Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ROBERT MAGGIORI nakreon'un bir şarkısını ya da Catullus'un bir şiirini nasıl okumalıyız? Apuleius'un Altın Eşek'inin bir roman olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu kişileri yazar gibi görmek yapıtlarını edebi olarak nitelendirmek tarihe aykırı bir yaklaşım bir aptalhk, bir küçümseme mi olur? Daha genel bir ba kış açısından, okunmak içinyazmaya ne zaman başlandı, metnin hazzı ne zaman başladı, doğru bir biçimde edebiyat diye adlandıracağımız şey ne zaman ortaya çıktı? Bu önemli sonJann, sarsıcı, yıkıcı yanıtı Florence Ûupont'un Edebiyatın Yaratıhşı'ında bulunmakta. Bu kitaptaki ağır dilbilimsel, filolojik ya da anlambilimsel çözümlemeler sizi korkutmasın: Zaman zaman metinlerarasıhk, sözcelem, sözce ve metinselleşme kavramlanyla karşılaşmamızın nedeni bir yöntem arayışıdır. Bu kitabın bilimsefliği bastan aşağı eğlendirici nitelikle donanmış: Gerçekten de burada flamenko ve falbala'lar içinde Çingeneler, şarkılar, danslar, tanrılara dualar ve yemek şölenleri, Priaposçu ereksiyonlar ve kötü kokulu kıçlar, hoş kokulu öpücükler ve tiksindirici bir köpüğe bulanmış dudaklar, Dionysos şölenleri, Nympheler, Mısır papirüsleri ve şarap söz konusu. A Yazının duzenı obulos'a akıl ver/Ona aşkımı/Dionysos, kabul etmesi gerektiğini söyle. Bir siir mi bu? Daha çok bir "içki şarkısı", bir "dü parçası", "bir sympösion sırasında söylenmiş sözlerin kopuk izleridir." Bunu göstermek için Florence Dupont böyle bir syrnpösıonu (sözcüğü sözcüğü anlamıyla: 'Birlikte içmek') yeniden çanlandırır: Daire biçiminde yerleştirilmiş yataklar, odanın ortasında içi suyla kestirilmiş şarap dolu, tanrı Dionysos'un gerçek varlığını gösteren büyük bir vazo olan krater. Uygun bir hareketle (pröposis), ilk içici sağında oturan kişiye adıyla seslenerek paylaşması için bir kadeh uzatır; bu, sonraki hareketlerin başlatıcısıdır, bunun aracılığıyla içiciler içkiyi sarhoşluk ortaya çıkana, Dionysos'un her birinin içine 'girmesine', lirin ve flütün eşlik ettiği şarkılann yükselmesine, Nymphealar'ın 'gelmesine', Eros'un cinsel organları arzuyla doldurmasına değin dolaştınr. 'Kleobulos şarkısı bir propösis türküsünden Daşka bir şey değildir. Unutulmaması icin yazıya geçirilebihrse de, eşlik etme dışında ve sölenin açıhş törenine katılma, tan rıları çağırma, aşk ilişkilerini başlatma dışında hiçbir işlevi yoktur bağlam dışında sözce boştur: 'Bu sözceyi edebiyat yeniden canlandıramaz'. Catullus'un bugün binlerce 'edebi' yoruma yol açmış olan bir şiiri: 'Dün, tatil günü Licinius/Yazıtâb letlerimle çok oyun oynadık / lkimiz de keyif aldığımızdan hemfikirdik.' Başka bir dekor,başka törenler. Licinius ile Catullus arasuıdaki bu 'oyunlar'ın ne olduğunu anlamak için başka şölenleri ziyaret etmek gerekir. Söz gelimi comissatio. Burada erotik oyıınlarla şiirsel oyunları birbirine karıştırarak yemek içmekten başka bir şey yapılmaz. Yazı oyunlan tabletler üzerine aşk dizeleri olan uersiculi yazılır, tabletler davetliden davetliye dolaştırılır, her biri sırasıyla kendi lerine yöneltilen dizelere yanıt verir...arzulann dolaşımını başlatır. Erotik oyunlar Roma öpücüğünün 'yaşarn soluğu'nun alınıp verilmesinin oyunlarıdır; mideden gelen hiçbir kötü koku bu soluğu kirletmemelidir ve hiçbir salya, havaya özgü, 'gazsal' görünümü yozlaştırmamalıdır.' Ârdına kadar açık' ağızlar birleştiğinde âşığın soluğu sevgilinin be denine girer, sevgilininki de âşığınkine girer; böylece kaynaşımsal, bakışımh ve cinsellikten kopmuş, şiirsel ilişkiyi taçlandıran birbirleşme ortaya koyar... Demek oluyor ki, 'dudak okuma' Dİlinmez ve aoidos şarkıları dinlenmezse yazıda hiçbir şey okunrnaz. Eğer tüm bir Yunan ve Roma 'edebiyatı nı yok sayıp yirmi beş yüzyıl sonra Dionysos şarkıları ya da Roma öpücükleri konusunda hiçbir şey bilmeksizin kimi dizeler karşısında heyecan duyulabilmesine, gülünebilmesine ve gözyası dökülebilmesine, Petronius'un, Catullus'un ya da Anakreon'un heyecanını duyumsamaya açıklık getiremeseydi Florence Dupont'un savı biraz kasıtlı ve aşın görünebilirdi. Ama YunanRoma kültürüne yaklastıran şeyin 'edebiyat kültürü'nden ÇOK, halk kültürü, sözlü gelenekler, şölenler ve danslar olduğunu göstermesi durumunda sağlam Dİr dayanak niteliği taşır. • Fotoğraflar Pdergisi'ndcn alınmıştır. YaatHranıttır Bugün kim, Don Juan'ın librettosunu okuyarak Mozart'ın operasına ulasabileceğini öne sürebilir? Böylesine kaçınılmaz bir yanılgı, Antik Dönem metinleri söz konusu olduğunda nedense pek de dikkate alınmamakta. Ayrıca, sözgelimi lirin ezgiselliğinin yapacağı katkı göz önünde bulundurulmaksızın lirik şiirin edebi incelemesine kalkışanlar da var. Ya da, Romalılann, Martialis'in Epigrammata'sının ("Epigramlar") XIII. Kıtabını, ne okumak ne de edebi güzelliğinin tadınavarmak için değil, gelenek olduğu üzere dostlara gönderilen armağanlar olan xenialarla birlikte sunulan kalıplaşmış ithaf metinlerini kopya etmek için satın aldıklarını unutan okurlarla karşdaşdmakta. Her uygarlığın, yazıyla saptayarak nesnelleşmiş belleğine aktardığı şeyin ne olduğunu öğrenmek gerekir; bu yazıtın sözselliği aşıp aşmadığını ya da tersine, yazın devinimlere, sözlere, yüze, gülücuklere, yaşayan insanın etkinliğine gönderme yapması gibi onun da sözselliğe gönderme yapıp yapmadığını öğrenmek zorunludur. Yoksa, dans ve müzik, saçma sapan sözlervedualardanyoksun göstergenin olduğu yerde, bir yazann niyetini ve bir okurun dikkatini varsayan bir Yunanca ya da Latince metin görülebilirdi. Yazı bir anıttır: olayı siler. Sozce, sözcelemi siler. Metin de söz edimini göz önünde bulundurmaz. Kısacası soğuk kültürdür. Florence Dupont, gerine gerine şöyle tümceler söyleme hevesinde değildir: Işte edebiyatın başla(ma)dığı gün. Yolu tersinden kat ederek, soğuk kültürün berisinde sözselliğin sıcak kültürünü, metnin vereceği sözde hazzın berisinde gece yemekleri ve şölenlerin sağlayacağı beden ve düşünce hazlarını bulmayı amaçlar. Burada ayrıntılannı veremeyeceğimiz bu sürecin yalnızca iki evresini aktaracağız. Önce Dion Chrysostomos'un alıntüadığı Anakreon'un birkaç dizesi: ...KleSAYFA 6 Sarhoşluk. opiicuk. soz ve vaa •• •• I itap, bir dizi yadsımadan yola çıkmakta; bıınların başında da antik dönemin modernliğinin yadsınması geliyor. Antik yapıdara sonsuz bir değer yüklemek bir yana, Florence Dupont Eskiler'in tuhanığını anımsatmakta. Bu çerçevede, yazar, yazının işlevlerini ve onun sözsellikle ilişkisini ele alıyor. Yazının simgesel görünümü, burada yararcı tekniğe üstün gelmekte. Yunanlılar ve Romahlar yazı ve sözü her zaman esanh bir biçimde kullandılar. Ama antik yazı, Iskenderiye dönemi öncesinde bir güç ve egemenlik aracına dönüşmeden önceyardımcı araç olarak kalmıştır. Nasıl Makedon emperyalizmi ve îskenderiye Kitaphğı birbirlerinin çağdaşıysa, kitabın gelişmesi de özgürlüğün sonuyla aynı döneme denk düşer. Bunun üzerine de yazar kuşku ve sorunlannı eski edebiyatın var olup olmadığı üzerinde odaklaştırır. Üç metin (Anakreon'un bir şarkısı; Catullus'un bir şiiri; Apuleius'un bir romanı) tarihsel bağlam içinde sözcelem koşullannı yeniden oluşturmadıkça eski metinlerin edebi bakımdan okunmaz kaldıklannı gösterir. JCleobulos şarkısı (Anakreon parça 2 = Dion Chrysostomos II, 62) burada bir ozanla bir tanrı arasındaki bir söyleşi olarak değil, bir şölende içicinin sözü olarak incelenir. F. Dupont bu parçaya L. Gernet Merkezi ikonologlannın geliştirdiği yöntemin dönüştürulmüş biçimini uygular. Şölenin törensi açılıs evresinde Kleobulos şarkısını propösis nareketine eşlik eder gibi yorumlar. Şarkı söyleyen kişi şarap ve Dionysos aracılığıyla bir ask ilişkisi başlatmak icin başka bir davetliyi çağırır. Dolayısıyla şarkı, özel sözcele K minden aynştırılamaz; edebi bakımdan okunamazdır; çünkü, okur ancak olay boyutunun korunmasının söz konusu olmadığı sözceye ulaşabilir. F. Dupont bu sözlü dil parçasının unutulmaktan kurtulma biçimini sorgulamakta. Anakreon'un kimliği ya da Anakreon şiirlerinin kimin olduğu konusundaki filolog ve edebiyat tanhçilerinin tartışmalarının hiçbir önemi yoktur. Iskenderiye dönemme denk düşsün ya da düşmesin, Anakreon şarkısı her şeyden önce bir içme, sevme ve şarkı söyleme bicimidir. Dionysosçu sympösion var oldukça bu şiir de var olacaktır. Yunan sitelerinin soyluları arasında toplumsallaşmanın öncelikli yeri olan Dionysos symposionu yarışlara sahne olur. Şölen şarkısı coşkulu bir doğaçlama olmakla kalmaz; aşamalı bir biçimde kitabın taşıdığı bir eğitim öğesine dönüşür. Artık etkisi azalan şölen kültürü, yazı içinde kuşkusuz korunmuştur; ama donmuştur da. Yunan sarhoşluk kültürünün yerini, Roma'da öpücük kültürünün bir bölümü alır. Roma şöleninin özgünlüğü, cena ve comissatiodan oluşan iki bileşeni içinde anımsatılır. Catullus'un 50. şiiri, olayın amsı olan ve üç evre: yazının hemen ortaya çıkan acısı; kamuoyunu ta nıklığa çağıran epigram; sonsuzluğa adanmış kitap içeren bir yazıya yönâmek üzere sözsellikten (şölende tablet oyunu) yola çıkılarak incelenmiştir. Yazı, ezgiyi ama aynı zamanda bedenlerin varlığını yok eder. Oysa, şölen hazları arasında, davetliler arasındaki erotizm ve özellikle de öpücük başlı başına bir yer tutar. Katıksız şarap içmenin elverişü kıldığı bir soluk alışverişi olan Ro ma öpücüğü, çifdeşmenin ne çirkinliği ne de fîzik yorgunluğu olmaksızın be denlerin aşk birleşimine estetik açıdan öykünür. Son olarak Roma şöleni ÂuluGelle XIX, 9 örneği aracılığıyla bir kültür olgusu olarak görülür. Erotizm ve sarhoşluk oyunları, birbirlerinin kültürünü Denimseyen şölencilerin ansiklopedik hazlarına yer açar. Macrobius'un Saturnalia'sının ya da Athenaios'un De ipnisophistiai'sinin yinelediği Platoncu şölen örneği, kitaplarda korunan kuramsal bir şölendir. Burada kurgusal bir sözceleme, düşsel uzama, soğuk kültüre tanık olunur. Kitabın ücüncü bölümü öykü kültürünü incelemekte. Resmi Roma kültürü öykücüleri küçümser, oysa burada canlı, kahramanlık türüne özgü sözsellikten kaynaklanmakla birlikte ondan farklı olan bir kültür örneği söz konusudur. Apuleius'un öyküleri, yolcuyu, sıkıntı ve yorgunluktan kurtanr ve cenanın hazlanna yakındır: Hayranlık uyandırmaksızın eğlendirirler. Dionysos şarkıları gibi sarhoş etmezler, toplumsal etkinlikleri duraksatmazlar, kısacası şölen oluşturmazlar. öykü, törel ve estetik bakımdan ast olandır; daha bayağı zevkler sunar. Durum böyle olunca da öykülerden nasıl bir kitap oluşturulabilir ? Altın Eşek, wkünün bir bakıma yok edilmesidir. öykü içindeki bu öykuler, Altın Eşek'i bir ana kalıp, öykülerini oluşturmada örnek gibi gören birçok öykücünün yeniden kullanımına yöneliktir. Burada kitap, öykücünün bilgilenmesine yarar. Herkese açık okuma toplumsal bir tören, Roma soylular sınıfinın kimliğini ortaya koymaya yönelik bir uygulamadır. • ANNALES 19% CUMHURİYET KİTAP SAYI 608