Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Anılan uyandıracak, araştırmacılan tahrik edecek bir kitap Kitapta daha çok kişisel bir hikâyeyle karşı karşıyayiz; Hesabali Turan'ın kişiliğinde taşralı cumhuriyetçi bir portreyle. Çalışkan köylü öğrenciden müsamahasız devlet memuruna. Yaşar Nabi "Çorak bir tabiat kadar asi ve bildiğinden şaşmayan bir taassup yuvasına bilginin îşığını getirmeye çalışan ateşli gençlerin aşılmaz güçlükler karşısında yapayarnız bırakılmalarından doğan hüsranlarını bu kitap tanıtacaktır" derken Bizim Köy'ü kastetmiş olsa da, denebilir ki söz konusu misyonu aslında, Hesabali Turan'ın hayatına odaklanmış Bir Eğitimcinin Öyküsü yerine getiriyor. YELDA OZCAN Cumhuriyerin 10. Yılı da bir 75. Yılı da bir bazı yaşamsal konularda. Bir Eğitimcinin Ovkusu Tuntul? Tutuya'nın babası nasıl olup da bütün köy göcerken gen dönmüş ve adı Yusuf Hoca olmuş? Türkiye'de öğretmen okulu öğrencilerinin her yıl askerlik hazırlığı için kampa alınmalan ne zamana kadar sürmüş, gerekçesi neymiş? 1956 seferberliği yine Kİme karşıymış? Araştırmacı ruhları tahrik edecek epeyçe sonılan banndınyor Bir Eğitimcinin Öyküsü. Taşpa cunhurlyatçlsplniıı her dakn B ir Eğitimcinin Öyküsü bana Mahmut Makal'ın köy öğretmeni iken Varlık yayınlanndan çıkan Bizim Köy kitabını (8. Baskı 1996) hatırlattı. Önsözünde Yaşar Nabi kitap için, "Bizim Köy'ün sadece bir edebi eser gibi defeil, Türk köyünün kalkınması, Türk köylüsünün insanlık haklarına kavuşması uğrunda yazılmış bir rapor, hatta isterseniz bir ithamname gibi okunması gerekir" der. Bir Eğitimcinin Öyküsü de daha ziyade bir rapor, yazann kendi yaşantısının raporu. Bizim Köy'deMakal 194749 arasında öğretmenlik yaptığı köylerdeki neredeyse bütün bir sosyal yaşantıyı resmederken, burada daha çok kişisel bir hikâyeyle karşı karşıyayiz; Hesabali Turan'ın kisiliğinde taşralı cumhuriyetçi bir portreyle. Çalışkan köylü öğrenciden müsamahasız devlet memuruna. Yaşar Nabi "Çorak bir tabiat kadar asi ve bildiğinden şaşmayan bir taassup yuvasına bilginin ışığını gelirmeye çalışan ateşli gençlerin aşılmaz gııçlükler karşısında yapayalnız bıra kılmalanndan doğan hiisranlannı bu kitap tanıtacaktır" derken Bizim Köy'ü kastetmiş olsa da, denebilir kı söz konusu mısyonu aslında, Hesabali Turan'ın hayatına odaklannıiş Bir Eğitimcinin Öyküsü yerine getiriyor. Yazık ki köy enstitülerinden olsun öğretmen okulundan olsun yetişen Cumhuriyet çocuklannın yiıkselme nikâyeleri bu ülkede azmin, ihtirasın evet anıa, çalışkanlığın pek de geçer akçe olmadığını gösteriyor. Yani, Türk öğün.güven! HI616İ6HI ıStni, ŞıVB, uySlBt Zihniyet aynı zihniyet, takıntılar aynı takıntılar olageldiği için, öğrtemen veya herhangi bir devlet memuru olmayanfara da bir şeyler muhakkak ki hatırlatacakur Bir Eğitimcinin Öyküsü. Örneğin yazarın okula kayıt macerası, yası büyük olduğu için reddedilmesiyle başjıyor; benimkı de küçük olduğu içindi. Biz de torpil aramıştık, ek olarak algılayıp yalvarmıştım ben hatırlamryorum ama doğrudur, çünkü evdeki yaşannnın son derece can sıkıcı olduğunu bugün gibi hatırlıyorum. îkimizin de adı Mustafa, seninki Mustafa Kemal olsun, hikâyesi ne de çok rağbet görmüş ve ne de çok öykünülüyor hâlâ. (Bir de Samsun'a ayak basmaya: I lesabali ve arkadaşlan da vapurla "Samsun'a çıkmışlar".) Okula kaydedilirken müdür Hesabali'nin adını beğenmeyip Oral yapmış, sonra öğretmeni kendi damgasını eklemiş: Ali Oral. Başanlı öğrencilere "tarihte şöhret yapmış, devlet kurmuş adamlann isimleriyle" nitap eden zamanın Artvin valisi sayesinde ise Babür adıyla çağnlmış bir süre. Ve sonra astığı astık kestiği kestik bir Ali Bey olmuş ye dek subaylı^ında. Hesabali l'uran'a öğretmen okulunda ilk derste "hadise" sözcüğünü telaffuz edişini beğenmeyen öğretmeni kızmış. Ondan 30 yıl sonra öğretmen okulunda okuyan Diyarbakırlı amcam nelerle karşılaştı kimbilir. Benim okul yıllanma gelindığinde artık "törene kıyafet temin etmeyenlerin okuldan kaydı silinecek!" denmiyordu ama ben de o çok önemsenen kıyafetim yok diye, kutlamaların olduğu gün hasta olup ateşler içinde yaüp, babaannemin bütün ilgisini üzerime çekerek ancak üzüntümü unutmuştum. Böyle böyle kimlik verilmiş, müsamahasız bir küçük devlet adamlığına gidilen yolda neler yaşandığının samimi itirafları var Bir Eğitimcinin Oyküsü'nde:" Adama mesleğinde yetersiz olduğu hissini verebilirsem okulu bırakır başka bir yere gider. Ben de bu eskimiş adamdan kurtulurum"... Ve zorlu ürmanışta duygusuzluğa vanş: "kafasına yediği demir çubuklakomaya girmişti. Hak yerde kalmamıştı." Terrısini geciktiren amirinin başına geleni aktanrken... Çocuklann okula devamını canla başla sağlamaya çalışan idealist öğretmenin, gün gelip bir kız öğrencisine okula gelmemesini rica etmesi: "Bedeni gelişmış, aşağı sınıfta kayıtlı bu öğrenci, giyimiyle, davranısıyla diğer öğrencilere kötü örnek oluyordu. ...Problemin çözümü için çocuğa, 'Kızım başını aç, öğrenci gibi giyin, eğer bunlan yapmayacaksan okula gelme, sana ceza yazmayacağım, velin nakkında kovusrurma yapormayacağım' diyorum. Ancak öğrenci muntazam devam ediyor. Kıyafetini düzeltmiyor. Başını açmıyor." Öğrenciliğinde oda hapsinden iirar eden arkadaşını tıızak kurup yakalatan, onu kolunu bacağını bağlayıp hapseden, okuldan uzaklaştırılmasına sebebiyet verip bundan da nicab duymayan, muhtemelen bu davranışları Kemalist eğitim sisteminde ödüllendirilen Hesabali, daha sonra cumhuriyetçi bir öğretmen olarak bir askeri görev gibi halkı aydınlatmaya çalışırken de polısiye yöntemlere başvuruyor: Köylere ani baskında bulunup, Arap harfleriyle çocuklara Kuran öğreten imamlar hakkında zabıt tutup, onları mahkemeye yermek de eğitimcilerin ay dınlatma yetkilerinden, öğretmen hanımlanna biçkidikiş kurslarına gitme zorunluluğu getinnek de, yine erkek öğretmen ler aydınlansın diye doğum yardımı paralannın radyo alımına ayrılması da... "Okul yeri seçmek için köyü dolaştım. Orta yerue genişçe bir tarlada okulun yapılmasına karar verdim. Tarla sahibini çağndım. Tarlayı para ile satamayacağını söyledi. Arazisinin istimlak edıleceğini bildirdim." Işte bu kadar, sonra da "köylünün tümünü kereste temini için ormana gönderdim"... Eh bu arada o köylülere bu yüzden orman memurlan "bir hayli sopa atmışlar", olacak o kadar... "Köylülerin ana dili Gürcücedir. Okullaşma nenüz gerçekjeşmemisti. ...Muhtan cağtrttım. Muhtar Mecir (Cırcıl) 'Efendi Dİz öğretmen evi yapmayacağız. Reisicumhura dilekçe verdim. Cevap gelinceye kadar bekleveceğim. Bu süre içinde değil sen, vali de gefse öğretmen evi adına oir çivi dahi çakamaz' dedi.° Bunun üzerine köylüler İbret olsun diye zamanın yirmi beşer lirası ile cezalandınlmış: "Bu işler yanm saat içinde gerçekleştirildi. Ben kaymakamlıktan ayrıldım. Bir ay sonra Erikli köyüne gittiğimde öğretmen evinin çatısının çatıldığını gördum. Muhtar munisleşmişti"... Tabu konulatımızdan olan askervatandaş ilişkisine dair epey tanıklığm aktarıldığı Bir Eğitimcinin Öyküsü'nde, askeriyenin kendisine gizli tayyare meydanı olarak seçtiği meyaandan sürii geçiriyorlar diye köyfüyu ayaklanmakla suçlayıp bas tırmaya çalışan da eğitimci kahramanımız, onun astlarını dovmesi de sıradan, hatta övünülecek askerlik hatıralarından, memleket panoramasından: "Askerlerin neredeolduğunusordunı. ()nlarbilmem dedikçe ben palaskayla dovdiım. Ancak söyletemedim. Dövmekten yoruldum. ...Palaskadan geçırdim. Uzatmayalım, gece yansında on beş kişiye yakın er, onba şı ve çavuş karşımda esas vaziyette duruyordu. Ben onları palaska ile dövüyordum. Bana kimse karşı gelmedi. Ses bile çıkarmadı. Olay bana bizdeki astüst münasebetini ve askeri terbiyenin önemini çok iyi anlatmıştı"... • Bir Eğitimcinin Öyküsü/ Hesabali Turan/ YKY, 1. Baskı, Ocak 2001 Tüpklye'öe Aydınlanma: despotça aydmlatnıa, munlsleştlrms Cumhuplyet sonrası taşrası Esas olarak cumhuriyet sonrası taşrasını anlatan bu kitabı okurken Turan soyadını almış böyle bir ailcnin kökleri incelense neler çıkardı, merak ettim. Yoktan varedilen Türkiye, Türklük hakkında epeycc fikir verirdi herhalde. Batumlu Dursıın.'dan Tatargil'lerden, Enver'e, Turan'a nasıl gelinmis? Savşat köylerinin kitapta kısaca bahseailaiği gibi 191518 arasında "Osmanlı ülkesine göçleri nasıl olmuştur? Ya dört yıl sonra geri dönmeleri? lnsanlann dininden milliyetinden dolayı katledildiğini bildiğimiz o yıllarda "harp dolayısıyla göç eden Ardanuç halkı"nın dili, milleti neydı? Akarşıya köyünün verimli ama "sahipsiz" arazileri nasıl olmuş, da sahipsiz kalmış? Ya Ardahan'daki "genış ve sahipsiz" arazi? Ardahan'daki eşkıya kimlerdi? Coşkun'un torunlarının adı neden Sona, SAYFA 12 Hasan Ali Yücel ve Ismet Inönü'nün ceşltll Köy Enstltüsü gezlleıinden görüntüler. CUMHURİYET KİTAP SAYI «06