05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

diklcrini bilc unuttuğumuz dcvrimlcr tarihin cn nnızailer devrimleriydi.. 1950 ve 60'larda, ıılıısalcı orta sınıflarıtı önderliğirıde gerçekleşen bir dizi özgürlük haıekcti, siyasal egemenlik ve ekonomik ba^ımsızlık aşkına, tepelerindeki işbirlikçi yönetimlcri devirdiler..." Ne var ki, " Marksizm, Uçüııcii Dünya'nın iyi, Birinci Dünya'nın kötü olduğu varsayımına pek yüz vcrmcdi. Daha çok kolonyal ve post kolonyal siyasetlerin sınılsal analizi iizerinde durdu." (s.10) " 197()icrin başlarında ise dünya kapitalist kri zi derinleştikçe Batı kapitalizmi çok daha saldııgan bıçimde yeniden yapılanan bugünkü versiyonuyla, ulusal bagunsızlıkçı üçüncü dün yalılara yanılgılarını pek pahalıya ödctti..." (s. U)) Eagleton burada kendisi de "birinci diinya"ya yontııyor, yani "Marksizm üçüncü dünyanlara yüz vermedi bu ayınmda" demesiyle. Ne var ki ıılus devletler anti emperyalist miıcadclede çağın belki dc cn öncmli modenı yapılarıydı. Bunu kabul ediyor. Ama beııi şaşırtan, lırtına gibi bir ilk on sayfayla haşlıyor kitap. Yirmi yıldır aklı başında Marksistlerin şaşkın, irilcşmis, gözlerle izlediği, "ıılus devlet ancak faşizm ve militarızm üretir", "etnik aıdiyct", "dinsel kiınlık" vs. gibi ideolojik varyasyonları, "Başörlüııı kiıııliğimdir" ve "TC telcvizyonunda bir buklc dc olsa Kürtçe duymak istircm" tasvirli islemlcri, emperyalist kapilalizmin yenı taktiksel yiizii olarak (ieğerlendırıyor: KALIN KAFALI KURAMCILAR "Bııgün ulusalcılıgın zamanında ınutlüş derccede ctkın bir anükulonyal güç olduğunıı lıatırlayamayacak kadar genç ya da kalın kafalı olan kuramcılar, onda agir bir şovcnizm ya da etnik zihniyetlen ba^ka bir şey göremediler... Bunu yapanlar (yani ıılus devlcti etnik ve dinsel olarak zayıflatmaya ugraşanlar, A.Y.) ulus te ınelli düşünceyi reddederek, devıimci ulıısla sıkı sıkıya baglanmış cılan sınıf kavrammı da gözden çıkarıyordu. Kurauıulara görc, eh nasıl »1 sa bu ulus devletler relah içındekı kapitalist diinyaya yetişmekte başarılı olamadikJarma gore, ulus kavranuııın ölesinde bir şeyler aramak, sınıl kavrammın da aşılması anlamına geliyor gibi görünıiyordu; lıele ki kapitali/ınin daha öııce hiç olınadığı kadar güclii ve yırtıcı oldugu bir znmanda... her ijcye ragnıcn devriınci ulu salcılık, yirnıinci yiizyılın ıızak ara en başarılı dulgası olmuştur.. Koıniinisî Manifesto sınıf mücadclcsınin ilk önce ulusal bir biçiııı aldıgı nı anıa iç.eriginin bu biçinıin ötesinde de işlcdiğinden söz eder. Yinc dc ıılus bagımsızlığa gi dcn yolu tıkayan emperyalist güçlere karşı lark lı toplıımsal sınılları köyliiler, ışeiler, ö^rencilcr, entelektüeller orgütlenıenin bir yoluydu. Ve ulusçulugun güçlü bir argümanı vardl: başarı, en a/ından başarı ıcın... Bugunkıi postkulonyal kuranıın büyük bölüınü, gözünü sınıt ve ulustan elnisiteye çevinli. Bunıın sonucu da postkolonval kiiltürün kendine özgü sorunla rının, yanlrij bir şekilde, oldııkça larklı bir sonın olan Batı tarzı "kimlik sıyasetı" sorununun altında toplanmasına yol açıyordu. Etııisite kiil türel bir olay oldıığu iein bu odak ıleğişimi siyasetten kültüre dogrıı oluyordu... Bu da postko lonyalızm sorununun depolitize olmasına ne den oluyordu..."! (s. 12) 80'ler vc 90'lar "depolitizasyon" yıllarıydı. (s.40) Bir zamanlar ulus devlct olma yoluna girmeyi başarmış ulusal kapitalizmler giderek kürcscllcijcn bir scrıııaye çağında artık halkı ııın ilerlenıesınden, eğıtim, saglık sorıınlarını çözmekten tok yalnızca ayakta kalııuı nıücadelesi veriyorlardı.. lşçi hareketi, ellerinden ve ayaklarından bağlanmış ijekilde, özgürlük lerine getirileıı a^ağılayıcı kısıtlanıaları kabul etmek zorıında kaldılar. Yatırımlar endüstriycl imalattan hizmet, tinans ve iletişiın sektö ıüne kaydırıldı. "Büyük iş kotarniak anlayışı egenıen olclıı." (s.42.) (Ozallı yıllan anımsa maya gerek yok gütıünıüzüıı, borsalı, dövizli "yatırım" sarnıalına bakınca...) Bu anlayış "kiiltürelleşti" ve imge arnbalaj ve göriinü^e daha çok ötıem verince kültiir endüstrisi daha büyük bir kâra dnnüştü. Etnisite'nin ve dinsel kimliklerin cemaat düzeyinde bile poh|)ohlandığı bu tlöncmde farklılıklar bir (etiş halinde le^vik ediliyordu. "Biraz Ingili/ce bilen, tngilizce düşünnıeye, yazmaya çalışan, dünyayla vc cevresine karsji ilgisiz, ulusal bilinçleıı yoksun, kaypak bir özne" halinde bir insan kalabalığınm temeli atılıyordu. (SKY TV, 26.6.2004. "NATO ve BOP" konulu oturumda Doç. Rsin ArsCUMHURİYET KİTAP SAYI lan'tn söyledikleri). Eaglcton bunu "kültürcl siyaset" olarak adlandırıyor. Batı yeni bir oyuncak bulınuştu. Insanların arzuları ve kimlik duygıılarına saygı duynıayan hiçbir si yasal değisjnıin ayakta kalnıa şansı sanki yok gibi bir hava estiriliyordıı. Böyle bir "Yeni insan"ı (s.47) yetiijtirmek "kültür"üngöreviydi. Bizde Orhan Fanıuk'un değme sağcı yazarların yapamayacağı Osmanlı mistisizminin hortlatılmasıyla ulus devletin kültiirel srrateji sini tahrip eden sanatçı tavrı, lngilizceye çevrilişinin abartılmast, ulusal değeılere, zorunlu olarak 'l'ürkçe kullanmasının dışında en küçük bir saygı dııymaması hcp bu döneıııin ürünüydü. Hele bu yıl i<,inde, Amerikancı ılımlı lslamın merkezi olan Türkiye Yazarlar Birliği'nce dinsel vc mistik söylcm bulamatı kitapların yazarı Elir Şahık'ın romanını Amerika'da ve lngilizcc yazıp Türkçc'ye antak çevirtmesi bu acı yarılnıanın son ügürüydü. NATO liderlerinin I'opkapı Sarayı'nda "Earklann Ahengi" adlı müzikal gösteriyi iz lcrken, ba^arılarından, muzipçe gülümseyerek büyük bir zevk aldıklarını arttk kcsin olarak vıırgıılayabiliriz. Oysa gerçekten de tam da bütün bıınları bir kenarda dıırup açıklayan Marksiznıin kendisi dcğil miydi? Marksizm, yalnızea kapitalist "sistern kusurlarından arınmiij" oldufiu ıçin "lüzümsüz" addediltnedi; "Ststem daha önce ne ise, onu artık çok daha yogun bir biçimde hayata geçirdiğı için gözdcn düştııü^tü. Oysa sistcm krize girnıi^li ve bu tür krizlerin nasıl gelip gittiğine dair bir açıklama getircbilmiş olan tek kuram Marksizm'di." (s.42) Bunu, yani Marksiznün "hâlâ" çok şey ifade ettiğini görehilmek ıçin, küresel ölçekte bakmak gerekiyordu. Gezegeninıizde "zen gin ile yoksul arasındaki uçurum Komünıst Manifesto'da öngorüldügü gibi artnıaya de vam edıyor"du. Yinc Marksi/nıin doğru bir şekilde tahmin ettiği gibi militan bir hoşnutsuzluk mevcut buralarda. Tek iark, bu ho^ nutsuzluğu görebilmek için Marx gözlerinı "Bradlord ve Bronx"a dikmiijken bugün onu bıılmak için Arap cogratyasunı bakjiıak gere kiyor... "lloşnutsu/luk Kışlık Sarayı'nı sallayatak biçimdcdcgil amainsanların zilıinlerin de bir çiçek salgını gibi yavay yavaş yayllıyor." (s.42) Proletarya bitti ıni? Bu da kocaman bir ya landır. "Proleter, elinde kcndısinden başka hiçbir varlığın olmadıgı insan demektir. 1 lay vanlar gibi doğrudan bedenleriyle çalışmak zorundadırlar. Bu dıırtımda gezegeninıizde bııgün bcdeninden baijka varlığı olnıayan ıııil yarlarca kadııı ve erkek var oldıığuna görc [iroletaryanın kayboldugunu söylemek hayli garip" dcğil nıidir? (s. 4Î) TARİHİ YOK ETTİLER... Yeni nesil kuraıııcıları Marksizıııe süriilme den etralııulan nasıl dönerım'in mancvrasıyla, aslında Marksızmden tıimden uzaklaşıp onu karşılanna aldılar. Ne varki Marksist kııramın kaynaklarını vagmalamaktan da gcri durmadı lar. Marksizmc kendi kötü ünlerini katıp onu gözden diüjürdüler' "...Ütopya Paris'in kaldırım taşları altında duruyordu. Lacan, Foueaıılt ve Derrida gibi kültur düijünurleri hâlâ bir ütopik itkiyi ıçlerinde hissediyorlardı aneak pratikle olabileeegine ınanmıyorlardı." (s. 52) "Hatta PıısimodiTn fi lozof fean Baudrillaıd, Körlez Sava^ı'nın ger çektcn oldugundan bile süphc ediyordu.. Bu diişünürlcr, anlamı yerle bir ettiler, hakikati is tila ettiler, etık ve siyaseti arkadan vurdular ve tarihi yok ettiler..." (Pcrry Anderson'daıı akta ran Ivigleton. s.54) Kuramdan Sonra, "Arnnczi Siyaseti", "Kıı ramın Yükselişi ve Düşüşü", "Postmoderniz meGiden Yol", "KayıplarveKazançlar", "Hakikat, Erdem ve Nesnellik" "Ahlak", "Dcvrim, Temellerve lîındamentalistler", "Olüm, Kötülük ve Yokluk" bölünılerinden oluşuyor. Kendi aydınlarmıızı okıımuyoruz, yazdıklarını, söylediklcrinc ulus devlet fetiijiznıi ola rak degerlendiriyoruz, onları "Sevr parano yaklan" olarak rahatça suçluyoruz, yayın organlarımızda adlarını bile annııyoruz. Anıa i^ te görüldüğü gibi, bi/inı pek hayran oldıığıımıız Batıda da, yani kapitalizmin merkczinde bir aydın da bizim kaygı ve gözlemlerimizle aynı sonuçları yaşıyor ve yazıyor. Ona da kulak vermeyccek misiniz? • Kuramdan Sonra/Tİ'ry Eagleton/ Çvvircn Uygar Abacı/ Litcratür Yayınaltk/ 2 ?2 ç 780 "ORVVELL SÖZKONUSU OLDUGUNDA BİÇEM, İNSANDIR..." EORGE m DARALMÂ "Çok şaşırtıcı, üstelik son derece gerçekçi... 'Bin Dokuz Yüz Seksen Döıf bu kitapta cenin halinde. 'Hayvan Çiftliği' de öyle... Pek az roman, hem iki klasiğin tohumlarını taşıyıp hem de kendi başına bir okuma ziyafeti sunabilir." John Carey, Sunday Times tlMM • «Ull lUlI tMllfttl EORGE RWEU EORGE thaki SAYFA 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear