25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

a, 100 cildi aşkın yaasma ve belgeden (hepsini kullanmadığını belirtiyor) bir senteze ulaşması, onun uslubu ile, "tarihçiye (yazara) bu belgeleri ve yazışmalan kurumun bir ticaret ve yatırım bankası olarak sağladığı ticari hizmetler, mevdut, kredi ve yatınm fırsatları vasıtasıyla hizmet verdiği toplumsal gruplarla ilgili bilgilerin 'pasir bir abcısı olarak kullanmasına imkân ver.."miş olmasından da kaynaklanıyor. Gerçekten "pasif" sözcüğü yazarın bu kitabın yazılmasuıdaki görevini aşmadığını kanıtlamak için kullanılmışsa, buna gerek bile görmüyorum, bir kullanıcı olarak yapılan tahlil ve sentezlere katılmamak ise elde değil. Bu bölümde okuyucu, Bankarun Düyunu Umumiye Idaresi'nin kurulmasına değin hükümete sunduğu avanslann toplam krediler icindeki payının yüzde 10'lardan yüzde 90'lara çıktığı, buna karşılık idarenin kurulmasıyla bu oranın önce yüzde 60 daha sonra yüzde 20'lerde stabilıze olduğunu okuyacak. Böylece bankarun yüksek kârlar sağlamasına rağmen önemü bir riskten kurtulduğunu, aynı zamanda bu boşluğun genişleyen ve sayısı 90'lara ulaşan şubeleri aracılığı ile de ticari ve ekonomik etkinliklerin finanse edilmesi ile doldurulduğunu görecek. Kaldı ki, ticari mevduatın, vadeli ve vadesiz mevduat hesaplannın bankanın kullandığı yabana kaynaklar icindeki oranının artmasının da bu bulguyu güçlendirdiğine tanık olacak. Eldem bu gerçeklerden hareket ederek bankarun arşivindeki mudi ve borçlu kayıtlarına girerek kapitalist sistemle entegre olmaya başlayan, parasal sistemle yüz yüze gelen geleneksel yapının, Osmanb aristokrasisinin ve bu aristokrasinin çcvresindeki sivil asker bürokrasisinin metamorfozuna ilişkin bilimsel bulgulara ulaştığı gibi, ilginç ironiler içeren öykülerine de yer vermeden geçemıyor. Bu öyküler baskı yoluyla ya da aracüar konularak Bankadan kredi almak istiyen saraylılardan, paşalardan, kredi alıp vadesi gelince ödeyemeyen sivil asker bürokratlann varlıklanna Bankaca el konulmasından, köle statüsündc olup olmadığı belli olamayan harem ağalarının öldüklerinde "banka mevduat hcsaplannın Saraya rnı, Hazincye mi, yoksa varislerine mi (!) kime? kalacağı" tartışmalanna kadar uzayıp gidiyor. lirlerdi. Eldem'in araştırmasında ilginc ve renkli bulduğum diğer üç bölüm Yol Aynmı", "Bir Rüyanın Sonu ve "Bankanın Millileştirilmesi." Kanımca okuyucuya bu bölümler üzerindeki ön bilgilerin birlikte verilmesi gerekli. Çünkü Eldem'in bu değerli çabşmasından, Jön Türk hareketinin ve genç Turkiye Cumhuriyeti kadrolannın tutum ve izledikleri polidkaların Osmanlı Bankası açısından kesisme noktalarınm bulunduğunu çıkarsamak olanaklı. Bunlardan birı her iki kadronun da modern para yönetimi ve para manüplasyonlan hakkında yeterlı bilcjyle donatılmış kadrolardan yoksun oluşudur. Öbürü, her alanda millilestırme eğilımlerinin varlığıdır. Jön Türkler iktidara gelır gelmez ilk iş Osmanlı Bankası'nın mülileştirilmesi girişimınde bulunmuşlardır. Eldem'in kitabında bu bağlamda banka ile Talat Paşa arasmda teati edilen üç mektuptan yapılan alıntılardan "Bankanın düşman devletlerin tebaası olan tüm kadrolannın Türk personele bırakılmasını ve bankanın hükümetin istediği 2 milyon lira dolayında kısa vadeli avansı vermemesi nedenıyle Hazine'ye ait fonlann harekeüyle ilgili vecibelerini yerine getirmediği için hükümetin güvenini yitirdiği suçlamasını" öğreniyoruz. Ancak bu kararların Bankı Osmanii Şahane'nin kuruluş statüsiinün hükümleriyle bir ilgisi yoktur; tümüvle siyasi oldukları açıkur. Aynı zamanda bilgisizlik i^erdıği de düsünulebilir. Nitekim Banka Genel Müdür Vardıması Louis Steeg'in Talat Paşa ile bu çatışmalann ardından yapügı sohbeti anlatan şu alıntı oku yucuyu bu bağlamda ister istemez düşündürecektir kanısındayım: Eldem belge değerlendirme ustalığını çok güzel kuDanarak (pasif kullanımını!) parasal sistemin Osmanlı sınıf yapısında yol açtığı değişımin mekânsal dokuyavansımasının hantasını bile verebiliyor. özellikle isyeri ve iskân alanlanrun günümüzdeki hızb değişim sürecinin başlangıç noktasını ondokuzuncu yüzyılda yasanan bu olaylardan başlatmak gerektiğini düşünüyor insan. Paranm o dönemde Galata'da Bankalar Caddesi'nde konuşlandırdığı bankaların, bugün hızla Maslak yönünde îstanbul'un ciğerleri olan kuzey ormanlarında yaralar açarak 2030 katbcamlakaplı binalanyla hızla ilerlemesini, bu satırları okurken düşünmemek olanaksız. Bu yüzden kendimi iki suradı (yüzlü) kapı Tanrısı gibi hissettiğimi söylemekle ne denli haklı olduğumu okuyucu bu kitabı okurken anlayacaktır. Bankalar Caddesi bugün canlı, yaşayan bir müze olabilirdi. Maslak'a taşınan bankalar belki en azından genel müdürlük sekbiyonlarını bu tarihsel mekân içinde tutabilirler ve bu değerlerin kaybol Byübzade Bedrl RMtml'nln Osmanlı Bankası personel masını önlemiş olabi dosyasından boymoârafı. klmlik formu. (OBA.PP 917) CUMHURİYET KİTAP SAYI 536 Talat'ın 1914'te ortaya koyduğu sistemi hâlâ hatırbyorum, bana bunun Osmanb Bankası tarafından uygulanmasını teldif etmişti: Tam olarak altın karşıbğı bulunan banknot ihraç etmek. Bunun amacını anlayamadığımı, altınla ödeme yapmaktan farkı olmadığını söyledim. Bana şöyle cevap verdi: 'Önce banknotlan harcanz, sonra da altınlan.'" Eldem'in yorumsuz abntılannın okuyucuya yorum yapma ve düşünme fırsatı tanıma yaklaşımına sığınarak yukanda vurguladığım noktaya aşağıdaki görüşümü eklemek istiyonım: "Hem primitif bir yaklasım hem de fırsatçı; hem bilgısizbğin veraiği cesaret hem bilgi edinmeden fuar sahibı olmak." Oysa Burada vurgulanması gereken, bu özel Osmanb Bankası tarihi ve diğer iktisat tarihi araştırmalarınn^.^i.JMPftRfALB O'ITOMANK dan bilmekteyiz ki, Jön Türkler iktidara gelince başta tam bir keşmekeşe dönüsen Osmanb para sistemi olmak üzere tüm CKOnomivi düzeltmek üzere Fransa'dan bir uzman neyet getirmiştir. Osmanlı Bankası ile Jön Türk iktidan arasındaki bu doğrultuaaki çekişmenin ilginç öyküsüne okuyucu "Yol Aynmı" bötümünde Kurtuluş Savası kadrolan ile kurlaşmasını "Devletsiz Kalmış bir Devlet Bankası" bölümlerinde tanık olacaktır. Eldem 1916'da hükümetin Osmanlı Bankası yerine gerçekten milli ve kendi politikalannı uygulayacak bir banka kurma fikri üzerinde durduğunu, ancak hiçbir şekilde uygun bir alternatif geliştiremediğini belirttikten sonra, bankanın da kadrolarını hükümetin isteği doğrultusunda Türkleştirildiğini anlaüyor ve banknot emisyon imtiyazından feragat ederek mevcut koşullara boyun eğmiş görüntüsünün yalnızca hükümetin bankayı reddetmesine bağlamıyor. Tam tersi bankarun Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkamayacağı düşüncesinde ve kendi konumu hakkında alînması gerekli tedbirler nedenıvle koşullara boyun eğmiş görüntüsünde olduğunu vurguluyor. 1917'de "Osmanlı ltibarı Milli Bankası "nın kurulmasından sonra olayların pek değismediğini izliyoruz. öykü, savaşın zorladığı koşuUarın etkisiyle "Evrakı Nakdiye"lerin peş peşe basıldığını, savaş sonunda bankanın altın rezervinin 2 milyon lira dolaylannda olmasınakarşın bu banknotlann itfası halinde 800 milyon lira altın açığı ile baş başa kaJacağı nı, Istanbul'un işşalı sırasında dâ Fransız ve tngiliz askerlerinın bankaya sunduklan paralann Evrakı Nakdiyeye çevrilmesi, hatta bu askerlerin Bankanın Pera ve Yeni Cami şubelerinde açacaklan mevduatlar karşdığVıda kendilerine yüzde 69 oranında raizle avans (kredi) verilmesınin yaramğı sorunlan ve kargaşadan bankanın nasıl az zararla sıynldığını çok tutarlı bir kurgu ve olaylar örüntüsü içinde veriyor. Bu arada Edhem Eldem öyküsünü, bankanın Anadolu Direniş Hareketi ile ilişkisinin arttığını ve ilk olarak 1920'de banka hesaplannda "Kemalist Kuvvetler" adı alunda Banka kasasından sağlanan paralarla özel bir hesabın açıldığını anlatıp banka idare heyeti tutanaklanna gönderme yaparak tamamlıyor. Okuyucu da Osmanlı Bankası'nın Osmanlı hükümetleriyle 57 ydlık serüveninin bitişine böylece tanık oluyor. hesabın Hazine Hesapları kategorisi içinde yer almış olduğuna Eldem'in dikkat çekmesidir. Bu tutum, gerek Osmanlı gerekse Ankara hükümetlerine aym anda hizmet etme becerisini gösteren bankanın, hiçriskegirmeden sağlam oynadığını ve yine Eldem'in devimiyle "Osmanh Imparatorluğu'nun külleri arasından doğmak üzere olan Türkiye Cumhuriyeti" nezdinde kendi geleceğini görebilme yeteneğine sahip olduğunu göstermektedir. Yukarda Cumhuriyet kadrolan ile Tön Türkler arasındaki önemli kesişme noktalanndan söz etmiştim. Cumhuriyet kadrolannın da ilk işleri arasında Osmanlı Imparatorluğu'ndan kalan yabana sermayeli şirketlerin millileştirilmesi bulunmaktadır. Osmanb Bankası da bunlar arasındadır. Üstelik yedi düveli karşısma almış ve emperyalistlere karşı kurtuluş savaşını zaferle taçlandırmış bir hükümetin Ingıliz, Fransız ve Avusturya sermayelerinden oluşan bu bankayı ilk aşamada miUıleştirmesi Deklenirdi. Eldem, Cumhuriyet hükümetinin bu girişimden kaçındığını vurguluyor. Gene Eldem'in "Ben kendi Osmanb Bankası tarihimi yazdım" söyleminin arkasına sığınarak kendi yorumumu yapacak olursam, Cumhuriyet kadrolannın da modern kapitalizmin işleyişi ve ona ivme kazandıran parası hakkında yeterli donanımda olmadığını söylemem gerek. Yorumumu Eldem'in bu bölümde geniş yer verdiği ve Osmanlı Bankası'nın bir gün etkinliğinin son bulması olasıbğını düşünerek, tedavüldeki banknotlannı kasasındakı altınlarla itfa etmek yerine altınlannın bir kısmını düşük fiyattan (pariteden) satarak, piyasadan topladığı değersiz Evrakı Nakdıyeler ile ve karşılığında 1090 kuruş ajbi luak primler ödeyerek kendi banknotlannı toplaması öyküsüne dayandınyorum. Bankanın bu yolla sonunda banknotlannın yüde 96'sını, karşılığında altın ödemeden itfa ettiği ve bankanın 1947 yılında millileştirilmesi sırasmda geriye altın olarak itfa edilmek üzere sadece yüzde altısının kaldığtnı öğreniyoruz. Eldem bunları anlattıktan sonra soruyor: "Bankanın bu davranışı yasadışı ya da gayri ahlaki miydi?" ve kitabının son sözünü söylüyor: "Banknodannı altın olarak itfa etmenin Osmanlı Bankası için sahneden çekilmesinin zarifve pek de pahab obnayan bir yolu olduğuna hiç kuşku yoktu. Ancak insan bu zerafetin, kendi kâğıt liralannın en küçük bir itfa ve uzun vadede istikrar umudu olmadan tedavüle devam ettiği koşullarda, Osmanb banknotlannın Cumhuriyet altını olarak itfa edilmesinin hükümet açısından taşıdığı ironiyi gizlemeye yetip yetmediğini merak etmekten de kendinı alamıyor. Eldem'in bu sözleri 1947 yıbnda bakanlar kurulunun, banknodann altın olarak itfasuıı zorunlu lulan yetkisini kullanmaya karar vermesi ve bankanın millileştirilmesi üzerine söylediğini vurgulamak gerekiyor. Çünkü o tarihte ve operasyon basladığında tedavülde ancak 188.739 lirahk Danknot bulunduğunu, Eldem, kitabın son sözünün başlangıcında bir yerde bir not olarak düşüyordu. "Intihaledin, Kimsemn eseri gözünüzden kaçmaun Tannnm gözlerintzi rtıye yarattığım hatırlayın öyleyse gözlertntzi örtmeym Intihal eain, ırttıhal edın, intihaleiin ! Yalnız lütfen yaptığımza mutlaka araşttrma deytn" Eldem'in Osmanb Bankası Tarihi kitabı, Tom Lehrer'in bu sözleriyle başbyor. Ben de son sözlerimi onun kitabının önsözleriyle bitirmek istedim. Çünkü bu kitabın ya da araştırmanın başarısmın yalnızca iyi taranmış ve ortaya çıkarülmış belgelerin gücüne dayanmasının bir sonucu olduğu kanısmda değibm. Lehrer'in "gözlerinizi örtmeyin" nasihatmdan Eldem'in etkilenerek bu başarıya ulaştığını hiç sanmıyorum. Kuşkusuz bunlann büyük payı var. Ama en büyük payın Edhem Eldem'in üst kültürüne ait olduğuna kuşku yok. Başarılar ve yeni öğreti ürünleri vermen dileği Ue Edhem Eldem. • SAYFA 7 "tmparatortulrtan Yoksun U P Impapatortuk Bankası"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear