Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
r rildiği anlatılmaktadır. Izgü, bu yöntemleri neden anlattı bilemem. "Seni Çok Seviyorum Ayşe" de esini çok seven bir kişinin, hastaneden çıkışı için bile çiçek yaptırdığını öyküleştirmiştir. Çiçeğin hangi durumlarda yapılacağı büinmekte ise de buradaki adam değişik bir davranış içindedir. "Mor Patlıcan", gelinini sevmeyen bir kaynananın davranışlannı ortaya koymakta, torununun evlenmesi karşısında yeni geline karşı da olumsuz davranışlarını anlatmaktadır. Torun, olmadığı halde kansını dövdüğünü söyler de cadı kadın torununa vakın davranmaya başlar. lşte toplumsal bir durum. "Erikli Roka Salatası", son yıllarda, kentlerimizin nasıl dcğiştirildiğinin görüntüsünü ortaya koymaktadır. Kenti iyi tanıyan kişi, yıl lar sonra gelince hiçbir aradığını bulamaz. Aracfığı insan da ölmüştür kent de. "Denizin En Güzel Kızı", denize giren güzel bir kıza bir erkeğin duyduğu seviyi, karşıhksız sevgiyi anlatır. Kıza yakaşan adama Sezi, ters yanıt verir ve zaten ilgisiz durumu sona erdirir. "Nisa Ablam Güzeldi" öyküsünde, mahalle halkının beğenmediği Nisa ile bir çocuğun yakınlığı ve kocası bıraktıktan sonra Nisa'nın da mahalleden ayrılışı anlatılmış ve çirkin kadınların nasıl nor görüldüğü ortaya konulmuştur. "Löpestikçi Namussuz", öyküsünde, bir öykü yazarının yazıp bir gazetede yayımlanan öyküsü yüzünden ortaya çıkan olaylar dile getirümiş ve öykü yazarlığının karşılaştığı durumlara yer verilmiştir. Oyküde, bir avııkat, sekretcri kızı iğfal eaer ve gebe bırakır, kızı almayınca kız da intihar eder. Vay efendim neden burada avukat kişi olarak gösterilmiştir. Ne olsun? Bütün meslekler sayılır ve hepsinin karşı çıkacağı nedeniylc meslek olarak "löpestikçi" mesleği uygun bulunur. Öykücülerin kişi adı veya meslekleri ile ilgili zorluğuna değinilmistirböylece. Kitabın son öyküsü "Asa' yabancı bir toplumda oluşan bir olguyu dile getirmektedir Postmodernizm "Kesin gözüyle baktlan bir şey varsa o da sanatı tlgılendiren hiçbir şey kcsin gözüyle baktlamayacağtdır. Ne sanatın kendtstne, ne sanatın bıitünle ılı^kisine, ne de sanattn varolma bakkına " Theodor W. Adornu sel olarak her kültürün ortak duygulanna gönderme yapmak daha doğru geliyordu. Bu anlayışla, Çin asıllı I.M. Pei adlı bir mimarın, Paris'in orta yerinde 12. yüzyılda II. Philippe'in inşa ettirdiği, uaha sonra 17. yıızyılda eklenıeler yapılan tarihi Louvre Müzesi'nin avlusuna, Mısır'dan esinlenerek cam ve metalden bir piramit kondurması, çok kültürlülükle bansmayı temsil eder gibidir. Kültürler artılc kendi doğdukları toprakların dışmda da insanlar tarafından miras olarak kabul ediliyordu. Sanki tüm dünya kültürleri her insanın geçmişine aitti. Modern edebiyat, mimariden daha sonraki yıllarda, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra gelişti. Yine aynı mimarideki gibi ahlak olarak yalınlık ve evrensellik ön plandaydı. Modern edebiyat eserlerinde özne kendi yaşantısını kurmak ye yeni biçimer yaratmak peşindedir. Özne, neredeyse tüm eserlerde, yalnız kahramandan oluşur. Yalnız, bireysel ama hep evrensel doğrularla hareket edip düşünen ve çoğunlukla bir erkektir. Topfum dışına itilmiş (ya da çekilmiş) ama toplumun ulaşması gereken değerleri temsil eder. Modern edebiyatın en iyi örnekleri varoluşçu yazarlar tarafından yazılmıştır. Franz Kafka'yla başlayan, Andre Gide'in "Ahlaksız"ı, JeanPaul Sartre'ın "Bulantrsı, Albert Camus'nün "Yabancı "sı gibi. Her biri toplumdan kopmuş, kendi varlık sorunuyla başbaşa kalmış kahramanları anlatır. Postmodernizm, modernist arayışın canlılığını yitirmesinden sonra çeşitli tarzlan anlatmak icin kullanılan çok genel bir deyimdir euebiyatta. Günümüzde bu akımın en önemli temsilcileri arasında, Umberto Eco, John Berger, Italo Calvino gibi yazarlar vardır. Mimarideki gibi, modernizme karşı bu akım deΣil, modernizmin sunduğu eski biçemer içinde dönüşümler yaparak, kendi anlatım yolları bulur. Postmodern akım, modernizmin ikinci evresi olarak da görülebilir. Postmodern edebiyat eserlerinde, evrensellik yerine her özne, her değer, tarihin bir dönemi içinde smırlı ele alınır. Tümel bir öznenin bakışı yerine parçalanmış toplumdaki kısmi özellikier yüceltilir. Yerelsellik, kadınlar, azınlıklar, toplum dışında yaşayan mahalleler, belli tarihten arda kalmış gruplar, kendi bakış açılarından anlatmr. Böylece edebiyat eserlerinde daha önce pek arolmayan yeni bakış açılan gelir. Şimdi mimariyle bazı benzetmeler yaparsak, aynı postmodern mimari gibi edebiyatta da süslemeler sanatın aracı olarak yeniden yerini bulur. Anlatım daha simgesellesmiştir. Ağır ruh çözülmeleri yerine kanramanlar kendi ruh yansımalarını yaşarlar, çözülmeler çok aaha simgesel ve kişi içinde hapsolmuştur. Mimariyle bir başka benzetme, pastiş kullanımıdır. Postmodern yapıların yüzeylerinde modern yapılarda olan sadelik yoktur. Edebiyat eserlerinde de modern romanın dokusundaki yalınlık, yerini içiçe geçmis, karmaşık bir anlatıma bırakır. Kullanılan dil sade değildir, aksine, yerel sözcüklerle süslenmiştir. İbplumun farklı kesitleri aynı mimari yapıdaki gibi pastiş yapıştırmalar gibi üstüste konaraıc sunulur. Modern yapıtlardaki mutlak doğrular ardındaki erekk özne ise terk edilmiştir; postmodern evrensellik savını ilk başta terk ederek başlar. Mutlak doğruların olduğu bir dünya arayışı da yoktur. Kahramanlan hiçbirinin tümel, evrensel, olmazsa olmaz değerleri savunma gibi amaçlan da yoktur, ayrıca temsil ettikieri evrensel insan değil, bazen toplumun ufak bir kcsitinin örneği, bazen de sadece kendisidir. • aydasu@hotmail.com SAYFA 15 Edettyatta moderabnı t E IÇİn debiyatta postmodern akımı anlamak, özelliklerini fark etmek, bir bütün olarak farklı sanatçıların eserlerindeki ortak özellikleri bulmak hiç kolay değildir. Ben edebiyattaki bu yeni gelişmeyi, mimarinin postmoderne yaklaşımını anladıktan sonra daha iyi ye rine oturtmuştum, bu yüzden de konu hakkında yazarken aynı yola başvurmaya karar verdim. Yapıların üç boyutlu kesin çizgileri gözönüne geldiğinde, edebiyat eserlerinin de yapıları daha kolay bütün lıatlanyla anlaşılır olmuştu benim ' * . , Theodor vv.Adorno Yahndll ve sağiam amatm Izgü, bu öykülerinde, değişik bir yöntem izlemiş ve toplumumuzdaki zıtlıkları, terslikleri, kişilerin odağında ortaya koymuştur. Öykülerde kişilcr de var elbette ve onları yakından tanıyoruz, hem dış görünüşleri iJe hem de ruhsal ve yaşamsal görüntüleri ile karsı karşıya geliyoruz. Ama, toplumsal zıtlıklar, bu kişilerin çevresinde ve yaşamında olan olgular değişik oluşumlardan yola çıkılarak bize sunulmaktadır. Izgü, yalın dili ve sağiam anlatımı ile kurgulamayı da çok başarılı olarak ortaya koymuştur bu öykülerde. Bu öykülere, toplumumuzdaki terslikleri dile getiren öyküler olarak bakmak gerekiyor. Böylece değişik bir yönteme yönelme vardır diyebuırim Izgü öykücülüğünde. Öykülerde çok tipik kişiler de karşımıza çıkmaktadır. Sözgelişi "Çıktık Açık Alınla" öyküsündeki Huiusi Bey, o marşın eşliğinde yürüyerek işine gitmeyi uygun Dulmuştur. "Anadolar' daki Fuat Bey, bütün sorunları tef çalarak çözeceğine inanan bir kişidir. "Şimşek Öperas yonu"nun Sadık'ı, masa üzerine bırakılan parayı alıp almamak konusunda tereddüt eden ve sonrasını düşünen bir kişidir. "Utanmak" ve "Yasak" öykülerindeki kişiler, kendileri savaşanlardır; "Usandım Senden" öyküsünü de bunlara katabiliriz. "Yankesici" öyküsünün kişisi de yankesicilik konusunda tipik bir kişidir. "Mor Patlıcan" öyküsündeki kaynana da çok görülen tipik bir kişidir. Izgü, olayları ve olguları ortaya koyarken onlarla ilgili, o olaylann içinde bulunan kişileri de ihmal etmemiş, bütün yönleriyle bize tanıtmıştır. • Anadolar, Öykvlet/Muzaffer Izgü/ Bilgi Yaytnı, Ankara 2001/ 205 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 606 Modenıizm, mimaride, çağdaş yapım malzemelerini acıkça kullanmaktan yanaydı. Ahlakça da belli bir dürüstlük ve yalınlık doğru davranış sayılıyordu; bu ahlak anlayışı mimaride, yapıların dış görünümlerinde sadelik olaralc algılanıyordu, gereksiz süslemeler, işlevi olmayan fazlaiıklar tamamen silinmişti yapılardan. Fazlalıkların gereksizliğini anlatmak için "less is more" (az, daha fazladır) deyimi kabul edilmiş, hatta "more is bore" (fazlalık sıkıcıdır) anlayışına ka~ dar götürmüştü modern mimarlan. Işlevci yanı ağır basan yalın ve süssüz malzemeleri doğal biçimlerinde ve dıırumlarında gösteren mimarlık anlayışı yerleşmişti. Mimarlıktaki bu yalınlık, felsefedeki nozitivizm akımının da etkisiyle ivme kazanmıştı. Bilimsel olarak en doğnı olanın bulunması tüm sanatçı ve bilim adamlarını etkisini altına almış, tüm insanlık için doğru olacak tek doğrular aranır olmuştu. 19. yüzyılın sonlarında başlayan bu yeni felseri yaklaşım iki korkunç dünya savaşının da karanlık dünyasında iyice gelişti. Teknolojik olarak ner şeyin çözülebileceği, bilimin her şeye yanıt bulacağı anlayışına sosyolojik olarak da gcrek vardı belki. Fakat bu yapılar, kısa azman sonra fazla uluslararası, katı, gerilimsiz hatta duygusuz bulunmaya başlandı. Tarihin ve kültürün hiçbir öğesini barındırmıyorlardı içlerinde. Modernizmin öncüleri dahil herkes insanlığın doğasına aykırı bulmaya başladı bu yapıları. Neredeyse hiç karakter yansıtmayan, işlevselliği ön planda tutan modernizmin ömrü îazla uzun sürmedi. Ardından modernizmin ikinci evresi olarak değerlendirilebilecek yeni bir akım hız kazandı; post modernizm. 0nc6 modopnınn olmaktan çıktı, hatta zevkle ya da oyun gibi yapıları süslemeye başladı. Bu oyun unsurıı mimarlan göz yanıltmalarıyla oynamaya kadar götürdü. Kaplama malzemesini dökülmüs gibi gostermek, tek yapı köşesi üzerinde duruyormuş izlenimi veren yanıltsamalar, sanatta da "trompe I'oeil" denilen, doğa yasalarını hiçe sayan, aykırı yapılar olarak öne çıktı Bilimde de aynı yıllarda fazlasıyla değişımler yaşanıyordu. Bilimlerin birbirleriyle alışveriş yapmaları yeni çıkan disiplinleri güçlendirdi. Bilimadamlan da, sanattan ve özellikle psikolojiden yararlanmanın faydalannı görüyorlardı. Evrensel cözümler yerine kişisel çözümlere yönelme, her sorunu kendi içinde çözmeye çalışma, pozitivizmden arda kalan düşünceleri tamamen yok sayarak ancak gerçekleşebildi. Tıpta Dİle, her ilacın her hastaya iyi gelmediği, birini iyileştiren ilacm bir diğerinin ölümüne neden olabileceği, bu yüzden de her beden için yeniden tıp yaratma gereği sık konuşulan konular arasına girdi. Bilim ve sanatta mükemmellik yerine gelişme içinde olduğunu varsaymak, tüm yapıtlara bir bitmemiş.lik duygusunu da beraberinde getirdı. Bu, pozitivizmde eksik olan hoşgörüyü de devreye soktu. Modern düşüncenin baş tacı ettiği açık seçiklik yerini, fazla anlamlılığa verdi. Simgesel formlarda boyut aramak ise yeni birçok yönlülük getirmişti bilim ve sanatta. Modernizmin seçkin ve toplumdan kopuk yapısı da zedelenmiştı; bugün balctığımızda, insanın doğasına yakın yeni bir halkçılık gibi görülebilir. Postmodernizmin çıkış nolctası modernizmin sosyal başarısızlığı olarak değerlendirebilir bugün. Modern mimarideki ucuz pretabrikasyon, kişiselsilik, insanlan psikoloiik yönden olumsuz etkiliyordu. Mouernizmin yarattığı katı doktrinlerden, katı psikanaliz yöntemin yaklaşmına duyulan tepkiyle daha kişisel olan, daha yerel olan yaratıldı. Postmodern durum bir bilgi patlaması sonucu meydana çıktı. Disiplinler arası iletişim ve kültürlerarası yaklaşımın bunda büyük bir rolü olmu^tur. Insanlar belki de yeni bir çağa gırdiklerinin farluna vanyorlardı, evrensel olanı aramak hem tüm sanat dallannda hem de mimaride artık yanhş bir arayıs olarak nitelendiriliyordu. Kişinin kenia içinde evrenseli bulabilmesi, yerel olandan simge Ve nmyot postmodern edeUyıt Postmodern biHm E 1970'lerde bu gelişmenin öncüleri yaılardaki teknolojik olanaklardan yarartnıp, beklenmeaik ilginç biçemler yarattılar. Daire, yanm daire pencereler, üstü örtülü avlular, piramit formlan, konsol çıkmalar üstüne taşma yapan yapılar gündeme geldi. Bu yapılar, insanlık tarihiyle daha barışık, tüm kültürlerin mirasını kendisininmiş gibi hazmetmiş bir formdaydı. Post modernin en ünlü mimarlarından Robert Venturi'nin "more is more" sözleri (fazla, daha fazladır) süsten akçınan modern mimarlann aksini iddia ediyordu. Bu yeni atılımal tarihsel biçemleri kullanmak tabu PostnMMtera yspı