22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

S dikçe yoğunlaşır. Dolayısıyla Tanzimat bir yandan bireyselleşme yolunda gelişmelere zemin hazırlarken diğer yandan da devleti kurtarma psikozuyla bunun antitezini pekiştirir. Bizde kamuoyu anlamında "erkân umumiye" kavramını ilk kııllanan 1860'larda Şinasi'dir. Ama o da ondan sonrakiler de ta yirminci yüzyılın ortalanna kadar efkârı umumiye deyimini "çoğulcu=karşıt fikirlerin açıklanması" şeiainde değil, devletin kurtarılması, korunması icin bütünleşme tek çizgide birleşme anlamında kullanmışlardır. Osmanlının içinde gayri Müslımler arasında bireyselleşme eğilimi güçlenirken, Türk ve Müslümanlarda kaçınılmaz olarak aksi eğilim belirmiştir. Doğal olarak bu kararlar kitlelerden gelmiyor, hatta kitlelere zor yansıyor, özümsetilmesi zaman istiyor. Karart seçhncı bır kesım alıyor? Doğru. Ve toplumun özümsemesi için Osmanlı geleneklerine pek ters düşmeyen ama yeni koşullara göre biçimlendirilmiş bir yöntemi benimsiyorlar. Mustafa Reşit Paşa'nın 1839'da okuduğu Tanzimat Fermanı'nda şu kayıt vardır: "150 yıldır bozulduk, yeni nizamlar ve kurumlarla 510 yılda ner şeyi düzelteceğiz." Yüz elli yıl öncesi Ikinci Viyana Kuşatması bozgununa rastlar. Asıl önemli olan eski düzenin düzeltilmesinin yani geçmişten örnek aranmasının bahis konusu edilmemesi ve sorunların k kısa sürede çözümleneceğinin topna ilanıdır. Bu davranıs köktendinciliğe yönelişin peşin reddini kanıtlıyor. Nıtekim bu akım Araplarda ve Hint Müslümanlannda belirmiş bize ithal gelmistir. Bizdeki genel kanının aksine Abdülhamit bile köktendincilik yapmamısür. Panislamcılık yaptığı hakkındaki iddiaların da hiçbir aslı yoktur. îkinci özellik seçkinlerimizin "acilcilik" anlayışıdır. Bin yılı aşmış alışkanlıklan değiştirmeye girisirken çok uzun süreli vaatlerin peşin başansızlık anlamı taşıyacağı açıktı. Hiçbir toplum üçdört kuşak sonrasının başansı vaadi üzerine fedakârlığı kabul etmez. Dolayısıyla hedefe en kısa zaman da ulaşılacağı mesajını vermekten başka yol yoktu. Unutmamak gerekir ki bütün Türk düşünür ve yöneticileri hep ileriye bakan ve acilci mesajlar veren kimseler olmuşlardır. Mithat Paşa, Enver Paşa, Atatürk ve demokrasiyle gelen bütün liderler (Demirel, Özal, vb..) aynı yolu izlemişlerdir. Geleceğe bakan ve acilci olanların topluma "uzun süre" anlayışı içinde bakmaları mümkün değildir. Uzun süre anlayışına dayanmak ve kendini olaylardan soyutlayarak değerlendirme yapmak tarihçiye özgü bir davranıştır. Tanzimatla başlayan sürecin doğasından olarak benim seçkinlerim "kısa süre"yi tercih etmişler, bu da onları tarihe değil, daha çok edebiyata yöneltmiştir. f Tarlh ve edebiyat Tarihten çok edebiyata yönlenmek bir kaçış mı yoksa tarthı yetennce btlmemek, değerlendirememekten kaynaklanan bir durum mu ? Zaten Tanzimatçılarda tarih alanındaki yeni yönlenmeyi destekleyecek bilgi birikimi yoktu. O zamana kadar bilinen vakanüvislerin yani devletin resmi tarihçilerinin sultan ve çevresi için yazdıklarıydı. Halkın tüketimi için Şennameler, Battal Gazi, Ferhad ile Şirin, Hançerli Hanım, Köroğlu türü öyküler vardı. Divan edebiyatı ise zaten ancak çok sınırlı bir seçkinci kesimin tekelindeydi. Bireyselleşmenin vazgeçilemez öğesi olan özeleştiri ise yerici ve bireyci niteliği çok ağır nasan hicivlerden ibaretti. Bu yapının içinde, Batı'da rönesans, RerormKapitalistleşmeAydınlanmaSanayi Devrimi aşamalarıyla beliren düz çizgili "progress=sürekh ilerleme" anlayışının bizde belirmesi mümkün değildi. Daha doğrusubelirmesi için uzun bir süre sonunda o aynı deneyimleri yaşamaCUMHURİYET KİTAP SAYI 579 tarih bilgilerimiz de artükça daha başanlı tarihi roman ürünleri verilecektir. Gerek tarih gerekse edebiyat alanmda stk stk tarttstlan konulardan biridir, toplum olarak Cumhuriyet'le bırltkte geçmisle tüm bağımızın koptuğu ve kendi kültürümüzeyabancılasttğımız olgusu Geçmijle bağtmtzm kopmastnın, kopartlmastntn tek suçlusu, günah keçıst olarak Cumhuriyetin, harfdevriminin ılan edilmesi biraz actmastz bir yaklastm değil mi? Bugünkü aşamada sosyal bilimcilerimiz gibi edebiyatçılarımızın da tarih bilgilerinin eksikliğini kabul etmeliyiz. Ancak bundan dolayı suçu onlara değil, apayrı bir dilde (Osmanlıca) olan kaynaklan onlara yeterli ve bilimsel düzeyde sunmamış tarihçilere yüklemek zorundayız. Tabii onların da daha işin başlangıcında oldukları hafifletici gerekçesini unutmadan. Yani biz henüz Türk ve Osmanlı tarihlerinin yazımızm başlangıcındayız. Dolayısıyla bireyselleşmenin en önemli öğelerinden olan özeleştiriye Edebiyana tarlhln kullanılışı Bır edebtyatçıyla bır tarihçi arastnda yönelirken inanılmaz çarpıklıklara kaymamız engellenemiyor. Örneğin Oskı hayata haktş, onu yorumlayıs farkını bize hem bır tarihçı hem de edebiyat ala manlı sultanlarını ahlak timsali göstermeye calışan gelenekçi görüşün karşısınından btrıst olarak soyleyehtlır mısınız? na özellikle edebiyatçılar, eşcinsellik tut Bizdeki gibi tarih bilgisinin yeterli kusunu aşırı vurgulayarak çıkıyorlar. O düzeye erişmemiş olduğu toplumlarda kadar ki neredeyse Osmanlı sultanı olaedebiyatta tarihin Kullanılışı daha da fazbilmek için eşcinsel olmak şartı anlayıla hataya sebep oluyor. Şiirlerinde tarişına vardılar. Böylece bireyselleşmeden hi konuları da işleyen Nâzım Hikkonup bireyciliği aşın ön plana çıkarmış met'ten örnek vereceğim. Fransız rooldular. Aynı şey devlet anlayışımız karmancı Piyer Loti'yi bir "burjuva ajanı" şısında da var. Başlangıçta solun ivme TflPhl ronısn olarak değerlendiren bir şiiri vardır. Buverdiği devletten kurtulma tutkusu şim Son yıllarda tum dunyada olduğu gı nu ciddiye alıp kaynak olarak kullanadi liberal ve postmodernist kesimde esirak ona çatan düşünürlerimiz çıktı. Lobi ülkemizde de bir tarihi roman modası yor. Tarihi romancılığımızda bir zamanti konusunda çok ayrıntılı çalışmış biri görülüyor Çok da sattyor bu tür kttaplar lar kahramanlıklar ışlenmekle birey, yüAncak gerceğe çok saatk da kalmayabılt olarak anımsattım: "Kurtuluş Savaşı'nda celtilen devletin yapısına oturtuluyoryor anlatılanlar. Zaman zaman gerçekler cephede çarpışmayan birinin zaferin kadu. Şimdi ise bireyi devletten ayırma ve zanılmasından yıllar sonra yaptığı deçarpıtılıyor da diyebılirız Yazarları, bu bunun için devletin olumsuzluklarını ğerlendirme mi gerçekçidir; yolcsa boybaktmdan daha farklt düsünüyor ve 'soabartma dönemini yaşıyoruz. 'Derin nunda idam ilmiğiyle dolaşırken toplunuçta roman'ın bır kurgusal yapısı olduDevlet' deyiminin büyük yoğunluk kagunu, gerceği aktarmak gibi bir görevi ol munun insan haklannı savunan dünyazanması bunun sonucu. Ama adına ismadığtnı söylüyorlar Stz ne diyorsunuz daki tek kişi oldugunu farkederek ona ter devlet deyin isterseniz başka bir şey, TBMM adına şehit kizlann ördüğü habir tarihçi olarak? toplumun bir düzen içinde işlemesini lıyı hediye gönderen M.Kemal mi?" Yeterli tarihi büginiz olmazsa, hele sağlayacak mekanizma olmasa doğacak ideolojik yönlenmelere saparsanız tarihi Bir başka örnek daha. 1988'de Namık anarşi nasıl önlenebiür, yani aşırı bıreyroman kurgusunda gerçeklerin tam akKemal'i anma toplantısındaki konuşma cilik nasıl önlenebilir sorusuna yanıt gesi tezlerle ortaya çıkarsınız. Bunun en sında Aziz Nesin onu, Nâzım Hikmet'in tirilmiyor. belirgin örneği Kemal Tahir'in Devlet bir yargısına dayanarak "1870'lerde PaAna'sıdır. Uyandırdığı ilgi kadar doğurris'teyken bir sokak ötesinde oturan "2088TnGençlerine"lthaf duğu tartışmalarja da gündemde kalmışMarx'ı ziyaret etmediği ve fikirlerinden 1860'lardan beri hürriyet kavramını tır. Asya Türü Üretim Tarzı tezini Osyararlanmadığı için" eleştirmişti. Yanıtı kullanıyorsa da toplumumuzun ancak manlıya uygulama çabaları sırasında sıAsım Bezirci verdi. Nâzım'ın daha sonson elli yıldan beri adım adım özgürlüknıfsal yapı sorunlanni incelemek ve yara kendisi Avrupa'da sürgündeyken, bu lere ve çoğulculuğa kavuştuğu gerçeğizarının aa deyimiyle "Yirminci yüzyılda eleştirinin hatalı oldugunu kabul ve itini unutamayız. Bu da toplumların biyaşayan Türk insanına birşeyler anlatraf ettiğini açıkladı. Unçli olarak düşünce üretmesi için vemak amacıyla yazılmıştır. Sonradan iddi Tarıhle roman arastndaki bıçak sırtı terıi bir süre değildir. Uğur Mumcu baacılarının da geri döndükleri Asya Tüaynltk ve bulusma noktalart. na bir gün "Sizin kuşaöınız (19501980 rü'ne dayalı anlayış, bizdeki tarih bilgi Edebiyat, roman çoğu kez yazarın kuşağı) başarılı olamadı" demişti. Doğsinin eksikliği yüzünden yanlış değerlenkendi döneminin damgasını taşır. Kulrudur. Ama ben 20102040 kuşağından dirmelere sebep olan bir ürünü ortaya çılandığı dil ve terimler de bunu zorunlu önce de sağüldı bir düzeye oturabilecekarmıştır. Ancak bu Devlet Ana'nın bekılar. Belgeleri bugünün yorumuyla kulğimızi sanmıyorum. Onun için "Kim Bu ğenilir bir tarihi lanır. Oysa taMustafa Kemal" adlı kitabımı "2O38'in roman olmasını ri h ç i l ik t e , Gençlerine" ithaf etmiştim. Türk topluengellememiştir. "prensentisme" munun yaşadığı köklü değişmenin tam Bu örnekten nadediğimiz buyerine Atatürk ün ölümünün 100. ydınreketle edebiyatgünün ihtiyacı da oturacağı kanısındayım. la tarih arasındaS':in değerlen Peki sizde bir tarihçi olmak hayata ki ilişkiye ışık tuirme yapmayı bakmayı nasıl etkılıyor, mçımlendıriyor? tabiliriz. bilimsellikten Işte bu kısa bakışların hiçbiri yeterkopma olarak Sızın Cem li değil. Uzun süre bakışı lazım. Atakabul ediyorSultan'ı ve o dötürk'te var uzun süre bakışı. Abdülhaduk. Tarihte de nem Osmanlı mit'te vardır demiyorum, o durdurmaçağlarla yorum tmparatorlucı. 'Fazla hareketlenmeyelim, batarız' değişir, yeniden ğu'nu anlattığıanlayışında. Korumacı, muhafaza ctmcyazdır, ancak nız Cem Sultan ci. Atatürk öyle değil, uzun süreyi hesap olayın cereyan adlt bir roman ediyor devamlı olarak, hiç kısa vadeli ettiği zamanın denemenız var bakmıyor. O yüzden de diktatörlük yapkoşullarının Sonra da Loti'nin ması lazım. Tabii tek parti yapıyor aaam. çarpıtılmadan Kadınları'nı yazYok çare. Atatürk dışındakİler hep kısa belirlenmesi dınız. Ama bir tavadeli bakıyorlar. Ben bu projeksiyonu şarttır. Dolayınhçının yazdtğı yaptığım zaman şunu gördüm, uzun süsıyla farklılıklatarihi romanlar re üzerinde değerlendırirsek biz bir şerı hep devam pek de ılgi görye varırız. Mesela demokrasimiz batıedecektir. Dümedı sanıyorum. yor mu, çıkıyor mu? Bakın tartışmalaşünürlerimiz ra, bir kısmı "batıyor" diyor, bir kısmı Nedeni ne olabı"uzun süre" an"çıkıyor" diyor. Türkiye'de büyük değislır okurdakı bu tllayışına yaklasmeler var. Uzun süre içinde bakarsak gtsizliğin? tıkları oranda anlarız.B Ben tarihçiOrhan Kolofllu SAYFA 13 mıza bağlıydı. Sağlthlı bir EdebiyatTarih iliskisinin çok önemli olduğuna ınanıyorum ben. (ÖmeSin larihiromanlann, sonra 1960'It yıllarda yayınlanan Tarth Dergısigibt dergtlerden baslayarak yayınlanan kimi derılertn, (bugünlerde yayınlanan Popüler arih dergısı de çok önemli bır görevi ustleniyor). Resmi tarih'imizin sivillesmesinae önemli katkılart oldugunu ve daha olabileceğini düsünüyorum. Bana göre bireyselleşme bilincini daha çok tarih bilinci oluşturuyor. Edebiyat daha çok bireycilıği pekiştiriyor. Istisnalarının bu kuralı bozacağını sanmıyorum. Tarih yazan Gerçek bilimsel çalışmalardan bahsediyorum ister istemez nesnelliğe ağırlık verecektir. Oysa edebiyatçı kendi tercihlerine ön planda yer verecek, duygusallık daha ağır basacaktır. Bu durumda bizdeki "uzun süre" anlayışı toplumumuzun ihtiyacına uygun olarak geçmişteki kahramanlıkların yansıtılmasıyla sınırlı kalmıştır. Tanzimat'ta tarihsel olayların edebiyata yansımasının başlangıcı sayılan Namık Kemal'in Celalettin Harzemşah, Baburluları işleyen Kara Bela, Abdülhak Hamid'in Endülüs'le ilgili Tarık'ı ve Tezer'i, Iskender dönemine ait Eşber'i bu eğilimi kanıtlarlar. Tiyatro ürünleri arasında 1870'lerde seyircileri sokak gösterilerine teşvik ederek tiyatro tarihimizde bir dönüm noktası oluşturan Vatan Yahut Silistre piyesi etki alanının daha da genişlediğini gösterir. yjm. llci kez roman denemesine giriştim. Birincisi Cem Sultan'la ilgilidir. Zamanının sadece Türkiye'dekı degil, Avrupa'daki belgelerini de araştıruıktan ve esir tutulduğu yerleri gezip gördükten sonra yazdım. Beğenılmediğini itiraf ederim. Ben kendim de tarihçi üslubundan romancı üslubuna geçmediğimi farkettim. ündan otuz yâ sonra 1999'da ikinci denememi yaptım: "Loti'nin Kadınlan". Istanbul da harem peşin.de koşan Avrupalılan anlatıyordum. Üslubu haylı yumuşattım ama tarıhçılığıme sa.y'li dık kalıp belgeleri aynen koydum. Sonunda da kitabın basına şu garip notu koydum: "Bu bir tarihi roman... Özelliği içinde hiç hayal unsııru bulunmaması... Büyük ağırlıkla Loti'nin arşivindeki bine yakın aşk mektubuna dayanıyor." Dolayısıyla apaçık bir belgeseldi. Böylece iyi bir tarihçi olmanın iyi bir tarih romancısı olmak anlamına gelmediğini ve ayrı işlevleri oldugunu anlamış oldıım
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear