalelerin olduğu şu yülarda, kimileri soytarıları büyük yazar ve eleştirmen katına çıkarmaya çalışıyor da, bu zavallı dünya kime kakr?.. "Bir şeylere gebe bu çağ, ama bunca aalı bir dog'umdan bakalım ne titrlü bir çocuk çıkacak?" sorusunu sorar Dido Sotiriyu'nun "Benden Selam Söyle Anadolu'ya"mn kahratnam Manoli. Pek tabii bu cümleyi günümüze uyarlayabiliriz, değil mi? Öyleyse yaztya hangi şekillerde dökülür sizce 'dünya efendilerinin açtıg'ı günümüz savaşlan? Baskıdır eîbette, ilk akla gelen. Beğenmediğinize, işinize gelmeyene yapılacak baskıların biçimi tükenmez. Sopayla da olur, parayla da. Bütün soruları bana sormak yerine, eleştirmenin yazdıkları yüzünden hoyratça üstüne gidilmeye, yazma özgürlüğünün kısıtlanmaya çalışılmasına karşı öteki yazarların, dergi yöneticilerinin, PEN ya da TYS yöneticilerinin söyleyecekleri sözleri olup olmadığını sormak daha anlamh olmaz mı?.. biyatı kendi düşünsel ve para iktidarlarını KIRGINLIK VE ÜZÜNTÜ' çog'altmanın ya da saygınltk kazanmanın uy Bir dc iifkeniz var; mukatabt ise yazının gun zeminlerınden biri olarak gören bazı yalnızhg'ına müdahale edenler!.. banka ve holdirıg yayınevlerinin muhalifve Benimki öfke değil; en son 1990'da öfbağımsız yazarlara katlanamaması inanılır kelenmiştim, on beş yıldır da hiçbir şeye öfgibi deg'ıldir." (s. 96) dcdig'ınize göre muhakelenmcdim. Kırgınlık vc üzüntii, diyelim. lifligı yüzünden yayınevinden ıhraç edilen Birileri yazdığım bir tek yazı yüzünden bayazarhır hakkında neler söyleyeceksiniz? şıma çoraplar örmeye çalışırken yanındaki Muhalif olmak için öncc otoriteden, lerin olup bitene kayıtsız durmalarına öfkedevlettcn, egemen ideolojilerden, iktidarlenmem, üzülürüm. Sonunda, ben dün de dan, milliyetçilikten ve muhafazakârlıktan kcndi bircyliğine otuz sekiz yıldır kanşılmabütün bütüne annmanız gerekir. Bu özelsına izin veımemiş, kendi başına var olan, liklere sahip olmayan bir yazar için kalkanını kendi örmüş bir yazar bireyim. söyleneblecek bir şey yoktur. tkincisi, bu Son birkaç yıldır yaz kıtapları furyası tür yazarların yayınevlerinden ihraç cdildiği başladt gidiyor. Yayınevlen 'içi boş' kitaplara savlarına da katılmıyorum. Yayınevi yazar yöneliyor! Dergimizin yayın yönetmeni Turaynlığı "ihraç" sözcüğüyle açıklanabilecek han Günay'a sizce yazın ne(ler) okunmalı bir ilişkiden doğmaz. Arada anlayışa, düdiye sorulduğunda kesinkes karşı çtkar bu şünsel ortaklığa, anlaşmaya dayalı, profestamma ve ekler. "Kitabtn/Okumamn yazı yonel bir ilişki söz konusudur. thraç, yalnızkışt olmaz. Kabul etmiyorum!" Yasiz? ca gönüllü ilişkiden kopuş biçiminde kulla Olmaz elbette, ama bu sorunun maganılabilecek bir sözcüktür. Karşılığınzin değeri de var. da para aldığınız bir ilişki size rağSoruluyorsa, somen bozulmuşsa bile ihraçtan söz rulsun. Bu arada ılilemez. hiç kitap okumayan insanlann HAYATIN BÜYÜSÜ YOK1 böylece kitaba Bakıntz Sait Maden ne diyor: "Çayönelmeleri sağlağımızda söz'ün büyüsü yok oldu, kutnabiliyorsa, buna salltğı yitti. Binlerce yıllık bir çaba soda karşı çıkılmanunda cle geçirdiği nesneler evreninin sın. Yalnızca yabütün köse hucag~ını bir köstebek gibi zın kitap okuyan, durmadan kazarak, altüst ederek orayazın okusun. Kida varlığını daha çok kanıtlayabileceg'i tap okumayan yıyeni yollar, yeni geçitlcr açmaya çaltğınlara kitap okusan ve bu girişiminde olağanüstü basama aüşkanlığı kan gösteren 'us' için söz kullanıssız bir zandırmanın yolaraca dondü günümüzde. Yalnız kimi ları üstüne yeteozanlann ışine yarıyor şimdilik. Ama rince düşünmevag't bitmış, ısık vermeyen bir lamba." den keskin sözler Nastl değerlendirirsiniz? edilmesini de doğru bulmuyo Çağımızda sözün büyüsünün yok rum. Kaldı ki, olmasının nedcni, hayatın büyüsünün bunlar sorun bile çok zaman geraksinon, en yok olmasıdır. Ben o büyüyü 1980'ledeğil bence... emek yoOıın, dotayıayta en rin ortalarından sonra yitirdim. Paradoks şu ki, yazmaya başladığım yülar "Bugün ede da aynı döneme denk düşüyor. Demek ki hayatın ve sözün büyüsünün bitmeye yüz tuttuğu yerde, kendi sözümü yazmaya başlamışım. Çiinkü yazdıklarımın büyüsüne, doğruluğuna, dürüstlüğüne inanıyorum. Söz gene de eskisi gibi değil elbette, kütsallığı da iğdiş edilmiş sayılabilir. Sözün bittiği yerde, usun kalmayacağını söylerken de haklıdır Sait Maden. Eleştirel aklın olmadığı yerde piyasanın malına dönüştürülmüş söz de ne gülünç, zavallı, edebiyat dışı, düşkün... Meslek ilkelerine uygun (!) davranan günümüz genç gazetecilerinin yapttğı röportajlart da eleştiriyorsunuz! Son sorum ise genç bir gazeted olan ben'in sizinle yapttğım röportaj hakkındaki düsüncelerinize yönelik! Nasıl buldunuz sorulanmı/söylesiyi? Genç gazetecileri değil de, onlann düşürüldüğü durumu vc geçerli anlayışı eleştiriyorum. Yalnızca popüler olanla sınırlı ilgileri var, onlardan öyle olmalan isteniyor ve medya edebiyattan hoşlanmıyor. Bir de edebiyatı, nitelikli anlayışlan küçümseyen, akılan sıra horgören bir küçük grup budala köşeyazarı var. Onlann niyeti iflah olmamaksa, ne olmak istiyorlarsa olsunlar, ama edebiyatın değerlerine de durduklan yerden kanşmasınlar. Bu söyleşiye gelince, sizin eleştiriyle içli dışlı oluşunuz sanırım düşünme biçiminizin niteliğini belirliyor. Öteki söyleşilerinizi de okudum. Edebiyatın, gazetelerin hiç değilse eklerinde yerini bulduğunda nitelikli okur da olan genç gazeteciler elüıde yukan çıkabileceğini, okuduğu kitabı tam da olması gerektiği gibi anlayanların yazarı da anlayacağını düşünüyorum. Bu söyleşi bu kanımı pekiştirmiş oldu. Keyifli söyleşi için teşekkürler sevgiliSemih Gümüş... Bugüne dek yaptığım en güzel söyleşilerden birine neden oldunuz, sağ olun.. • * eoztop@aof.anadolu.edu.tr Yazaruı Yalnızlık Burcu/ Semih Gümüş/ Dogan Kitap/ 166 y Biz yayıncı olarak bu romanı yok saymak için elimizden gelen çabayı gösterdik Ama olmuyor! Olmuyor! )orge Parrondo Hiçbir iş yapmayan ve bu durumu pek ciddiye alan, hayat üzerine düşünmeyi hayatın kendisine tercih eden, ruhunu Latin atalanndan miras almış, kamndaki Amerikahhğı tümden es geçen bir genç adam, yaşamını kalori hesaplan yaparak geçiren, sağlıklı yaşam kitaplarmın sadık okuru Amerikalı bir kadına âşık olmasaydı bu romanı firlatıp bir kenara atabilirdik. Ama çaresiz okuyacağız! Onu yok saymak için elimizden gelen çabayı biz yayıncı olarak gösterdik. Ama başaramadık. Artık ne yapahm, siz de okuyacaksınız. DOÛAN KİTAP www.dogankıtap com ır CUMHURİYET KİTAP SAYI 808 SAYFA 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear