22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bölümde; öğretim sürecinde öğrencide kişilik gelişiminin ve bir ölçüde sanatsal kişilik oluşumunun amaçlandığı görülmektedir. Eğitimde program içerikleri uygulanmakla birlikte öğrenci eğilimleri gözetilmiş ve öğretmen katkılan sağ• lanmıştır. GEERlB'ye bu dönemde, öğretmen okulu çıkışlıların en başanlı olanları seçilerek alınmaktadır. Bölümün araçgereç gereksinimi Milli Eğitim BakanGğı taranndan karşılanmaktadır. Anket bulguları, atölyelerin eğitim atmosferinde özgürlük ve disiplinin dengelendiğini göstennektedir. Resmin plastik sorunlannın öğretimi için öğrenci gereksinimlerini de dikkate alan bir yöntem izlendiği, bazen de öğrencilerin denemeyanılma yoluyla öğrendiği bulgulanmıştır (s.233). 1950 öncesinde yetişen öğretmenler kendilerini başanlı bufmakta, bunu aldıkları çok yönlü sanat eğitimine bağlamaktadırlar. Ancak 1963'te yapılan rogram değişikliğinin sonuclarının da aşarılı olduğu belirlenmektedir (s. 234). Resim öğretmeni yetiştiren kurumların programları üzerine görüşler değerlendirildiğinde, resim öğretmeni olacak gençlerin buna uygun yapıda olmaları, mesleği bilinçle seçmeleri, öğretim sürecinde öğretmen ve sanatçı kimliği kazanmaları gereğine işaret eden görüş ağırlık kazanmış, sanat eğitimcilerinin öncelikle ressam ya da öğretmen olmaları şeklindeki irdelemelerle de karşılaşılmıştır. Yazın Sanatı Şiirde müzikCan Baba'dan Bach Baba'va ASUMAN KAIAOGLUBUKE "Nur İndi Dave Brubeck'e Ktj ktjlada ktjlar iken Karakuşî bir yazıylan Ktskijlamp, kışkısLınıp, Afekuğulu yaztnalarla îner inmez yazılara ı j r , | ( Elıfoldu, ne demezsin! . ,> Teltflerim, teleflertm , Sivil oldu savaşlarım... On be} gündür kardı yağdı, Daha da yağacakmış, eyvah! Yarına kalmaz, görürüm Bütün çocuklartyla çocukluğumun Ve tuşlan üzennde ÎLÂHÎ' bir orgun Nur Baba gibi geçerken Bach!" Can Yücel "Can Feda" Papirüs, 1994. 747 vılının 7 Mayıs akşamı, Postdam daki Sanssouci sarayında çok sık tekrarlanan konserlerden biri daha başlamıştı. Prusya Kraiı Büyük Friedrich flütüyle kendi bestelerinaen birini seslendiriyordu. Dinleyiciler arasında hocası ve devrin ünlü bestecisi Quantz da vardı. Kral'a eslik eden orkestrada da klavseni Carl Philipp EmanuelBach çalıyordu. Yavaşca içeri giren bir görevli elinde tuttuğu kâğıdı Kral'a vermek için parçasının bitmesını bekledi. Flütünü bırakan Kral Friedrich, kâğıda bir göz atarak etrafındakilere "Dostlarım, Büyük Bach sarayımıza gelmiş," diye keyifle seslendi. Friedrich görevlilerc Bach'ı içeri almalarmı emretti. Yanmda en büyük oğlu Wilhelm Friedmann olduğıı halde içeri giren Bach, saygıyla Kral ı selamladı. Ziyaretinin asıl amacı, saraya alınan yeni Silbermann piyanoları denemekti. Prusya sarayına o tarihlerde yeni yanılmaya başlayan fortepiyanolardan on beş, tane alınmıştı. Her bir piyanoyu dikkatle çalan Bach'ı Friedrichde izliyordu. Kendi de iyi besteci olan Kral, bir müddet sonra piyanonun başına geçerek doğaçlama yeteneği dillere destan Bach'a bir tema çaldı. E Sanat efimml başankbir 1 Araştırmanın başlıca sonucu; incelenen dönemin, resim eğitimi açısından önemli uygulamaların başlatıldığı, eğitim sistemi bütünlüğü içerisinde resim eğitimine özel bir yer verildiği ve kısa sürede büyük gelişmelerin ortaya çıktığı verimli ve etkin bir süreç oluşturduğudur. Ortaokullarda giderek daha gelişkin resim programları uygulanmış ve GEERÎB'de yetkin resimiş öğretmenleriyetiştirilmiştir. Etike bu bulgulardan hareketle, Türkiye'de çağdaş bir sanat eğitiminin sistemleştirilmesi için öneriler oluştumyor. Kitabın eklerı arasında konuyla ilgilenenlerin yararlanabileceği 1949Ortaokul Resim ve 1941 Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Iş Bölümü Programlan da var. Aynca hazırlanmış olan Türk resim eğitimi zaman dizini, tarihsel sürecin izlenmesine katkıda bulunuyor. Şimdi "Cumhuriyet Dönemi Resim Eğitimi (1923 1950)" kitabı okurlannı bekliyor. Yıllardır universitelerde açılan yüksek lisans ve doktora programlarında sanat eğitimi tarihi dersleri veren Etike, araştırmasını geniş okur kitlesinin yararına sunuyor. Sanat eğitimi alanındaki yetkililer başta olmak iizere, sanat ve eğitimle ilgili herkesin bu kaynağa ulaşması gerekiyor. Genel eğitimın bir parçası olarak ülkemizde sanat eğitiminin değerlendirilmesi, Cumhuriyetle birlikte yapılan atılımlar gözetilmeden olası değildir. Etike'nin araştırması, günümüzün yeni yapılanmalannda geçmişin başanlı dene^ yimlerinden yararlanılması için fırsat oluşturuyor. Resim/resimiş öğretmenlerinin ve öğretmen adaylarının; okuduldarında yeni bilgilerle donanacaklan, daha önce edindikleri bilgileri yeniden değerlendirecekleri ve geleceğe dönük bilimsel bir yeni bakış kazanacaklannı umduğum bir kitapla karşı karşıyayız. • Cumhuriyet Dönemi Resim Eğitimi (19231950)/ Serap Ettke/ Culdıkenı Yayınlart/ Şubat 2001/ 319 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI S79 Müzftal8unu Friedrich, Bach'tan bu tema üzerine hemen orada doğaçlama olarak altı sesli bir füg çalmasını istedi. Herkes merakla bestecinin yanıtını bekliyordu. Bach Kral'a, doğaçlama olarak altı sesli bir füg çalabileceğini, yalnız tema olarak kendi seçtıği bir melodiyi kullanacağını söyledi. Ama Friedrich'in verdiği tema aklına takılmıştı. Gezisini tamamlayıp Leipzig'e döner dönmez hemen Kral'ın teması üzerine çalışmaya başladı. 7 Haziran 1747 tarihindc, yani Postdam ziyaretınden tam bir ay sonra Prusra Kralı'na 'Müzikal Sunu' (Musikaliscıes Opfer) adlı eserini gönderdi. Müzikal Sunu'nun büyük bir bölümü 10 kanondan oluşur. Kanon, partilerin birbirini çok sıkı bir şekilde taklit ettikleri formlara verilen addır. Bir sesle başlayan tema, diğer seste de aynen tekrarlanmak zorundadır. Bach, eserdeki bölümleri "Ricercar" olarak adlandırmıstı. Italyanca "aramak" anlamına gelen bu sözcük, taklide dayalı formlara verilen genel bir addır. Aynca Latince "Kralın verdiği .tema ve diğerlerinin kanonik geliştiriımesi" cümlesindeki kelimelerin başharfleri alındığında (Regis Iussu Cantio et Reliqua Canonica Arte Resoluta) ortaya yine "ricercar" çıkıyordu. Eserin tamamı bilmecelerle dolu olduğundan yapıtın özelliklerini anlamak için "aramak" gerekir. "Müzikal Sunu"da aranacak ya dabulunacak bilmecelerin başında üçüncü bölüm ayna kanon gelir. Burada besteci, Kral'ın temasını önce olduğu gibi, sonra da ayna da aksinin göründüğu biçimde kullanır. Bu noktada Can Yücel'in şiirine bakarsak, ayna kanon formunu hemen görebiliriz. Yücel, şiirin başında iki karşıt temayı kullanır: Kış ve yaz. Bu ikisi hem anlam açısından hem de ses açısından zıtlık yaratır. Bacn'ın kanonlannda yaptığı başka bir bulmaca da aynı temayı, olabilcüğince farklılaştırarak değişik anlam yaratmaktır, temadaki ölçüyü değiştirerek ya da eklemeler yajparak tanınmaz hale getirir. Aynı oyunu Can Yücel'in şiirinde de buluruz: Bach gibi, aynı temayı, bu durumda kış sozcuğunu, kışlada , kışlar, "kışkışlanıp" gibi larklı anlamlarda kullanır. "Tabii, "yaz" kelimesi de eklerle farklı anlamlara gelir: "Yazı" ve "yazma" gibi. Yaratılan bir başka karşıtiık ise "karakuşi" ile "akkuğufu" arasındadır. Bu iki deyimle iki zıt kavram ustaca birleşir; mantık ölçülerine dayanmayan anlamına gelen "karakuşi", kara ile kış anlamını sürdürürken, akkuğulu yazmalar, ya;an kan ifade eder. Kara kışın, ak kuğu! u yazmaları, kara ile akın anlamları ötesinde bütünleşir. Kış mevsimini anlatan karşıt deyimlerdir, sanki aynı temanın önden ve sondan başlayarak çalınması gibi, kışın kara ve ak yönlerini bir kışta bir araya getirir. Şiir boyunca karşıt anlamlar sürer gider, teliflerim ve teleflerim buna verilecek başka bir örnek olarak çıkar. Bach da bu tür bulmacalardan çok zevk alırdı, "Bilmece Kanon" başlıklı bölümün başına "arayın bulacaksınız" yazmıştı. Başta Kral olmak üzere eseri yorumlamak is, teyenleri biraz düşünmeye zorlamakj üzere tasarlamıştı eserin biçemini. Plastik sanadarda form çok belirginj olarak ortadadır. Izlenimci, kübist ya/ da soyut, sanatçı konuyu nasıl ele aîj dıysa, bu kendini form olarak hemen/ gösterir. Bir müzik yapıtının formu/ ise dinleyenler tarafından kolay algı lanmaz fakat bu müzik eserlerinin formdan yoksun olduğu anlamına hiç gelmez, aksine yanısal özellikler bir eseri çok kereler dınledikten sonra belirmeye başlar. Ve bu yapısal özellikleri anlayan din leyici, eseri kuşkusuz daha severek dinler. Edebiyatta ise form, sözcüklerin anlamlan ile örtülür çoğunlukla. Kelimelerin anlamlan ya da anlatılan öykünün yakn güzelllği ardında yatan biçemi anlamamıza engel olur. Özellikle romanla rın yapılan nep göz ardı edilir, "nasıl bir romandı" sbrusuna verilen yanıt çoğunlukla romanın öyküsüdür. Yapısal açıdan ele alındığında şiir romana DU konuda üstünlük sağlar ya da en azından şiirin yapısal özeüiği romanınki gibi kolay görmezden gelinmez. Can Yücel şiirin yapısal özellikleriyle yoğunlukla ilgilenmis ozanlardan biri dir. Fakat yukanda alıntı yaptığımız şiirin yapısal özelliklerini veya Bach Ue olan bağlantısını bilmeden de okur fazlasıyla zevk alabilir. Şiir Dave Bruebeck'e ithaf etmesi Bruebeck'in çağdaş Bach yorumlarını akla getirir. Babaçocuk ilişkisinden şiirlerinde çok sık söz eden Yücel, burada Bach'ı bestecilik dışında kiŞİ olarak da görmemizi sağlar. Aynca şiirin başından beri kullandığı zıtlıklar şiirin sonunda bambaşka bir bütünlüğü götürür, "bütün çocuklarıyla çocukluğumun" deyimi sanki formlarını ödünç aldığı usta besteciye şükran duyguları yollar... • aydasu@hotmail.com Î Johann Sebastian Bach ve bir eserlnln notalan. SAYFA 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear