Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Tanseli Polikar'dan 'Sati' Fantastik öyküler arasında Tanseli Polikar fantastik edebiyatın ülkemizdeki ender sürdürücülerinden biri. Son kitabı 'Sati'de on yedi fantastik öykü yer alıyor. H UİUS FATİH azırı dünyasında, fantastik öyküler, korku ve gerilim öyküleri gibi yazınsal terimler var ama, fantastik, korku ya da gerilim şiiri gibi terimîer yok, şiir zaten başjı başına bir 'fantazma' diye mi düşünülür bilinmez... (Hayat) 'Gece / bir eczanede / diz çökmüş / bir at / döşeme tahtalarını / kemiriyor / garip / yeşil / yanıklar içinde / bir kıza / ilk yardım yapılıyor / bu arada / köşeye çekilmiş / umarsız / bir hortlak / ağlayıp duruyor.' (Miltos Sahturis. Çeviri: Cevat Çapan) Yunanlı ozan Sahturis, bu dizelerde fantastik ya da bir gerilim şiiri yazmayı düşünmüş olabilir mi?.. yılda ulaştı... Şiir (uzak çağlarda) kutuplardan yengeç dönencesine akan buzullar gibi yeryüzünü kapladı, yeraltında şiirengizler üredi, 'sıradanlık' öykü oldu, beyazcamın dizilerinden yakınırken tandansı şaşılacak düşükJükte öyküler ortaya çıktı, üstelik kimsecikler 'yapıtından' ödün vermedi! Ve belirtmeli ki en komitrajik olanı da, yaşamında bir kez bile 'Stendhal Sendromu' yaşamamış sanatçılar türedi... Sonuçta, olumluJuk, olumsuzluk her şeyde var, bizim için ne denli önemliyse de; yinede yazını bir kast örgütü olmaktan ya da koşullanmış sınırlar içinde bulundurtnaktan ayrık tutmak gerekir diye düşünü yorum. Soluklanmak isteyenler parantez içini okusun; (Kiliseye kolsuz giysisiyle kendini almayan keşişe, genç kadın; ne zamandan beri tanrı, kendi yarattığı kolu beğenmiyor demiş.) tşte bütün bu altiist oluşun yanında, her olumsuzluğun bir olumlu yanı olduğu ve her şeyin değişen ölçülerde eklektik bir iç içelik taşıdığı gibi, iyicil gelişmelerde oldu ve bilimkurgu ile gerilim (polisiye) yazınında geleceği olumlayan, beklenmedik yapıtlar ortaya çıktı. Bu tür yazının tekfurlan (taç taşıyan demekmiş) arasında Sati, Fantastik Öyküler adlı kitabıyla Tanseli Polikar'da var. Polikar, Deccal ve Yannın Tarihi adlı kitapları sonrasında bu katkıyı sağkyor, ayrıca Poe ve Lovecraft'ın ustaları olduğunu söylüyor, bu da bizim bu alanda yeni gelişmekte olduğumuzun bir baluma tanıtlaması sayılabilir. ON YEDİ ÖYKÜ Kitapta on yedi öykü var. Ilki Körfez adını taşıyor ve kanımca kitabın en iyi öyküsü. Çıkış bölümü şöyle; (...Uzun zamandır konusmuyorduk. Kendi kalplerimize kapanıp kalmış gibiydik. Sadece arabanın homurtusu ve içeriye nereden girdiği belli olmayan sarı yaban arısının tek düze vızdtısı. Tedirgin edici bir suskunluktu bu... Tcpeler tükenip düzlüklere indiğimizde ayçiçeklerinin, göz alabildiğince uzanan koyuluklara dönüşmeye başladjğını fark ettik... Sessizce yol alıyoruz. Içimizdeki sıkıntı, bunaltıcı öğlcn saatlerinde, elle tutulurcasına ağırlaşmış gibi. Birazdan sağa kıvrılacak araba. Yolun girişinde hiçbir işaret yok, ama köye giden bu ıssız yolun sonunda eski bir çcşmc var. O gün su içen bir de keçi sürüsüyle karşılaşmıştık. Çoban çenesinin altı sakallı keçilere ıslıkla sesleniyordu. Yalağın hemen kenarındaki ağacın yaprakları suya değiyordu. Dinlendirici serinliği içimize çekerek biz de kana kana içmiştik. Keçiler ise sessizce sıralarını beklemişlerdi. Insan ve hayvanın eşsiz uyumunun güzelliğini tartışmıştık arabamıza dönünce, sesi hâlâ kulaklarımda... Arabanın hızını düşürmem Sati'yi uyarmış olacak ki, birden kımıldadı oturduğu koltukta, hafıfçe indirdiği camdan dışarıya baktı. Son vızıltısıyla çekti gitti san an... Suyun yanında usulca durdum!..) Bu öykünün biyorganizması sağlam bir kurguyla oluşturulmuş, anlatım çekici ve nedensiz bir beklentiyi de duyumsatıyor, bu tür öykünün bağışlamayı 'suç' niteleyen kuralları uyıımla yerlerini almışlar. Ikinci öykü 'Son Akşam Yemeği' adını taşıyor, adının çağdaş bir versiyonu değil, şaşırtıcı yanı bir imgelem olarak anıştırdığı çağrışımdan olabildiğince bağımsız bir öykü, yinede tavusu eşsiz lulanın kuyruğu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Anlatım biçemini örnekleyerek bakalım; (Uzun masanın üzerindeki yedi kollu gümiiş şamdandan, altın rengi mum ışikları yayılıyordu salona. BuhurdanlıkJar içinde yanan ödağacının baygın koku zerreleri, kuytu köşelere dek sinmişti. Antika ağır koltuklar, parlak kırmızı Şaın ipeği kumaşlarla kaplanmışlardı... Aslan ayaklı sehpalar, kristal camlı dolaplar, şık biblolar, antika gümüşler odanın her yanına dağılmışlardı... Geniş salonda hafif bir müzik sanki görünmeyen bir kaynaktan yayılır gibi uzaklardan geliyordu... Her şey loşluklar içinde, sakin bir görünümdeydi bu akşam... Aceleci bir ışık kuytu köşelere doğrıı koşuştururken, deminki karaltıyı biraz olsun aydınlattı. Duvardaki antika görünümlü saate çabucak göz attı. Kadın sordu; 'Her şey hazır mı, geç kalmadık değil mi?..) Işte kitap böyle; Kibele, Tutku, Dublör vc bilimkurguya yalun Konuklar ve Kopya adlı öykülerle sürüp giderken, yazınseverlere de başlarken belirttiğimiz sorunsallar uyannca, 'Bay Muannit Sahtegi'nin Notları'na dikkatli bakıp; Klot Farer kim, frankofil ne, kim gerçekten havari, kim 'Maskeli Süvari' ayırt etmek kalıyor. BUTÜNLEYİCİ RESİMLER Kitaptaki öyküler konuyu bütünleyici resimlerle süslenmiş. 'Son Akşam Yemeği'nin başlığındaki resim öyle tüyler ürpertici ve öyle düşkıran bir şey ki, cennete ejderha sırtında girmek diye niteleyebilcceğimiz sanattan bir kez daha büyülenmemek olanaksız. Resmin tek başına anıştırdığı ikonoğrafya, ihanet ve dinsel kehaneti simgelediği arkaplan, tek bir görüngüde, öyle dramatize ediliyor ki, gerçekten, tüm sanatların tek bir dilden, tek bir özden kaynaklandığını kavrıyorsunuz, müzik, resim, sinema, yazın, tiyatro, ınimari tümü aynı kaynaktan çıkan, bir tür sihir, iksiri musalardan kadim bir tür büyücül kovan... Onlar sesi kutsanmış bir melodiye, sözü tanrısal bir betime, görüntüyü baştan çıkaran roınana ve bakışı; yürek parçalayıcı şiire dönüstürdüğü sürece, umut sonsuza dek bizimledir diyorum. Ve sevginin filizini kozmosa yayanlara özgü, apayrı bir 'Pandora Kutusu' daha olmalı bir yerlcrde, biliyorum!.. Sanat, her şey ve hiçbir şeyin, kozmirajik salınımı içinde iniyor ve onun eşliğinde ve esirgeyişinde; mutlanlı sonsuza doğru süzülüp gidıyoruz... Sati, Fantastilt Öyküler'de bir olumsuzluktan söz edecek olursak belirsizlik öykünün tininde olmalı, eğer okuyucunun anlağında belirsizlik yaratıyorsanız, birbirinden uzaklaşan gökadalar gibi okur kitaptan uzaklasabilir diye düşünüyorum. Yoksa konu daha mı karışık bilemem, örneğin, Heisenberg'in belirsizlik ilkesi savladığı şeyde mi, yoksa bizim anlağımızda mı (canlanan) bir şey... (Vietnam Savaşı sırasında kimin kedisi ölmüştü, 'Öncesiz ve sonrasız olan' ansızın, sıfırın; her şeyi içine alan bir hiç olduğunu gördü...) Herbert Marcuse'un, Karl Marx'tan, güzel bir açımı, ilginç bir alıntısı var; "belirli dönemlerde sanatta göriilen (büyük) gelişmelerin ne toplumun genel gelişimiyle ne de yerel yayılımının maddi, temelveiskelet yapısıyla doğrudan ilişkisi vardır..." Son olarak bir ürkü ya da bilimkurgunun şiiri yazılabilir mi diye düşünelim ve sanatı 'paylaşmak duygusu' diye tanımlayanlarla birlikte şu dizeleri okuyalım; 'Silınmeyen bir yıldız duruyor orada / uzun, yeşil otların olduğu yerde / gezegenin bu soluk köşesinde. / Siyah şeyler suyun içinde parıldıyor / boş uzayda, kuduz köpek sesi. / Orada kül esimli yeşillikte / konuşuyorlar uzak uzağa! / hiçlik içinde gri, yeşusi otlar. / Dönüyor her şey kendi hiçliğinde / soğuk, kirpimsi, soluk gezegen / ıslak tüylerini Y (bakanlar bana / gövdemi görürler / ben başka yerdeyim / gömenlcr beni / gövdemi gömerler / ben başka yerdeyim / aç cübbeni cüneyd / ne görüyorsun / görünmeyeni) A.H.Çelebi. Ülkemiz yazınında, bilimkurgu, korku yahut gerilim öyküleri tarzında bir anlayış gelişmemiş demiştik, ama son zamanlardaki oluşumlar bu yöndeki değişimin varlığını işaret ediyor; yazınımızı eleştirir veya olumlarken, sanıyorum ki bunları göz ardı etmemek gerekir. TOPLUMCU ANLAY1Ş KüreselJeşme ya da Doğu Blokunun çöküşüyle ınidir bilemiyorum, yazınımızdaki toplumcu anlayış (sosyal gerçekçilik), Delphoi'nin tek tapınağı olmaktan çılunca, neoliberalizm ve demokratik anarşizmin oluntulanyla, alışılmışın dışında yazınsal varyantlar, önceleri görülmeyen, yarıbohem, absürd, rokoko ve fovist (çekimli) açımlamalar ortaya çıktı ve yazının junıorleri bu fırsattan olabildiğince yararlanarak, prangasından kurtulan Ccrvantes gibi, yazık ki bir daha tnebahtı'yı anmaz oldular. Kimileri de kaosun kozmosa dönüşmesini beklerken bu tropik renk harmonisinin ve zorunlu başkalaşıının içinde, köklerinden uzağa düşerek, yörüngesini yitirdi ve bir peyk gibi yazın galaksüerinin arasında, oradan oraya savrularak yazabildiği her şeyi yeni oluşumun bir halesi gibi sunmaya kalkıştı ve olan da; yazınımıza oldu. Örneğin; akşam kalemle uyuyanlar sabah romanla yayınevlerinin kapısını tuttu, roman kimlik dcğiştirip, 19. yüzyılı ve Dostoyevski yi unuttu, (oysa Mallarme değilse de Malaparte miydi anımsayamıyorum, çocuk bile dokuz ayda oluşuyor, dokuz günde roman yazılır mı demiş ), öykü başka hikâye başka diyen kelâmşörler ortaya çıktı, dönemi nedeniyle saygın olabileceğini düşündüğümüz Kerime Nadir'in tahtına konan ankormanlarla roman kcndindcn taştı ve (Orhan Veli'nin mahzun sevgilisi olmaktan çıkarak) yüzyılda ulaşamadığı sayıya bir CUMHURİYET KİTAP SAYI Bilimkurgu ile gerilim yazınında geleceği olumlayan, beklenmedik yapıtlar ortaya çıktı. Bu tür yazının tekfurlan arasında Sati, Fantastik öyküler adlı kitabıyla Tanseli Polikar'da var. 755 yalıyor... / Stalker nerede / neden, nedir?.. / Uzun yeşil otlar / koyu, gri bir sis içinde / yoluyor kirpiksi deriyi. / Andrey! / çürük / irkiltici uzay / kavranası yerin / kendisidir! / Geriye dönüp; / duraksıyorum...' Ve gözlerimi batan güneşe dikip, bir kez daha 'Ars longa vita brevis'. (Sanat uzun, yaşam kısa) diyorum...• Sati Fantastik Öyküler/ Tanseli Polikar/ Kora Yaytnlanl 2004/ 1C5 s. SAYFA 15