Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K U R L A R A Semih Gümüş, günümüz eleştirisinin en önemli adlannâan biri. Eleştiride objektif olmaya büyük özen gösteren Semih Gümüş, uzun yıllar büyük bir yayınevimizde editör olarak çalıştı, aynı yayınevinin bünyesinde uzun süre 'Adam Öykü' dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Eleştiride daha çok romana yönelen Gümüş, son yıllarda yazdığı eleştirileri "Yazann Yalnızhk Burcu" adlı kitabında topladı. Gümüş'le bu kitabını konuştuk. Zülal Kalkandelen adını gazetemize New York'tan gönderdiği haberlerden hatırlıyorsunuz. Kalkandelen, "30 Saniyede Bush"tan sonra bir romanla çıktı okurlann karşmna. "Utanmış Sessizlik" üzerine konuştuk Zülal Kalkandelen'le. Alper Akçam, edebiyatımızın sessiz ve derinden giden yazarlarından. "Ağaların Ağası" ile başladığı, "Yükledi Günahı Strtına" ile devam ettirdiği üçlemesini "Gidenler Gelenlerdi" ile sonlandırdı. Akçam'la üçlemesini konuştuk. tlhan Berk, yeni şiir kitabı "Kuşlann Dog'um Gününde Olacağım" üzerine bir söyleşiyle yer alıyor sayfalarımızda. Bol kitaplı günler!... TURHAN GÜNAY email: cumkitap@cumhuriyct.com.tr "Kırmızı Fener Sokağı" çok ilginç bir konuyu ele almı$. Yazar konu hakkında iyi araştırma yapmış ve anlattığı olayların gerçekliğinden şüphe duyulmuyor. Anlattığı kadınların yaşamları da ilginç fakat ne yazık ki okur metnin içinde zorlukla kalıyor. Romanın başlıca sorunu konunun dağılmasi; bir başka sorun da yazann kullandığı dildeki tutarsızlık. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Kırmızı Fener Sokağı kurtarmaktı; Mehmet Ünver romanında bu amacın çok da iyi başarılmadığını gösteriyor. Kadınlar ne denli korunmuş ortamda görünseler de, aslında şiddet ve haksızlığa maruz kalmaktan kurtulamıyorlar. Romanda özellikle göçmen ve sahipsiz kadınlar anlatıldığı için sıradan fuhuş sorunlarının ötesinde yeraltı dünyasının karanlığı da bulaşıyor karakterlere. müşterilerinin. Hacer'in hikâyesi erken yaşlarda başlıyor, sevdiği erkek onu kaçırdıktan sonra kaçakçdık işlerinde onu kullanmaya başlıyor. Polis tarafında yakalandıklarında da kimse ona sahip çıkmıyor; sonunda bir erkekten diğerine satılarak şehirdeki genelevde çalişmak zorunda kalıyor. Romandaki belki en ilginç kadın karakter Mihriye. Bir gizli örgütün elemanı iken, eğitim görmüş bir genç kadın Mihriye. Diğer kadınlar gibi ağır trajik olaylar yok belki hayatında ama yine de ailesizlik, hapishane, kürtaj, yakın çevresi tarafından sömürülme gibi dertlcr yaşıyor. Diğerlerinin aksine eğitim görmüş biri. Bu sırayla tanıtılan karakterler, bir olayın çevresinde birleşiyorlar romanın ortalarında. Romanın sonunda yine kendi başlanna, başladıkları vere yakın bir konumda kalıyorlar. KADIN PORTRELERİ Romanın büyük bir kısmı her birinin öyküsünü anlatarak başlıyor. İlk başlarda romanın birbirlerinden kopuk kadın portreleri sunduğunu zannediyor okur, ancak ilerleyen sayfalarda bu kadınların ve bir erkeğin öyküsü birbirlerine bağlanmaya başlıyor. Roman kahramanları Amsterdam'a gelmeden önce Anadolu'nun bir köşesinde sıradan yaşamlar sürüyorlar. Okura tanıtılan Uk karakter Nurten, tüm aşırılıktan zevk alan, hayatta hiçbir sınır tanımak istemeyen bir kadın. Yaptığı işleri sıralayarak başlıyor yazar onu tanıtmaya: "canh porno şovlarına çıkmaktan uyuşturucu kuryeliğine, kamyon şoförü gibi giyinen lezbiyen kızların barlarında kucak dansı ve striptiz yapmaktan dünyanın dört bir yanındaki özel partilerde özel kişilerin akla hayale gelmeyecek fantezilerinigerçekleştirmeye..." diye uzun liste devam ediyor. Nurten'in kendini sakınmadan hayata atmasında derin bir yara olduğunu hissediyoruz, çok geçmeden de sevdiği erkeği kaybetmesinin bunun nedeni olduğunu anlıyoruz. Ikinci olarak tanıdığımız karakter Aziza adıyla vitrine çıkan Hacer. Hacer de Nurten gibi sadomazoşist zevklerini tatmin ediyor D ünyanın en eski mesleğini icra edenlerin yaşamöykülcri her zaman ilgi çeker. Bu ilginin kaynağında elbette fahişeliğin bir tabu sayılmasının büyük bir rolü vardır fakat bir o kadar önemli bir unsur daha, fahişelerin geçmiş hayatlarında yatan trajik hikâyelerdir. Tüm büyük kentlerin genelevler barındıran bir mahallesi ya da sokağı vardır. Kuşkusuz bunların içinde en ünlüsü Amsterdam'ın Kırmızı Fener Sokağı'dır, sadece konuyla ilgilenen tüketiciler (!) için değil nerkes tarafından bilinen, neredeyse Paris'in Eyfel Kulesi gibi Amsterdam'ın simgesi haline gelmiş bir yerdir. Hollanda uyuşturucu ve fuhuş sorunlarına gerçekçi yaklaşan ve uygar çözümlcr bulan bir ülke olarak biliniyor. 1999 yıhnda tarih boyunca yasaklanmış genelevleri yasal hale getiren ilk ülke olmakla genelevlerin yasal, düzenli ve vergilendirilmiş kurumlar haline gelmelerini sağladıkları gibi bir de buralarda çalışan kadınların can güvenliği, hayat sigortaları, emeklilik güvencelerini de sağlamışlar. Otuz bini bulan yasal seks işçisi ile milyarlarca dolar bütçeli bir sektör olduğunu hatırlamakta yarar var. Tüm bunları Hollanda turizm rehberinden öğrendim. "Prostitution Information Centre" (Fuhuş Bilgilendirme Merkezi) adlı internetteki turizm sitelerinde çok daha fazlası var; öğrencilere indirim yapan turlar bile düzenliyorlar (üstelik bu bir şaka değil). Hollandalıların fuhuş olayına yaklaşımlarındaki serinkanlı ve uygar tutumdan etkilenmemek mümkün değil. Bu kadar açıkta olduğunda, çocukların pazarlandığı, yasadışı göçmenlerin esir pazarlarında satıldıkları yer olmaktan da kurtuluyor bir nebze. Tabii bunlar hep turizm kitapçıklannda yazanlar. Bir de bu sokağın görünmeyen yüzü var. Mehmet Ünver yeni romanı "Kırmızı Fener Sokağı"nda farklı gerçekleri dile getirivor. Kitapta, Hacer, Nurten, Mihriye, Benice adlı hcpsi farklı nedenlerle bu ülkeyc göçmüş kadınları anlatılıyor. Hollanda parlamentosunun vitrinli genelevleri yasal kılarken gösterdiği ilk neden, kadınları pazarlayan erkeklerin elınden onları SAYI 808 KURCU Roman kurgu anlamında bütünlük vermiyor okura. Sanırım kurgudaki bütünlüğü bozan en önemli etken, olayların ve kişilerin birbirlerine benzemeleri ve bu yüzden her seferinde tekrarlama duygusu vermesi. Kadınlardan hiçbiri diğerlerinden ayırt edici kişilik yapısı göstermiyorlar. Karşılaştıkları olaylar da hep birbirine benzer gibi. Birlikte oldukları erkekler, müşterileri, eski sevgilileri kalıplar halinde tanıtılan karakterler. Örneğin romanın büyük bir kısmı Nurten'in ne tip erkeklerden hoşlandığını anlatarak geçiyor, bu erkek tiplemesi "yorgun ve buruk yüzlü," bıyıklı, orta yaşlı, elinde torbalarla evine dönen biri. Her seferinde Nurten bjr erkek gördüğünde hep aynı özellik leri, aynı sözcüklerle dile getirilmiş. "Son derece kendi halinde, yorgun, bezgin, yaşını başını almış, evli barklr (s.10) "o yorgun yüzden insanı içine çekcn" (s.12) "o buruk ve yorgun yüzde oluşan güzelliğin" (s. 12) "o yorgun bakışlı adam da kalabalıklara karışmış" (s.13) "üçbeş kuruş kazanmak için bu gurbet ellerde canı çıkan, orta yaşa geldiği halde ruhunun bilinmeyen köşelerinde gizli arzuları canlı kalmış bu yaşam yorgunu" (s.14) "kendi halinde sessiz, yorgun ev babalannda..." (s.14) Bu portre o denli çok kereler anlatılıyor ki, sadece romanın ilk sayfalarında değil, her seferinde Nurten'in ne tip erkeklerden hoşlandığı anlatılırken yeniden "yorgun yüzlü" deyimi kullandıyor. Tabii bunlar bir roman karakterini tanımak için yeterli değiller. Bir kalıp oluşturuyor ama ardında bir değil etiketlenmiş bir grup olduğu için, hepsi birden bulanık kalıyorlar. Aynca roman boyunca tanıdığımız karakterlerin davranışları ardındaki motifleri de anlayamıyoruz. Örneğin romandaki erkeklerin intihar nedenleri yeterince psikolojik temel verilmediği için havada kalıyor. Bu tür olayları anlatırken detaylara ve arka Rİana fazla önem vermiyor yazar. Öte yandan romanın bazı yerlerinde konuyu dağıtacak kadar çok tekrarlama ve lafı uzatmaya rastlıyoruz. Aslında "Kırmızı Fener Sokağı" çok ilginç bir konuyu ele almış. Yazar konu hakkında iyi araştırma yapmış ve anlattığı olayların gerçekliğinden şüphe duyulmuyor. Anlattığı kadınların yaşaniları da ilginç fakat ne yazık ki okur metnin içinde zorlukla kalıyor. Romanın başlıca sorunu konunun dağılması; bir başka sorun da yazann kullandığı dildeki tutarsızlık. Sanırım aralara sıkıştınlan küfür ve argo, sokak dilinin ve genelevlerin atmosferine sokmak için kullanılmış fakat romanın bütünündeki dille uyuşmamış. • asu@yazinsanati.com Kırmızı Fener Sokağı/ Mehmet Ünver/ O Kıtaplar/ 2005/ 44 5 sayfa SAYFA 3 Imtlyaz Sahlbl: Cumhurlyet Vakfı adına llhan Selçuk o Genel Yayın Yönetmenl: Ibrahlm Yıldızo Yayın Yönetmenl: Turhan cünay o Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu o cörsel Yönetmen: Dllek Akıskalı c Yayımlayan: Yeni cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. o Baski: ihlas Cazeteclllk A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenlbosna Istanbul o Idare Merkezl: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul, TBİ: 0(212) 512 05 05 : ÇumhUfiyet Reklam: Cenel Müdür: özlem Ayden / Müşterl Temsilclsl: EylemÇevik' Yerel süreliyayın 0 Tel: 0 212 512 47 78 512 48 50 FakS: CUMHURİYET KİTAP KITAP Mehmet ÜNVER