Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı. şerref Hanım zaman zaman bizi tahtaya kaldınr, sonılar sorardı. Yanıt doğruysa not yerine hepimiz birbirimizi alkışlardık. Birgün Müşerref Hanım annemi çağırıp söylc demiş "Ben bu çocuğu anlayamaaım. Sorduğum soruyu bilse de bılmese de, kendi Dİldiğini anlatıyor." Çok meraklı bir çocuktum. Bu yüzden her şeyi öğrenmek isterdim. Çok soru sorardım. Izmir Amerikan Ktz Kole/ı.. O zamanlar sadece kız öğrenciler vardı. Çok parlak bir öğrenci aeğüdim. On üzerinden beşlik bir öğrenciydim. Ama sevdiğim dersler vardı: lngiliz Edebiyatı, Türk Edebiyatı, Felsefe... En kötü dersim kompozisyondu. Kötü notlar aldığım için, Türkçe kompozisyonlan başkalanna yazdınrdım. îngilizce Kompozisyondan ise ikmale kaldım. Eğitimimdeki tek kaza budur. Bu okulu sevmemin başlıca nedeni, yan kulüpler olmasıydı. Tiyatro, dans, gazetecilik, müzik kulübü 'bi... Sırf bunlan kaçırmamak için okugiderdim. Bir de dostluklar, arkadaşlıklar önemliydi. Başımıza bir öğretmen aüp, ülkenin her yerine gitmeye ealışırdık. Izmir Amerikan Koleii'nde birçok şey öğrendim. Toplumdan ben sorumluyum duygusunu o okuldan aldım. Hafta sonu, sabahtan arkadaşlanmla sağır dilsiz okuluna giderdik. Resimler yapar, oyunlar oynardık. Bir şeyler yapmalıyım, işe yaramalıyım duygusu çok küçükken oluşmuştu bende. Bir başka duygu da, hiç kimseden para istememektı. Daha lise öğrencisiyken çeviriler yapardım ve o çevirileri Yeni Asır gazetesine satardım. Bizim ailede entelektüel olan, çok okuyan kişi ablamdı. Sürekli eve kitap taşırdı. Onun arkadaşları da aydın kişilerdi. Babam siiri çok severdi. Yüksek sesle şiir okurdu bize. Evde Cumhuriyet gazetesi okunurdu. Varlık dergisini çocukken evde gördüğümü hatırlıyorum. Tiyatroya giderdik. O yıllarda îzmir' de tiyatro yok gibi bir şeydi. Ama Istanbul'dan hangi topluluk gelse, ailecek gidilirdi. Ablam piyano dersi alıyordu, ben hiç sevmememe karşın bu derslere katılmak zorunda kaldım. Bu nedenle konserlere gidiyordum ama, konserleri de zevkle izlerdim. Paris yillart, Gazelealik Yüksekokulu Bunlardan söz edelım Yurtdışında tiyatro okumak istiyordum ama, ailem bu fikrimi ciddi bulmadı. Ben de kendi kafamda şöyle bir hesap yaptım. Tiyatroyu en çok nerede öğrenebilirim: Paris. Bu fikir bana çok cazip gelmişti. Paris'te mimarlık yapan bir amcam vardı. Onun orada yaşaması benim için avantajdı. Sonra kendime bir okul Dulmam gerekiyordu. Ailemin de kabul edeceği ciddi bir okul. O okul da gazetecilik oldu. O zamanlar döviz alabilmek için, döviz sınavına girerdik. Sınavi kazanınca Paris'e, Yüksek Gazetecilik Okulu'na gittim. Giderken kendimi çok bilgili, çok okuyan biri sanıyordum. Ama lcendimi yaşıtlanmla karşılaştırdığımda hiç de öyle olmadığını gördüm. Ve o zaman müthiş bir yanş başladı. Paris'te üç yıla yakın bir süre yalnızca okudum, tiyatrolara, konserlere gittim. Yaşıtlanma yetismeye çalıştım. Bu arada yazı yazmanın bana sonsuz bir tat verdiğini, kendimi en iyi yazarak ifade ettiğimi fark ettim.Daha doğrusu yazmadan duramıyordum... Yalnız gazete yazıları değil, günlükler, mektupîar, şiirler, öyküler... Bir yandan da Türkiye'deki bütün gazetelere Paris Mektuplan yazmaya, yollamaya başladım. Kimisi cevap bile vermedi. Bu arada Cumhuriyet gazetesi tamam dedi ve 1964'te Cumhuriyet gazetesine Paris Mektuplan yazmaya başladım. Benden yazı istediklerinde bir hafta kafamda evirip çeviriyor, araşSAYFA 4 Q bir zazeteci, o bir yazar, o bir kültür insanı, o bir ZevnepOral Tutkunun Romanı Leyla Gencet/Zeyttep Oral/ Doğan Kitapçıltk 1341 s. Katmandu'dan Meksika'ya/Zo nep Oral/Mtlltyet Yaytnlart / 235 s. Uzak Doğu'tn IZeynep Oral/Doğan Kttapçtltk / 245 s. Bu Cennet Bu Cehennem/Zeynep Oral/Mtlltyet Yayınlan /182 s. E tırmasını yapıyor ve bir haftada yazıp gönderiyorum. Bakıyorum yazılanm o zamanki adımla "Zeynep Birsel Paris'ten Bildiriyor" diye sasaalı bir sunuşla gazetede çıkıyor. Çok keyifli tabii kı. Yine o sıralar daha önceden yazma başvurusunda bulunduğum Hürriyet'e bağlı Yeni Gazete diye bir gazete vardı, yaz tatilindeTürkiye yegeldiğimde ErolSimavi ile görüşmeye gittim. "Seni tanımıyoruz, yaz, gönder, beğenilirse basılır ve banka nesabına şu kadar para yatırılır" dedi. Bu çok hoşuma gitmisti. Böylece hem Yeni Gazete'de, nem ue Cumhuriyet gazetesinde yazılanmı yayımla maya başladım. Bu arada gazetecilik okulunun dışında Sorbonne Üniversitesi'nde Tiyatro Araştırmalan Enstitüsü'ne devam ediyordum. Paris'te üçüncü yılımı bitirmiştim. Sorbonne'u bitirmem için bir yıl daha Paris'te kalmam gerekiyordu. Fakat o sırada babanıı kaybettim. Ekonomik nedenlerden dolayı Türkiye'ye geri döndüm. Döndüğüm zaman hem Cumhuriyet'ten, hem Yeni Gazete'den teklif aldım. llki amatörçe ve yalnız "şevk" karşıhğında, ikincisi kadro ve maaş. karşılığında çalışmamı öneriyordu. Ikincisini seçtim. Kıtaplartmza bakttğımda, gazetecili ğın dışında yazarltk kaygtsı taşıdığınızı görüyorum. Özellikle kullandıg'tmz dildeki sıcaklık, itirsellik yazdtklarınızt daha anlamlı vefarklı ktlıyor Yazarlık kaygım yok. Daha doğrusu edebiyat yapmaya merakım yok. Yazıda, bir şeyi en güzel söylemenin yolu en dolaysız, en yahn söylemektir. Ama yazı yazmak bir kurgu olayıdır. Sürprizlerle dolu bir olaydır. Yazmak aynı zamanda seçim yapmaktır. Konuyu seçiyorsunuz, sözcükleri seçiyorsunuz, neye, nasıl baktığınızı seçiyorsunuz. Bir şeyi söylemenin binlerce yolu var. O binlerce yol arasından seçim yapıyorsunuz. Yazarken sözcüklerle oynamayı, onlarla haşır neşir olmayı seviyorum. Sözcüklerin ritmini, rengini seviyorum. Her sözcü&ün rengi olduğunu düşünüyorum. Elimden gelciğince bunlan yapmaya çalışıyorum ama, gazete yazılannua her zaman olanaklı olmuyor. Hiçbir zaman edebiyatın bir parçası olmak için yazmıyorum. Aslında sormak ıstedtğım tam olarak bu degildı. Gazeteci dili yok yazdtklartntzda. Bir gazetecimn kalemınden çtkmtş yaztlar değil de, daha çok edebiyatçı baktşıyla yaztlmt} lirik yaztlar bunlar Bir kere, herhangi bir konuda yazabilmek için, o konuda çok fazla biıgi sahibi olmak gerekir. însan ancak çok iyi bildifti şeyleri yazabüir. Paris'te öğrencilik yıllanmda, kendimle ilgili bir.iki şey keşrettim. Bunun bir tanesi bilgilenmekten, öğrenmekten keyif aldığımdı. ikincisi, sözcüklerin tadına varmak. Dünyayı merak ediyorum, ülkemi, kendimi merak ediyorum. Bu sonsuz merak duygusu hiç dinmiyor. Söylediğiniz şiirsellik, sıcaklık kendime karşı dürüst olmaya çalışmamdan kaynaklanıyor. Kendimi aldatırsam okurlanmı da aldatmış olurum. Okurlanm bana inanıyor, ben de inandığım şeyleri yazıyorum. Bunun dışında bazı değer ölçüîerim var. Modaya uymamak gibi... Herkesin hoşlanacağı yazılar yazmak gibi bir kaygım yok. Kitap yazma fıkrı nasıl oluştu? Kitap yazma gibi düşüncem hiç yoktu. Böyle bir şeyi düşünmemiştim. Milliyet gazetesinde " Esintiler" adlı küçük bir köşem vardı. O minicik köşeme birçok okuyucumdan mektup gelirdi. O sıralar Nail Güreli'nin Gür Yayınlan vardı. Gazetedeki yazılanmı toparlayıp, kitap haline getirmemi teklif etti. Çok şasırmıştım, bir o kadar da sevinmiştim. Ilk kitabım böyle oluştu. Daha sonra gazete yazılan için gezılere çıkmaya başiadıftımda, gazeteye, yazılanma yansımayan birçok şey olmaya başladı. Elimdeki materyali değerlendirmek istedim. 1985'te Kenya Nairobi'de, dünya çapında Uluslararası Kadın Konferansı vardı. Türkiye'den tek kadın gazeteci olarak ben davet edilmiştim. Gittim. Iki bavul dolusu malzemeyle geri döndüm. Dünya kadınlannın sorurîlarını, ne çok acımasız savaşın olduğunu ve buna benzer bir çok şeyi öğrendim. Elimdeki birçok belgeyi, tanıklık etmiş olduğum birçok olayı beynime, bavuluma doldurdum. Hiç unutmuyorum, o zamanlar yazı işleri müdürü Çetin Emeç'ti. Bütün bunlan heyecanla anlattığımda bana dönüp "Zeynep Hanım, bizim okurumuz kadın sorunuyla ilgilenmez. Afrika'daki açlar ve savaşlarla da ilgilenmez. Siz en iyisi Ben Afrika'dayken adb bir iki röportaj başlığı yapın, öyle bitsin bu olay dedi. O zaman çok sinirlendim. Bütün bu olanlann herkes tarahndan bilinmesini istedim. "Kadın Olmak" kitabı böyle çıktı. Bunu herkes bilmeli duygusuyla, gazetede herhangi bir engelle karşılastığımda, yeni bir kitap yazmaya yöneldım. "Bir Ses" kitabım, 12 Eyliıl sonrasında Banş Derneği davasınaa hükümlü olarak askeri cezaevinde bulunan Reha Isvan'ın hay bnşıydı. Çevremdeki insanlar olup biteni, yaşanan çirkinlikleri, baskıyı oilmi yorlardı. Bunu herkes bilmeli dediğim CUMHURİYET KİTAP SAYI 579 Parls yıBan «*'* * • ; ' ' "* "« 1 Kara Sevda/Zeynep Oral/ Mtlltyet Yayınlan /181 y Kadın Olmak / Zeynep Oral/ Mtlltyet Yayınlan / 311 s. Bir Ses IZeyrtcp Oral/ Mıllıyet Yayınlan /341 i. Karanlıktaki Işık /Zeynep Oral/ Milliyet Yaytnlart /223 i.