Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Nihat Ateş'ten "Çöküş Romanları" Yeni elestiriler mi istivordunuz? Ateş bu kitabında son yılların popüler romanlarından başlıca yedisiyle, eskinin iyi yazarlarından bazılarının (Reşat Nuri, Mithat Cemal Kuntay, Tevfik Fikret, Nahit Sırrı Örik) eserlerini karşılaştırmalı olarak inceliyor. Ana sav olarak da şu sonuca varıyor: Burjuvazi aydınlanmacı, ilerici, modernist zamanda iyi eserler, nitelikli yazarlar çıkarabiliyordu; şimdi postmodern zamanda, burjuvazinin çöküşe gittiği dönemde ancak çöküş edebiyatı sergiliyor. Kitapta ayrıca günümüzün olumlu roman örneklerinden de birkaçı inceleniyor. KAAN ASLANOĞLU ilhelm Reich'a göre siyasi mücadeleler kişilikler arası, kişilik grupları arası mücadelelerdir. Bana göre sanat alanında da aynı dinumikler işlerliktedir, aynı yasalar yürürlüktedir. Bir sanat eserini kişililderimize göre güzel buluruz ya da bulmayız. Sanat akımları arasındaki tartışmalar, sür tüşmeler kişiliklerarası tartışmalar, siirtüşmelerdir. Keza, sanat insanları arasındaki ayrılıklar da aynı temel farkhlıklardan kaynaklanır. Geçenlerde seyrek konuştuğum bir edebiyat adamıyla rastlaşmıştık ve birkaç dakika söyleşmiştik. Masada Nihat Ateş'in "Çöküş Romanları" adlı kitabı duruyordu. Ninar Ateş'i tanıyıp tanımadığımı sordu edebiyat adamı. Tanıdığı mı, eskiden bir süre bir edebiyat çevresinde birlikte çalıştığımızı söyledim. Ha, anladım dedi arkadaş, demek yine o çevrede... Hayır, dedim oradan ayrılalı çok oldu. O zaman demek ki yine aynı kafada, diye yorumladı edebiyat adamı. Çı kardığı sonuçta tam bir olumsuzlama vardı, kişiyi ve kitabı gözden çıkarma ni yeti baştan belliydi, açıklamasını da bulmuştu. du; şimdi postmodern zamanda, burjuvazinin çöküşe gittiği dönemde ancak çöküş edebiyatı sergiliyor. Kitapta ayrıca günümüzün olumlu roman örneklerinden de birkaçı inceleniyor. Kitaptan birkaç parag rafı aktarabilirim: "Bu sıçrama elbette sınıfsal dinamiğini Tanzimat romanından başlayarak burjuva sınıfı nın gelişimi ile bulmuştur. Genç cıımhuriyetin ülkücü, aydınlanmacı romancıları Memduh Şevket lisendal'dan, Reşat Nuri'ye, Yakup Kadri'den, Nahit Sırrı Örik'e, Halide Edib'e, Yaşar Kemal e kadar ilerici, aydınlanmacı ve gerçekçi roman yazmışlardır. Onların romanları inşa halindeki bir toplumun bütün sorunlarıyla ilgilenmiş, ideal olanı göstermeye adanmıştır. Ne zaman ki bu sınıf Anadolu toprakları üstündeki iddiasını yitirmiş, tutuculaşmış, gericileşmiş ve yapay sorunlar yaratıp bu sorunlann içinde kapanıp kalmışlardır. Bu değişün sürecinin romandaki izlerini gösterebilmek için bugünün romanını incelerken, 'çöküş romancılan'nı, bu romancılarla karşılaştırmalı inceledim." "Nasıl Tanzimat romanı ile bir cumhııriyet romanı arasında bir gelişim bağı varsa, bu gclişim kendisini Tsurjuva aydınlanması temelinde buluyorsa', ama iki roman da farklı dünya koşullarında yazılmışsa, Cumhuriyet romanı ile bugünün romanı arastnda tersten bir ilişki vardır. Reel sosyalizmden sonra en çok saldınya ugrayan kavramlardan birinin 'aydınlanma' olduğunu düşündüğümüzde bu ilişki dalıa bir netlik kazanır." Kapitalizmin çöküşünün romanlaştırılması çok önemli olurdu. Ve bunu Türkiyeli romancıların gerçekleştirmeleri yine ayrı birgüzellik yaratırdı. Ama nerede? Benim bu romanlan 'çöküş romanları' olarak karşılarken kastım bu romanların 'çöküşü' anlatmaları değil, tamamen çöküşiin bir parçası olduklarıdır." "Zafer sarhoşluğu bitmiş, bitiş ya da çökuş ipuçlarını romanda vermeye başfamıştı. Yükselerek çöken sınıf çöküşünün romanını yazıyordu. Postmodernistlerin o çok sevdıkleri 'alacakaranlık' tersten bir okumayla aslında kendi ka ranlıklarına doğru ^riliyordu. 'Tarihsiz' bıraktıkları roman kendi rarihlerini bııyük bir 'ıronıyle' yansılmava başhulı " Evet, edebivai tarrışmiiları da kişilıklerarası bir rartışmadır. Bazı insanlar in sanı ve çevreyi deuiştirmek isterlcr. Ibplum adına mıidanalecidirler. Sorıımlıı lıık ve ahlak duvpuları gelışmiştiı. Kendilerini daima bazı ilkelere baglı hisse derler, o ilkelerin dışına çıktıklarında zorlanırlar. Başka birgrup insanın ıse m sanı, dünyayı Jeğistirmek gıbi bir kavgıları yoktur. Kendilerini ilkelerle, kııral larla, sorurnluluklarla ıızun boylu bağlamak istemezler. Kendilerini iyi hissettik ten sonra hicbir şey fazla önemli değildir. Üstelik kabaca ayırdığımız bu iki grup insan arasında aynı oranda sağcı veya solcu bulunabilir. Başka deyişle DU kişilık farklılıkları insanın siyasi görüşlerinden etkilenir ama pek az etkilenir. Işte son yıllarda orraya çıkan edebiyar tartışmasının da özü bu kişilik farklılıklarıdır. Devir birinci grup insanların devri değildir artık, ikinci grup insanların devridir. Devir eski devir olsaydı belki birçok edebiyatçı aslında içlerinden coş kuyla gelmese bile hep birinci grup için eserler vermeye devam edecekti. Ama dönem değişmiştir. Gerçekçilik yenilmiş, porstmodernizmin bayrakları her göndere asılmıştır. tnsanın varoluş amacı, etik üzerinde, felsele üstünde ve başka temel insan sorunları üstünde düşünmek, tartışmak artık moda olmaktan çıkmıştır. Gününü gün etmeye çalışanların değerleri, değersizlikleri edebiyatın ana izleğineoturmuştur. Kimse kimseden çekinmemektedir artık, "iyi insan" olabilme diye bir kaygı yok gibidir. Hâlâ bir grup insan, bir avuç insan yani birinci gruptakiler direnmeye çalışmaktadır, en azından yakınmaktadır. Onların devri te'krar gelebilir, gelmeyebilir de. Yeniden aydınlanmacılığın, iyi insan olabilme çabalarının devri gelsin veva gelmesin bana göre amaca ulasmak değil, amaca giden yolda mücadele etmektir önemli olan. Nihat Ateş çalışmalarıyla bunu yapmaktadır. Demin insanları kabaca ikiye ayırdığımdan söz etmiştim. Yazının başında bahsettiğim gibi aslında ikinci gruba da giremeyen, arada kalmış çok sayıda insan, çok sayıda edebiyatçı da bulunmaktadır. Ancak düzen, sermaye yapıları, kalabalık olan her zaman güçlüuür ve ikinci gruptakilerin borusu ötmektedir şimdi. Aradakiler bu borudan etkilenmektedirler şimdi. Ateş'in çalışması kusursuz değil. Dili daha özenli olabilirdi, daha az yanlış olabilirdi. Ateş çalışmasında birçok romanın kusurlu dillerine değin çok iyi örnekler yakalamış ve sunmuş. Ama sınırlı bir alanda da olsa kendisi de dil yanlışları yapmış. Sınırlı alan dedim, yanlışı daha çok "idealize etmek, estetize etmek" gibi dil melezleştirmelerini yineleyerek yapmış. Ayrıca daha az dizgi hatası olatilirdi. Yine de o çözümlemeleri, saptamaları küçümsemeyi hiç hak etmeyecek kadar akıllıca ve özgün. Kisilik farklılıkları yüzünden hayli zor, ama herkesin her esere ve her kişiye ilk başta olabildiğince nesnel bakınaya, tarafsız bakmaya gavret göstermesi, başkasını değerlendirirken ve yargılarkcn bir parça da kendisini değerlendirip yargılamasıgerektiği kanısındayım. Bunu yaabilirlerse insanlar bir ölçüde değişebirler, insanlık biraz daha güzelleşebilir, sorunlar biraz olsun çözülebilir. Yenilerden, farklı olandan, muhalefet edenden korkmayalım. Eleştirilebilecek birçok noktaları, eksiklilderi bulunabilir, vardır da. Ancak her iyi düşünen kafa yaşama yeni bir ivme getirir. Ateş'in çalışması iyi bir çalışma. Önyargısız bakan herkes ondan yararlanabilir. • EdeMyattartışınası W lçindeki birkaç yazıyı önceden okuduğum kitabı baştan sona daha dikkat li inceledim bunıın iizerine. O "aynı kafa"nın izlerini bulmaya çalıştım; başka deyişle neydi olıımsuzluk, onu araştırdım. Sonuçlar aşağıdadır: Bir kere bıı kıtap bir roman eleştirisi kitabıdır. Roman eleştirmenleri arasına yeni bir insan katılmıştır. Hep yakınılır ya, eleştiri zor iştir, para getirmez, kolay şöhret getirmez, edebiyat iyice ticarileşmişti r, o nedenlerle artık yeni eleştirmen çıkmamaktadır. Gençler eleştiriye heveslenmemektedir... tşte çıkmıştır yeni bir kişi. Aslına bakılırsa bu işin heveslisi de söylendiği kadar az değildir. Büyük lü küçüklü değişik gazeteferde, değişik dergilerde roman konusunda pek genel yazüar yazanlar da, değişik romanlan tek tek ele alıp inceleyenler de vardır. Bıın lardan bazıları işi nayağı ciddiye almaktadırlar üstelik. Ama kanımca bir yazarı eleştirmen sayabilmek için o kişinin edebiyat veya roman konusunda bütünlüklii ve tutarlı bir göriişünün olması ve bu gorüş doğrultusunda tek tek makalelerden öte oir eser verebilmesi gerekmektedir. Nihat Ateş bence "Çöküş Romanlar"ıyla tezini vcrmiş, gerçek bir eleştirmen olmuştur. Ateş bu kitabında son ytlların popüler romanlarından başlıca yedisiyle, eskinin iyi yazarlarından bazılarının (Reşat Nuri, Mithat Cernal Kuntay, Tevfik Fikret, Nahit Sırrı ürik) eserlerini karşılaştırmalı olarak inceliyor. Ana sav olaralt da şıı sonuca varıyor: Burjuvazi aydınlanmacı, ilerici, modernist zamanda iyi eserler, nitelikli yazarlar çıkarabiliyor SAYFA 12 Roman eleştlrlsl E Ate$ bu kitabında son yıliann populer romanlarından başlıca yedisiyle, esklnln lyl yazarlarından bazıiannınAte$ bu kitabında son yıilann populer romanlarından başlıca yedisiyle, esklnln lyl yazarlarından bazılarının eserlerini karşılaştırmalı olarak İnceliyor. Çöküş Romanları/Nihat Atef/Paptrüs Yaytnevi/119 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 699 J